Ali Haydar Haksal:''15 Temmuz Darbesini CIA ve MOSSAD’sız Düşünemeyiz''

15 Temmuz darbesini CIA ve MOSSAD’sız düşünemeyiz. Ana aktörler onlar, diğerleri onların kuklaları ya da piyonları. Onlar kendilerine göre önemli girişimlerde bulunuyorlar. Oysaki ruhen ve kalben köle durumundadırlar. Ancak sonuçlar bizim için daha çok kahredici. Bu darbe sonrasında TBMM’den geçen İsrail ile normalleşme girişiminin getirdiği vahim sonuç. Kudüs’ün İsrail’in başkent olarak onaylanmasıdır. 

Görüntülenme: 1607 Tarih: 24 Ağustos 2016 15:40
Ali Haydar Haksal:''15 Temmuz Darbesini CIA ve MOSSAD’sız Düşünemeyiz''

Milli Gazete yazarlarından Ali Haydar Haksal, bugün "İsrail ile anlaşma tamam: bundan sonra ne olacak" başlıklı bir yazı yayımladı. Haksal yazısında siyonist işgal rejiminin kuruluşundan bu yana Türkiye'nin meşruiyet kazandıran ülkelerin başında geldiğini ifade etti.

İşte Haksal'ın söz konusu yazısı:
 
15 Temmuz darbe girişiminin çok öncesinden beri İsrail ile ilişkilerin düzelmesi adına yapılan görüşmeler belli bir düzeye gelmişti. Olayların gelişimi, yaşananlar birbirinden soyutlanamaz. Oyunların hamleleri karşılıklıdır. Ancak güçlü olanlar baskın olur, istediklerini yaptırtırlar. Türkiye, bir kuşatmanın altında. Burada kuşatanları, oyunun düzenleyicilerini bir başına suçlayamayız. Bunun elbette ki muhatapları var. Emperyalizm oyununu çok yönlü oynuyor. Bu, karşı tarafı da dâhil etme gibi bir yönteme sahip. Muhataplar belirlenen oyunun kurallarına uyar, sadakatle birlikte yol alıyorlarsa sorun yok demektir. Eğer bir yerde bir çatlak, aykırılık ve aksilik beliriyorsa o zaman en kestirme yol olan darbeler devreye girer.
 
Türkiye’nin talihi mi desek, kaderi mi desek Siyonist İsrail’e meşruiyet kazandıran ülkelerin başında geliyor. Düğüm bizim elimizde iken o düğümü de kendimiz çözüyoruz.
 
İslâm milletinin en önemli temsilcisi olan Osmanlı sonrası Türkiye bu dönemde ciddî açmazlar, paradokslar ile karşı karşıya. Siyonist İsrail’in ta kuruluş aşamalarından beri hep Türkiye üzerinden sonuç alındı, alınmaya da devam ediliyor. İsrail’i tanıyan ülkelerin başında geliyor Türkiye. İsrail Cumhurbaşkanı’nın TBMM’ye getirilip konuşturulması, bir Başbakanımızın İsrail’e gidip onların kutsal anıtları önünde tazimde bulunması, OECD’nin uluslar arası kabulü, NATO’ya dâhil olması Türkiye’nin eliyle olmuştur. Türkiye en önemli faktördür bölgede. Türkiye’nin onayı en son bağlayıcı olanı. Onu miniute çıkışı ve Mavi Marmara ile bozulan ilişkilerin tamiri bizim için çok daha ağır sonuçlara getirmiştir ve daha ağır olanına doğru gidiyor. Son anlaşma ile İsrail Siyonist Yahudileri son hamlelerini de yaptılar Türkiye’nin eliyle. Kudüs’ün başkent olarak tanınması…
 
15 Temmuz darbesini şu yaşananlardan ayrı düşünemiyoruz ne yazık ki. Süreç böyle. Bizim milletimizin içinde bulunan, kendileriyle uyum sağlayacak partnerler bulunur her zaman. Geçmişte de böyle idi şimdi de. FETÖ denilen fenomen bunun en keskin örneği. Onlarla işbirliği yapanlar da onlardan ayrı tutulamazlar.
 
Geçmişte belli kişiler üzerinde yürüyordu. Bunların genel anlamda etkinliği sınırlıydı. Ara unsurlardı onlar. Fakat bir cemaat ve belli bir grup üzerinde daha geniş bir alan merkez seçildi. Bunların içine sızan egemen güçler, ajanları vasıtasıyla kendilerince büyük işler başardılar. Buradan varılan sonuç şudur bir bakıma: Hatta Türkiye’nin iç işlerine müdahil olacak kadar da ileri gittiler ve gidiyorlar.
 
15 Temmuz darbesini CIA ve MOSSAD’sız düşünemeyiz. Ana aktörler onlar, diğerleri onların kuklaları ya da piyonları. Onlar kendilerine göre önemli girişimlerde bulunuyorlar. Oysaki ruhen ve kalben köle durumundadırlar. Ancak sonuçlar bizim için daha çok kahredici. Bu darbe sonrasında TBMM’den geçen İsrail ile normalleşme girişiminin getirdiği vahim sonuç. Kudüs’ün İsrail’in başkent olarak onaylanmasıdır.
 
Özellikle bu duyarlı ve kritik zamanda bu onayın geçmesi oldukça düşündürücüdür. Anlaşma öncesi verilen sözler, ya da ortaya atılan düşüncelerle yaşanmakta olanlar arasında korkunç bir çelişki var. Başkası da beklenemezdi. Siyonist İsrail’in yasa ve kurallara bağlı kalacağını kim iddia edebilir ki. Anlaşma sonrasında İsrail gemi yeniden azıya aldı. Saldırılar başladı, Mescid-i Aksa’ya saldırı ve işgallerini hızlandırdı.
 
15 Temmuz darbe psikolojisi ve geriliminin etkisi en ağır haliyle sürüyor ne yazık ki. Uzun bir zaman sürecek de. İleride nelerin olabileceğini şimdiden kestiremiyoruz. Tabii bir tek umudumuz halkın bir bütün ayaklanması ve karşı koyması. Ancak bu halka ve insanların psikolojilerine çok da bel bağlamamak gerekiyor. Bu dünya ve zamanda medya ve reklâm gücü birçok şeyi ters yüz edebiliyor.
 
Siyonist İsrail gücünü Amerikan emperyalizmden ve onun destekçilerinden alıyor. Buna Müslümanların yaşadığı coğrafyadakileri de dâhil etmek gerekiyor.
Ufku, sezgiyi, öngörüyü merkeze almadan ve sadece çıkar ilişkileri, korku ve yenilgi ile yol tutmak, bir üslup edinme psikolojisiyle sorunlar aşılamaz ve üstesinden de gelinemez.
 

İSLAMİANALİZ

Yorumlar