Milli Gazete yazarı Yusuf Kandemir bugün yayımlanan yazısında "Gözlerinizi kapatın ve kendinizi birkaç dakikalığına herhangi bir İsrailli yetkilinin yerine koyun. Size yıllarca kök söktüren Sünni Hamas’a ve Şii Hizbullah’a ev sahipliği yapan Suriye beş yıldır cayır cayır yanıyor." ifadelerini kullandı. "Ensar olmak zordur" başlığıyla yayımlanan yazıda "İdarecilerimiz Suriye iç savaşında bunca pay sahibi olmalarına rağmen, kimi zaman “Ensâr” olduklarını söylüyorlar, kimi zaman da “alnımızda enayi yazmıyor” diye yakınıyorlar." dedi.
Yazının tamamı şu şekilde:
Geçtiğimiz hafta Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi Başkanı Aiman Mazyek, Suriye’deki iç savaştan kaçan ve türlü belâları atlatarak Almanya’ya giriş yapan beş bin mülteci çocuğun kaybolduğunu, kayıp çocukların yüksek ihtimalle organ ve fuhuş mafyasının eline düştüğünü söyledi.
Geçtiğimiz hafta Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi Başkanı Aiman Mazyek, Suriye’deki iç savaştan kaçan ve türlü belâları atlatarak Almanya’ya giriş yapan beş bin mülteci çocuğun kaybolduğunu, kayıp çocukların yüksek ihtimalle organ ve fuhuş mafyasının eline düştüğünü söyledi.
Ülkemizde de üç milyona yakın Suriyeli mülteci var. Bunların ancak üç yüz bini kayıt altına alınabildi ve mülteci kamplarına yerleştirildi. Geride kalan büyük çoğunluk ise şehirlerimizde ölümle yaşam arasındaki ince çizgide gidip geliyorlar. Her gün cami kapılarında, trafik lambalarında ya da otoyol kenarlarında, üzerinde “açız” yazan kartonlarla dilenen kadınlara ve çocuklara rastlıyoruz. İdarecilerimiz ise Suriye iç savaşında bunca pay sahibi olmalarına rağmen, kimi zaman “Ensâr” olduklarını söylüyorlar, kimi zaman da “alnımızda enayi yazmıyor” diye yakınıyorlar.
Oysa Ensâr olmak kolay değildir, çünkü Ensâr olmanın kuralları bellidir.
Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam’ın güzide ashabı, bir kimsenin ya da bir topluluğun nasıl Ensâr olabileceğini tüm insanlığa göstermiştir.
Mesela Ensâr olanlar, mal mülk namına her neye sahipseler, en az yarısını paylaşmışlardır.
Hatta Ebu Tâlha (R.A.) Hazretleri ve eşi, evlerindeki son lokmayı bile muhacir kardeşlerine yedirerek, Kuran-ı Kerim’de Rabbimizin övgüsüne mazhar olmuşlardır.
Ensâr olanlar yaptıklarını kamu imkânlarıyla yapmamış, bîzatihi kendi mallarını bağışlayarak yapmışlardır. Kamu marifetiyle sürdürülen birkaç derme çatma işi de dillerine dolamamışlardır.
Doğrusunu isterseniz Ensâr olmak isteyenler reel-politik yapmazlar.
Ensâr olmak isteyenler muhacirleri gâvur memleketlerinin insafına terk etmezler.
Ensâr olmak isteyenler muhacirleri bir tehdit unsuru gibi kullanmazlar.
Ensâr olmak isteyenler muhacirleri müzakere malzemesi yapmazlar.
Ensâr olmak isteyenler muhacir çocuklarını kendi çocuklarından ayrı görmezler.
Ensâr olmak isteyenler muhacirler hakkında bir eşyadan bahsedermiş gibi bahsetmezler.
Ensâr olmak isteyenler sümme hâşâ, “bizim alnımızda enayi yazmıyor” demezler.
Çünkü Ensâr olmak isteyenler, her ne yapıyorlarsa Allahın rızasını kazanmak için yaparlar ve her ne yaptılarsa karşılığını da yalnızca Allahtan beklerler.
Anlayacağınız Ensâr olmak kolay değildir, çünkü Ensâr olmanın kuralları bellidir.
SİYONİST’İN KEYFi YERİNDE
Gözlerinizi kapatın ve kendinizi birkaç dakikalığına herhangi bir İsrailli yetkilinin yerine koyun. Size yıllarca kök söktüren Sünni Hamas’a ve Şii Hizbullah’a ev sahipliği yapan Suriye beş yıldır cayır cayır yanıyor.
Söndürülmesini boş verin, hatta ateş her geçen gün bütün İslam coğrafyasına yayıldıkça yayılıyor.
En yetkili devlet yöneticileri, Müslümanlar arasında çıkacak bitimsiz bir mezhep savaşından bahsediyor ve hatta dünya savaşı bile konuşuluyor. En önemli İslam ülkeleri sayılan ve mutlaka bir araya gelerek anlaşmazlıklarını çözmeleri gereken Türkiye, Mısır ve İran kanlı bıçaklı olmuş.
Yemen’de Şii-Sunni çatışmasının cephelerinden biri açılmış. Libya parçalara bölünmüş, eline her silah geçiren grup derebeylikler ilan etmiş.
Mısır’da yüz yıllık İhvan’ın bütün kazanımları heder edilmiş. Beyin takımı hapsedilmiş. Üstelik İhvan, yenilikçi ve gelenekçi ayrışmasıyla da karşı karşıya bırakılmış.
Amerikalı dostlarından ve petro-dolarlarından başka hiçbir şeyleri olmayan körfezdeki Arap kralları ise mezhep savaşına asker yazılmış. Üstelik bütün bunların üzerine Türkiyeli yöneticiler de size muhtaç olduklarını ve sizinle dost olmak istediklerini söylemiş.
Nasıl?
Bizim penceremizden bakınca kapkaranlık görünen Ortadoğu, Siyonist’in penceresinden bakınca ne kadar da aydınlandı görüyor musunuz?
İSLAMİANALİZ