Profesör Ebuzer Govheri Mokaddem Siyonist İsrail'in Natanz'a Düzenlediği Saldırının Stratejik Boyutlarını Yazdı

Ebuzer Govheri Mokaddem: 'Amerika'nın İran ile müzakereye başlamaktaki büyük hedefi, birçok şartını bu ülkeye dayatmaktır. Ancak bu durum gerçekleşmese de, müzakerelerin varlığı ve sürüncemede kalması Washington için kazanç olacaktır.' 

Görüntülenme: 1232 Tarih: 19 Nisan 2021 12:47
Profesör Ebuzer Govheri Mokaddem Siyonist İsrail'in Natanz'a Düzenlediği Saldırının Stratejik Boyutlarını Yazdı

Qodsna'nın haberine göre, İmam Caferi Sadık (a.s) Üniversitesi Siyasi Bilimler Üstadı Dr Ebuzer Govheri Mokaddem makalesinin devamında, Siyonist rejimin Natanz nükleer tesisine karşı düzenlediği sabotajın nedenleri hakkında şunları yazdı:
'İsrail, İran'ın nükleer gücünü zayıflatmak hedefiyle yapılan müzakerelere hiçbir şekilde karşı değildir. Bu rejim müzakere sürecinde etkili olmak ve düşüncelerini dayatmak için çalışmaktadır.
Dr Mokaddem makalesine şöyle devam etti:
'Siyonistlerin Natanz tesislerine karşı eylemlerinin nedeni ile ilgili iki genel yaklaşım var. Birinci yaklaşım; bu eylemleri, Siyonist rejimin müzakere sürecine taş koymak ve durdurmak yönündeki politikası olarak görüyor.'
Govheri Mokaddem, Siyonist rejimin Natanz tesislerine yönelik eylemleri hakkındaki ikinci yaklaşımı da şöyle tanımladı:
'İkinci yaklaşım, İsrail'in eylemlerinin Amerika'nın onayı ve  birlikteliği ile daha zayıf bir anlaşmaya ulaşma hedefi güttüğünü düşünüyor. Bu doğrultuda Amerika Savunma Bakanı'nın işgal altındaki Filistin topraklarına yaptığı ziyaret ve Mossad başkanının Washington'a gitmesinin ardından İsrail ile Amerika arasında yapılan stratejik oturumların zamanlaması dikkat çekiciydi. Bu durum, bu iki oyuncu arasındaki eylemlerin bilgi dahilinde ve koordineli olduğunu gösteriyor. İsrail, İran'ın nükleer gücünü zayıflatmak hedefiyle yapılan müzakerelere hiçbir şekilde karşı değildir. Bu rejim müzakere sürecinde etkili olmak ve düşüncelerini dayatmak için çalışmaktadır.
Siyonist rejimin İran politikası hakkında bir diğer önemli nokta ise, rejimin stratejik İran politikasını değiştirmiş olmasıdır. Alışıldığı üzere Tel Aviv İran'a karşı eylemlerini Amerika ile işbirliği içinde ve Washington'a bağımlı olarak yapardı. Ancak son yıllarda Amerika'nın konumundaki düşüşün ve bu ülkenin genel siyasetinde Batı Asya'nın rolünün değişmesinin ardından, Siyonist İsrail, İran konusunda doğrudan kendi politikasını belirledi ve bu politikayı icra ediyor.
Bu doğrultuda Siyonist rejim tarafından, İran'ın kararlı adımlarını ya da tüm alanlarda olacak savaşı engellemek için taktiksel ve kontrollü bir politika izlendi. Siyonist yetkililerin değerlendirmeleri, İran'ın bu tarz taktiksel eylemlere ciddi bir tepki vermeyeceği yönündedir. Natanz nükleer tesisine sabotaj ve şehit Fahrizade suikasti gibi eylemler bu politikanın örneklerindendir ve uygun bir tepki verilmediği takdirde tekrar edecektir.
Caydırıcılık oluşturabilmek ve Siyonist düşmanın hesaplarını bozabilmek için düşmandan daha büyük ölçekli, açık ve net operasyonlar yapılmalıdır. Böylece öncelikle İslam Cumhuriyetinin caydırıcılığı harekete geçebilir ve ikinci olarak da Siyonist rejimin planları boşa çıkartılır.'
İmam Sadık (a.s) Üniversitesi Siyasi Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr Mokaddem, İranlı diplomatlarla Avrupalı taraflar arasında Viyana'da yapılan  müzakerelerle ilgili olarak da şunları yazdı:
"Amerika'nın İran ile müzakere masasına oturmasının ardında yatan en büyük hedef, kendi şartlarını İran'a maksimum seviyede dayatmayı sağlamaktır. Ancak bu hedefin gerçekleşmemesi durumunda, müzakerelerin varlığı ve sürüncemede kalması bile Washington'a fayda sağlayacaktır. Müzakereler, Amerika için İran'ın hareketlerini kontrolü altında tuttuğu bir mekanizmaya dönüştü. Müzakerelerin devam etmesi bir aşamada, İran halkının, müzakerelerin sonucuna göre koşullanmasına sebep oldu. Pratikte de bu, Amerika'nın, İran'ın iç işlerinde etkili olmasını ve bu alanda karar vericilerin de etkilenmesini sağlayacaktır.
Sürüncemede kalan bu müzakereler, puzzle'ın, "İran'ın teknik gelişmelerini geriletme" parçasını da tamamlıyor. Amerika müzakelerin başlaması için acele etmiyor ve geçen zamanı da kendi faydasına görüyor. Öte yandan Amerika'nın iç siyasetindeki karmaşalar ve İran'daki cumhurbaşkanlığı seçimleri de Washington'un daha temkinli davranmasına ve müzakereleri geciktirmesine sebep oluyor.
Öğretim üyesi Dr Mokaddem şöyle devam ediyor: 'Ancak dikkat etmek gerekir ki, müzakerelerin sürüncemede kalmaması adına İran heyeti temel siyasetimizden taviz vermemelidir. Diğer bir ifadeyle, bu iki ilkeli siyaset, eş zamanlı olarak icra edilmelidir. Yani müzakereleri sürüncemede bırakmamak bahanesiyle milli menfaatlerimiz görmezden gelinmemeli ve zararımıza olacak bir anlaşmanın altına imza atılmamalıdır. Yaptırımları kalıcı olarak kaldırma siyaseti ile müzakereleri sürüncemede bırakmama siyaseti birbirinin zıttı değildir. Birini yerine getireceğiz derken diğerini ihmal etmek söz konusu olmamalıdır.'

kudusgunu.com

Yorumlar