BAE, Bahreyn ve Sudan Halkları Korsan İsrail İle Normalleşmeye Nasıl Bakıyor ? (Analiz)

Kimi Arap ülkelerinin Siyonist Rejim İsrail ile ilişkilerini normalleştirmesinin tam olarak gözden geçirilmesi, normalleşmenin halkın desteğinden yoksun şahsi ve kişisel bir karar olduğunu gösteriyor. 

Görüntülenme: 1414 Tarih: 27 Ekim 2020 15:55
BAE, Bahreyn ve Sudan Halkları Korsan İsrail İle Normalleşmeye Nasıl Bakıyor ? (Analiz)

Şimdiye dek Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Sudan resmi olarak Siyonist Rejim İsrail ile ilişkilerini normalleştirdiklerini açıklamışlardır. Görünen o ki  bu anlaşmanın imzalanmasındaki en önemli faktör de  kişilerin rolleridir. 

Bahreyn kralı  Hamd bin İsa Al-ı Halife, Birleşik Arap Emirlikleri  Veliahdı Muhammed bin Zayid Al-i Nehyan ve de Sudan geçiş konseyi başkanı  Abdülfettah El Burhan ve asıl olarak da Amerika başkanı Donald Trump ve  Siyonist Rejim İsrail  başbakanı  Binyamin Netanyahu  bu anlaşmalarda temel rol oynamışlardır. 

 Şeyh Hamd bin İsa 2011 yılından bu yana  hep halk ayaklanmaları ve protestoları ile karşılaşmıştır. Protestocular  ise demokratik bir düzenin kurulmasına ve Al-ı Halife rejiminin devrilmesine vurgu yapmışlardır. Şimdiye kadar  Şeyh Hamd ve Al-ı Halife hanedanını  Bahreyn iktidar yapısında koruyan  etken de Al-i Suud'un ve Amerika hükumetinin  başta da Donald Trump'ın bu yönetime verdiği destek olmuştur. 

 Şimdi de  Amerika'nın Siyonist Rejim İsrail ile ilişkileri normalleştirme yönündeki  reçetesine karşı çıkmak ise  Al-ı Halife'ye olan tüm destekleri kesecekti ve sonuçta bu yönetimi çok zayıf bir konuma düşürecekti.  Bu yüzden   Al-ı Halife'nin  iktidarda kalma ihtirası, İsrail ile barış anlaşmasını kabul etmenin de temel etkeni idi. 

Muhammed bin Zayid ise  bölgenin çoğu siyasi ve güvenlik alanındaki  gelişmelerinde  eli bulunan Batı Asya'daki aktif aktörlerden sayılır.  Al-ı Nahyan   Al-ı Halife'ye göre daha az  iç muhalefet ile karşı karşıya olmasına rağmen   Al-ı Nahyan özellikle de  Muhammed bin Zayid  kendi güvenliği açısından da Amerika'ya aşırı şekilde bağlı olduğunu biliyor. 

Abülfettah El Burhan ise diğer Arap yöneticilere göre daha zayıf ve sarsılmış bir konumda yer almıştır.  Orgeneral El Burhan   Sudanlı askeri güçlerin Ömer El Beşir'in hükümetine karşı   darbesinin  ardından iktidara geldi ve şimdi de Sudan geçiş konseyi başkanlığını yapıyor. 

Başka bir ifade ile   El Burhan, Batı'nın ve uzlaşma yanlısı Arap ekseni ülkelerin onu Sudan'ın Abdülfettah Sisi'sine dönüştürmek istediği sırada   iktidarını kalıcılaştırmak ve sürdürebilmek için her zamandan daha ziyade Amerika'nın yardımlarına göz dikmiştir. 

Trump  şimdi de   normalleşmeden özel amaç güdüyor ve bu çerçevede Siyonistlerin desteklerini de arkasına alarak   sonlanmasına 10 gün kalan başkanlık seçimlerde oylarını arttırmak istiyor. 

 Bu çerçevede Arap ülkeler ile ilişkilerin normalleştirilmesi  İsrail yönetimi ve iktidar yapısı tarafından desteklense de  Binyamin Netanyahu   bu yöndeki girişimleri kendine olan baskıları azaltmak için kullanıyor. Aylardır Netanyahu  İsrailli protestocular tarafından baskı altındadır.  Protestocular ise  onun başbakanlık mevkiinden istifa etmesini istiyorlar. 

Bu şahsi ve kişisel eğitimlere karşı ise halkın talepleri ve istekleri bulunmaktadır.  Bahreyn veya Sudan'daki halkın çoğunluğu  ve de BAE'ndeki  halkın büyük bir bölümü de  İsrail ile ilişkilerin normalleşmesine karşı olduklarını belirtmişlerdir. 

Sudan halkı Cuma akşamı  uzlaşma açıklamasının ardından   protesto gösterileri düzenlediler. Kimi Sudan siyasi grupları  özellikle de  Mutemer ve Ümmet gibi partiler  de bu uzlaşmanın  Sudan geçiş konseyi  için ağır sonuçlar doğuracağını belirtmişlerdir.   Bahreyn ve BAE'nde  de bu hususta protesto gösterileri düzenlenmiştir. 

Bu gösteriler ise  bu ülkelerdeki normalleşme kararlarının şahsi bir karar olduğunu Amerika'nın baskıları altında alınan kararlar olduğunu gösteriyor.  Çünkü bu halkın desteğinden yoksun şahıslar   iktidarda kalmak için Washington'un desteklerine ihtiyaç duyuyorlar.  Gerçekte bu şahsi ve keyfi kararlar   iktidarın başında  yapılacak her hangi bir değişikliğin    bu anlaşmaların da yok olmasına yol açacağını ve bu tür uzlaşma anlaşmalarının  pratikte pek sürdürülemeyeceğini gösteriyor. 

parstoday

Yorumlar