Fehim Taştekin İran'a Karşı Suud-İsrail İttifakını Yazdı

Radikal yazarı Fehim Taştekin, dünkü yazısında İran’a karşı oluşturulan Suudi-İsrail ittifakını değerlendirdi.  

Görüntülenme: 1244 Tarih: 10 Temmuz 2015 21:01
Fehim Taştekin İran'a Karşı Suud-İsrail İttifakını Yazdı

Radikal yazarı Fehim Taştekin, bugünkü köşesinde İran’a karşı oluşturulan Suudi-İsrail ittifakını değerlendirdi.

Taştekin’in yazısı şöyle:

Suudi Arabistan dış politikasının temel parametreleri epey zamandır İran ve müttefiklerini elimine etme amacı üzerinden kodlanıyor.
Yeni Kral Selman, selefi Abdullah’tan devraldığı bu siyasete biraz daha hırçınlık kattı.
Üç başlıklı hedef tanımı var:
- İran’ın başı ezilmelidir.
- Suriye rejimi yıkılmalıdır.
- Hizbullah (Lübnan) ve Ensarullah (Yemen) gibi İran’la ilintili örgütler siyasi ve askeri yönden önlenmeli.

Bu üç hedef için Riyad yönetiminin oyun düzeninde şu hamleler dikkat çekiyor:

- İran ve müttefiklerini kalkan olan Rusya’yı etkilemeye çalışıyor.
- ‘Direniş ekseni’nin düşmanı İsrail’le gizli ortaklık geliştiriyor.
- Başta Lübnan olmak üzere yerelde ‘çek defteri diplomasisi’ ile bir takım aktörleri satın alıp örtülü ittifaklar geliştiriyor. Bir nevi ‘vekâlet düzeni’ içinde oyun oynuyor.
- Türkiye hükümetinin de gönüllü olduğu Sünni devletlerle Şiilere karşı ortak cephe kurmaya çalışıyor.

RUSYA’YA PAHALI KUR

Herkes BM süreçlerinde İran’a kalkan olan, Tahran’ın nükleer programının temelini atan, Suriye’yi askeri, mali ve diplomatik açıdan destekleyen Rusya ile Suudi Arabistan arasındaki ortaklık çabasını anlamakta zorlanıyor. Suudiler Rusya’nın Ortadoğu siyasetinden dolayı mutlu değil. PetroDolar hanedanı, Rusya’yı yanlarına aldıkları ya da tarafsız pozisyona ittikleri takdirde bölgedeki düşmanlarının daha kolay lokma olacağını düşünüyor. Rusya da ta Sovyetlere karşı Afganistan’daki ‘cihad’ın finansmanından başlamak üzere Kafkasya’da ‘direnişçilere’ mali desteğinden dolayı Suudileri suçluyor. Moskova Riyad’la geliştirilecek ekonomik ilişkiler sayesinde arka bahçesine Vahhabi müdahalelerin kesilmesini ve ABD’nin bölgedeki en önemli müttefiklerinden birinin nötr hale gelmesini umuyor. 
Suudilerin operasyon adamı eski İstihbarat Şefi Bender bin Sultan 2014’te görevden alınmadan önce Rusya’yı Suriye ve İran konusunda tutum değişikliğine itmek için sadece Vladimir Putin’le 4 kez görüştü. O görüşmelerden biri terör tehdidiyle gündeme geldi. Sultan, Suriye’ye desteği kesmesi halinde Kafkasya’daki militanların 2014 Soçi Olimpiyat Oyunları’na olası saldırılarını önlemekten bahsediyordu. Bu eski KGB gediklisi bir liderin yutabileceği bir şantaj değildi. 
Bunun teşvik versiyonuna 2007’de şahit olduk. İki ülke arasında 4 milyar dolarlık silah anlaşmasına dair bir niyet mektubu imzalandı. Riyad’ın beklentisi Putin’in İran’a S-300 satışından vazgeçmesiydi. Ama Rusya Tahran’a taahhüdünü çöpe atmadı, Riyad’da niyet mektubu da mektup olarak kaldı.
Son alarak 19 Haziran’da İkinci Veliaht Prens Muhammed bin Selman başkanlığındaki Suudi heyeti St. Petersburg’daki Uluslararası Ekonomi Forumu’nda Putin’in gönlünü hoş eden 6 anlaşmaya imza attı. Suudi Kamu Yatırım Fonu’nun Rusya Doğrudan Yatırım Fonu’na 10 milyar dolar yatırım yapması sözü verildi. Suudi Petrol Bakanı Ali el Naimi de uluslararası piyasalarda daha fazla belirleyici olabilmek için petrol ittifakı önerdi. 
Rusya’dan beklenti aynı: 5+1’in İran’la yürüttüğü nükleer müzakerelerde Tahran namına işi asılma ve Suriye’de Beşşar Esad’ı unut. “Rusya, Suud’un parası için Esad’ı gözden çıkarıyor” spekülasyonu yapılırken bakın Putin ne dedi:
“Suriye ikinci bir Libya olabilir ya da Irak’a benzeyebilir. Saddam ortadan kaldırılmasından önce Irak’ta terörist yoktu. Libya’da ne oldu, bu ülke bütünüyle çöktü. Biz, benzer senaryoların Suriye’de tekrarlanmasını istemiyoruz. İşte bu tutumumuz sebebiyle de Esad’ı destekliyoruz.” Rusya Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreter Yardımcısı Yevgeni Lukiyanov da sopanın dikenli tarafını gösterdi: “Körfez ülkeleri şu an Esad’ın iktidarda kalması için dua etmeli çünkü IŞİD’i yenebilecek tek kişi o.”
Suudiler bir taraftan da Rusya ve Fransa’ya yanaşarak ABD’yi kışkırtmak istiyor. Malum Barack Obama’nın 2013’te Doğu Guta’da ‘faali bulanık’ kimyasal silah saldırısı nedeniyle Suriye’yi vurma planını son anda rafa kaldırması Suudi yönetimini çok üzdü! O gün bugündür Suudiler “Yeni müttefikler buluruz” diye efelenerek ABD’yi dürtmeye çalışıyor. Obama da dürtülmüş gibi davranarak müttefikine anti-depresan tedavisi yapıyor.

İSRAİL’LE GİZLİ İTTİFAK

Arapların açık düşmanı İsrail, Suudilerin aynı zamanda gizli müttefiki. İran’a azı dişlerini gösteren BAE de öyle. İsrail, Doha’daki ticari temsilcilik ile Ebu Dabi gibi birkaç yerde bulunan gizli istihbarat büroları bir kenara Arap dünyasında Mısır, Ürdün ve Moritanya dışında herhangi bir ülke tarafından tanınmıyor. Dışarıdan bakınca Araplar İsrail’in düşmanı olarak mimleniyor. Ama ortak düşman İran’a karşı Suudilerle İsrailliler arasında örtülü bir ittifakın temelleri atılıyor. Son 17 ayda İsrail ile Suudi yetkililer 5 gizli toplantıda buluşup İran’ı tartıştığı ortaya çıktı. Hindistan, İtalya ve Çek Cumhuriyeti’nde gerçekleyen gizli toplantıları kendileri ifşa etti. Bender bin Sultan’ın eski danışmanı emekli General Enver Mecid Eşki ile İsrail’in eski BM Daimi Temsilcisi Dore Gold, 4 Haziran’da Washington’da Dış İlişkiler Konseyi’nde bir tartışma programında gizli toplantıların üzerindeki perde kalktı. BloombergView’den Eli Lake’e göre Eşki, İran’ı terör rejimi olarak lanse eden bir giriş konuşmasından sonra arzuladığı Ortadoğu için bir plan sundu. Kritik öneriler şöyle: 
- 2012’de Arap Birliği’nin önerdiği temelde İsrail ile Arapların barışması.
- İran’da rejim değişikliği.
- Daha geniş çerçevede Arap birliği.
- Ortak Arap askeri gücü oluşturulması.
- İran, Türkiye, Suriye ve Irak’a dağılmış Kürt coğrafyasında bağımsız Kürdistan’ın kurulması. 
Lake, İsrailli emekli General Şimon Şapira’nın toplantı sırasında “Aynı problemler ve ayı çözümlere sahip olduğumuzu fark ettik” dediğini aktarıyor. Yani problem İran, çözüm İran’ın dize getirilmesi. Savaşsa savaş, yaptırımsa yaptırım, tehditse tehdit…
WikiLeaks’in sızdırdığı 19 Mart 2009 tarihli bir belgeye göre eski İsrail Dışişleri Direktör Yardımcısı Yacov Hadas, Katarlılarla görüşmesini anlatırken Körfez’deki Arapların İran’a karşı İsrail’e bel bağladıklarını ve Yahudi devletini ABD üzerindeki lobi gücünden dolayı önemsediklerini not ediyor.

İHVAN’LA TEHDİTTEN ORTAKLIĞA

Yemen’e karşı Kararlı Fırtına Operasyonu bize gösterdi ki İran, Kral Selman döneminde çok daha ivedi bir tehdit olarak öne çıktı. Kral Selman Yemen’i yakarak ve Suriye’de savaşın ateşini körükleyerek İran’a gözdağı verdiğini sanıyor. Üstelik Şii düşmanlığında kendine ortak ararken eski düşmanlıkları da bir kenara itiyor. Şöyle ki Suudilerin nefret ettiği örgütlerin başında İhvan geldiği halde bu örgütün Yemen’deki kolu olan Islah Partisi, Zeydi (Şii) Husilere karşı savaşta Riyad’ın ortağı oluverdi. Halbuki Mısır’da İhvan’a darbenin finansörü olan Suudi Arabistan bu örgütü kendi ülkesinde terör listesine de almaktan geri durmadı. WikiLeaks’in son sızdırdığı belgelerden birinde Suudi Dışişleri’nin Suriye kararlılığı şu ifadelerle kendini gösteriyor: “Rejimin acımasızlığını dikkate aldığımızda kraliyet için bir tehlike söz konusu, bu da mümkün olan her türlü yolla Suriye rejimini yıkmayı hayati bir amaç haline getiriyor.” 
Gelişmelerden çıkardığım sonuca göre mümkün olan olanaklar arasında Türk ordusunun Suriye’ye sokulması da var. Rusya’nın Suud’un pahalı ayartmalarına şerbetli. İsrailliler de kılı kırk yaracak kadar hesapkâr. Ya Ankara…

 

İslami Analiz

 

Yorumlar