Kudüs İbrani Üniversitesi İslam ve Ortadoğu Çalışmaları bölümünde öğretim üyesi olan Prof. Dror Zeevi, Yedioth Ahronoth Gazetesi’nde yayımlanan yazısında, İsrail’in 10 yıla yakın zamandır başa çıkamadığı Hamas Yönetimi’ni Türkiye’yi bölgeye davet ederek dizginleyebileceğini savundu.
Söz konusu yazıyı Ahmet Işıktekiner’in tercümesiyle sunuyoruz:
İsrail neden Türkiye'yi Gazze'ye davet etmeli?
Türklerin talep ettiği Gazze'ye girişlerin serbestleşmesinin ve ablukanın kaldırılmasının, İsrail'in bölgedeki mutlak denetimine son verebileceği iddia ediliyor; ancak bu durum, İsrail'in kontrolünü sağlamak için daha etkin denetim araçlarına sahip olmasını ve Hamas üzerindeki baskıyı daha da arttırmasını sağlayabilir.
Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesi için yapılan görüşmelerde sorunların çoğu aşılmış bulunuyor. İsrail hükümeti özür diledi ve tazminat tutarları üzerinde bir mutabakat sağlandı, geriye ise hala tartışması süren Türkiye'nin Gazze'ye "serbest erişim" talebi kaldı.
Bu, oldukça yüzsüz bir talep. Burada İsrail'in güvenliğinden ve bölgede huzurun sağlanmasıyla ilgilenmeyen acımasız ve düşman bir terör örgütü tarafından kontrol edilen bir bölgeden bahsediyoruz. İsrail nasıl Türkiye'nin sınır bölgesinde Kürtlere uyguladığı kuşatmayı kaldırmasını istemiyorsa Türkiye de böyle bir şey talep etme hakkına sahip değil.
Ancak meseleye gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaştığımızda, Türklerin bu talebi İsrail'i bu çözümsüz durumdan çıkarabilir ve İsrail'in Gazze yükünden kurtulmasına olanak sağlayabilir.
2007 yılında İsrail'in çekilmesiyle beraber Hamas, Gazze Şeridi’nde kontrolü eline aldı. O zamandan beridir İsrail, yaklaşık on yıldır abluka ile Hamas'ın direncini kırmaya, silahlanmasını ve İsrail'in bölgedeki yönetimine son verme girişimlerini önlemeye çalışıyor. Ancak tüm bu çabalar başarısız oldu. Bu süreç boyunca, İsrail Hamas yönetimine karşı üç zorlu savaş yürüttü (Ocak 2008, Kasım 2012, Temmuz 2014); ancak kazanmayı başaramadı. Uzmanlar ise Hamas'ın bu savaşlardan daha güçlü çıktığını iddia ediyor. Bazıları bu başarısızlığın sebebini İsrail ordusunun Hamas'ı tamamen yok etmek için bir operasyon yapmaması olarak görüyor. Bunun doğruluk payı var ancak başarılı olmanın tek yolu Gazze'de kontrolü yeniden ele alıp, iki milyonluk nüfusunun temel geçim, sağlık, altyapı ve eğitim ihtiyaçlarını karşılamaktan ve baskıcı bir yönetim izlemekten geçiyor. Bu sorunun çözümü için başka bir yol bulunmuyor.
Hamas'ı yenmeye, liderlerini öldürmeye ve Gazze'yi tekrar bırakmaya yönelik girişimler, burada İran destekli İslami Cihad gibi daha radikal bileşenlerin oluşmasına ve bunların da güçlenmesine sebep olacaktır. Hatta IŞİD'e bağlı yapılar, Hamas'ı özlememize sebep olacaktır.
Gazze'ye kuşatmanın devam etmesine ve bu politikada umut görülmemesine rağmen İsrail bölgede yıllardır gıda, elektrik, yakıt, ilaç ve inşaat gibi ihtiyaçları karşılamaktadır. Bu politikanın iki amacı var: birincisi bölgedeki ticareti kontrol edip silah kaçakçılığını önlemek, ikincisi ise nüfusu Hamas'ın varlığının zarar getirdiğine ikna etmek.
İkinci amaca kısmen ulaşıldığını söylemek mümkün, insanlar çok acı çekti ve kendi yöneticilerinden memnun değiller. Ancak Hamas'ı güçsüzleştirme yönündeki ilk amaç henüz başarıya ulaşabilmiş değil. Kuşatmanın on yıldır sürmesine rağmen Gazze Şeridi'nde çok sayıda füze ve gelişmiş silah bulunuyor.
Farklı bir Seçenek
Mevcut müzakereler, İsrail'in omuzlarındaki yükü azaltmayı ve bu yükün bir kısmını Türkiye'nin üstlenmesi seçeneğini sunuyor. Bu fikir doğrultusunda Gazze'de Türkiye tarafından işletilecek bir liman inşa edilmesi öngörülüyor. Ankara hükümeti, Kuzey Kıbrıs'ta olduğu gibi başka bir kontrol noktasına sahip olmak için Gazze Şeridi'nin ihtiyaçlarının büyük bir bölümünü karşılama sorumluluğunu üstlenecektir.
Anlaşma kapsamında, İsrail Gazze'ye silah akışını kesmek için Türkiye'nin bu sorumluluğu almasını talep edecek ve Türkiye'nin bu sorumluluğu kabul etmesi halinde daha kalıcı bir çözüm sağlanacaktır.
Ancak silah akışının tamamen kesilmesi pek mümkün gözükmüyor. Gazzeliler bunun için her yolu deneyeceklerdir, öyle ki oyuncak ayılar içinde havan mermileri bile gizleyebilirler. Ancak Türkler bunu önlemek için ellerinden geleni yapacaklardır. Bunun için İsrail'in uluslararası bir kuruluştan buraya habersiz denetimler yapmasını talep etmesi de mümkün olabilir.
Bu sistem, İsrail'in bölgedeki mutlak denetimini kaldırıyor gibi gözükse de esasında yeni ve daha etkin bir denetim mekanizması oluşmasını sağlayacaktır. Ve bu durumda kaybedecek hiçbir şeyi olmayan Hamas üzerinde de bir baskı oluşmasına olanak sağlayacaktır.
Ayrıca uzun vadede Hamas yönetiminin nüfus üzerindeki kontrolü de daha zora girecektir. Halk çalışmak için, eğitim için, turizm ve aile ziyaretleri için yurtdışına seyahat izinleri verilmesini talep edecek hatta bölgeden dışarıya göçler de gerçekleşecektir.
Bu yaklaşım tam olarak risksiz değil, ancak on yıl süren ablukanın başarısızlığı, ve kimsenin yenilmemesiyle sonuçlanıp ciddi yıkımlar getiren üç savaşın ardından yeni bir şeyler denemenin zamanı çoktan geldi.
Yine de, Gazze Şeridi'nin dünyaya açılması meselesi için yönetimde çoğunluğu elinde bulunduran sağcı kanadı ikna etmenin oldukça güç olduğunu belirtmek lazım. Böyle bir anlaşma ciddi sonuçlar doğurabilir, Filistin bağımsızlığı yolunda bir adım olarak görülebilir ve İsrail'in bölgeyi yeniden kontrol etme şansından uzaklaşması olarak okunabilir. Bu endişelerin bir diğer sebebi ise Batı Şeria'da İsrail'in kontrolünde olmayan uluslararası bir sınır kapısının da oluşturulması olasılığı. Sağcı kanadın bu plana itiraz etmesinin başlıca sebepleri bunlar gibi gözüküyor.
Çeviri: Ahmet Işıktekiner İSLAMİ ANALİZ