Mustafa Kurdaş:'' İsrail’le bu anlaşmayı eğer CHP imzalasaydı…''

Milli Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş, İsrail - Türkiye anlaşmasıyla ilgili yazısında manipülasyonlara dikkat çekti ve "Kimse zilletten, zafer çıkarmaya uğraşmasın" ifadelerini kullandı. 

Görüntülenme: 1350 Tarih: 28 Haziran 2016 12:39
Mustafa Kurdaş:'' İsrail’le bu anlaşmayı eğer CHP imzalasaydı…''

Milli Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş, İsrail - Türkiye anlaşmasıyla ilgili yazısında manipülasyonlara dikkat çekti ve "Kimse zilletten, zafer çıkarmaya uğraşmasın" ifadelerini kullandı.

İşte Kurdaş'ın söz konusu yazısı:

BAŞBAKAN Binali Yıldırım’ı izliyor ve dinliyorum canlı yayında. Anlaşmanın aslında açıklanmış olan, bilinen detaylarını açıklıyor ama hiç de mutlu değil. Yüzünden düşen bin parça. Tedirgin, endişeli ve adeta suçlu gibi. İsrail’le varılan bu anlaşma izzet değil, zillettir. İsrail’le yapılan bu anlaşma, mazisi şanla şerefle dolu bu millet için en büyük zilletlerden birisi olarak tarihe geçecek. Kimse zilletten, zafer çıkarmaya uğraşmasın! Her şey ortada. Zaferse eğer bu anlaşma; aylardır İsrail’le neden gizli-saklı, kaçak-göçek görüştünüz! Eğer izzet olarak kabul ediyorsanız İsrail’le normalleşmeyi niçin suçlu gibi davranıyorsunuz Eğer zaferse İsrail’le anlaşma, neden Netanyahu Roma’da, Binali Yıldırım Ankara’da ayrı ayrı bu açıklamayı yapıyor! Bir çeşme açılışını, bir okul açılışını, bir park açılışını bile üç-beş kez yapan; açılış törenlerini etkili bir propagandaya dönüştüren Hükümet, nasıl oluyor da böylesi bir zaferi(!) geçiştiriyor! Filistinlilerin, Gazzelilerin lehine bir şey yapacaksın, ama yeri göğü inletmeyeceksin! Madem İsrail’le anlaşma kabahat değil bir zafer, öyleyse neden kameraların karşısına coşkuyla , heyecanla çıkmadınız  Madem İsrail’le anlaşma suç değil bir zafer, niçin İsrail Başbakanı Netanyahu ile kolkola girmediniz, aynı masada imza atmadınız İzzet ile zillet karıştırılmasın n’olur!

Ağır hastadır bir yakınınız… Her gün, her saat gözünüzün önünde erir… Her dakika ölümün ona yaklaştığını müşahede edersiniz.. Ölüm döşeğindedir ve hazırsınızdır aslında onun ölümüne.. Lakin o ölüm vaki olunca da, ölümü ona konduramazsınız. Kabullenmekte zorlanırsınız ölümü. Yüreğinizdeki sızı alev alev tutuşur… Yutkunamazsınız bile.

Önceki gün iftar saatlerinde Reuters’in bütün dünyaya servis ettiği İsrail-Türkiye anlaşması da böyle bir şeydi bir bakıma... İsrail’le normalleşme süreci ölüm döşeğindeki birinin, ölüm yolcuğundan farksızdı. Yaklaşmakta olan yaklaşıyor, gün gün olgunlaşıyordu “anlaşmanın” ilamı. Her gelişmeyi, atılan her yeni adımı manşetlerimizle kamuoyuna biz duyurmamıza rağmen, o günün geldiğini bilmemize rağmen…  Reuters’in haberini okuyunca, Filistin davasının ölüm fermanını okur gibi okuduk… Hazırdık ama ölümden ağır gelmişti haber. Olacağı görüyor olmak da dindiremiyordu üzüntüyü. “İnşallah” diyorduk, “Bir ümit, inşallah son dakika bir şey olur da atılamaz o imzalar” diyorduk.

Reuters’in akşamdan ilan ettiği İsrail’le anlaşma haberinin “yalan çıkması” için eminim çok kardeşim dua etmiştir. Herhalde, en çok da Adalet ve Kalkınma Partisi’ne, bu anlaşmayı “parafe” eden iktidara oy verenler, oy vermeye davet edenler dua etmiştir; yalan çıksın bu haber diye.. Maalesef, haber yalan değildi… Bu anlaşmanın olması için aylardır “haber sponsorluğu” yapan Reuters, haberinde ne yazdıysa aynen çıktı. Ertesi gün (dün) tıpkı Reuters’in duyurduğu gibi İsrail Başbakanı Netanyahu Roma’da, Türkiye’nin Başbakanı Binali Yıldırım da Ankara’da açıklamasını yaptı. Yine Reuters’in duyurduğu gibi her ikisi de eş zamanlı olarak kameraların karşısına geçti.. Ve yine her ikisi de aynı saatlerde Reuters’in haberinde yer verdiği bilgileri benzer cümlelerle açıkladı. Yazılmış bir piyes bütün replikleriyle sahneleniyordu….

İSRAİL’LE NORMELLEŞECEKSİN EMRİNE BOYUN EĞİLDİ

Başbakan Binali Yıldırım’ı izliyor ve dinliyorum canlı yayında. Anlaşmanın aslında açıklanmış olan, bilinen detaylarını açıklıyor ama hiç de mutlu değil. Yüzünden düşen bin parça. Tedirgin, endişeli ve adeta suçlu gibi. Elbette, böylesine bir “ihanet” belgesini kameraların karşısına geçip milletin gözünün içine baka baka  açıklamak hiç de kolay olmayacaktı. Hem de günlerdir yapılan “halkla ilişkiler” çalışmalarına, sipariş haber ve yorumlara, profesyonel ısınma turlarına rağmen kolay olmayacaktı. Filistin davasına karşı, milletine ve ümmete karşı büyük bir kabahat işlediğinin farkında olsa gerek, Başbakan’ın başı eğik, suratı düşüktü. Biran önce “parafe ettik” açıklamasının bitmesini O da istiyordu. Sıkılıyor ve utanıyordu… Netanyahu’nun açıkladığı kimi konuların cevapsız bırakılması aslında çok şeyi anlatıyordu. Belli ki, “İsrail’le normalleşeceksin” emrine boyun eğiliyordu. Ve görev Başbakan’a kalmıştı.

MÜSLÜMAN, İSRAİL’LE ANLAŞMAYI HAZMEDEMEZ…

Başbakan görevini yaptı… Yol haritası bir yerlerde çizilmiş, iş “parafe” açıklamasına kalmıştı.  Türkiye en resmi ağızdan dün bunu da duymuş oldu. Bugün Roma’da Dışişleri Bakanları müsteşarlarınca anlaşmaya karşılıklı imzalar resmen atılacak. İsrail’le anlaşmanın “sindirimi”nin kolaylaştırılması ve hazmının sağlanması ise en zor görev olarak görünüyor. Düne kadar sessiz kalmak suretiyle İsrail’le anlaşma sürecinin etken bir parçası olan medya; manşetleriyle, haber ve yorumlarıyla daha da aktive edilecek. Sosyal medya da ise “troll” ordusu ona buna çamur atarak, bu büyük kabahatin üzerine örtecek. Ekranların “kadrolu dalkavuk”ları makyajlarını yapıp çıktıkları ekranlarda “Kolay olmadı aslında bugünlere gelmek”, “İsrail şunu kabul etti, İsrail bunu kabul etti”, “Zor bir süreç yaşadık”, “20 milyon dolar imzalar atılır atılmaz toptan yatırılacak”, “Bu mutabakata varılması yıllar aldı”, “İsrail’le anlaşma tamam”, “İsrail’le anlaşma sağlandı”  gibi bir takım cümle operasyonlarıyla sanki İsrail’le anlaşmaya varmak bu millet için bir izzetmiş gibi kabuller oluşturmaya yeltenecek… Ama her şeye rağmen inancımız odur ki, Fatih Sultan Mehmet Hanların, Abdülhamit Hanların torunları İsrail’le yapılan anlaşmayı hiçbir şekilde sindirmeyecektir, hazmetmeyecektir!

KİMSE ZİLLETTEN ZAFER ÇIKARMAYA UĞRAŞMASIN

Hemen şunu belirteyim ki, İsrail’le varılan bu anlaşma izzet değil, zillettir. İsrail’le yapılan bu anlaşma, mazisi şanla şerefle dolu bu millet için en büyük zilletlerden birisi olarak tarihe geçecek. Kimse zilletten, zafer çıkarmaya uğraşmasın! Her şey ortada. Zaferse eğer bu anlaşma; aylardır İsrail’le neden gizli-saklı, kaçak-göçek görüştünüz! Eğer izzet olarak kabul ediyorsanız İsrail’le normalleşmeyi niçin suçlu gibi davranıyorsunuz Eğer zaferse İsrail’le anlaşma, neden Netanyahu Roma’da, Binali Yıldırım Ankara’da ayrı ayrı bu açıklamayı yapıyor! Bir çeşme açılışını, bir okul açılışını, bir park açılışını bile üç-beş kez yapan; açılış törenlerini etkili bir propagandaya dönüştüren Hükümet, nasıl oluyor da böylesi bir zaferi (!) geçiştiriyor! Filistinlilerin, Gazzelilerin lehine bir şey yapacaksın, ama yeri göğü inletmeyeceksin! Madem İsrail’le anlaşma kabahat değil bir zafer, öyleyse neden kameraların karşısına coşkuyla, heyecanla çıkmadınız  Madem İsrail’le anlaşma suç değil bir zafer, niçin İsrail Başbakanı Netanyahu ile kol kola girmediniz, aynı masada imza atmadınız İzzet ile zillet karıştırılmasın n’olur!

TÜRKİYE’Yİ İSRAİL’LE ANLAŞMAYA MECBUR KILAN ASIL ŞEY NEDİR

Merak ediyoruz, sizi İsrail ile bu anlaşmaya sevk eden, mecbur kılan asıl şey nedir Hangi mecburiyet bu ülkeye, bu millete bu zilleti yaşattı… Siz bu anlaşmayı, İsrail öldürmekten vazgeçtiği için mi parafe ettiniz. İsrail Arz-ı Mev’ud’tan mı, Büyük İsrail’i kurmaktan mı vazgeçti İsrail işgalinden mi, zulmünden mi vazgeçecek Allah (c.c)’a dahi verdiği sözleri tutmayan, kendi kavimlerine gönderilen peygamberlere bile savaş açan, bu sebeplerle de Cenab-ı Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de “lanetledikleri” mi sana verdiği sözleri tutacak! Gerçi verilmiş bir söz bile yok! Bu anlaşmayla İsrail’i Filistin’in, Gazze’nin de “otoritesi” olarak tanıdığının farkında mısın!

BABASININ KUCAĞINDA ŞEHİT EDİLEN ÇOCUK,  ELEKTRİK-SU OLMADIĞI İÇİN ŞEHİT EDİLMEDİ!

Gazze’ye hastane yapılacakmış,

Gazze’ye su elektrik verilmesi gündeme gelecekmiş,

Mavi Marmara ailelerine 20 milyon dolar verilecekmiş…

Eeee daha başka! Eee ya sonra! Zaten Şeyh Ahmed Yasin’in davası da, şehit Rantisi’nin davası da Gazze’ye hastane yapılması davasıydı öyle değil mi! Babasının kucağında şehit edilen çocuk elektrik su olmadığı için şehit olmuştu zaten, öyle değil mi! Mavi Marmara şehitlerimiz de zaten ailelerine biraz para kazandırmak için şehit olmuşlardı, öyle değil mi! Tankın önüne dikilen Filistinli çocuklar da zaten TOKİ gelsin burada inşaat yapabilsin diye intifadaya asker olmuşlardı, öyle değil mi! Kimi kandırıyorsunuz beyler!.. Bu ülkeyi “yumuşak lokma” yaptınız, bari Filistin’imize, Gazze’mize, Hamas’ımıza dokunmasaydınız… Eğer dava, Filistin’in, Kudüs’ün Mescid-i Aksa’mızın özgürlük davası değil de, dava konforlu yaşama davasıysa… Gazze de İsrail’i “otorite” olarak tanır, bu anlaşmayı İsrail’le pek alâ yapabilirdi…

LOBİLER İKTİDARI ESİR Mİ ALDI!

Bilesiniz ki, bu imza bu milletin imzası değil, bizzat ve sadece sizin imzanızdır! Katliam gecelerinde Büyükelçilik önlerinde, konsolosluklar da “Kahrolsun İsrail”  diye gözyaşı döken.. “Filistin kazanacak”, “Gazze kazanacak” diye oylarını bu masum beklentiyle şimdi bu imzaları atan iktidara veren kardeşlerimize, abilerimize, ablalarımıza da  şunu söylemek isteriz… Bu anlaşma, bu iktidarı 14 yıl boyunca iktidara taşıyan ve iktidarda tutan bütün nedenleri ortadan kaldırmıştır. Türkiye zoraki bir projenin içerisine daha çekilmiş, Filistin davasının ölüm fermanı, belki de (Allah muhafaza) Büyük İsrail’in kuruluş hamlesi için imzalar atılmıştır. Lobiler, iktidarı esir almıştır. Bu imzayla birlikte, “milletin iradesi” değil, “lobilerin gücü” bu kez resmen tanınmıştır. Bugün bir kez daha görüyoruz ki, oy vermek gerçekten bir insanın yapmış olduğu en ciddi işlerin başında geliyormuş.

İSRAİL’LE DEMİREL, ECEVİT, YILMAZ… YA DA CHP ANLAŞSAYDI!

Öyleyse şimdi başımızı iki elimizin arasına koyup düşünelim:

İsrail’le bu anlaşmayı eğer Demirel imzalasaydı, Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit imzalasaydı…

İsrail’le bu anlaşmayı eğer CHP imzalasaydı…

İsrail’le bu anlaşmayı eğer oy verdiğiniz bu iktidar değil de, başka bir iktidar imzalasaydı, nasıl bir  tavır alırdık Nasıl davranırdık Ne tepki gösterirdik Hakikat o ki; İsrail’le bu anlaşmayı Ak Parti hükümeti hariç kim imzalarsa imzalasın o imzayı atanlara yerküreyi dar ederdik. Gök kubbeyi o imzayı atanların başına yıkmak isterdik! Öyle manşetler atılırdı ki, duramazdık yerimizde…

Öyleyse, öyle-böyle davranmayalım.

Duruma göre “Müslümanlık” hiçbir Müslümana yakışmaz!..

Kim tarafından imzalanırsa imzalansın, İsrail’le varılan bu anlaşma, bu mutabakat bir ihanet belgesidir…

 

Kaynak : Milli Gazete

Yorumlar