Mavi Marmara Derneği Meclisteki Oylama Öncesi Bir Basın Açıklaması Yayınladı

İsrail, adı geçen bağış konusunda hiçbir sorumluluk almamakta, paranın mağdurlara dağıtımı, teslimi gibi konularda Türkiye Hükümeti, vatandaşlarıyla ve yabancı katılımcılarla karşı karşıya getirilmektedir. 

Görüntülenme: 2075 Tarih: 20 Ağustos 2016 08:02
Mavi Marmara Derneği Meclisteki Oylama Öncesi Bir Basın Açıklaması Yayınladı

Türkiye Cumhuriyeti ve İsrail arasındaki anlaşmaya dair Mavi Marmara şehit aileleri, mağdurları ve avukatları bir basın açıklaması yaptı. İlgili basın açıklaması metnini bilgilerinize sunarız...

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ve İSRAİL ARASINDAKİ

ANLAŞMAYA DAİR BASIN METNİ

 

Mavi Marmara olayına ilişkin olarak İsrail ile Türkiye Cumhuriyeti arasında yapılan anlaşmanın; “Gazze Özgürlük Filosu”nun yerli ve yabancı mağdurları, şehit aileleri ve Türkiye açısından ortaya çıkaracağı neticeler hakkında ilgililerin dikkatini çekmek adına, anlaşma maddeleri aşağıda sırasıyla ele alınmış, hukuksal ve diplomatik açıdan değerlendirilmiştir:

 

      1.   İsrail, 20.000.000USD (YirmiMilyonABDdoları) bağış yaparak, hukuki ve cezai her türlü sorumluluktan kurtulmaktadır.

 

2.        İsrail, adı geçen bağış konusunda hiçbir sorumluluk almamakta, paranın mağdurlara dağıtımı, teslimi gibi konularda Türkiye Hükümeti, vatandaşlarıyla ve yabancı katılımcılarla karşı karşıya getirilmektedir.

 

3.     Ödenecek tutar sadece “şehit yakınlarına” verilecektir. Şehit yakınlarının bu bedeli almayı kabul etmemesi ve hiçbir şekilde zararları tazmin edilmeyen diğer mağdurlardan 56 yaralı ve 700’e yakın filo katılımcısının açtığı/açacağı ulusal/uluslararası alandaki davalarda, Türkiye Hükümeti şehit yakınlarıyla ve diğer mağdurlarla karşı karşıya getirilmektedir.

 

4.        

a) Bu anlaşmayla, Türkiye Hükümeti veya herhangi bir mağdur, İsrail’i, İsrail vatandaşlarını ya da temsilcilerini suçlayıcı hiçbir iddiada bulunamayacaktır. Anlaşmada bilinçli olarak “Özgürlük Filosu” ibaresi kullanılarak filodaki tüm gemilerdeki, yani yabancı ülke bayrağı taşıyan gemilerdeki yabancı ülke vatandaşlarının sorumluluğu da Türkiye’nin üzerine bırakılmıştır. Böylece İsrail açısından tam bir sorumsuzluk hali oluşturulmuştur. Eğer bu anlaşma bu şekliyle TBMM’den geçerek onaylanırsa, birçok devlet ve o devletlerin vatandaşları ile tüzel kişiler, Türkiye Devleti’ne karşı davalar açacaktır. İsrail’in ödemesi gereken milyonlarca dolarlık tazminatı Türkiye Cumhuriyeti ödemek zorunda kalacaktır.

b) Anlaşma ile İsrail’e ve İsraillilere tam bir hukuki ve cezai muafiyet sağlanmış ve İsrail, saldırıdaki suçlarından dolayı ibra edilmiştir. Türkiye ise, sanki saldırıyı gerçekleştiren taraf gibi yerli/yabancı tüm katılımcıların sorumluluğunu üzerine almıştır. Bu kapsamda Türkiye Hükümetinin muhatap olacağı tazminatlar, İsrail’in ödemeyi taahhüt ettiği bedelin katbekat üzerinde olacaktır.

c) Açılmış olan ceza davasından da İsrail, vatandaşları ve yetkililerinin sorumluluktan muaf oldukları ve ibra edildikleri kararlaştırılmıştır. Dolayısıyla Türkiye Hükümeti, mağdurlar, yani kan sahipleri adına failleri resmi olarak affedeceklerini taahhüt etmektedir. Kuşkusuz bu taahhüdün gerçekleşebilmesi için İstanbul 7. Ağır Ceza Mah.deki ceza davasının sonlandırılması (AY’ya aykırı olarak) gerekmektedir. (Anayasamız ve hukukun temel ilkeleri gereğince kişiye veya olaya özgü af çıkartılması mümkün değildir.)

 

5.İsrail ve Türkiye, Gazze Özgürlük Filosu’ndaki Türkiye vatandaşı ve yabancıların yurtdışında açtıkları ve/veya açacakları davalar üzerinde tasarruf etme yetkisini de kendilerinde görmüşlerdir. Ve bu maddeyle, yabancıların yurtdışındaki davalarındaki tazminat taleplerini dahi Türkiye hükümeti üzerine yüklemişlerdir.

 

Ancak, 5. maddedeki asıl vahameti ‘... yukarıdaki hükümlere bakılmaksızın ...’ denilerek, İsrail, İsrail vatandaşları ve kurumları lehine, Mavi Marmara olayından bağımsız olarak bir yargı bağışıklığı getirilmektedir. İsrailliler işledikleri suçlar nedeniyle bundan böyle hiçbir Türkiyeli tarafından suçlanamayacak, suçlanmaları halinde, İsrailliler adına bu sorumluluğu Türkiye Devleti üstlenecektir. Yani, Türkiye devletiyle İsrail tarafından mağdur edilen Türkiye vatandaşı karşı karşıya kalacaktır.

 

Hollanda’nın Lahey şehrindeki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (UCM), Amerika Birleşik Devletleri’nde, İngiltere’de, İspanya’da, Güney Afrika’da, Endonezya’da ve dünyanın çeşitli ülkelerinde devam eden cezai ve hukuki davaların sonuçları da Türkiye’nin sorumluluğuna bırakılmıştır.

 

Buna karşı mağdurlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gidebilecek ve Türkiye mahkum olabilecektir. Ayrıca bu anlaşmadan sonra olası bir dava veya mahkumiyet durumunda İsrail, bir kuruş dahi tazminat ödemeyecek şekilde mağdurların tüm kayıplarını, avukatlık ve dava masraflarını ve saldırıdan doğan her türlü zararlarının tazmini sorumluluğunu Türkiye Hükümetine yüklemiştir. Bu kapsamda Türkiye Hükümetinin muhatap olacağı tazminatlar İsrail’in ödemeyi taahhüt ettiği bedelin katbekat üzerinde olacaktır.

 

Ayrıca daha önce ‘anlaşma, her iki tarafın BAŞKENTLERİNDE imzalanacaktır’ şeklinde anlaşıldığı halde, sözleşmede ‘Ankara’ ve ‘Kudüs’ olarak yazılmıştır. Oysa, İsrail’in başkenti KUDÜS değil TELAVİV’dir. BM kararlarına rağmen İsrail işbu anlaşmaya KUDÜS yazarak, başkent konusunu bir oldu-bittiye getirmektedir. Metnin bu haliyle TBMM’den geçmesi, KUDÜS’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması anlamına gelecektir.

 

Gazze Özgürlük Filosu mağdurlarının ve şehid ailelerinin avukatları olarak defalarca, “iki ülke arasındaki normalleşme ve siyasi görüşmelere karışamayacağımız, ancak iki ülkenin de davalarımıza karışmaması gerektiği” Türkiye’deki yetkililere iletilmesine rağmen, müvekkillerimizin mevcut ve bundan sonra açmayı planladıkları davalar üzerinde tasarrufta bulunulması, kabul edilebilir olmadığı gibi, yukarıda izah edilen gerekçelerle hukuken de mümkün değildir.

 

Sonuç olarak; müvekkillerimiz adına, bu içerikte bir anlaşmanın müvekkillerimizin haklarını Anayasa’ya aykırı şekilde ihlal edeceğini, müvekkillerimizi gerçek suçlularla değil, kendi devletleriyle karşı karşıya getireceğini, hepsinden öte, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin de bu anlaşma ile maddi ve manevi bağlamda ağır zararlara maruz kalacağını düşünmekte ve böyle bir anlaşmanın TBMM’de onaylanmaması hususundaki taleplerimizi TBMM’deki tüm siyasi parti milletvekillerine ilettiğimiz gibi kamuoyuna da iletiyoruz.

 

Mavi Marmara Şehid aileleri ve Mağdurları

Avukatları

Yorumlar