Yazının tamamı şu şekilde:
Müslümanların dikkatleri dağınık. Odaklanılması gereken en önemli sorunları göz ardı oluyor. Müslümanların yaşadığı coğrafyada sorunların içinden çıkılamaz bir durum söz konusu.
Müslümanlar kendi medeniyetlerinin bilincinde değil. Oysa Müslümanlar medeniyet bilinçlerini geliştirir ve yoğunlaşırlarsa birçok sorunlarını çözmüş olacaklar. Medeniyet bir varlık bilinci.
İslâm medeniyetinin şehirleri var. Bunlar önemli merkezlerdir. Mekke, Medine, Bağdat, Şam, Halep, Kudüs, Diyarbakır, Urfa, Mardin, Bursa, Konya, Edirne, İstanbul, Sarayevo, Horasan, Kahire gibi çok sayıda merkez bulunuyor. Bunlar sadece çok azı ve öne çıkanları.
Belirlenmiş olan yapay sınırlar bu kültür coğrafyasından birbirinden koparacak değil. Bağlarımız aynı. Bağdat, Halep Şam ve Kudüs bizim kentlerimiz. Bu merkezlerimiz bir bir ortadan kaldırılıyor.
Dünyanın merkezidir Kudüs, bütün kültürlerin de çekim merkezi. Asıl ruhunu Müslümanlar fethinden sonra buluyor. Hazreti Adem ile başlayan insanlık tarihi, Müslüman ve şer’i insanlığın özünü oluşturur. Bu öz İlâhî eksenli ve ruhlu. Her peygamber insanlığa gönderilmiş elçiler. Allah’ın görevlendirdiği ve seçtiği bu elçiler insanlığa İlâhî mesajı getirmişlerdir.
Kudüs birçok peygamberin de geldiği bir merkez. Toprakları manevî ve ilâhî bir ruh taşır. Bütün kültürlerin mensupları, kendilerine yabancılaşsalar da sonuçta özlerini arama tutkusu her zaman var.
Büyük zalimlerin talanına uğradı tarihte. Büyük yıkımlar yaşadı. Ancak Müslümanların fethi ile kendi asıl ruhunu buldu, can buldu. Özüne uygun bir hayat yaşadı yüzyıllar boyu. Huzurla, sevgi ile.
Yabancı ruhluların bencillikleri yeni bir yıkım başlattı Kudüs’te. Yahudiler başta olmak üzere hem kendilerine hem de insanlığa ihanet etti, etmeye devam ediyor.
Yahudi milleti en huzurlu dönemlerini Müslümanlar ile birlikte yaşadı tarih boyunca. Bir halk bir millet geçmişine bu kadar hakaret edebilir, bu kadar ihanet içinde olabilir. Tabiî bu bir mizaç, bunu değiştirmek de kolay olmasa gerek.
Müslümanlar kendilerine bakmalı. Millet olma bilincini yeniden diriltmeli. Bu ruhu yeniden kazanmalı. Bu, hem kendileri için hem de insanlık için gerekli ve zorunlu.
Kudüs büyük bir yıkım yaşıyor. Bu yıkımın önüne geçmek bütün Müslümanların sorumluluğunda. Sadece Filistinliler değil bütün Müslümanlar sorumlu. Çünkü Kudüs bütün Müslümanların bir merkezi. Peygamberlerimizin doğup büyüdüğü ve var olduğu topraklar. Sevgili Efendimizin miraca çıktığı ayak bastığı ruhumuzun en önemli merkezlerinden. Oraya giden Müslümanların mescitte namaza durmalarını diliyor. Ama mutlaka olmasını istiyor. Bunu yapamayanlar oraya yağ göndersin buyuruyor. Yağ, aydınlatıcıdır, ışık vericidir, umut vericidir.
Müslümanlar insanlık için böyle bir konuma sahiptirler.
Bütün Müslümanlar Kudüs’ten Mescid-i Aksa’dan sorumludurlar. Çünkü Kudüs öncelikle Müslümanların yurdu, beldesi, ruh merkezi, toprağı. Bütün insanlığın da çıkış yeri.
Filistinliler dünya Müslümanlarının onurudur. Onlar tek başlarına o aziz beldenin koruyuculuğunu yapıyorlar. Yalnız başlarına, ama gururla.
Onlar direnmese bugün Kudüs ve Mescid-i Aksa ortada olmayacaktı.
Türkiye’den başlanarak bir birliktelik oluşturulmalı. Bütün kesimler el vermeli. Hemen herkes omuz vermeli. Sonra bunu çevreye yaymalı.
Ama ne yazık ki emperyalizm Müslümanları birbirine düşmüş yakalarını bir araya getiremiyorlar. Köle konumundadırlar. Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın korunması bir başına onlara bırakılmış. Bu doğru değil. Hemen hepimiz sorumluyuz.