EBU ZUHRI DIRILIŞ SAATI DERGISI'NE KONUŞTU: FILISTIN MESELESININ HER ZEMINDE DAHA ÇOK GÜNDEM EDILMESI GEREKIYOR

14 yıldır yayın hayatını sürdüren Sakarya merkezli gençlik dergisi Diriliş Saati, 21-22 Şubat tarihlerinde Tahran’da gerçekleştirilen Uluslararası İntifada Konferansı’na katılmak üzere İran’a gitmeden önce Türkiye’de mola veren Hamas hareketi sözcüsü Dr. Sami Ebu Zuhri ile bir röportaj gerçekleştirdi. 

Görüntülenme: 2068 Tarih: 08 Nisan 2017 08:43
EBU ZUHRI DIRILIŞ SAATI DERGISI'NE KONUŞTU: FILISTIN MESELESININ HER ZEMINDE DAHA ÇOK GÜNDEM EDILMESI GEREKIYOR

Dosya konusu olarak son sayısında “İslamofobi” üzerine bir çalışma hazırlayan Diriliş Saati Dergisi’nin Sami Ebu Zuhri ile yaptığı röportajı istifadenize sunuyoruz: Türkiye’ye hoş geldiniz. Evvela Dr. Sami Ebu Zuhri’yi tanımak isteriz Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz? 1967'de Refah'ta doğdum. 1985'te liseyi bitirerek üniversiteye kaydoldum. 1987'te intifadanın başlamasıyla İsrail zindanlarında 5 yıllık bir hapis sürecim oldu. Hapisten çıktıktan sonra üniversite eğitimime devam ettim ve tarih bölümünden mezun oldum. Uzun yıllar Hamas'ın üniversitedeki öğrenci sorumlusu olarak görev yaptım. 2002'de tarih bölümünden yüksek lisansımı tamamladım. 2009'da da Şam Üniversitesi'nde İslam Tarihi üzerine doktoramı tamamladım. 2001'den beri Gazze İslam Üniversitesi'nde hocalık yapıyorum ve Filistin Gazetesi'nin yönetim kurulu üyesiyim. 2004'den beri de Hamas'ın sözcülüğünü yapıyorum. Evli ve üç çocuk babasıyım. İslami düşüncenize katkısı olduğuna inandığınız İslami hareket üyeleri kimlerdir. Bize birkaç isim sayabilir misiniz? En başta İbrahim El Mekadime'yi sayabilirim. Kendisi Hamas'ın kurucularındandır. Onunla hapiste beraber oldum. Esasen bir doktordu, ama hayatın tüm yönleri hakkında söyleyebilecek sözü olan, son derece alim bir şahsiyetti. O pek medyatik değildir, dünya çapında bilinmez. Ancak Filistin halkı onu iyi bilir. Aynı şekilde Kassam'ın Kurucusu Salah Şehade, İsmail Ebu Şenneb, Ahmet Yasin ve Abdülaziz Rantisi'yi ekleyebilirim. Ahmet Yasin, üniversite biriminin başında olduğu için onunla çok teşrik-i mesaimiz oldu. Belli başlı beni etkileyen isimleri böyle sıralayabilirim. Gazze’nin 10 yılı aşkın süredir Siyonistlerin ablukası altında olduğunu biliyoruz, Abluka sürecinde Gazze halkını ve Gazzeli gençleri dinamik tutan etkenler genel hatlarıyla nelerdir? Gazze halkı dindar ve İslam'a bağlı bir halktır. Bu, onları mücadeledeki zorluklara karşı biliyor ve kolaylıkla göğüs germelerini sağlıyor. Gazze halkı Allah'a tevekkül ediyor ve her türlü meydan okumaya kalkan olacak bir güç taşıyor. Yani, inatçı bir halktan söz ediyoruz. Yine Gazze halkı, uluslararası toplumun direnişten vazgeçmeleri için sunduğu şartlara boyun eğmiyor ve muhtemelen de bu yönüyle Amerika'ya 'hayır' diyebilen tek halk olarak öne çıkıyor. Filistin meselesinde yaşanan İntifada süreci bugünlerde 3. aşamayı tecrübe ediyor. Yaşanan Kudüs intifadasına diğer adıyla ‘Bıçak intifadası’na dünya Müslümanlarından ne gibi katkılar sunmasını bekliyorsunuz? Kudüs, Müslümanların ilk kıblesi olması özelliği ile karşımızda duruyor. İsra ve Miraç hadiselerinin yaşandığı bu beldede İslam’ın en kutsal mescidlerinden üçüncüsü bulunuyor; Mescid-i Aksa. Siyonistler, türlü provokasyon ve saldırılarla bu mescidin onurunu çiğnemeye kalkıştılar. Zaman zaman baskınlar yapmaya başladılar. Siyonistlerin bu pervasızlıkları karşısında Müslüman Filistin halkı, Mescid-i Aksa’nın izzetini korumak ve işgalcilerin önünde kolay bir lokma olmasını engellemek için İntifada sürecini başlattı. Mevcut süreçte intifadanın halen devam ettiğini söyleyebiliriz fakat Filistin yönetimi ile işgal rejimi arasında imzalanan güvenlik koordinasyonu gerekçesiyle yalnızca düşman cephesinden değil Filistinlilerin kendi cephesinden de bu intifadayı engellemeye dönük adımlar atıldı. Bu da Kudüs intifadası sürecinin geçmiştekiler gibi büyük bir dalga şeklinde bir anda yoğun bir şekilde değil; küçük ve sınırlı bir etkiyle ilerlemesine sebebiyet verdi. Bu bağlamda dünya Müslümanlarından bizim şahsi bir beklentimiz yok fakat Kudüs işgal altında! Mescid-i Aksa işgal altında. Bu gerçeği akıllarından çıkarmamaları gerekiyor. Mescid-i Aksa’da gecesini gündüzünü oraya ayıran ve Mescid-i Aksa’ya Yahudiler tarafından yapılması planlanan baskınları engelleyen murabıtlar var. Bu murabıtların ekonomik olarak gelir elde edebilecekleri çalıştıkları başka bir iş yok. Bu murabıtların dünya Müslümanları tarafından ekonomik olarak hususen desteklenmesi gerekiyor. Bunların aileleri var, çocukları var. Kudüs için atılması gereken en öncelikli adım Murabıtların ekonomik olarak desteklenmesi diyebiliriz. İkinci olarak Kudüs’ün Yahudileştirilmesi projesi çerçevesinde Siyonistlerin çok yoğun bir çabası var. Bir yandan Siyonist yerleşimleri inşa etmeye devam ederken bir yandan da Kudüs’te evleri bulunan Filistinlilerin evlerini türlü bahanelerle yıkmaya çalışıyor ve Kudüs’te arazisi olan Filistinlilerin yeni binalar inşa etmesinin önüne geçmeye çalışıyor. Bunu da tabi ki ekonomik zorluklar çıkartarak yapıyor. Örneğin Filistinli bir ailenin Kudüs’te ev yapabilmesi için Siyonist işgal rejiminin koyduğu “en Nona” adlı yüksek düzeyli vergiyi yıllık olarak düzenli bir şekilde ödemesi gerekiyor. Kudüs’teki Filistinlilerin genel olarak ekonomik bir baskı içerisinde yaşadığını düşündüğümüzde normal yaşam standartlarının çok üzerinde bir bedeli olan bu verginin ödenmesi neredeyse imkânsız hale geliyor. Dünya Müslümanlarının ikinci olarak Kudüs’teki Filistinlilerin burayı terk etmelerinin önüne geçecek ekonomik destek programları üzerinde çalışmaları gerekiyor. Çünkü Filistinlilerin yüksek vergiler sebebiyle burayı terk etmesi demek, onların boşalttığı arazilere Yahudilerin yerleşmesi demek. Kudüs’ün fiilen Yahudileşmesi demek! Peki İslam dünyasından Kudüs’e yapılan Turistlik gezilerin yoğunlaştığını biliyoruz. Türkiye’de de tartışma konusu olan bu ziyaretler, İsrail’i meşrulaştırma anlamına gelir mi? Yoksa az önce bahsettiğiniz Mescid-i Aksa murabıtlarına psikolojik destek mahiyetinde değerlendirilebilir mi? İşgal altındaki Filistin topraklarına dünya genelinden herhangi bir Müslüman’ın Siyonistleri muhatap kabul edecek şekilde ziyaret düzenlemesi, İslam alimlerinin ekseriyetinin üzerinde ittifak ettiği cihetiyle haramdır! Kudüs işgal altındadır ve Siyonist işgalciye meşruiyet kazandıracak her türlü adım fıkhen yasaktır! Bu ziyaretlerin ayrıca birçok dezavantajı var. Bunlardan en önemlisi Kudüs’ü görmek için dünyanın dört bir tarafından gelen Müslümanlar, doğrudan Siyonist rejim polisi ile, ya da Yahudilerle irtibata geçmiş oluyor. Yahudilerin bu ziyaretler karşısındaki siyaseti, buraya gelen Müslümanların tabiri caizse gönlünü kazanmak ve onları Filistinlilerin Yahudiler hakkında söylediği işgalci, acımasız, zalim gibi nitelemelerin abartılı olduğuna inandırmak. Bir boyutuyla bu Müslümanları, işgali meşrulaştırmak için kullanmak. Çünkü bu Müslümanlar eğer doğru bir bakış açısına sahip değillerse, memleketlerine döndüklerinde meseleyi bu boyutuyla anlatacaklar ve İslam beldelerindeki kardeşlerimiz yanlış bir bakış açısına sahip olup sinsi düşmanın işgal politikalarının acımasızlığı karşısında sessizliğe bürünecektir. Diğer bir mesele ise bu tür gezi programlarının tertip edilebilmesi için tur şirketlerinin Siyonist makamlarla koordinasyon içine girmesi gerekiyor. Biz, İsrail’le kurulan hiçbir ilişkiyi kabul etmiyoruz ve Müslümanların hiçbir şekilde Siyonist işgal rejimi ile ilişki kurmasını doğru bulmuyoruz. Türkiye’deki medya organlarında yeni seçilen ABD başkanı Donald Trump’ın izleyeceği politikalar hakkında olumlu bir tablo çizildiğini görüyoruz. Peki siz Filistin Meselesine yaklaşımda Trump’ın alacağı rol hakkında nasıl bir değerlendirmede bulunursunuz? Türkiye, başlı başına bir devlet olarak kendi çıkarlarının peşinde koşuyor olabilir. Trump döneminden ümitlenebilir. Fakat Trump tam bir Yahudi dostudur ve Filistinlilerin düşmanıdır. Trump, geçenlerde Netanyahu ile bir araya geldi. Önemli bir görüşmeydi zira Trump’ın İsrail ile olan yakınlığı yalnızca siyasi düzeyde değil. Tam anlamıyla itikat ve inanç düzeyinde. Çünkü damadı Yahudi, onunla evli olan kızı Yahudi ve dolayısıyla torunları Yahudi’dir. Peki Obama ve Trump’ı kıyaslamanızı istesek? Biri diğerine tercih edilemez. Bu tercih, kötü ile daha kötü arasında tercih yapmaya benziyor. Siyonistlerin İslam dünyasında üzerinde oynadıkları oyunlar çerçevesinde Türkiyeli Genç Müslüman kardeşlerinize tavsiyeleriniz nelerdir? Bu önemli bir mesele. Gençlerin ortaya koyduğu işler, çok daha büyük bir önem arz ediyor. Bu çerçevede Türkiyeli Müslüman gençler, Filistin meselesinin tarihi ve işgal rejiminin işlediği cürümler hakkında çok detaylı bilgi sahibi olmalılar. Mescid-i Aksa’nın kutsiyyeti ve Kudüs’ün peygamberler şehri olmasını göz önünde bulundurarak bu bölgenin Allah’u Teala’nın kutsal kıldıkları arasında olduğunu; ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa’nın içinde bulunduğu durumu bıkmadan, usanmadan çevrelerindeki insanlara anlatmaları gerekiyor. Az önce bahsettiğim gibi, Kudüs’teki Filistinlilerin ve Mescid-i Aksa’daki murabıtların ekonomik olarak desteklenmesi yönünde bir farkındalık oluşturmaları ve kendi aralarında miktarın azlığına ya da çokluğuna bakmaksızın amelin faziletine odaklanarak maddi yardımlar toplamaları faydalı olur. Türkiye’den Filistin’e özellikle de Gazze’ye ciddi yardım çalışmaları var. İHH ve TİKA bu manada güzel işler ortaya koymaya çalışıyorlar fakat bunlar kesinlikle yeterli değil! Filistin meselesinin her zeminde daha çok gündem edilmesi ve daha çok destek görmesi gerekiyor. İran’da düzenlenecek Filistin İntifadasına Destek Konferansı’na Hamas adına sizin de katılacağınız şekilde üst düzey bir katılım göstereceğiniz ifade ediliyor. İran’a yönelik tepkilerin bu denli yoğun olduğu bir dönemde Hamas hareketi olarak İslami vahdet adına büyük bir sorumluluk sergiliyorsunuz. İslami vahdet konusunda Ümmetin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Biz Filistinliyiz! Filistin meselesinin tek sahibi değiliz ama bu noktada üzerimizdeki sorumluluğun çok daha büyük olduğunun farkındayız. Dolayısıyla İslam ümmetinin bölünüp parçalanmışlığının Filistin meselesine bir katkısı olmayacağını gördüğümüzden İslam dünyasındaki bütün Müslüman devletlerle ilişkimizi iyi tutma arayışındayız. Bu, İran ile ilişkilerimiz için de geçerli diğer Arap devletleri ile olan ilişkilerimiz için de. Filistin meselesinde tüm Müslümanların ortaya koyacağı desteğe talibiz. Destek vermeyenleri de mazur görüyoruz. Bizim İslam ümmetinin birliğine bakışımız bu şekildedir. Kimseyi ötekileştirmiyor veya yaptığı veya yapmadığı şeylerden ötürü suçlamıyoruz. Birlikte olunduğu zaman ortaya çıkacak güzelliklere odaklanıyoruz. Diriliş Saati Dergisi’nin son sayısına ulaşmak için irtibat adresi: [email protected]

Yorumlar