Mısırlı Yazar: Arap Ülkeleri Filistin'le Olan Bağlarını Kopardılar

''Amerika politikasında “ılımlı Araplar” olarak bilinen ve İsrail’in de onları “Sünni Kampı” olarak nitelendirdiği asıl Arap ülkeleri Şia ümmeti İran’a karşı Sünni-Yahudi koalisyonu oluşturma niyetindedir.'' 

Görüntülenme: 1527 Tarih: 30 Mart 2017 08:34
Mısırlı Yazar: Arap Ülkeleri Filistin'le Olan Bağlarını Kopardılar

Mısır’ın haftalık dergilerinden “Sovt’ul Ümmet” (Ümmeti Sesi) Dergisi derginin müdürü Abdül Halim Kandil’in kaleminden “İran düşman değil” başlığıyla yayınladığı bir yazıda şunları yazdı: ‘İsrail yerine İran’ın konulması ve İsrail ve İran’ın yerinin değiştirilmesi tam olarak bu günlerde biz Araplar tarafından okunan bir konu. Bu şekilde İran’ı Arapların asıl ve merkezi düşmanı olarak göstermeye ve İran ile savaşı Arap ümmetinin asıl konusu haline getirmeye ve İsrail’i de gizli bir müttefik ve iyi bir komşuya dönüştürmeye çalışıyorlar. Amerika politikasında “ılımlı Araplar” olarak bilinen ve İsrail’in de onları “Sünni Kampı” olarak nitelendirdiği asıl Arap ülkeleri Şia ümmeti İran’a karşı Sünni-Yahudi koalisyonu oluşturma niyetindedir.

Bu yeni ama aslında eski bir oyundur ve bu oyunun hayatı Arap ümmetinin ömrü, Arap etnik planının yok oluşu, Arapların bölgesel rejiminin sönmesi, Arap Birliğinin mermerden bir mezara dönüşmesi kadardır. Arap liderlerinin düzenledikleri toplantılar yıllık bir yas törenlerine benzemektedir ve Arap liderlerin bu toplantılarda aldıkları kararlar sadece kâğıt üzerinde atılmış bir imzadan ibarettir. Bu gibi toplantıların düzenlenmesinin asıl amacı Filistin meselesi olması gerekirken bu toplantılarda bu meseleye neredeyse hiç önem vermemektedirler ve onlar Arap Birliğinin oluşmasına, ortak Arap savunma anlaşması sağlamaya, 1967 yılındaki yenilgiden sonra 1973 yılı ekim ayında Siyonist düşmana karşı tarihi zaferde ümmetin liderliği konusunda ilk saftaki ve destekçi ülkelere planlar dağıtma konusuna da asla önem vermemektedirler.

Oysa ki bu zaferden sonra üzüntüye, sıkıntıya, karanlığa, siyasi aşağılanmaya ve yanlış bir yola sürüklenmeye şahit olduk ve bu durum bizi 1979 yılındaki durağa çekti. O dönemde Mısır resmen Arap alanındaki öncülüğünden ve rehberliğinden çıktı ve İsrail karşısındaki lider konumunu kaybetti ve sözde barış anlaşması şekillendi. Oysa ki İran’da İmam Humeyni’nin (ra) inkılabının zaferine, İran ve İsrail arasındaki eski ittifak ve koalisyonun sona erdiğine, İran’ın İsrail’e karşı direnişi kapsamlı bir şekilde desteklemesine ve İran’da kapsamlı bir ilmi ve askeri gücün oluştuğuna şahit olmuştuk ve sanki İran’ın güneşi doğmuştu ve aynı anda Arapların güneşi batmıştı. İran’ın planı her geçen gün daha kapsamlı hale geldi ve yeni bir aşamaya girdi. Yeryüzü Arapların ayaklarının altından kaydı ve titredi ve Arapların batışı İran’ın doğuşu haline geldi ve İran’ın stratejik sınırları Akdeniz kıyılarına ulaştı.

Arapların kendi elleriyle kendilerini yok etmesinin sonucu komşu İran’ın gücünü arttırdı ve onlar ilk olarak Filistin ile olan bağlarını kopardılar ve asıl düşman yani işgalci Siyonist Rejimle mücadele yaklaşımından ayrıldılar ve sözde “ılımlı Arap ülkeleri” ve Irak’ın işgalinde Amerika’nın destekçisi haline geldiler. Eğer Arap ülkelerinin desteği, silahları ve Körfez ülkelerinde askeri üsler olmasaydı Washington’un Irak topraklarını işgal etmeye gücü yetmezdi. Komşuluğun bereketi sayesinde Irak’ın yok oluşu İran’ın nüfuzunun artması ile sonuçlandı. Çünkü yaşam ayrım ve boşluk ile uyumlu değildir ve hangi boşluğu kendi haline bırakırsan başkaları gelip o boşluğu dolduracaktır.

Daha büyük olan skandal ve rezillik, Körfez ülkelerinin petrol gelirlerini eski sömürgecilik oyunun yani “fitne çıkar” politikasının hizmetine sunmalarıdır ve yüzlerce milyar, kin ve nefret için harcanmıştır ve bu tam da İsrail ve Amerika’nın istediği bir durumdur.

İran’ın nüfuzunun her geçen gün daha da artması, Arapların hatalarının ve ahmaklıklarının bir sonucudur. Araplar tutumlarını İsrail ile mücadelede yerine İran ‘a karşı değiştirdikten ve Arap Şiilerini terk ettikten sonra şimdi de bizi açık bir şekilde ve doğrudan İsrail ve Amerika’nın hizmetine sunmaya, İran ile savaşı dini ve milli bir vazife gibi tasvir etmeye ve Washington ve İsrail’e milyarlarca dolar vererek Tahran’ı Arapların asıl düşmanı gibi göstermeye, Trump ve Netanyahu’yu Allah’ın salih velilerine dönüştürmeye, Ehl-i Sünnet ve Cemaati savunma konusunda onların değerli tavsiye ve öğütlerinden yardım almaya, İslam’ı tahrif etmeye ve Araplığı vacip bir sünnet gibi İsrail ile koalisyon ve birliğe teslim etmeye ve İsrail’in arkasında cemaat namazı kılmaya doğru sürüklemiştir!

Bu onların bizler için istediği bir rezalettir yani gerçek düşmanı görme konusunda tamamen kör olmak ve İran’ı İsrail’in yerine koymak ve Arap ve İslam bölgesini içten çökertmek için daha fazla savaş alevlendirmek. Bunların tamamı İsrail lehinedir ve Arapların kalan varlığını cahiliyet dönemindeki iç savaşlara sürükleyerek yok edecektir.’

tesnim

Yorumlar