El Kaide’nin Suriye kolu olan El Nusra Cephesi militanları İsrail’de tedavi gördüğü açık bir şekilde görüntülendi. Basına sızan bu görüntüler ne Nusra tarafından, ne de İsrail tarafından yalanlandı. IŞİD terör örgütü mensupları ise Türkiye’de tedavi edildiği de aşikârdır. Soru şu; “cihadçı” bir örgüt olan Nusra cephesine İsrail neden destek veriyor? Ve İsrail Suriye’deki savaşa neden ilgisiz duruyor gibi görünmek zorunda kalıyor? T24 yazarı Vedat Özdan bugünkü köşesinde önemli bir analizi kaleme aldı.
Suriye’nin Türkiye, Irak, Ürdün, Lübnan ve İsrail olmak üzere beş ülkeyle sınır komşuluğu var.
IŞİD’in en büyük gelir kaynağının petrol satışı olduğu malum. Bu petrolün Suriye’nin Akdeniz kıyısından satılması mümkün değil. Önemli ölçüde Rusya’nın kontrolünde olan bölgede IŞİD neredeyse yok gibi. IŞİD’in Irak’a petrol satması mümkün değil. Çünkü ihtiyaç yok. Bugüne kadar Ürdün’ün IŞİD petrolünün satışına aracılık ettiğine dair bir haber okumadık. Lübnan’da Hizbullah var. IŞİD’in Hizbullah engelini aşarak Lübnan üzerinden petrol satması da pek mümkün değil.
Rusya, Türkiye’yi IŞİD petrolünü satın almakla suçluyor. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Parlamentosu Enerji Komisyonu Başkanı, Rusya'yı yalanladı ve 'Rusya'nın uydudan çektiği görüntüler, Kürdistan bölgesinden Türkiye'deki Ceyhan Limanı'na petrol taşıyan tankerlere ait', dedi. ABD de Rusya’nın iddiasını inandırıcı bulmadı.
Bu durumda komşulardan geriye bir tek İsrail kalıyor. Şunu biliyoruz ki Irak merkezi yönetimi diğer Arap ülkeleri gibi İsrail’e petrol satmıyor. Rusya’nın iddiası odur ki IKBY petrolü ile IŞİD petrolü birleşiyor ve Türkiye (Ceyhan) üzerinden İsrail’e satılıyor.
İddia diyoruz, ama şurası artık bir gerçek: Hem IKBY, hem de IŞİDpetrolünü İsrail alıyor ve ticaretinin yanı sıra rafineri işini de yapan veya bir şekilde organize eden büyük enerji –hammadde taciri şirketlere pazarlıyor. Adı geçen şirketler arasında Glencore’dan sonra tökezlemesi beklenen Trafigura da var.
Rusya ekonomisi petrol ve doğal gaz gelirlerine dayanıyor. ABD, Suudi Arabistan’ı kullanarak arzın kısılmasını engelleyerek petrol fiyatlarını düşük tutup Rusya ekonomisine zarar vermeyi ve dünyayı dolarsızlaştırmaya çalışan Putin yönetimini zora sokmayı hedefliyor. Kendi kaya gazı ve petrolü sektörü de bu işten zarar görüyor. Fed’in düşük faiz politikası nedeniyle bu sektör henüz kriz yaşamadı, ama çok zor durumda. Çünkü sektör yatırımları yüksek getirili tahvil ihracıyla finanse edildi. Ham petrol fiyatı ağustos ayından bu yana 50 doların altında ve zaman zaman 40 doların altını test ediyor. Sektör borç servisi için nakit yaratamıyor. Petrol ve doğal gaz fiyatları düşük kalmaya devam ederse, 2016 yılı için ABD’de de bir felaket senaryosu konuşuluyor. Halen S&P’nin derecelendirme yaptığı 153 ABD enerji şirketinin 117’sinin kredi notu çöp derecesinde. Sektörde 2015 yılında 19 temerrüt yaşandı ve 15 şirket iflas başvurusu yaptı. Anlayacağınız Rusya’yı zorlamanın ABD için de bir maliyeti var. Bu nedenle Suriye iç savaşı, sadece Esad meselesi değildir. İşin Avrupa’nın enerji güvenliğini sağlamak ve dolar hegemonyasını sürdürmek dışında, dünya ekonomisinin yeterince büyüyememesiyle ve bir felaket senaryosuyla karşı karşıya kalması riskiyle bağlantılı boyutları da var. Parantezi kapatalım.
CNN International’da konuşan Eski NATO Başkomutanı Wesley Clark, “Bir konuda çok açık olalım. IŞİD sadece bir terör örgütü değil, Sünni bir terör örgütü. Bu, IŞİD’in Şiileri durdurduğu ve hedef aldığı anlamına geliyor ki bu da her ne kadar onlar için de bir tehdit oluştursa da Türkiye ve Suudi Arabistan’ın çıkarlarına hizmet ediyor demek” dedi.
El Kaide’nin Suriye kolu olan El Nusra Cephesi militanları İsrail’de tedavi gördü. İddia o ki, bazı IŞİD militanları da Türkiye’de tedavi gördü.
İsrail’i ‘haritadan silinmesi gereken bir ülke’ olarak gören İran, IŞİD’e karşı cihat ilan etti. Hizbullah, Suriye içinde karadan IŞİD’le mücadele ediyor. Taliban ve IŞİD de birbirlerine karşı cihat ilanettiler. IŞİD, Hamas’a karşı da düşman. Hamas da diğer Selefi örgütlere ve IŞİD’e. IŞİD Hamas’ı laiklikle, İslam kurallarını gereğince sıkı bir şekilde uygulamamakla suçluyor. Gazze yöneticilerine “Hamas tiranları” diye hitap ediyor ve şeriatı uygulamak amacıyla Gazze’yi ele geçirmekle tehdit ediyor. Bu anlamda İsrail, IŞİD’in Gazze’ye girmesinden ve Hamas’la çatışmasından da medet umuyor olabilir. O nedenle ortak düşman olan örgüt ve ülkelerle savaştığı sürece ABD ve İsrail için IŞİD “kullanışlı” bir Sünni terör örgütü durumunda. Bu anlamda Rusya’nın Fransa üzerinden Avrupa kamuoyunu ikna ederek IŞİD aleyhtarlığı üzerinden karşı cepheyi küçültme şansı zayıf.
Daha önceki yazılarımda da değindiğim, ama açmadığım bir husustan bahsetmem gerekiyor: Düşmanlık ve kin beslemediğini söylemiyorum ama IŞİD, İsrail’i bugüne kadar hiç açıktan suçlamadı ve hedef almadı! İsrail de Suriye iç savaşının başından bu yana hiç renk vermedi, adeta bağlantısız bir ülke gibi davrandı. En azından görüntü öyle. Bunun nedenlerini anlamak zor değil elbet. İsrail antipatisi nedeniyle ABD’nin bölge devletlerinden destek alması zorlaşıyor. O nedenle ABD işini, doğrudan Suudi Arabistan ve Katar, biraz da bizim üzerimizden görüyor.
Peki, İsrail neden tarafsız görünmek istiyor? Bunun nedeni, ABD’nin İran ambargosunu kaldırması kararına yönelik bir tepki olabilir mi? Suriye iç savaşının İsrail için tehdit oluşturan bir tarafı yok mu? Rusya’nın Esad’a destek için Suriye’ye “girmesi” İsrail’i rahatsız etmiyor mu? Ne olursa İsrail silaha sarılır? Silaha sarılırsa ne olur?
Tek tek gidelim: Esad’ın gitmesi İsrail’e yönelik hem Suriye, hem de Lübnan sınırından gelen Hizbullah tehdidini azaltır. O nedenle Esad’sız ve mümkünse bölünmüş bir Suriye, Hizbullah’ı zayıflatacağı ve topraklarını Golan Tepeleri üzerinden genişletmesine imkân vereceği için İsrail’in işine gelir. Kaos ortamı, hem dünya kamuoyundan, hem de bölgedeki örgütlerden İsrail’e yönelik eleştiri, tehdit ve saldırıları azaltıyor. IŞİD terörüyle özdeşleştirilen İslam imajının kirlenmesi İsrail’i haklı çıkarıyor. Avrupa medyasında IŞİD’in örgüt isminin “İslam Devleti” olarak anılması boşuna değil. Bundan sonra kendisine yönelecek Suriye, Filistin ve İran tehditlerine karşı İsrail’in daha sert önlemler almasının yolunu açıyor. İsrail, IŞİD ve Kürt petrolünün satışına aracılık faaliyetinden gelir elde ediyor. O nedenle sessiz kalmak İsrail’in işine geliyor.
Bu arada İsrail’in Türkiye’ye bir enerji işbirliği önerisi yaptığını da not edelim. Mavi Marmara olayı sonrası ilişkileri rayına oturtmak amacıyla, Suriye’de ortak düşman cephe ve Levant bölgesindeki doğal gaz rezervlerinin TANAP’a bağlanmasını sağlayacak bir boru hattı imasıyla, Türkiye’ye bir zeytin dalı da uzattı.
Devam edelim: Şurası açık ki Hizbullah, İsrail’in açık düşmanı. İsrail fırsat bulduğu her yerde Hizbullah’ı vurmak ister. Ama İsrail’in Suriye’de Hizbullah’ı vurması artık kolay değil. Çünkü Hizbullah artık Rusya’nın Suriye’deki kara gücü gibi savaşıyor. Dahası, Ruslar şu anda her tür hava saldırısına karşı çok duyarlılar ve önlem aldılar. S – 400 füzeleri bu amaçla konuşlandı.
Şurası İsrail için çok önemli bir sorun haline geldi: S – 400’ler, İsrail’in Suriye içinde Hizbullah’ı ve doğrudan İran’ı vurabilme imkânlarını sınırladı!
Öte yandan İsrail’in, Rusya’nın S – 400’lerine yakalanmadan Hizbullah’ı Suriye’de vurup vuramayacağını anlamak amacıyla Yunanistan’ın Crete adasındaki S – 300’ler üzerinden tatbikat yaptığı da iddia ediliyor. Habere göre, Crete adasında Rusların G. Kıbrıs’a 18 yıl önce sattığı S – 300’ler üzerinden yapılan tatbikatın amacı, Suriye’de Rus radarlarına yakalanmadan Hizbullah’ı vurmanın mümkün olup olmadığını anlamak.
İsrail, Rusya’nın S – 300’leri İran’a satmasından da endişe ediyor. Çünkü S – 300’ler aynı anda birden fazla savaş uçağına 300 km’ye kadar balistik füze atabiliyor.
Suriye Ordusu ve Hizbullah güney batıya ilerledikçe İsrail, El Nusra Cephesi’nin zayıflamasından ve İran’ın açık hedefi olmaktan endişe ediyor. İran’ı, Hizbullah aracılığıyla Golan Tepeleri üzerinden kendisine yönelik açık bir cephe oluşturmaya çalışmakla suçluyor.
Rusya’nın İran ve Hizbullah’a verdiği silahların İsrail’e yönelmesi halinde tehlikenin büyüyeceği çok açık. Netanyahu ile Putin’in birkaç kez bir araya gelip, olası bir kaza ihtimalini bertaraf etmek için görüşme yaptıkları malum.
Doğrusu, İsrail ya da Rusya’nın birbirlerinin uçaklarını düşürmesi, Türkiye’nin Rusya savaş uçağını düşürmesine benzemez. Çok daha tehlikeli sonuçları olur.
Umarız taraflarından hiçbirisinin masum olmadığı, bundan sonra Türkiye’ye zarar vermekten başka hiçbir sonuç doğurması ihtimali olmayan bu haksız ve kirli savaş bir an önce son bulur ve daha fazla masum insan ölmez.
Vedat Özdan