Siyonist Yerleşimciler Ölüm Kusuyor

Yerleşimcilere ilaveten Filistinlilere karşı ‘barbarca’ savaşın sivil ayağı da palazlanıyor. Mesela Lehava ve Baytar Kudüs’ün fanatik uzantısı La Familia gibi aşını sağ gruplar ürkütücü bir hoşgörü ile Kudüs’te Arap avına çıkabiliyor. "Kahane yaşıyor, Muhammed öldü”, “Aralar! Araplar!”, “Araplara ölüm” sloganları atılıyor.  

Görüntülenme: 1078 Tarih: 16 Ekim 2015 00:47
Siyonist Yerleşimciler Ölüm Kusuyor

Tarihsel miras, kökler ve yaşanmışlıklar Kudüs’te hiçbir dini tarafın yok sayılarak huzurlu bir hâkimiyet inşa edilemeyeceğini gösteriyor. Ne Yahudiler ne Hıristiyanlar ne de Müslümanlar bu şehrin yegâne efendisi kesilebilir! Ötekiler gözardı edildiğinde Kudüs işgalcisine huzur getirmiyor. İsrail bu huzuru Batı Şeria’yı açık hapishaneye çeviren utanç duvarlarıyla, Filistinlilere dayattığı ‘apartheid’ rejimiyle sağlayacağını sandı. Duvarın ötesi cehennemken berisinin cennet olması ham hayal. Nitekim öfke ‘apartheid’ duvarlarını aşıyor! Bıçaklama ve yargısız infaz sarmalına iki haftada 30 Filistinli ile 7 İsrailli kurban gitti.

Son kriz Yahudi grupların Harem-üş Şerif’e girme çabalarıyla tetiklendi. Ancak bu sadece bir kıvılcım. İşgal, gasp, ev yıkma, sistematik sürgün, baskı, su kaynaklarını çalınması, zeytinliklerin yani en önemli yaşam kaynağının yok edilmesi, hareket özgürlüğünün kısıtlanması ve yerleşimci terörü... İsyanı besleyen nedenler bunlar. Sonuncu neden pek güncel ve en kışkırtıcı etken.

Artık isyan düzensiz. Filistinli genç kadın ve erkekleri dizginleyecek örgütler ya da liderler de kalmadı, hepsi itibarsızlaştı ya da itibarsızlaştırıldı. İlk intifada kitleseldi; insanlar çocuk, genç yaşlı fark etmeksizin ailece sokaklara akıyordu. İkinci intifada 20-35 yaş grubunu sokaklara çekti. İsyan gençleşti. Şimdi göstericilerin yaşları 15-25 yaş arasında. Yeni kuşak örgütsüz. Bu da Abbas’ın İsrail’i memnun etmek için örgütleri tasfiye etmek için yürüttüğü baskıların sonucu. Örgütsel çözülmenin sonucu olarak eylemler bireysel. Öfke bıçaklı saldırılar ya da araçları otobüs duraklarına sürmek şeklinde dışa vuruyor. Önceki intifadalarda Filistinliler İsrail güvenlik güçleriyle yüzleşiyordu. Şimdi karşı cepheye aşırı sağcı militanlar ve yerleşimci milisler eklendi.

İsrail meseleyi kendi elleriyle bu noktaya getirdi. İşgal altındaki topraklarda yasadışı yerleşim merkezlerinin Filistinlilerin hayatlarını çalması yetmezmiş gibi yerleşimci terörü meşrulaştırıldı.

Filistinlilerin sabır taşı bir kez daha çatladı.

Geleceğe dair umutlar tükeniyor.

Bir Filistinli dostumun serzenişiyle; “Bayrak hikâye. İnsanlar bıkmış, bayrağın BM’de asılması hayatı değiştiren bir durum değil. Mahmud Abbas BM Genel Kurulu’nda bombayı patlatacağını söyledi. Ciddi bir çıkış bekleniyordu, Oslo Anlaşması’nı tanımıyoruz gibi. Başarısız oldu.”

Rafa kalkmış barış süreci umut olmaktan çıkalı çok oldu.

İki devletli çözüm dünden daha fazla hayal.

Geçen ay BM binasına Filistin bayrağı asıldı diye heyecana kapılan da yok.


LİNÇ KÜLTÜRÜ KUTSANIRKEN

İsrail yönetimi tırmanan şiddete çözüm olarak Doğu Kudüs’te polise kontrol noktaları kurma ve asker konuşlandırma yetkisi verdi. Bu da kışkırtıcı diğer bir adım. Daha fazla bıçaklı saldırı, daha fazla sokakta infaz demek. 
Bir başka kışkırtıcı adım: Başbakan Benyamin Netanyahu ‘teröre karışan’ Filistinlilerin ivedilikle oturma izinlerinin iptalini ve evlerinin yıkılmasını istedi. Geçmişte sıklıkla başvurulan bu yöntem sadece etnik temizliğe hizmet ediyor. Saldırıyı düzenleyen genç ölüyor ya da tutuklanıyor, geride kalan geniş bir aile yersiz yurtsuz kalıyor. İsrail’in murat ettiği de bu. İsrail, olası barışta Filistin devletine başkent olacak Doğu Kudüs’ü Araplardan arındırarak iki devletli çözümü imkânsız hale getirmeye çalışıyor. 
Güvenliği bütün politikalarının ana eksenin oturtup çareyi ev yıkma, tutuklama, keskin nişancı kullanma ve insanların seyahat haklarını kısıtlama gibi yöntemlerde gören Ortadoğu’nun en organize devleti bir şey daha yapıyor: Filistinlilerin evlerini yıkan, zeytin ağaçlarını kesen, tarlalarını ateşe veren ve su depolarını kurşunlayan yerleşimcileri silahlanmaya teşvik ediyor. İsrail, 2008’de çıkarılan yasayla vatandaşlara canını ve malını korumak için silah kullanma hakkı tanımıştı. Ondan sonra bireysel silahlanma arttı. 2013’te özel kişilere 160 bin, tüzel kişilere 130 bin silah lisansı düzenlenmiş.

Yerleşimcilere ilaveten Filistinlilere karşı ‘barbarca’ savaşın sivil ayağı da palazlanıyor. Mesela Lehava ve Baytar Kudüs’ün fanatik uzantısı La Familia gibi aşını sağ gruplar ürkütücü bir hoşgörü ile Kudüs’te Arap avına çıkabiliyor. "Kahane yaşıyor, Muhammed öldü”, “Aralar! Araplar!”, “Araplara ölüm” sloganları atılıyor.

Güvenlik güçleri de büyük bir keyfiyetle yargısız infaz politikasına yönelmiş gözüküyor.

Sloganlarından birkaçı:

İsrail Kamu Güvenliği Bakanı Yitzhak Aharonovitz “Sivillere saldıran terörist öldürülmeli” dedikten sonra polisi kim dizginleyebilir. Polis bir saldırgan teslim olsa ya da hareketsiz hale getirilse bile infazdan çekinmiyor. Geçen hafta 14 Filistinli bu şekilde öldürüldü. Haaretz yazarı Gideon Levy bu duruma şu sözlerle parmak bastı: “Bu toplum barbar dönemler geçirmiştir ama böylesini değil: Bıçakla saldıran ya da tehdit eden herkes silahı bıraksa bile öldürülüyor ve öldüren ülkenin kahramanı haline geliyor… İnsanlar Arapların nasıl sokak köpekleri gibi öldürüldüğünü görüyor ve dersini alıyor.”

İş öylesi bir boyuta vardı ki yerleşimciler internette “Bir Filistinliyi öldürmek istiyorsanız polisin olduğu anda yanına bıçak atmanız yeterli’ diye mesaj dolaştırıyor. 

Hatta ortada saldırı ya da tehlike olmasa da polis rahatça vurabiliyor. Mesela Gazze sınırında gösteri yapanlara hiçbir tehlike yokken açılan ateşle biri çocuk 7 kişi öldü.

Özetle son yıllarda iyice silahlanan, daha organize hale gelen ve cesareti artan yerleşimciler artık işgalin en kirli ve acımasız unsuru. Filistinlilerin hayatları çekilmez haldeydi, bu durum daha da katmerleşti. “Araplar İsrail’de yaşamak istiyorlarsa ya yabancı statüsüyle kalırlar ya da mülklerine karşılık tazminat alır giderler, bunları kabul etmiyorlarsa tazminatsız sınırdışı edilirler” önerisini yasalaştırmaya çalışmış Haham Meir Kahane’nin kendisi mezarda ama fikirleri iktidarda.

Fehim Taştekin-Radikal

Yorumlar