Immanuel Wallerstein: Netanyahu’dan gelen mesaj açık; o ve seçimlerde ona oy verenler büyük bir savaşı tercih ediyor

Ünlü sosyal bilimci Immanuel Wallerstein, İsrail’deki son seçimlerden Netanyahu’nun zaferle çıkmasını değerlendirdi.  

Görüntülenme: 968 Tarih: 20 Nisan 2015 07:26
Immanuel Wallerstein: Netanyahu’dan gelen mesaj açık; o ve seçimlerde ona oy verenler büyük bir savaşı tercih ediyor

Ünlü sosyal bilimci Immanuel Wallerstein, İsrail’deki son seçimlerden Netanyahu’nun zaferle çıkmasını değerlendirdi.

İşte o değerlendirme yazısı:

Benyamin “Bibi” Netanyahu, 17 Mart’ta İsrail’de etkileyici bir seçim zaferi kazandı. Bunu iki son dakika açıklamasıyla başardı. Birincisi, o başkan olduğu sürece bir Filistin devleti olmayacaktı. Böylece İsrail hükümeti ve Filistin Yönetimi arasındaki müzakereler sonucu taahhüt ettiği “İki devletli çözüm”ü resmen reddetti. İkinci açıklama ise seçimlere kayda değer bir Arap katılımı konusunda seçmenleri “alarm”a geçirmesiydi. Bu elbette katıksız bir demagojiydi ama işe yaradı.

Netanyahu son on yılların en başarılı İsrailli politikacısı olmayı sürdürmekle kalmadı. Bunların hepsini dikkatli bir hesaplamayla yaptı. Hikâye birkaç hafta önce İsrail anketleri, merkez sol İşçi Partisi lideri Isaac Herzog öncülüğündeki sözde Siyonist Birlik’in beklenen oylarında dikkate değer bir yükselme gösterdiğinde başladı. Bu grup müzakerelerin yenileneceği dışında Filistinliler hakkında çok fazla şey söylemekten özellikle kaçındı. Daha doğrusu kampanyalarını sadece iç ekonomi meseleleri, refah devleti vaatleri üzerine kurdu.

İlkin, Netanyahu ABD Temsilciler Meclisi Başkanı John Boehner’den gelen ABD Kongresi ortak oturumu davetine (muhtemelen kışkırtılarak) yanıt verdi. Bu ABD politikasında yabancı bir devlet başkanından gelen eşi görülmemiş bir çıkıştı. Başkan Obama çok sinirlendi ve Netanyahu’nun kısa ABD ziyaretinde onunla görüşmeyi reddetti.

Netanyahu, Demokratların kısmi boykotuyla birlikte Cumhuriyetçilerden hevesli bir kitleye konuştu. Netanyahu için amaç Yahudi İsraillileri seçimlerin ilk turunda diğer sağcı adaylara oy vermemeleri için mobilize etmek ve Netanyahu için “faydalı bir oy” vermeleri konusunda yönlendirmekti. Bu amaç doğrultusunda dikkat çekecek derecede başarılı oldu.

Netanyahu, bu süreçte ABD başkanını son derece karşısına aldı. Obama ABD’nin, İsrail’le olan ilişkilerini yeniden değerlendirmek zorunda kalacağını söyledi. Ardından Netanyahu, Filistinlilerle müzakerelere devam konusundaki sözlerinden geri adım attı ve seçimlere Arap katılımı üzerinden yaptığı felaket tellallığı için özür diledi. Ama Netanyahu’nun iki devletli çözüm konusundaki sözleri üzerinde duran Obama’nın öfkesi yatışmadı.

Bu sıralar herkes “Şimdi ne olacak?” diye soruyor. Seçimlerden hemen önce, bir grup seçkin İsrailli güvenlik figürü Netanyahu’nun yaklaşımının ABD’yi uzaklaştırdığını ve bir Yahudi devleti olarak İsrail’in geleceğini olumsuz etkilediğini söyleyen bir açıklama yayımladı. Haklılar mı? Yanıt hem evet hem hayır.

Yahudi İsraillilerin çoğunluğunun temel ikilemiyle başlayalım. Ne iki devletli ne de tek devletli çözüm istiyorlar. Biliyorlar ki iki devletli çözüm 1973 sonrası Yahudi yerleşimlerinden geri çekilmenin yanı sıra en azından bazı Filistinliler için sürgünden dönme olasılığını gerektirir. Bunu kabul edilemez buluyorlar. Ve demografik değişim hesaba katıldığında, iki devletli çözümün sadece tek devletli çözüme ertelenmiş bir geçiş olacağından korkuyorlar. Tek devletli çözüme gelirsek, bu Yahudi Devleti’nin temel Siyonist fikrini terk etmek demektir.

Bu ikilemle karşı karşıya kaldıkları için Netanyahu’nun stratejisi hoşlarına gidiyor: Ertele, ertele, ertele! Ve kim bunu hızlandırmayı denerse, karşısındaki ne olursa olsun acil bir tehdit olarak askeri savaşa hazır olsun.

Ne var ki, bu stratejiye dair temel bir zorluk vardır: Bu dünyanın sabrını zorluyor ve en kritik olanı da az ya da çok İsrail Hükümeti’nin sadık destekçileri konumunda olan büyük Avrupa devletlerinin, Filistin Yönetimi’nin, sözde ılımlı Arap görüşünün ve evet, hatta ABD’nin sabrını.

Dünya çapında, İsrail’in bir “kurban” değil de “zalim” olduğu yönünde dünya çapında bir algı dönüşümü var. Bu İsrail’deki Siyonist dava açısından bir kâbus. Bu, İsrail açısından işleri yalnızca daha da kötüleştirir. Hatta önümüzdeki birkaç yıl içinde öyle bir noktaya gelinebilir ki, ABD, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde alınan İsrail için kritik kararları veto etmede artık istekli olmaz.

O zaman iki şey olabilir. Dünya, aynı Güney Afrika’da yaşandığı gibi, bütün taraflara dair kabullere ilişkin dramatik bir revizyona şahit olabilir. Bu tersine dönüş, çok sınırlı bir ekonomik değişimle birlikte büyük bir siyasal değişime yol açar. Buna rağmen kan dökülmesini gerektirmez. Ya da bu senaryo gerçekleşmez. Ve yeni bir intifadaya benzer bir durumu bastırmak için İsrailli Yahudilerin bütün askeri gücünü kullandığı büyük bir savaş yaşanır.

Netanyahu’dan gelen mesaj açık. O ve seçimlerde ona oy verenler büyük bir savaşı tercih ediyor.

Çeviri: sendika.org

 

Yorumlar