Abdulbari Atvan Son Yazısında Semir Kuntar'ın Şehadetini Değerlendirdi

Gazeteci-yazar Abdulbari Atvan, Semir Kuntar ilgili bir yazı kaleme aldı.  

Görüntülenme: 1641 Tarih: 24 Aralık 2015 14:42
Abdulbari Atvan Son Yazısında Semir Kuntar'ın Şehadetini Değerlendirdi

İşte o yazı:

İsrail uçakları ve füzeleri komutan Samir el Kuntar’a altıdan fazla saldırı gerçekleştirip ancak bunun yedincisinde başarılı olması iki anlama geliyor: Birincisi, şehit el Kuntar’ın  İsrail’in bölgesel planları için büyük bir tehlike oluşturması; ikincisiyse “normalleştirme” girişimlerine, kanlı karışıklıklara, mezhebi ve etnik fitnelere, yabancı askeri güçlerin müdahalelerine, Araplardan bazılarının İran tehlikesine karşı bir müttefik olarak İsrail’le işbirliği yapmalarına rağmen bu projeye karşı Arap-İslam direnişinin halen devam ediyor oluşu ve hatta yükselişi..

Komutan Samir el Kuntar Filistin direnişi saflarında yer aldığında şehadeti istedi ve yaşı daha 17 idi. Fakat şehadet 37 yıl gecikti. Bunun 30 yılını hapiste geçirdi ve geriye kalan 7 yıl, işgal altındaki Golan Tepelerinde devrim yapmak ve oradaki direnişi alevlendirmek için çalıştı. Biz şehid el Kuntar’ın öğrencileri hatta adamları olarak bu direnişi kendisinden sonra devam ettireceğimizi ve birçok kişinin onun akademisine katılacağını söylersek abartmış olmayız. 

Benim Şehid el Kuntar’la ilk görüşmem yaklaşık altı yıl önce Beyrut’ta deniz manzaralı bir restorantta dostum Ğassan bin Ceddu’nun el Cezire kanalında her Cumartesi akşamı yayınladığı  ve benim de konuk olarak katıldığım ünlü ve başarılı “Açık Görüşme”  adlı programdan sonra yaptığı davet üzerine gerçekleşmişti. Katılanlar arasında Kuntar’ın İsrail hapisanelerinden kurtuluşundan sonra evlendiği ve  o an öğrendiğim kadarıyla nikah şahitliklerini Hasan Nasrallah’ın yaptığı değerli eşi de vardı. O sırada biri gelip kulağıma Kuntar’ın direniş saflarında çok önemli bir rütbeye sahip olduğunu ve büyük bir projeyi yürütmekle sorumlu olduğunu fısıldamıştı.

Ardından buluşma süresince bir an için bile gülümsemenin eksik olmadığı o sevimli yüzüyle el Kuntar beni şoke eden cümleler kurdu: Direniş, İsrail’in saldırmasını ve Arap topraklarına sızmasını beklemeyecek, tersine işgal edilmiş topraklara kendisi girecek, Filistin topraklarının tamamını ya da bir kısmını işgalden kurtarmak için insiyatifi eline alarak kurtarma girişiminde bulunacaktı.

Tevazunun zirvesindeydi hiçbir zaman ben şöyle yaptım böyle başardım, şunu kurtardım, bunu hallettim gibi konuşmuyordu. Buluşmamız boyunca yıllar önce İsraillilere karşı arkadaşlarıyla beraber gerçekleştirmiş olduğu operasyonda şehit düşenler arasında olmadığı için üzüntülü olduğunu ifade etti. Aynı buluşmada defalarca toprağına aşık olduğu Filistin'e bir direnişçi ya da şehit olarak döneceğini ifade ediyordu. Şahsi kanaatim onun bu şehadeti hakettiğidir. Zira direniş tarihi boyunca ortaya koymuş olduğu mücadele bunu haketmiş olduğunun kanıtıdır. Her zaman dikkatlerden uzak bir şekilde ortaya koyduğu mücadele ve direniş gibi, direnişteki arkadaşlarıyla birlikte işgal altındaki Golan tepelerini işgalciler için mezara dönüştürmeye çalışıyordu.

Belki de İsrailliler el Kuntar’ı katletme noktasında başarılı olmuş olabilirler ancak hesap etmedikleri bu maceranın bedelini ağır ödeyeceklerini söyleyebilirim. Zira İntikam yakındır, kaçınılmazdır. Şehadet'in boyutları her büyüdüğünde etkileri de büyür, intikamı da büyük olur. Bu, bize geçtiğimiz aylar ve yılların öğrettiği tecrübelerden çıkardığımız bir sonuçtur. Direniş içerisindeki insanlar, ne kadar üzerinden süre geçerse geçsin, vaat ettikleri zaman bunu yerine getirir, intikam sözü verdiklerinde onu uygularlar.

Bu suikastin özellikle de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde Suriye'deki krize siyasi bir çözüm bulma ve bir yol haritası oluşturulması noktasında anlaşmaya varıldığı bir zamanda gerçekleşmiş olması, Rus devlet başkanı Vladimir Putin'e atılmış büyük bir tokattır. Aynı zamanda Putin’in Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın gitmesine dair en ufak bir işarete dahi yer verilmemesini sağlayarak tarihe geçen bu büyük başarısına müthiş bir darbedir. Bu darbenin hedefi, onun bu büyük siyasi ve diplomatik zaferine gölge düşürmektir ya da biz bunu böyle anlıyoruz.

Öte yandan sosyal medyada insanların S 300 ve S 400 modelli Rus füzelerinin nerede olduklarını sorgulamaları ve neden bu suikast operasyonunu yapan İsrail uçaklarına mani olmadıklarını sormaları noktasında gayet haklıdırlar ve bu konudaki eleştiriler de yerindedir. Zira birçokları -ki bizde bunların arasındayız- bu füze sistemlerinin bölgedeki güç dengeleri içerisinde önemli bir stratejik dönüm noktası oluşturduğunu ifade etmekte ve bunun aynı zamanda Suriye hava sahasına yönelik İsrail'in ihlallerine ve bombalamalarına bir son vereceğini düşünmekteydi.

*****

Sosyal medyadaki kullanıcılardan birinin yaptığı paylaşımda Rus füze sistemlerinde İsrail’in ihlallerini görmeyen kör sistemler olarak nitelemesi gerçekten hoşuma gitti.. Şahsen durumun böyle olmamasını temenni ediyor ve İsrail kışkırtmasına yönelik güçlü bir Rus karşılığının gelmesini umut ediyorum. Zira İsrail, Rusya'nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde elde ettiği büyük zaferi başarısız hale getirmeye çalışıyor. Bu satırlar kaleme alındığı ana kadar herhangi bir yanıt vermeyen Rusların bu durumuna karşı önyargılı olmamakta ve hızlı bir hüküm belirtmeden önce biraz beklemekte fayda var.

Burada kesin olan şey, Şehit el Kuntar'ın işgal altındaki Golan tepelerini kurtarmak için yönettiği direniş birliklerine karşı İsrail'in güvenlik ihlalidir.

Biz burada Rusları temize çıkarmaya, onların modern füzelerini savunarak İsrail uçaklarına karşı koymalarındaki ihmali savunacak değiliz. Netice itibarıyla İsrail, Suriye hava sahasını ihlal ettiğinde ve saldırıyı gerçekleştirdiğinde Rus uçakları Golan tepeleri üzerinde uçmaktaydı. Burada önemli olan suikastin Suriye toprakları üzerinde gerçekleşmesidir, her ne kadar İsrail uçakları Suriye hava sahasını ihlal etmemiş olsa da biliyoruz ki suikast, Şam'ın Caramana kasabasında gerçekleşti. Böyle bir saldırının yapılmış olması hem Suriye'ye hem de Rusya hükümetine yönelik bir hakarettir ve bunun herhangi bir şekilde temize çıkartılması, mazur gösterilmesi kabul edilemez.

Bir arap atasözü var ki düşüncelerimizi gayet iyi özetlemektedir: “Her şeyden sonra bir hayır vardır”. Belki de halkını ve davasını seven bu büyük adamın bu büyük şehadeti birçok siyasetin, özellikle de Rusya'nın İsrail'e karşı tavrının değişmesine neden olacak. Belki de Rusya İsrail’e hiçbir zaman unutamayacağı müthiş bir ders verecektir. Tıpkı 2006 yılında Hizbullah'ın siyonistlere büyük bir yenilgi tattırması ve Gazze'de her girdiği savaştan mağlubiyetle çıkması gibi.

İsrail’i zor günler bekliyor, son tahlilde en bu işin en büyük kaybedeni siyonistler olacak. Şu anda hissettiği güvenlik psikolojisi, yalancı bir emniyet halidir ve İsrail, büyük bir fırtına öncesi durumu yaşamaktadır. Onun direniş ve şiddete karşı bağışıklığı oldukça zayıftır ve İsrail’in son kullanma tarihi geçmek üzeredir. Suriye'de ve bölgede yaşanan kanlı çatışmalar er geç dönüp dolaşıp onun başına gelecektir.. Bekleyelim görelim…

 

İSLAMİANALİZ

Yorumlar