Bismillah.
2024'ün Haziran ayında İmam Hamenei, Beşar Esad'a şu uyarıda bulunmuştu: 'Batı'nın Suriye için yeni planına dikkat edin. Onlar, asla yerine getirmeyecekleri vaatlerle Suriye'yi bölgesel dengelerden uzaklaştırmayı planlıyorlar.'
Ve bugün bu uyarı gerçekleşmiş oldu. Şam'ın düştüğü söyleniyor ve Esad'ın nereye gittiği malum değil. Lazkiye, Tartus ve Humus'un bir bölümünde bir devlet mi kuracak kendine yoksa o bölgeler de tekfirci grupların eline mi geçecek bunu zamanla göreceğiz.
Bu arada siyonist ordunun fırsattan istifade ederek Golan'ın içlerine doğru Suriye toprağına doğru daha da ilerlediği ve oraları işgal ettiği haberleri geliyor.
Sykes-Picot Anlaşması ve bunun revize edilmiş hali olan BOP projesi tıkır tıkır işlemeye devam ediyor maalesef.
[Sykes-Picot Anlaşması, 16 Mayıs 1916'da İngiltere ve Fransa arasında imzalanmış gizli bir antlaşmadır. Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarını 1. Dünya Savaşı sonrasında paylaşmayı hedefliyordu. Bu anlaşmaya göre, Osmanlı Asyası'ndaki topraklar İngiliz ve Fransız nüfuz bölgelerine bölündü. Suriye'nin kıyı bölgeleri, Adana ve Mersin Fransa'ya, Basra, Bağdat ve Hayfa İngiltere'ye bırakıldı. Filistin ise uluslararası bir yönetim altına alınacaktı.
Bu düzenleme, Ortadoğu'daki sınırların ve siyasi düzenin şekillenmesinde kalıcı etkiler bıraktı. Antlaşma, bölgedeki huzursuzlukların temel sebeplerinden biri olarak kabul edilir.]
Suriye'deki son gelişmelere, ülkelerin ve grupların liderlerinin yaptıkları konuşmalara bakıldığında, Suriye konusunda Rusya, Türkiye, İran, Esad, HTŞ, Suud ve diğer ülke ve grupların çok önceden bir anlaşma yaptığı belli oldu artık.
Hatta son birkaç gündür İran televizyonları Suriye'deki muhaliflerden silahlı gruplar olarak bahsediyordu. Bu da İran'ın bu gruplara toleranslı yaklaştığını gösteriyor. Başka bir ifade ile yapılan anlaşmada bu grupların İran'a belli konularda sözler verdikleri aşikar. Biraz önce İran'ın resmi devlet televizyonunda konuk olan bir analist aynen şunları söyledi: 'Suriye'deki silahlı grupların davranışları, üzerlerinde bir akılcılığın hâkim olduğunu göstermektedir. Suriye halkı ile ortak noktalarımıza vurgu yapmalı ve Suriye'deki yeni akımlar arasında olumsuz eğilimlerin oluşmasını engellemeliyiz. Doğal olarak, Şam’daki bu siyasi değişimle birlikte onlarla iş birliğini sürdürme imkânı mevcuttur.'
Bu anlaşmaya göre her ülke istediğini alabildi mi daha doğrusu alabilecek mi onu zaman gösterecek.
Suriye'nin Birleşmiş Milletler gözetiminde yeniden yapılanacağı ve seçimlere gidileceği söyleniyor.
Tarihi vakalar bize gösteriyor ki bu tür durumlarda birleşmiş milletlerin kargaşa içinde olan ülkelere hiçbir hayrı dokunmamıştır tam tersine kargaşayı arttırmışlardır.
Silahlı muhalif gruplar kendi aralarında yönetimi nasıl paylaşacaklar? Hangi bakanlık hangi gruba verilecek? Bu yamalı bohça yönetimi ülkeye istikrara getirebilecek mi?
Her halükarda emperyalist güçlerin Suriye'de kendi çıkarlarını tehlikeye atacak bir yönetimin güçlenmesine izin vermeyeceği bir gerçektir.
Bizler Kur'an'î açıdan baktığımızda, bir toplumun kendi nefsinde olanı değiştirmedikçe Allah'ın onların durumunu değiştirmeyeceğini görüyoruz. Ümidimiz ve duamız odur ki inşallah Suriye halkı en doğru kararı verir ve Filistin konusunda gelen yönetim eski yönetim gibi dik durur. Fakat Colani'nin CNN'e yaptığı açıklamalara baktığımızda bu konuda maalesef çok da ümitli değiliz. Yeni Suriye yönetimi bölgedeki diğer işbirlikçi Arap krallıkları gibi siyonist İsrail'i resmen tanıyabilir.
Bazı kardeşlerimiz İran'ın neden Suriye'de bu kadar çabuk pes ettiğini soruyorlar. İran nihayetinde Suriye'de Beşar Esad'ın davetiyle gelmiş bir dış güçtü. Ve bu ülkede 1982’den beri bulunmasının asli sebebi Filistin ve Lübnan cihadına destek vermekti.
Ülkede iktidar olan Esad'ın ve onun en büyük destekçisi Rusya'nın anlaşmayı tercih ettiği ve ülkenin en büyük komşusu olan Türkiye'nin Esad'ı devirmekte kararlı olduğu bir ortamda İran'ın tek başına mücadele etmesi imkansızdı. Eğer İran diretmeye kalksaydı mezhep savaşını körüklemekle itham edilirdi.
Bazı analistlere göre, Esad’ın etrafındaki siyasiler, generaller ve bürokratlar onu yalnız bıraktılar. Bunu gören ve dış güçlerin desteği ile mücadeleye devam etmek istemeyen Esad, ülkede yeniden kan dökülmesine izin vermemek için geri çekildi.
Diğer taraftan yeni yönetimin Hz Zeynep ve Hz Rukiye türbelerinin korunması konusunda nasıl bir tavır takınacağını bekleyip göreceğiz. Çünkü biliyorsunuz tekfirci gruplar bu türbeleri yıkmak istiyorlar.
Suriye sahasındaki gelişmeleri takip etmeye ve sizlere aktarmaya devam edeceğim inşallah tabii aslında ilk ve en önemli gündemimiz Gazze ve Filistin olmalıdır.
Kemal Kemahlı 8 Aralık 2024