Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin 14 Mart’ta sürpriz bir kararla Rus ordusunu Suriye'den çekeceğini açıkladı. Ertesi gün Knesset Dış İlişkiler ve Savunma Komisyonu’na bilgi veren İsrail Genelkurmay Başkanı Korgeneral Gadi Eizenkot'un “Rusların güçlerini azaltma konusunda dün gece yaptığı açıklamadan herkes gibi biz de önceden haberdar değildik.” itirafında bulunduğu bildirildi. Öte yandan Rusya Suriye’deki müdahalesine başlarken İsrail önceden bilgi sahibiymiş. Genelkurmay Başkanı o günlerde “Askeri İstihbarat’a ulaşan bazı işaretler ve raporlar olduğunu” belirtti.
Eizenkot “herkes gibi” derken belli ki ABD’nin de Putin’in çekilme kararından habersiz olduğunu ima ediyordu. Putin bu açıklamayı yaparken İsrail Savunma Bakanı Moşe Yaalon Pentagon’da ABD’li mevkidaşı Ashton Carter’la görüşme hâlindeydi. Yaalon’un heyetinde yer alan yetkililerin Amerikalıların da bu açıklamayla gafil avlandığı konusunda Eizenkot’a bilgi aktardığına inanılıyor.
Eizenkot’un verdiği bilgiye göre İsrail’in değerlendirmesi Rusların kademeli olarak çekileceği, çekilme tamamlandıktan sonra dahi Suriye’de önemli sayıda Rus askerinin kalacağı yönünde. Rusya Suriye’deki iki ana üssü olan Tartus’taki deniz üssü ile Lazkiye’deki hava üssünü muhafaza edecek. İsrail ordusu, Suriye semalarında Ruslara adeta deliksiz bir şemsiye sağlayan S-400 bataryalarının da Türkiye gibi bölgesel güçlere karşı uyarı mahiyetinde yerlerinde kalacağına inanıyor.
İstihbarat birimleri dâhil İsrail güvenlik teşkilatının en güçlü beyinleri şimdi Rus çekilmesinin ne gibi yansımaları olacağını değerlendiriyor. Bu arada bir başka senaryo da irdeleniyor. O da Putin’in çekilme açıklamasıyla sadece bir halkla ilişkiler hamlesi yapmış olması ve Rus güçlerinin çok önemsiz oranda azaltılarak askeri müdahaleye günlük bazda devam etmesi.
Üst düzey bir İsrailli yetkili, kimliğinin gizli kalması kaydıyla Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Putin son yıllarda dünyayı birkaç kez kandırmayı başardı. Onun ne planladığını asla bilemezsiniz. Unutmayın ki Rus kargo uçakları Lazkiye’ye inmeye başlayana kadar Ruslar Suriye’deki askeri müdahalelerini yalanlamıştı. Toz duman henüz dağılmış değil ve Putin’in ne peşinde olduğunu kimse bilmiyor.”
İsrail açısından büyük bir tesadüf sonucu Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin, çekilme açıklamasından yaklaşık 48 saat sonra 16 Mart’ta Putin’le buluşmak üzere Rusya’ya resmi ziyarete gitti. Gidişinden önce Rivlin aceleyle üst düzey savunma yetkililerinden brifingler aldı, hatta Başbakan Benjamin Netanyahu’yla görüştü. Böylece Rivlin, Putin ile kaygıya düşen İsrail arasında irtibat noktası oldu. Rivlin’in Putin’e İran’ın Hizbullah’a gelişkin Rus yapımı silahlar aktardığına dair kesin veriler ve başka bazı istihbarat bilgileri sunması bekleniyordu. Rivlin’in Putin’e vereceği mesaj netti: Suriye’de İran ve Hizbullah’ı güçlendiren herhangi bir “düzenleme” olmamalı. Suriye’de İran hâkimiyeti kurulmamalı. Şii terörünün Rusya dâhil dünya için oluşturduğu tehdit Sünni cihatçıların oluşturduğu tehditten daha küçük değil.
İsrail’de bir süredir Suriye’de mutabakata varıldıktan sonra “ertesi gün” durumunun ne olacağı tartışılıyor. Putin ve ABD Başkanı Barack Obama’nın Suriye’nin bölgelere ayrılması konusunda bazı temas ve anlaşmalar yaptığı ve Rusya’nın çekilmeyi bunun sonucunda duyurduğu ihtimali de İsrailli yöneticiler tarafından hesaba katılıyor.
Üst düzey bir İsrail savunma/güvenlik kaynağı bu senaryoya ilişkin şöyle diyor: “Yeni çatışma çizgilerinin, yeni cephe hatlarının çizilmesini kabul etmemeliyiz. Hizbullah ve İran Devrim Muhafızları’nın Golan Tepeleri sınırında kalıcı varlığa kavuşmasını engellemek için İsrail elinden gelen her şeyi yapmalı. Bu, İsrail için kalın bir kırmızı çizgi olmalı.”
Peki, bu talep Suriye’de ortaya çıkacak düzenleme kapsamında kabul görmezse İsrail ne yapmalı? Kaynak bu soruyu şöyle yanıtlıyor: “Güç kullanımı dâhil her şey yapılmalı. İsrail, Suriye’deki kanlı mücadelenin dışında kalmayı başardı, taraflar arasında dikkatlice manevra yaptı. Ancak dananın kuyruğunun kopacağı anda pusulayı şaşırmamalıyız. Golan’da İsrail’e karşı ikinci bir cephenin açılmasına rıza göstermeyeceğiz. Bu tek kelimeyle kabul edilmezdir.”
Sovyetler Birliği döneminde Demir Perde’nin ardındaki Sovyet Yahudileri ile temas kurmakla görevli gizli örgüt Nativ’i yöneten ve bugün İsrail’in önde gelen Rusya uzmanlarından olan Yaakov Kedmi Al-Monitor’a şu değerlendirmede bulundu: “Putin Suriye’ye iki amaçla girdi: Akdeniz’de Altıncı Filo karşısında güç dengesini sağlamaya çalışan Rus donanmasına bir üs kurmak ve Esad rejimini istikrara kavuşturup çökmekten kurtarmak. Putin her iki amacına da ulaştı.”
Kedmi Rusların Suriye’den gerçekten ayrıldığına inanmıyor: “Bana öyle geliyor ki yorumcuların çoğu Putin’in açıklamasını doğru anlayamadı. Rus donanması Tartus’ta kalıyor. Savaş uçaklarının yarısından fazlası Lazkiye’de kalıyor. Bu üsleri koruyan özel kuvvetler de kalıyor. Rus hava kuvvetleri Esad’ın isyancılara yönelik saldırılarını desteklemeye devam edecek. S-400 bataryaları da kalıyor. Evet, uçakların bir bölümü, daha ziyade Sukhoi Su-34’ler Rusya’ya dönüyor ama Suriye ordusuna tabur seviyesinden Genelkurmay seviyesine kadar destek olan danışmanlar kalıyor. Elektronik sistemler, lojistikler, RPV’ler (insansız uçaklar) ve saldırı helikopterleri de öyle. Bu bir çekilme değil, kuvvetlerin belli oranda azaltılmasıdır.”
Kedmi’ye göre Ruslar bir “durum değerlendirmesi” yaptı ve güçlerini azaltabilecekleri sonucuna vardı: “(27 Şubat’taki) ateşkesin ardından Rusların hava faaliyetleri üçte iki oranında azalırken Suriye hava kuvvetlerinin günlük sorti sayısı en az 30’a yükseldi. Suriyelilerin yaptığı sortilerin niteliği de yükseldi. Büyük cephelerin sayısı ise 12’den altıya düştü. Böylece Ruslar Suriyelilerin artık kendi ayakları üzerinde durabildiği sonucuna vardı. Bütün hikâye bundan ibaret.”
Ancak İsrail savunma teşkilatında herkes bu analizle hemfikir değil. Rusya’nın İsrail’deki büyükelçi vekili Alexey Drobinin 15 Mart’ta şu açıklamayı yaptı: “İran ve Hizbullah bizim müttefikimiz değil. (…) Rusya, İsrail’in menfaatlerini, ulusal güvenlik kaygılarını çok iyi anlıyor. Buna Suriye konusu da dâhil.” Ne var ki bu sözler İsrail yönetimini teskin etmiş değil. İsrail olup biteni dikkatle izlemeye devam ediyor ve ilk kez oyuna daha aktif şekilde dâhil olup olmamayı değerlendiriyor. Olası bir adımın amacı “ertesi gün” durumunu bilhassa Golan sınırı bakımından belli ölçüde etkilemek olacaktır.