Şeyh Hammud’un 19 Mayıs 2017 tarihli Cuma hutbesi şöyle:
“Amerika’nın delilikle ün salmış, aşırılık yanlısı, halkının yarısının dalga konusu olan başkanı, İslam’ı ve itidalli olmayı öğretmek üzere bize ziyarete geliyor. Ve bizden istediği “Eğer o olmasaydı ne bu devletler ne de krallıklar yerinde olurdu”yu dillendirmemiz…
Son derece çirkin bir tablo… Önce İngiltere tecrübesiyle ve ardından Amerika tecrübesiyle öğrendiğimiz üzere; batının vaatlerinin hiçbir geçerliliği yok! Onların izlediği siyasetin bize çıkar sağlayacak bir yönü yok!
“Allah’ı unutan ve bu yüzden de Allah’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar fasık kimselerin ta kendileridir.” (Haşr: 19)
Onlar Allah’ı öyle unuttular ki, Allah’da onlara kendi çıkarlarını düşünmeyi, öncelemeyi unutturdu!
Bu noktada Amerika’nın 1950’li yılların sonlarında “Bağdat Paktı” adı altında bölgemize müdahalede bulunup herkesi küfür ve dinsizliğe çağıran, İslam dinine karşı savaş açan “dinsiz komünizm” karşısında bir araya getirmeye çalıştığı zamanları hatırlıyoruz.
Bugün ise harita biraz daha farklı… İran bu ittifakın dışında, hatta hedefinde… Tehlike “dinsiz komünizm” değil, “Şii yayılmacılık”…
Bugün de o gün olduğu gibi saf niyet sahiplerinin nasıl istismar edildiklerine, din ve iman adına nasıl oyunlara alet olduklarına şahit oluyoruz.
Nasıl oluyor da Ehl-i Sünnet mezhebinden olan Araplar, İslam dini için endişelenip İran’a karşı bir araya geliyorlar? Bunu yapanlar gerçekten Ehl-i Sünnet mi? Siyasi, toplumsal ve kültürel pozisyonlarına bakıldığında söz konusu tarafların Müslüman olduklarını söyleyebilir miyiz?
İran geride bıraktığı 38 senelik süre zarfında Amerika ve İsrail’le mücadele şiarı başta olmak üzere temel şiarlarına olan bağlılığını kanıtladı. Bu da bizim için bir ölçü… Diğerleri ise her geçen gün Amerika’nın siyasetine ne derece teslim olduklarını, koltuklarını ve devletlerini korumak için Siyonist düşman karşısında sürünmeye razı olduklarını kanıtlamaya devam ediyorlar. Son olarak Arapların giriş için türlü zorluklarla karşı karşıya kaldığı Dubai’nin turizm için Siyonistlere vizesiz geçiş hakkı tanıması da bunun bir örneği…
Böyle bir zirve karşısında gerçek bir muhalefetin oluşmadığını görmek tabloyu daha da çirkin bir hale getiriyor. Bugüne kadar kendilerini solcu ve ulusalcılara karşı alternatif olarak sunmuş olan ve Amerikan hegemonyası karşısında engelleyici rol oynayan bazı sağcı tarafların bugün, bu büyük komplonun bir parçası ve bilfiil destekçisi olduklarına, İslamcı aklı mezhepçi endişelerle bulandırdıklarına, bir yandan İsrail’in kuklalarını kongrelerine davet edip bir yandan da direnişe düşmanlık beslediklerine şahit oluyoruz.
Bunun üstüne bir de medyada terörist olan itidalli, itidalli olan terörist olarak gösterilince durum daha da kötü bir hal alıyor. O kadar ki, Ehl-i Sünnet’e Amerika ve Siyonizm’e teslim olmak, Şia’ya ise cihada çağırmak misyonu yüklenerek bu hata meşrulaştırılıyor. Oysaki, direnişe ve cihada davet etmek sadece bir grubun değil, bizzat Müslüman olan herkesin sorumluluğu…
Bu çirkin tablo karşısında Amerika’nın siyasetine ve işlediği suçlara karşı durmak için şeref ve akıl sahiplerini, müminleri cesaretlendirecek tecrübelerimizin var olduğunu hatırlıyoruz:
-1996 yılında yaşanan Gazap Üzümleri Operasyonu
-“Terörden arınmış bir Ortadoğu” sloganıyla başlayan 2006 Temmuz Savaşı
-Gazze’nin daha önceden görülmemiş bir şekilde İsrail-Amerika-Arap komplolarını yenilgiye uğrattığı 2009, 2012 ve 2014 yılında yaşanan savaşlar…
Rakka, Musul ve diğer yerlerde teröre karşı kazanılan zafer…
Bağdat Paktı’ndan beklenen sonucun alınamaması üzerine Amerika tüm kinini kusarak 6 Gün Savaşı’yla intikam almıştı. Bugün de Körfez ülkelerindeki İsrail ve Amerika dostlarını bir araya getirerek Lübnan, Suriye, Filistin ve Irak’taki başarısızlığının intikamını almaya çalışıyor.
Biz ise diyoruz ki; bekleyin ve yeni yenilgilere hazır olun! Buna olan inancımız büyük… Allah her şeye kadirdir!
Büyük şair Ahmed Şevki’nin dizelerini hatırlamakta fayda var:
Yılan bir gün vaiz kılığına girmişti
Yerde yürüyor, yol gösteriyor ve sahtekârlara beddua ediyordu!
…
Yılanın dini olduğunu zanneden hataya düştü!”