1967 Haziran işgalinin 48. yıl dönümü münasebetiyle yayınlanan raporda, işgal rejiminin sergilediği vahşetten etkilenenlerle ilgili olarak ortaya konan raporların son derece korkunç olduğuna dikkat çekildi. Raporda baskınların, tutuklamaların gündelik bir şekilde devam ettiği hatırlatılarak bununla birlikte pek çok insan hakkı ihlalinin gerçekleştiği vurgulandı. Raporda bütün bu uygulamaların fert hayatına da aile hayatına da ciddi şekilde olumsuz yansımaları olduğu dile getirildi.
Raporda işgal rejiminin sistemli esir alma politikası hakkında şu bilgilere yer verildi:
"İsrail, 1967 Haziran'ında Filistin'in kalan bölgelerini de işgal ettikten sonra bütün bu tutuklamaları Filistinlilere yönelik politikasının bir parçası haline getirdi. Tutuklamalar gündelik üzücü ve tüm Filistinlileri etkileyici rutin uygulama haline getirildi. En az on kişinin gözaltına alınması işleminin gerçekleşmediği bir gün geçmez oldu."
Raporda 1967'den sonraki tutuklamalarda 206 kişinin gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybettiği bunlardan 71 kişinin sorgulama esnasında yapılan işkence uygulamalarından dolayı, 45 kişinin tıbbi ihmal, 74 kişinin planlı tasfiye ve kasıtlı öldürme, 7 kişinin de cezaevinde doğrudan askerlerin veya gardiyanların kurşunlarına hedef olarak şehit olduğu ifade edildi.
Raporda hâlen işgal rejiminin 22 hapishanesine dağıtılmış durumda 6 bin Filistinli esir bulunduğu, bunlardan 200'ünün çocuk, 25'inin kadın, 480'inin haklarında herhangi bir suçlama bulunmayan idari tutuklu, 12'sinin de milletvekili olduğu belirtildi.
Rapora göre esirler arasında 1600 kişi muhtelif hastalıklarla uğraşıyor, 30'u Oslo Anlaşması'ndan önce tutuklananlardan oluşuyor. En eskileri de Ocak 1983'ten beri esir durumdaki Kerim ve Mahir Yunus.