Şeyh Mahir Hammud’un 16 Ekim 2015 tarihli Cuma hutbesi şöyle:
“Hicri yılbaşını yeni geçtiğimiz şu günlerde, Hicri takvimin bizim için neden önem arz ettiğini vurgulamamız gerekiyor. Zira bazıları miladi takvimin yeterli olabileceğini, miladi takvimde ayın, günün daima sabit ve belirli olduğunu, ancak hicri takvimin sürekli değişken olduğunu söyleyerek miladi takvimi asıl takvim olarak kabul ettirmek istiyorlar. Ancak tüm bunları yaparken Hicri takvim olmadan oruç tutamayacağımızın ya da haccedemeyeceğimizin farkına varamıyorlar.
“Doğrusu, Allah katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günkü Allah yazısında on iki aydır; bunlardan dördü haram aylardır. Bu, işte en doğru dindir; onun için bunlar hakkında kendinize zulmetmeyin; müşrikler sizinle topyekün savaştıkları gibi siz de topyekün savaşın ve bilin ki Allah, korunanlarla beraberdir.
Haram ayları ertelemek ancak inkârda bir artıştır. Bununla kâfirler şaşırtılıp saptırılır. Allah’ın haram kıldığına sayı bakımından uymak için, onu bir yıl helal, bir yıl haram kılıyorlar. Böylelikle Allah’ın haram kıldığını helal kılmış oluyorlar. Yaptıklarının kötülüğü kendilerine “çekici ve süslü” gösterilmiştir. Allah, inkârcı bir topluluğa hidayet vermez.” (Tevbe: 36-37)
Ayet haramın helalle değiştirilmesine, haramın çıkarlarına uygun olduğu için helal kılınmasına vurgu yapıyor.
Bugün Filistin’de kadınların, çocukların ve yaşlıların öldürüldüğünü gösteren görüntüleri izliyoruz. Eğer bu görüntüler Filistin’den değil de başka yerden olmuş olsaydı tüm dünyanın kınamasına maruz kalmıştı. Suriyeli Kürt çocuk bir anda dünyanın gündemine otururken Filistin’de yaşanan katliamlar, Yemen’de öldürülen çocuklar, Gazze’nin tarumar edilmesi kimsenin tepkisini çekmiyor. Çünkü birileri istemiyorlar. Mesele siyasi çıkarlarına ne kadar uyduğu… Tepkilerinin başka bir sebebi yok!
Çıkarlarına hangisi uygunsa ona göre haram ve yanlış olarak ya da helal ve doğru olarak lanse ediyorlar. Suriye’nin Nusra ve IŞİD tarafından yerle bir edilmesine göz yumup Amerika’nın Suriye’ye dönük komplolarının savunuculuğunu yapanlar sıra Rusya’ya geldiğinde ‘Rusya’nın müdahalesine karşıyız’ dediler. Ancak aynı kişiler Yemen’de olup biteni, Suud’un Yemen’de çocukları katlettiğini fark edemediler. O yüzden tam da “Onu bir yıl helal, bir yıl haram kılıyorlar” ayetinin muhatabı oldular. Hakikati çarpıtarak, gerçekleri görmezden gelerek direnişin yanında değil, karşısında yer aldılar ve direnişe destek vermediler.
Bazı basın-yayın organlarının Gazze’de olup bitenlerin üstünü örtmeye çalıştıklarına şahit olduk. Füzelerin, silahların İran’dan Şam’a, oradan da Gazze’ye ulaştığını bildikleri için Gazze’yi kim finanse etti, kim silahları Gazze’ye gönderdi, füzeler nereden ulaştı, sorularını hiç sormadılar.
Bugün ümmet direnişe gereken değeri vermiyor. Direniş bugün tek bir mezhebe sahip… Direnişin Lübnan ve Filistin’de elde ettiği başarıların ümmeti ve Müslümanları ümmetin vahdetini yeniden sorgulama noktasında harekete geçirmesini temenni ediyoruz. Bugün mezhepçi fitnenin tuzağına düşenler bizim kendi ellerimizle kendimizi yok etmemizi isteyen Amerika’nın, İsrail’in, batının planını uyguluyorlar. Amerikan istihbaratından bir yetkili birkaç sene önce açıkça “Kendimize uygun bir İslam oluşturacağız” demişti. Evet, Nusra’nın, IŞİD’in, mezhepçilerin İslam’ı tam da onların istediği İslam… Ancak direniş İslam’ı yakında Allah’ın izniyle zafer kazanacaktır.
Rasulullah hicret esnasında yenik ve kovulmuş bir halde olmasına rağmen sahabelerden birine dönmüş ve Kisra’nın bileziklerinin ve tacının kendisine giydirileceğini söylemişti. 15 sene sonra da bu gerçekleşmişti. Biz de tüm hainlere, komplolara, mezhepçiliklere rağmen İsrail’in çok yakında Allah’ın izniyle yok olacağına inanıyoruz ve bunu vurguluyoruz.”
İslami Analiz