Siyonist rejimin İran'a askeri saldırı niyetini nasıl bu kadar kolay ve ulu orta bir şekilde ortaya koyabildiği düşündürücü çünkü, bu rejimin tüm saldırılarını bölge ülkelerine önceden uyarıda bulunmadan gerçekleştirdiği bilinmektedir, dolayısıyla bu tür askeri tehditlerinin ancak bu kadarla sınırlı olduğu  panik çığlığı olarak  Amerika'dan destek almak için olduğu söylenmelidir. Bu bağlamdaki İsrail'in feryatlarının çaresizlikten dolayı olduğu belirtilmelidir. Yirmi yılı aşkın bir süredir, Siyonist rejimin elebaşıları İran'ın nükleer bombaya 6 ay yada bir yıl uzaklıkta olduğunu vurguluyor. Siyonistlerin iddialarını ve yalanlarını doğrulayan ve gösteren husus ise  İran'ın nükleer tesislerini gece gündüz denetim altına alan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının dönemsel ve periyodik raporları olmuştur. Siyonistler bugün İran'da %99 zenginleşmeden bahsediyorlar, bu iddia ise ilk olarak Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu tarafından yalanlandı. İran uranyumu %60'a kadar zenginleştirdiğinde bunu resmen ilan etti ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu müfettişlerine bildirdi. İran'ın barışçıl nükleer programında saklayacak hiçbir şeyi olmadığını da açıkça gözler önüne serdi.

 Siyonist rejim başkanları ve tüm Siyonistler, başkalarının topraklarını işgal ettiklerinden beri hep korku ve panik içinde yaşamışlardır ve bu panik havası ve durumu genellikle hırsız ve katillerin özelliği olduğundan dolayı, şimdi de bağırmak ve feryat etmek sureti ile kendilerini bu durumdan kurtarmaya ve hem suçlu hem güçlü konumuna geçmeye çalışmaktadırlar. Ancak bu durum onları kurtaramayacaktır. Bu durum onlara daha fazla Amerikan desteği getirmeyecek çünkü İsrail'in Amerikan babası Ukrayna krizinde boğulmuş durumda ve Tayvan krizine daha fazla müdahil olarak başka bir belaya girmek üzere. Sonuç olarak "İsrail" için başka cepheler açamaz. Siyonist rejim liderlerinin fark edemediği bir başka önemli nokta, tıpkı uluslararası denklemlerin ve bölgedeki ve dünyadaki güç merkezlerinin değiştiği gibi, zamanın ve durumun da değiştiğidir. Siyonist rejim artık "yenilmez bir orduya" sahip değildir ve  vurulmadan saldıramaz ve katliam yapamaz. Bundan daha da önemlisi, bu rejimin liderleri Amerika'nın artık dünyadaki tek güç kutbu olmadığını ve dünyadaki ilk ve son karar mercii olmadığını henüz fark etmemiş olmasıdır.

 Direniş ekseni ve başında İran, Siyonistlerin kafa karışıklığını, düştüğü paniği ve varoluşsal beka kaygısını gözlemliyor; bu durum devam ederse, direniş ekseni silahlarından ateş açma zahmetine girmeden Siyonistlerin varlığını içeriden nasıl yok edeceğini izleyecektir. Aslında Siyonist Rejim iç meseleler ve krizlerinden gözleri uzaklaştırmak için bölgesel krizler çıkarmaya istekli görünüyor. Bu bağlamda kendine en büyük düşman gördüğü İran İslam Cumhuriyeti'ne yönelik tehditlerini savurmaya ve kendi içinde bir türlü birlik oluşturmaya da çalışmaktadır. Ancak artık bölgedeki denklemler İslam, Arap dünyası ve direniş ekseni lehine değişmiştir ve Siyonistlerin yapacağı ilk hata son hataları olabilir. 

parstoday