Şeyh Mahir Hammud’un 21 Nisan 2017 tarihli Cuma hutbesi şöyle:
“Hizbullah’ın dün ortaya koyduğu eylem takdir ve tebrik hak eden bir eylem olarak karşımızda duruyor. Yanı sıra İsrailli düşmana karşı mücadele eden ve bu mücadelelerini “oruçla” taçlandıran işgal altındaki Filistin’in kahramanlarına da selam olsun! Silahlı direnişe katılamayanlar oruç tutarak ya da başka şekillerde direnişlerini sürdürüyorlar.
Hizbullah, dün işgal altındaki Filistin topraklarının (İsrail) sınır bölgesine davet ettiği gazetecilere İsrail savunma sistemleri hakkında bilgi verdi. İsrail basınında büyük ses getiren bu ziyaretin ardından tüm kamuoyu bu ziyaret nedeniyle İsrail’in hazırlıklarını yoğunlaştırdığına, saldırı mevzilerini savunma mevzilerine dönüştürdüğüne şahit oldu. Hiç şüphesiz bu ziyaret, son zamanlarda saldırgan bir dil kullanan İsrailli düşmana, kullandıkları bu dilin Lübnan’ın siyasi ve toplumsal bir çöküşe götürmediğini, bilakis son hamleyle Lübnan halkının maneviyatının daha da güçlendiğini ifade eden bir mesaj niteliğindeydi.
Peki, Hizbullah’ın gerçekleştirdiği bu ziyaret bunca olumlu sonuçlar doğurmasına rağmen niçin bu kadar tepkiye maruz kaldı? Ya da bu tepkinin verilmesini kim istedi?
Nasıl olur da bu ziyaretin devletin rolünü lağveden bir ziyaret olduğu söylenebilir? Lübnan’ın direniş zafer kazanmadan önce Siyonist düşman karşısındaki çaresiz pozisyonuna geri dönmesini ve yalnızca BM’ye şikayet etmekle yetinmesini mi istiyorlar? Üstelik ziyaret orduyla ve BM güçleriyle koordine bir şekilde gerçekleştirilmişken…
Herhangi bir yetkili benzeri bir ziyaret gerçekleştirse Savunma Bakanı ya da Başbakan Hariri aynı şekilde engellemeye çalışacaklar mıydı? Bu ziyaret bazı yorumcuların söylediğinin aksine hayırdan başka bir şey getirmedi.
Bazılar mezhepçi söylemlerin arkasına gizlenerek direniş desteklendiği takdirde “Şiiliğin yayılması” karşısındaki korkusunu dile getiriyor. Ancak aynı kişilerin Lübnan’da olduğu gibi Filistin’de de direnişin karşısında yer almaları bunun bir bahane olduğunu gözler önüne seriyor. Amerika ve Siyonizm’le bağlantılı olan herkes aslında bu bahanenin arkasına gizleniyor.
Lübnan’ı gerçekten seven her Lübnanlı vatandaşa ve siyaseti kendi çıkarları için kullanmayan gerçek siyasetçilere düşen, Siyonist düşman karşısında Lübnan lehine “stratejik bir denge” ortaya koyarak Siyonistlere yaşamadıklarını yaşatan direnişe teşekkürlerini arz etmek olmalıdır.
Öte yandan Amerika’nın çığırtkanlığını yaptığı Kuzey Kore lideri Kim Jong-un hakkında medyada yer alan haberlere itimat edenlere, bu liderin hiçbir Arap devlet başkanının söylemeye cesaret edemediklerini söylediğini, İsrail’in herhangi bir devlet olmayıp Amerika’nın bölgedeki askeri üssü olduğunu çekinmeden dile getirdiğini, Amerika karşısında net bir tavır ortaya koyduğunu hatırlatmak isteriz.
Doğruları öğrenin ve “deli, dinsiz, komünist” gibi tanımların arkasına sığınmaktan vazgeçin. Bu tanımların hepsi doğru olabilir. Ancak bu şahsın sahip olduğu izzet ve şeref ümmetimiz içerisindeki aciz ve zayıflara örnek teşkil etmesi gereken cinsten…”
İSLAMİ ANALİZ