Yahya Ayyaş, siyonistlerin hedeflerine düzenlenen onlarca eylemin düzenleyicisi olduğundan ona, Filistin’in ilk mühendisi deniyordu. Yaptığı eylemlerle 70’ten fazla siyonist öldürdü. Yahya Ayyaş’ın korkusu siyonistlerin kalbine öyle bir şekilde sinmişti ki, o zamanın israil başbakanı İshak Rabin, israil meclisi knessette yaptığı bir konuşmasında, “Ayyaş’ın şu an knessette aramızda oturmasından korkuyorum” diyebilmişti.
Şehadetinin 21. yıldönümünde Filistinli komutan Yahya Ayyaş’ı anmak ve hatırlamak için oğlu Bera’yla görüştük. Babası şehid olduğunda, Bera henüz üç yaşındaydı. Bera, şimdi hedefleri ve idealleri olan çalışkan ve özgüveni olan biri… Babası hakkında duygularını şu şekilde ifade ediyor:
“Ey babacığım okuduğum bir kitapta, bir dava uğruna ruhlarını feda edenlerin etraflarına bir anlık kıvılcım saçtıklarını daha sonra o kıvılcımın sönüp gittiği ifade ediliyordu. Biz Araplar sadece, sen ve senin emsallerin olan kahraman ve şereflileri anmayı seviyoruz… Ey babacığım bu senin için de böyle midir? Gerçekten sen bir hiç uğruna mı canını verdin? Sen sadece seni hatırlayıp, hiçbir şey yapmamaları için mi kendini feda ettin?
HİÇBİR ZAMAN SENİ KAYBETTİĞİMİN DUYGUSUNA KAPILMADIM
Ey babacığım gerçekten benim için bu soruların ve cevapların hiçbir önemi yoktur. Ben fedakârlıkları felsefeleştirmeyi sevmiyorum... Çok iyi bildiğim tek şey hayatım boyunca ve ölünceye kadar başımı dik tuttuğundur. Bu da bana yeter. Bir evlad babasından bundan daha fazlasını da isteyemez. Ancak Allah-u Teâlâ, kendisi uğruna şehit olanlara büyük vaatlerde bulunmuştur. Sen şehid olduğunda birçok arkadaşım beni yalnız bırakmayıp, yetimliğime ortak oldular. Senin aramızdan ayrılmanla, bu vatanda tek başıma ve yetim kalacağımı ve seni daha fazlasıyla arayacağımı hissetmiştim. Ancak ey baba senin gölgen çok geniştir. Şehid olduktan sonra, yaşadığın dönemlerden daha fazla görünür oldun. Bunun için hiçbir zaman seni kaybettiğimin duygusuna kapılmadım.
Biliyorum ki sen her yerdesin ama buna rağmen bazen seni arıyor ve özlüyorum. Örneğin liseden mezun olduğum gün üniversitede platform üzerinden gözüm seni aradı. Mikrofonu elime alıp, bu mezuniyetimi burada oturmakta olan babama ithaf ediyorum demeyi diledim. Ya da ideallerimi ve hayallerimi seninle paylaşmayı ne kadar isterdim… Nişanlandığımda senin kızı bana istemeni ne kadar arzulardım. Senin ismini taşıyan oğlumla oynamanı hayal ediyordum. Evet, baba seni çok özledim ve özlemeye devam edeceğim… Biz caminin hüznünü nasıl giderebiliriz her sabah, seni çağırıyoruz ancak sen cevap vermiyorsun…
Seninle ilgili bir şeyler yapmam istendiğinde bunu yapmak istemedim çünkü senin hakkında söyleyeceğim her sözün duygularımı ifade etmekten aciz olacağından çekiniyordum. Ama ısrarlara dayanamadım senin herkesin bildiği kahramanlığı değil, diğer yönün hakkında bir şeyler yazmaya karar verdim.
HER GEÇEN GÜN SENİNLE İLGİLİ YENİ BİLGİLER EDİNİYORUM
Benim için en güzel anlar, dedemle ninemin senden bahsettikleri anlardır. Onlarla her oturuşumda seni daha iyi tanıyorum. Geçen ay onlardan sen yirmi yaşındayken kim olursa olsun, hiç kimsenin hakaretine baş eğmediğini öğrendim. Bu tatlı anları daha fazla yaşayabilmem için dedemle ninemin ömür boyu yaşamalarını temenni ediyorum. Ninemin kız çocukları yok bu nedenle her işinde hep ona yardım ediyordun. Hatta ninem, bana kendisinden daha iyi yemek pişirdiğini anlattı. Sen sadece iyi bir baba değil, aynı zamanda eşsiz bir kardeş ve evlatmışsın da. Bütün bu sıfatlarınla yükümü çok ağırlaştırıyorsun. Yine sen üniversiteye başladıktan bir ay sonra geri dönmüş ve cihadına devam etmiştin. Demek ki, senin yarıda bıraktığın eğitimin bana düştü…
Senin eve geldiğini ve büyük mutlulukla senin silahını tutuğumu ve onu temizlemeye çalıştığımı hatırlamıyorum. Ancak bana sonradan bu söylendi. Bundan dolayı da bana hiç kızmazmışsın, bu anılardan benim hatırladığım tek şey balık sevmediğim için bana kızmandı. Şimdi aradan 18 yıl geçti. Annem balık pişirdiği her seferinde onlara bakıp gülümsüyorum.
SENİN HATIRALARIN HER ZAMAN CANLI TUTULUYOR
Çatışmalarda el bombası atmaktan hoşlanmadığın daha çok ateş etmeyi sevdiğini öğrendim. Öğrendim ki, HAMAS içindeki ilk faaliyetlerinden bir tanesi köyün duvarlarına sloganlar yazmak şeklinde olmuş. Aradan geçen bunca zamana rağmen senin duvarlara yazdığın o yazılar hala muhafaza ediliyor. Senin hakkında anlatılan bir detayı hiç unutamıyorum. Siyonistlerle girdiğin bir çatışmada arkadaşların Beşar El-Amudi ve Ali El-Asi şehid olmuştu. Sen ise Siyonistlerin kurduğu pusudan kurtulmayı başarmış üç gün boyunca arkadaşlarının üzüntüsü, yemeksiz ve yırtık ayakkabılarınla dağlardan yol almış, sonra bir arkadaşının olduğu köye gelmiş, kapısını, bir şeyler yiyip dinlenmek için çalmışsın. Kapı açılmadan içerden arkadaşının hanımının sakın Ayyaş’ı içeriye alma dediğini duymuş ve beklemeden oradan ayrılmışsın. Arkadaşın kapıyı açtığında seni görememişti. Ah sen nasıl oradan sessizce ayrıldın? Senin kalbin bu kadar hüznü nasıl taşıdı? Gözyaşların nasıl iniyordu? Keşke bir görseydim...
Az kalsın sana söylemeyi unutuyordum: Bir ay önce dedemlerde bulunan kütüphanenden Seyyid Kutub’un bir kitabını ödünç aldım. Kitabı açtığımda kitapta notlarını aradım, bir şeyler yazmanı aradım. Ancak bulamadım. Seni seviyorum, kızma bana, niye bir şeyler karalamadın?”
dogruhaber