Ben Gurion ve Ben Zvi: Filsitin'e giden yolda, İstanbul’dan Çanakkale’ye Siyonist emeller

Siyonistler Balkan Harbi’nden başlayıp Çanakkale, ardından da Birinci Dünya Savaşı’ndaki “gayret”lerinden dolayı o günün emperyalist ve sömürgeci güçleri özellikle de İngiltere tarafından Filistin topraklarıyla “ödüllendirilmişlerdir.” 

Görüntülenme: 2037 Tarih: 21 Mart 2015 20:19
Ben Gurion ve Ben Zvi: Filsitin'e giden yolda, İstanbul’dan Çanakkale’ye Siyonist emeller

Siyonizm'in öncülerinin sergilemiş oldukları faaliyetler yeterince araştırıldığında, bu kişilerin amaçları uğruna tüm araç ve imkânları kullanmaktan geri durmadıkları görülecektir. Bugün insanlık tarihinde sergilemiş oldukları katliam ve zulümler dolayısıyla lanetle anılan Ben Gurion ve Ben Zvi gibi daha bir çok Siyonist lider Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarından itibaren hedeflerine kavuşmak için İngilizlerle işbirliği yapmıştır. Siyonistler Balkan Harbi'nden başlayıp Çanakkale, ardından da Birinci Dünya Savaşı'ndaki “gayret”lerinden dolayı o günün emperyalist ve sömürgeci güçleri özellikle de İngiltere tarafından Filistin topraklarıyla “ödüllendirilmişlerdir.”

Ben Gurion, Plonsk'da doğmuştu (1886). Babası, Yahudi cemaatinin önde gelenlerinden biri olan Avigador Grün'dü. David, 10 yaşındayken annesini kaybetmişti. Annesinin on birinci çocuğunu dünyaya getirirken ölmesi, onu küçük yaşta babasına bağlamıştı. Sadece onun doğduğu Plonsk'dekiler değil, Rus yönetimi altındaki tüm Yahudiler giderek örgütlenmeye başlayacaktı.

Bir bölümü çeşitli ülkelere ve Filistin'e yerleşmişti. Daha sonra Ben Gurion adını alacak olan David Grün, önce Varşova'ya kaçtı ve bakaloryasını verip Filistin'e geçti (1906). (Ben Gurion, A Political Biography- Maurice Edelman, Londra 1964)

Ben Gurion tam bir militandı

Yahudi işçi hareketini oluşturmadan, Yahudi milletinin olmayacağını öne sürüyor ve “Haşomer” kurulmasında ilk adımı atıyordu. Milis birlikleri “Bekçiler”in yerini almış ve yeni örgütün adı “HAŞOMER” olmuştu. Daha sonra İsrail Cumhurbaşkanı olacak Ben Zvi'nin, AHDUT (BİRLİK) adlı gazetesinde yazılar yazıyordu.

Ben Gurion, İngiliz Ordularına bağlı Yahudi Lejyonu'nda er olarak gönüllü askerlik yaparken. (1918)

Haşomer örgütünün Yahudi militanları, Arap kıyafetleri ile...

İstanbul'da politik görüş hayli değişkenlik kazanmıştı

İkinci Meşrutiyet ilan edilmiş, bunu 1909'da 31 Mart Vakası ve Abdülhamid'in tahttan indirilmesi izlemişti. Filistin başta olmak üzere Suriye ve diğer uzak vilayetlerde yönetim gevşeyip, bozulmuştu. İmparatorluk çatırdıyor, bağlı vilayetlerdeki milletler yer kapma kavgası ediyordu…

Ben Gurion, Filistin‘deki durumu anlatırken; “Dünyanın hiçbir yerinde Yahudi cemaatinde olduğu gibi, devlet hayatından uzak olunamazdı. Bu soğuk vatandaşlık, memlekette kökleşmemize engel oluyordu.” diyordu.

Ben Gurion, çoğunlukta olmalarına karşın hiçbir siyasi önem taşımadıklarını, ayrıca kültür bakımından üstün olmalarının da bir işe yaramadığını vurguluyordu. İşte Ben Gurion'un İstanbul'a gelmesindeki ana nedenler bunlardı. Diyordu ki: İstanbul'a giderek Türkçe öğrenip hukukçu olmaya karar verdim. böylece, mücadelemi Filistin halkının vatandaşlık ve siyaset bakımından kökleşmesine hasredecektim.” (Ben Gurion, A Political Biography – Maurice Edelman, 1964 Londra)

Ben Gurion'un kafasında, Meclis-i Mebusan'a girmek vardı

Önce Selanik‘e geldi. Bu gelişindeki ana neden, orada büyük bir Yahudi cemaatinin varlığı olmuştu. Ancak, oradaki Yahudileri beğenmeyecekti. Osmanlı Meclisinde yer bulan Emanuel Karasu Efendi, çeliştiği Yahudilerin başında geliyordu. Selanik'te ancak 8 ay kalmış ve İstanbul'un yolunu tutmuştu. Ben Zvi ile bir oda kiralamış, Darülfünun'a girmişti.

 

İstanbul'da tanıştığı Filistinli Yahudi gençler arasında, geleceğin bir dışişleri bakanı vardı! Bu kişi, hukuk okuyan Moşe Şaret idi. Babasından ayda 30 ruble alan Ben Gurion, çalışkan bir öğrenci olarak tanınmıştı.

İstanbul'da tanıştığı ilginç kişilerden birisi de, eski Rus subaylarından, aslen Yahudi olan Trumpeldor'du. Bu eski subay, Japon harbinde esir düşüp sol kolunu kaybetmişti. Çalutz (öncüler grubu) teşkilatını kuran Trumpeldor, Harb-i Umumi'de (I. Dünya Savaşı) Türklere karşı Yahudi gönüllülerinin oluşturulmasında pay sahibi olmuştu. (1920'de Araplara karşı savaşırken öldü.)

Chaim Weizmann, Chaim Arlosoroff, Moşe Shertok (Sharett) ve Arap liderler Ürdün Nehri'nin doğusundaki araziler için anlaşma toplantısındalar, King David Hotel, Kudüs, 1933.

İstanbul, sadece Ben Gurion, Ben Zvi, Moşe Şaret'i ağırlamamıştı!

Günlerden bir gün İsrael Şohat da İstanbul'a gelecek, Ben Zvi ve Ben Gurion ile buluşacaktı. Şohat, Haşomer'in başkanıydı. Konu Filistin ve milislerdi.

Ben Gurion ile Ben Zvi'nin İstanbullu günleri, Balkan Harbi boyunca sürecek ve ikili daha sonra Filistin'e dönecekti (1914). Filistin'deki çalışmalar Osmanlı İmparatorluğun'un savaşa girmesi ile yeni bir boyut kazanacaktı.

Geleceğin İsrail Başbakanı David Ben-Gurion ve Başkan Yitzhak Ben-Zvi Türkiye'de hukuk öğrencisi yıllarında, 1912. 

Cemal Paşa hareketin üstüne gitmiş ve Haşomer'in belli başlı üyelerini tutuklatarak, silahları da toplatmıştı. Tutuklananlar arasında İsrael Şohat da vardı ve üyeler, Yafa dışında bir kampa alınmıştı.

Ben Gurion ve Ben Zvi için, yine zor günler başlıyor ve sınır dışı edilen bu ikili, Amerika'yı seçiyordu…

Bir kısım kaynaklara göre, Cemal Paşa'nın karşı hareketi ile Filistin dışına çıkarılan Yahudiler, İskenderiye'de karargah kuracaklar ve Jabotinsky ile Trumpeldor'un başı çektiği grup, müttefiklere bağlı bir Yahudi Birliği'nin kurulmasını isteyeceklerdi. Bu düşünce, giderek eyleme dönüşmüş ve Türklerle savaşacak birlik oluşturulmuştu.

Zion Mule Corps (Zion Katır Kolu) Çanakkale'ye Doğru Yola Çıkmıştı…

“Mekkare Birliği” 750 katır ile gönüllülerden oluşuyordu.

Bu konuyu ele alan “Çanakkale Savaşı'nda Siyonistler* adlı kitap, İrlandalı Yarbay J. H. Patterson'un hatıralarından oluşuyor. Yarbay Patterson, Gelibolu Harekâtında Zion Mule Corps (ZMC) / Sion Katır Birliği Komutanı olarak görev yapmış bir subay.

Patterson, bir Yahudi ve Siyonist değil ancak Müslümanlardan nefret eden, İstanbul'un geri alınması gerektiğine inanan Yahudilere hayran bir kişi.

Yahudi Lejyonu Komutanı Albay John Henry Patterson (Jabotinsky Museum)

 

ZMC, Mart 1915 sonunda Gelibolu Cephesi'ne gitmek üzere İskenderiye'den ayrılırken yapılan törende, Başhaham La Pergola Komutan Yarbay Patterson'u Yahudilerin çıkış efsanesini yeniden yaşatacak, İsrailoğulları'nı Mısır'dan Filistin'e ulaştıracak II. Musa olarak ilan etmişti!

Modern İsrail Ordusu'nun temeli kabul edilen birliğin komutanının gözüyle bir döneme şahitlik eden hatıra, Çanakkale Savaşı'nın farklı bir yönünü ortaya çıkarıyor. Özellikle Seddülbahir cephesiyle ilgili savaşın dehşetine dair çok çarpıcı tespitler yapan Patterson'un, komuta ettiği askerlerden “Siyonistler” olarak bahsetmesi, Çanakkale Savaşı'na katılan birliğinin asıl davasının ne olduğunu açıkça belirtiyor.

Hatırat, Gelibolu Harekâtı'nda Zion Mule Corps (ZMC / Sion Katır Birliği) komutanı olarak görev yapan İrlandalı Yarbay J. H. Patterson'un o dönemle ilgili anıları…

Siyon Katır Bölüğü!

Bölüklerin kuruculuğunu Joseph Trumpeldor ve Ze'ev Jabotinsky adında iki Rus Yahudi'si yaptı. Filistin'e gitmiş, Cemal Paşa tarafından kovulunca Mısır'a geçmişler ve hızlı birer Siyonist olmuşlardı. Birinci Dünya Savaşı'nın çıkması üzerine İngilizlere, bir Yahudi askerî birliği teşkil edip, birliğin Türklere karşı savaşmasını teklif ettiler. Teklifleri önce geri çevrildi, sonra kabul edildi. 1915 Mart'ında kurulan ve Yarbay John Patterson'un kumandasına verilen birlik, 17 Nisan'da gemilerle Çanakkale'ye gönderildi.

Joseph Trumpeldor

İngilizler, Siyon Katır Bölüğü'nü 1916 Mayıs'ının sonunda Çanakkale'den Filistin'e gönderip General Allenby'nin emrine verdiler. Birliğin adı “Yahudi Lejyonu” oldu, dünyanın dört bir tarafından Yahudi gönüllüler topladı ve Allenby'nin yine bize karşı başlattığı harekâta katıldılar.

Çanakkale'deki Yahudi Katır Bölüğü, talihin garip bir cilvesiydi. Yahudiler, Roma ordularının Milâttan Sonra 70'te Kudüs'ü yerle bir etmeleri üzerine, bir orduya sahip olamamışlardı. Çanakkale'ye gönderilen birlik, askerlerinin sayısının az olmasına rağmen, aradan geçen yaklaşık 2 bin sene boyunca kurulan ilk Yahudi ordusu idi ve Yahudiler, 2 bin sene aradan sonra ilk savaşlarını bize karşı yapıyorlardı.

Zion Mule Corps üyesi

 

Tüm bunlar, Güney Afrika'daki Boer Savaşı'ndan Çanakkale Savaşı'na kadar çok sayıda savaşa katılmış olan, savaşı bir zevk ve romantizm olarak görebilecek kadar gözü dönmüş bir yarbay olan Patterson'un kitabında yer alıyor.

İstanbul'un düşürülmesini ‘tarihin akışını yeniden değiştirecek destansı bir olay' olarak düşleyen ve işgalin bu yüzden yapıldığını belirten yazar, 1947'de ölür. Kendisinden altı hafta sonra ölen karısı ile birlikte yakılır ve külleri Filistin topraklarına serpilir.

Çanakkale Savaşı'na katılan “Siyonistler” ise, bugünkü İsrail Ordusu'nun temelini oluştururlar. Cephede Osmanlı'ya karşı savaşan “Siyon Katır Bölüğü” askerlerinin arasında ilginç isimlere rastlıyoruz.

Bunlardan biri, İsrail'in ilk başbakanı olacak olan David Ben Gurion, 1967'deki “6 Gün Savaşı” sırasında İsrail Başbakanı olan Levy Eskhol, yine İsrail Cumhurbaşkanlarından Yitzhak Ben Zvi de vardır.

Korkuyu yenen ve Filistin'i ele geçirme özgüvenine erişen Siyonistlerin, Çanakkale Savaşı'nda örgütlenmesini sağlayan Ze'ev Jabotinsky bu gerçeği; “Savaşmak açısından Gelibolu'ya gidiş, Siyonizm'e yepyeni ufuklar açmıştır” şeklinde itiraf ettiğini görmekteyiz.

Yine Ze'ev Jabotinsky'in bir başka itirafı da, Mete Tunçoku'nun Türk Tarih Kurumu'ndan çıkan “Çanakkale 1915 Buzdağının Altı” kitabında şu şekilde yer alır: “Eğer biz 2 Kasım 1917'de Balfour Bildirisi ile Filistin'de yurt edinme sözü aldıksa, buna ulaşan yol Gelibolu'dan geçmiştir.”

Yahudi Lejyon Müzesi, İsrail, Zion Mule Corps üzerinde bir sergi.

intizar.web.tr

Kaynak linkler:

http://intizar.web.tr/alintilar/haber/482/murat-bardakci--gazzeye-olum-yagdiranlarin-dedeleri-1915te-bizimle-#.VQvy5o6sVu4

http://www.t2174a.com/?p=1535

 

 

 

 

* J. H. Patterson, Sion Katır Birliği Komutanından Çanakkale Savaşı'nda Siyonistler, çev. Ozan Kemal Sarıalioğlu, DBY Yayınları, İstanbul , 2011.

Yorumlar