Saat 12:00’de Ankara’da yer alan Kuğulu Park’tan başlayan yürüyüş İsrail Büyükelçilik Konutu önünde okunan basın açıklamasıyla sona erdi. Yürüyüş esnasında Arapça, Türkçe, Kürtçe, İngilizce pankartlar ve dövizler taşınırken “Yemin olsun ki Siyonistler cehennemi dünyada görecekler”, “Yaşasın Küresel İntifada”, “Katil İsrail Filistin’den Defol”, “İşbirlikçi Siyaset Hesap Verecek” sloganları atıldı.
Topluluk adına basın açıklamasını Mazlumder Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Huzeyfe Gültekin okudu. Açıklamada 67. yıldönümünde işgalin ağır bilançosuna dikkat çeken Gültekin “Guantanamo’dan beter hapishaneleriyle, insanlığa karşı işlediği suçlarla adını; Der Yasin’e, Cenin’e, Sabra’ya, Şatilla’ya, Gazze’ye, 48’e, 67’ye ve 87’ye kanlı harflerle yazan, emperyalist devletlerin bölgedeki karakolu olan Siyonist işgalin varlığı; dünya barışı için gerçek bir tehdit oluşturmaktadır.” ifadelerini kullandı.
Gültekin, Filistin coğrafyasında iki ayrı devletin bölgeye barışı getirmeyeceğini vurgularken, “Ortadoğu’da ve Filistin’de kalcı bir barış ancak Müslüman, Hristiyan ve Yahudi halkların barış içinde ve beraber yaşayacağı nehirden denize tek bir Filistin ile mümkündür.” dedi.
Gültekin “Dünyadaki zulme karşı çıkan herkesle ve Filistin dostlarıyla dayanışma içinde olarak Siyonist işgal ve zulmüne karşı tavrımızı her platformda dillendireceğimizi, bu konuda kamuoyu oluşturmaya devam edeceğimizi tekrar ediyoruz. Nekbe’nin bir hicret olduğunu ve artık bir ‘Felaket’i değil, ‘Filistin’e Dönüş’ü anlattığını belirtmek istiyoruz ve diyoruz ki: ‘Bir Filistin vardı, bir Filistin gene var!’” dedi.
Açıklamanın tamamı şu şekilde:
Barış, nehirden denize tek bir Filistin’le mümkündür!
İngiliz Hükumeti’nin 1917 yılında ilan ettiği Balfour Deklarasyonu ile Filistin toprakları Filistinlilerden koparılarak Dünya’nın pek çok yerinden getirilecek olan Siyonist Yahudilere tahsis edildi. "Vaat edilmiş topraklar"a doğru teşvik edilen yoğun göçle başlayan süreç sonrası, 1947 yılında BM Genel Kurulu'nda Filistin topraklarının, Yahudi ve Filistin devleti olarak bölünmesini öngören karar onaylandı. Bölünme kararının ertesi günü, Siyonist komutanlar tarafından kurulan Haganah adlı paramiliter örgüt, Siyonistlerin ikamet etmesi için hazırlanan bölgeleri ele geçirdi ve İngilizlerin manda yönetimi sona erer ermez Filistin halkı bir anda Siyonist işgal gerçeğiyle karşı karşıya kaldı. Filistinliler ve Müslüman dünya için bu büyük felaketin adıdır Nekbe; Kudüs'ün, Mescid-i Aksa'nın esaretidir.
Ve 67 yıl geçti. Tam 67 yıl…
800 bin Filistinlinin bir anda mülteci konumuna düştüğü, yüzlerce köyün yıkıldığı, Siyonist işgalin "Topraksız bir halk için, halksız bir toprak" anlayışıyla yaptığı sistematik katliamları devletlerin nezdinde ve insanların vicdanlarında meşrulaştırdığı, dünyanın üç maymunu oynadığı ve Siyonizmin devletleşerek insanlığın başına musallat olduğu Nekbe’nin üzerinden 67 yıl geçti.
Bilançosu;
-Yerinden yurdundan edilmenin, ilticanın, sürgünün ve hicretin adı olan, işgal nedeniyle yaşamı ertelemeyi reddeden, 7 milyonu mülteci kamplarında yaşamak zorunda bırakılmış, milyonlarcası kendi vatanında aşağılanmaya, esir edilmeye çalışılan ve direnen bir Filistin halkı,
- 2. Dünya Savaşı sırasında Yahudi halkının yaşadığı holokostla, Filistin topraklarında yeni yerleşim yerleri açmak amacıyla gerçekleştirdiği katliamları meşrulaştıran bir Siyonist işgal devleti,
-Ve örülmüş duvarlarıyla, yok edilmiş beraber yaşama iradesiyle, imha edilmiş Dünya barışıyla topluma; kendi hayatları, ülkeleri ve siyasetleri üzerindeki haklarını vermeyi reddeden bir düzen olan 67 yıl.
Bu düzenin yönettiği dünya karşısında Filistin halkı suçsuzluğu kanıtlanana kadar her zaman suçludur. Ama bu suçluluk; babasının kolları arasında can veren 12 yaşındaki Muhammed el Dura’nın, uluslararası bir barış etkinliği sırasında üzerindeki “Grains of Peace” tişörtüyle öldürülen 17 yaşındaki Asel’ in, 19 yaşındaki oğlunu kaybettikten sonra “oğlum Yahudi olduğu için değil, başka bir ulusun topraklarını işgal eden bir ulusun vatandaşı olduğu için öldürüldü” diyen İzak Frankental’in, Tali Fehime’nın, Rachel Corrie’nin, Şeyh Ahmed Yasin’in, Abdülaziz Rantisi’nin, savaşacak silahı olmadığı için canlı bomba olan Filistinli gençlerin ve Filistin halkının ve Müslüman dünyasının ve insanlığın ve Siyonist işgal son bulana kadar devam edecek olan direnişin asla kabul etmediği, etmeyeceği bir suçluluktur. O direniş ki; her şeye rağmen özgür bir Filistin’e inanmaya devam etmek demektir.
Guantanamo’dan beter hapishaneleriyle, insanlığa karşı işlediği suçlarla adını; Der Yasin’e, Cenin’e, Sabra’ya, Şatilla’ya, Gazze’ye, 48’e, 67’ye ve 87’ye kanlı harflerle yazan, emperyalist devletlerin bölgedeki karakolu olan Siyonist işgalin varlığı; dünya barışı için gerçek bir tehdit oluşturmaktadır. Yaşananlar göstermektedir ki Filistin’de ve Ortadoğu’da barış; bölünmüş bir Filistin’le değil, ancak Müslüman, Hristiyan ve Yahudi halkların barış içinde ve beraber yaşayacağı nehirden denize tek bir Filistin ile mümkündür.
Bizler MAZLUMDER olarak, Filistin halkına maddi-manevi desteğimizi sürdüreceğimize dair verdiğimiz ahdi yenilemek üzere burada bulunuyoruz. Dünyadaki zulme karşı çıkan herkesle ve Filistin dostlarıyla dayanışma içinde olarak Siyonist işgal ve zulmüne karşı tavrımızı her platformda dillendireceğimizi, bu konuda kamuoyu oluşturmaya devam edeceğimizi tekrar ediyoruz. Nekbe’nin bir hicret olduğunu ve artık bir ‘Felaket’i değil, ‘Filistin’e Dönüş’ü anlattığını belirtmek istiyoruz ve diyoruz ki: “Bir Filistin vardı, bir Filistin gene var!”