Geçtiğimiz Aralık ayı başında Suriye hava sahasında faaliyet gösteren Rus Sukhoi Su-24M bombardıman uçağının vurulmasının ardından Türk hükümeti Irak'taki Zilkan askeri üssüne ağır silahlı bir askeri tabur gönderdi. Bu hamleden sonra Ankara ve Irak federal hükümeti arasında tansiyon artmış, Irak hükümeti bu hamleyi saldırganlık olarak tanımlamıştı. Türkiye'nin Irak'a asker çıkarması ise Ortadoğu'da yaşanan enerji savaşları dahilinde Türkiye hükümetinin IŞİD ile yapılan gizli petrol ticaretinin güvenliğini sağlamasını hedefliyordu.
Basra Körfezinde Türk askeri üssü:
Türkiye'nin Zilkan'a asker çıkartmasının ardından Rus ordusundan yapılan açıklamada 11,755 petrol tankerinin 25 Aralık günü Zaho'da hem Irak hem de Türkiye tarafında görüntülendiği belirtilmişti. Kürdistan Bölgesel Yönetiminden yapılan "tır ve tanker kuyruğu Türkiye'nin güneydoğudaki operasyonları yüzünden sınırın kapatılacağı için oluştu" iddialarına rağmen, petrol tankerlerinin IŞİD tarafından çalınan Suriye petrolünü kaçırdıkları anlaşılmıştır.
Türkiye hükümeti Rusya ve İran'a enerji bağımlılığına son verebilmek için çeşitli adımlar attı. Katar Türk Büyükelçisi Ahmet Demirok'un 16 Aralık'ta Türkiye'nin Katar'da askeri üs açmayı planladığını açıklaması da Ankara'nın bu yönde attığı adımlardan birisi olarak görülüyor.
Demirok, Reuters'a verdiği bir röportajda Türk üssünün 2014'te Doha ve Ankara arasında imzalanan güvenlik anlaşması kapsamında hem Türkiye'ye hem Katar'a yönelik ortak tehdit oluşturan ülkelere karşı korunmak için açılacağını belirtmiş ancak bu "tehdit oluşturan ülke" ile ilgili bir açıklama yapmamış veya isim vermemişti.
Demirok'un kastettiği ancak ismini vermediği bu ülkelerin İran ve Rusya ittifakı olduğu aşikar. Türkiye'nin askeri üs açıklamasın ardından Katar'ın Ankara büyükelçisi Salem Mübarek eş-Şafii'den de ertesi gün 17 Aralık'ta Katar'ın Türkiye'ye sıvılaştırılmış doğalgaz sağlamaya hazır olduğu açıklaması gelmişti.
İsrail ve Türkiye Yakınlaşması: Doğu Akdeniz Doğalgazı
Katar Büyükelçisi Salem Mübarek Eş-Şafi'nin, Doha'nın Türkiye'ye ihtiyaç duyduğu kadar sıvılaştırılmış doğalgaz aktaracağı açıklamasının ertesi günü 18 Aralık'ta ise İsrail ve Türkiye arasında İsrail doğalgazının Türkiye'ye ihraç edileceğine dair bir anlaşma çerçevesi belirlendiği açıklandı. Rusya, İran ve Irak ile yaşanan gerilimle beraber Ankara ve Tel-Aviv doğalgaz anlaşması aceleye gelmiş gibi gözükse de İrail ve Türkiye arasında enerji ticaretine ilişkin görüşmeler aylardır devam ediyordu.
Analistler ve gazeteciler ise İsrail ve Türkiye arasındaki bu doğalgaz anlaşmasının Türkiye'nin İsrail ile diplomatik ve askeri ilişkilerini de normalleştirmesini getireceğini ve Rusya,İran,Irak,Suriye'ye karşı dengeleyici bir ittifak kuracağını ifade ediyor.
Bu yaklaşım ve iddialar Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerin gerilmesine rağmen iletişim kanallarının kapanmadığını ve askeri-ticari alanlardaki ilişkilerin devam ettiğini gösteriyor. Öyle ki Türkiye ve İsrail orduları Suriye sınırında eşzamanlı hareketler ve operasyonlar da gerçekleştirdi.
Suriye ve Irak petrolü Türkiye üzerinden İsrail'e satılırken, Tel-Aviv Gazze'den çıkardığı Filistin doğal gaz rezervlerini de sahiplenerek maliyeti meşrulaştırmaya çalışıyor. Buna paralel olarak, Tel Aviv Kuzey Nil Deltasındaki Mısır doğal gaz rezervlerinin denetimini ele geçirmek için de yoğun çaba sarf etti. Bununla eş zamanlı olarak İsrail, büyük doğalgaz rezervleri bulunan Lübnan karasularında hak iddia etmekten ve Akdeniz'deki doğalgaz rezervlerinin kontrolü içi Kıbrıs ile yakınlaşmaktan da geri durmadı.
Enerji Savaşının Hatlarının Belirlenmesi
İsrail ve Katar ile varılan anlaşmalar Türk-Rus gerginliği öncesinde de süregelmiş geniş bir enerji ticareti ilişkisinin parçasıdır. Esasında Demirok'un ve Eş-Şafi'nin yaptığı açıklamalar sadece Erdoğan ve Katar Emiri Tamim bin Hamad arasındaki anlaşmanın detaylarını söylemekten ibaretti. Bu açıklamaların yapıldığı sırada da Rus ordusu düzenlediği basın toplantısında Türkiye'nin IŞİD ile petrol kaçakçılığı yaptığını duyurmuştu. İsrail, Türkiye ve Katar arasındaki bu anlaşmalar ve mekansal yakınlaşmalar, Ortadoğu'da yaşanan enerji savaşının boyutlarını açıkça yansıtıyor.
Türkiye, kendisini baypas edecek İran-Irak-Suriye enerji koridorunun oluşturulmasını önlemek için neredeyse elinden gelen her şeyi yaptı. Türkiye'nin Musul'a askeri çıkartma yapması ve Katar'da Türk askeri üssü kurulması konuları doğrudan Türkiye ve Katar'ın bu enerji koridoruna alternatif olacak Fars Körfezi ve Irak üzerinden Türkiye aracılığıyla Avrupa'ya gidecek enerji koridoru oluşturma planlarıyla bağlantılı. İsrail'in Türkiye'ye Gazze Şeridi'ne erişim hakkı vermesi mevzusu da Filistin'deki doğalgaz rezervleriyle alakalı olabilir.
Ayrıca hatırlayacağınız üzere İsrail ve Türkiye yıllarca Doğu Akdeniz enerji koridoru oluşturmak üzerine çalışmalar sürdürmüştü. Bu çalışmalar Doğu Akdeniz doğal gazının Türkiye üzerinden Kuzeye ve Avrupa Birliği'ne petrolün ise Güneye yani İsrail'e ihraç edilmesini hedefliyordu. Ancak bu koridorun oluşturulmasına Suriye engel oldu. Türk hükümetinin Şam'da rejim değişikliği için bu denli bastırmasının sebeplerinden birisi de budur.
ABD ve Türkiye'nin Suriye'de rejimin değişmesi yönünde bu denli bastırması da Türkiye'nin ABD'den bağımsız hareket ettiği ve aralarında koordinasyon olmadığına dair iddiaların gerçekçi olmadığını gösteriyor. Türkiye'nin enerji ticaretine yön verme çabaları da ABD'nin diğer uluslararası aktörlerle Rusya arasındaki enerji ticaretini engelleme çabalarıyla aynı doğrultuda gözüküyor.
Tercüme: Ahmet Işıktekiner