DAİŞ'in Kaynağı Neresi?

"Batı ile uluslararası Siyonizmin bölge için tehlikeli hayaller gördüklerini gözler önüne sermektedir. Henry Kisinger'in sözleri ve itirafları hiç kuşkusuz, bölgede sözde İslam bayrağı altında meydana gelip giderek yayılan tekfirci ve terör örgütlerinin kaynağının, uluslararası Siyonizm olduğunu göstermektedir." 

Görüntülenme: 1486 Tarih: 29 Mayıs 2015 12:50
DAİŞ'in Kaynağı Neresi?

Ortadoğu bölgesinde terör olaylarının artması üzerine, Amerika'nın eski dışişleri bakanı ve Yahudi asıllı eski siyasetçi ve aynı zamanda bazılarına göre Amerika'nın geçen on yılların dış siyaset mimarı Henry Kisinger, bölgedeki olayların sırrı ve Ortadoğu gelişmeleri bilmecesine yanıt mahiyetinde olan bir takım itiraflarda bulundu. Batının gelmiş geçmiş en ünlü siyasetçilerinden olan Henry Kisinger, Batının hâlihazırda mevcut şartlardan en azami menfaatlerde bulunması gerektiğini belirterek, Müslümanlarla Arapların birbirlerini öldürmelerine izin vererek İsrail'in sahneye çıkarak petrol üreten 7 önemli ülkeyi işgal etme zemininin hazırlanması imkânı sağlanması şartları oluşması gerektiğini vurguladı. Daha önceleri, İsrail'in tamamen çökeceğinden söz eden batı siyasetlerinin asıl mimarı Henry Kisinger, şimdi de çelişkili ifadelerle herşeyin yolunda olması halinde Ortadoğu'nun yarısının İsrail'e ait olacağını ima etmeye çalıştı.
 
Batının en tecrübeli siyasetçisi olan Henry Kisinger'in ifadeleri aslında, Batı ile uluslararası Siyonizmin bölge için tehlikeli hayaller gördüklerini gözler önüne sermektedir. Henry Kisinger'in sözleri ve itirafları hiç kuşkusuz, bölgede sözde İslam bayrağı altında meydana gelip giderek yayılan tekfirci ve terör örgütlerinin kaynağının, uluslararası Siyonizm olduğunu göstermektedir. Suriye ve Irakta başta IŞİD örgütü olmak üzere diğer tekfirci terör örgütlerinin eylemlerini arttırmalarından beri bu terör örgütlerinin hamileri tüm bölge için tehlikeli ve uzun vadeli planlar hazırladıkları anlaşılıyor. Bu da bir gerçek ki, tekfirci ve selefi terör çetelerinin arkasında muhakkak ki, uluslararası Siyonizm ve batılı sömürgeci ülkeler bulunmaktadır. Bu güçler tarafından silahlandırılıp lojistik ve mali destekler almaktadırlar. Siyonist basını Yediot Aharanot gazetesi geçenlerde, İsrail güvenlik yetkililerinin IŞİD terör örgütünün İsrail için tehdit sayılmadığını belirttiklerini yazmıştı.
 
Siyonist İsrail savaş bakanı ise şunları belirtti: 'IŞİD bizim için tehlike arz etmediği gibi üstelik bizim sınırlarımızı korumaktadır'. Bu da bir gerçek ki, tekfircilerle soykırımcı rejim İsrail arasındaki münasebetler ve bağlantılar aslında stratejik ve çok yakın bağlantı sayılmaktadır. Öte yandan Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri Seyid Hasan Nasrullah şunları belirtti: "Tekfirci düşüncesi bölge için en büyük tehdit sayılmaktadır. IŞİD terör örgütü siyonist rejimin dışında bütün dünya için özellikle bölge için en büyük tehdit ve tehlike sayılmaktadır. Herkes için açıktır ki, IŞİD terör örgütü Filistin topraklarını kurtarmak yerine Müslüman kentleri işgal etmek peşindedir."
 
Terörist örgütlerinin asıl ve gerçek mahiyetinin açığa vurulmasıyla, hâlihazırda Müslümanlar ve İslam devletleri için iki mesele ortaya çıkıyor o da, tekfirci örgütlerin yarattıkları tehlikenin önemsenmemesi gelecekte telafisi imkansız sonuçları olacak stratejik hataların ortaya çıkmasıdır. Mevcut şartlarda gerçekleri kavrayabilen ülkelerin ortak bir cephe kurmaları gerekir. Bütün Müslüman devletleri ve milletleri, IŞİD ve diğer terör örgütleri tüm dünyayı tehdit ettikleri ve tehlike arz ettiğini dikkate alarak, bu örgütlerin meydana getirenlerin asıl hedefi İslam ülkeleridir. Henry Kisinger'in belirttiği gibi, asıl hedef bölge güvenliği ve istikrarının zedelenmesidir ve bundan güdülen asıl amaç, Siyonist İsrail rejiminin kendi şom amaçlarını hayata geçirebilmesidir.
 
Bölgede Siyonistlerle birlikte şom ve fitneci girişimlerde bulunan ülkeleri ve özellikle Siyonistlerle birlikte ve bu sahte rejimin yoğun destekleriyle İslam ülkelerini hedef alan ülkeleri uyarıyorum. Bu devletler şunu bilmeliler ki, kendilerinin yaktıkları ateşin dumanı kendilerine de sıçrayacaktır. Bölgedeki son gelişmeler gösterdi ki, tekfirci ve selefi örgütler için karşı tarafın Şii veya Sünni veya Hristiyan olması fark etmez. Bu terör çetelerinin asıl amacı, bütün bölgeye musallat olmalarıdır ve Siyonistlere cani gönülden hizmet etmeleridir. Bölgedeki gerici devletler adı geçen terör örgütlerinin sömürgeci devletlerin istekleri ve taleplerini göz önünde bulundurduklarını düşünüyorlarsa, tamamen yanılıyorlar ve geç olmadan izledikleri siyasetlerin yeniden gözden geçirip değiştirmeleri gerekir ve bundan fazla İslam dünyasına ve kendi milletlerinin menfaatlerine darbe vurmasınlar. Hiç kuşkusuz Siyonistler ve onların batılı ve bazı Arap devletleri, kendi bölgesel müttefiklerine şiddetli bir şekilde gönül vermektedirler. Zira adı geçen satılmış unsurların yardımları ve destekleri olmadan önceden belirledikleri hedeflere asla ulaşamayacaklardır.
 
Aslında bu tuzak, tekfirci ve selefi terör örgütlerinin müttefikleri olan bölgedeki satılmış devletler için Siyonistler tarafından kurulmuştur. Eğer bu devletler terör örgütlerinin onlara vefakâr olacaklarını düşünüyorlarsa, bilsinler ki tamamen yanılgı içindedirler. Tekfirci ve selefi terör örgütlerinin desteklerini kesmeyen devletlerin çıkarlarına uygun hareket edeceklerini düşünüyorlarsa, yine bilsinler ki tamamen hata içindedirler. Satılmış devletler ve onların uluslararası alandaki sahiplerinin bilmeleri gereken husus şudur ki, Müslüman milletler siyonizmin fitneci komplolarının boyutlarının farkındadırlar ve bu süreç onların hayallerinin gerçekleşmesi için hemen hemen imkânsızdır. Müslüman milletlerin asıl isteği, tekfirci örgütlerin kökten yok olmalarıdır ve İslam dünyası er geç kanser tümörünün bölgeden tamamen silineceğine tanık olacaktır. İslam ülkelerinin şimdiki şartlarını dikkate alarak, vazifelerini yerine getirmeleri halinde bu hedefe ulaşmak hiç kuşkusuz mümkün olacaktır.
 
 
İRİB

Yorumlar