Filistinli Gençler Ortaya Koydukları Direnişle Tarih Yazıyor

Sosyal bilimler ve Felsefe dalında uzman, araştırmacı yazar Halid Avdetullah, Kudüs İntifadası’nın işgal askerleriyle temas noktalarında bıçaklı ve araçlı eylemlerde gençlerin öne çıktığını açıkça gösterdiğini belirterek, giderek artan ve nitelik kazanan eylemlerin işgal güçleriyle çetelere dönüşen yerleşimcilerin arasında can kaybını beraberinde getirdiğini söyledi. 

Görüntülenme: 1879 Tarih: 14 Ocak 2016 03:22
Filistinli Gençler Ortaya Koydukları Direnişle Tarih Yazıyor

Filistin Enformasyon Merkezi’nin kendisiyle yaptığı özel röportajda sosyal bilimler uzmanı Avdetullah “gençler en diri; direniş, fedakârlık ve bedel ödeme konusunda en fazla hazır olan kesimdir. Toplumlar kendi gücünü bu kesimle ölçüyor. İşgal altındaki Filistin devletinde de çatışmalarda hep ilk sırada olmaları ve görünmeleri gayet doğaldır” diyor.

Gençlerin rolüne de değinen Avdetullah “eğitim görmüş kültürlü ve aydın gençliğin rolü, partilerle siyasi güçlerin, örgüt ve hareketlerin başarısız kalması, düşmanın hiç çekinmeden ve korkmadan daha ağır yaptırım ve zulümlere başlamasına karşı ayrı bir seçenek ve olup bitene bir tepki olarak ortaya çıktı. Gençler birden kendilerini bu savaşın içinde intifadaya başlar buldular. Onlar bunu tek başlarına yaparken Filistin’de bazı siyasi çevreler işgalciyle flört ediyor, yaptıklarına göz yumuyor yaptıklarıyla özellikle de Aksa konusunda düşmanı özendiriyorlar. Despotluğun, zulmün, hegemonyanın ve aşağılamanın ters tepki yapması; direnişe neden olması gayet doğaldır” tespitinde bulundu.

Bireysel karakter

Kudüs İntifadası’nın belirgin özelliklerine değinen Avdetullah, bu intifadayı diğerlerinden farklı kılan en önemli özelliğin bunun bireysel bir tarz alması ve bu şekilde devam etmesi olduğuna dikkat çekerek, bu sürede şehit olan veya esir düşenlerin çoğunun eylemleri bireysel yaptıklarını, örgütsel bir bağlantılarının olmadığını, bununla birlikte bireylerin özellikle de öğrencilerin siyasi örgüt ve hareketlere yakın durduklarını ifade etti.

Öğrenci gruplarını birlik içinde görmemek gerektiğini, bunların birbirinden farklı olduğunu ve Filistin üniversitelerinde ancak Filistin Yönetimi ile işgal rejiminin izin verdiği alanlarda çalışabildiklerini hatırlatan Avdetullah “öğrenci grupları Filistin ulusal meselesini ajandalarına alıp ilk gündem maddesi yapmıştır. Eğitim ve öğretimi engellemeyecek şekilde hareket ediyorlar. Kendimizi adeta İsviçre’de hissediyoruz. Zaten Filistin üniversiteleri de buna karşı çıkıyor. Öğrencilerin çalışmalarını engelleyen veya sınırlandıran çevreler öğrencileri ve eğitimi siyasetten uzaklaştırmak istiyorlar. Öğrenciler ise minimum düzeyde de olsa ulusal meselelerin eğitim öğretimde canlı kalmasını, gündemde olmasını ve herkesin zihnini kurcalamasını istiyor. Bunu öğrenci gruplarının çalışmalarında görmek mümkündür” dedi.

 Avdetullah Filistin üniversiteleriyle ilgili değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“Öğrenci grupları ve örgütlü hareketler Kudüs ve Mescidi Aksa’yı öncelikli meselelerin başına yerleştirmişler. Bu konular sürekli gündemlerindedir. Bu bazen seçimlerde kendini açıkça gösteriyor ve yaptıkları seçim propagandalarında Kudüs ve Mescidi Aksa’nın ilkelerinden biri olduğunu hep vurguluyorlar. Bazen de ani tepkilerle bunu gündeme taşıyorlar. Ani tepki derken, Mescidi Aksa’da olup bitenlere bağlı olarak onların da tepki vermelerini kast ediyoruz. Bunların Aksa için gösteri, yürüyüş ve eylem yaptıklarını görmekteyiz. Öğrenci grupları ve siyasi örgütler Mescidi Aksa’da bulunmayı işgalciyle savaşmanın, ona karşı durmanın ana noktası olarak görmektedirler. Mescidi Aksa sadece dini bir mesele değildir. Bu tarafların çatışma yeridir. Burası, Siyonist projeyle Filistin toplumu için motor görevi görüyor.

Mescidi Aksa Siyonist proje için birçok mânâ ifade ediyor. Burası onun için Kudüs’ü ele geçirme sembolü ve Siyonist rüyanın tamamlanması anlamına geliyor. İşgal hükümeti için de dini turizm adı altında İslam ülkeleriyle ilişkileri normalleştirme ve bölgedeki ülkelerle diyalog ve ilişkileri geliştirme alanı olarak görülüyor.”

İşgalcinin şehit cesetlerini kaçırıp elinde bulundurmasına da değinen Avdetullah, işgalcinin bu politikalarla kendisi için oldukça tehlikeli bildiği bu kesimi, ailelerini ve yakınlarını toplumdan uzaklaştırmak istediğini belirterek, işgalcinin bıçaklı ve araçlı feda eylemlerini ölümcül bir hastalık ve bulaşıcı bir virüs olarak gördüğünü, ancak yapılan bütün yaptırımların boşa çıktığını gördüklerini, dolayısıyla daha önce de kullandıkları bu yöntemin başarısız kaldığını söylemelerinin mümkün olduğunu dile getirdi.

Yeni yöntemler

Avdetullah yaptığı değerlendirmede, şimdiki intifadanın kendine has özellikleri olduğunu hatırlatarak, direnişçilerin her misillemede yeni bir yöntem geliştirdiklerini, ellerindeki imkânları kullanarak var olan araçları değerlendirdiklerini, bazen en basit araçları bile kullanmaktan çekinmediklerini ifade etti.

Yeni intifadanın kendine has özelliklerini saymaya devam eden sosyal analist Avdetullah şu tespitleri paylaştı: “Ard arda gelen bıçaklı feda eylemlerine ve bu eylemlerin başka coğrafyalara sıçramasına; bunların bazen azalıp bazen artmasına baktığımızda, eylemlerin Siyonist toplumu fazlasıyla gerdiğini, uykularını kaçırdığını görmekteyiz. Bunun sonucunda can korkusuyla açık ve kalabalık alanları terk edip evine kapanan Siyonist toplum hızla silahlanmaya başladı.

Bıçaklama ve araçlı feda eylemleriyle, ev ve ulaşım araçlarını direniş yöntemlerine dönüştürme, işgalcinin Filistin insanını anlama ve bireylere ilişkin tutumuna ışık tutmaktadır. Siyonist toplum bireylere karşı ne yapacağını ve nasıl davranacağını bilmiyor ve anlamıyor. İşgal rejimindeki güvenlik ve istihbarat kurumları örgütlere karşı nasıl muamele edeceğini biliyor. Örgütler tarafından yapılan bir saldırıya en ağır şekilde karşılık vermekte, lider ve komutanlarına suikastlar düzenlemektedirler. Ancak Siyonistlerin ifadesiyle ‘yalnız kurt’ların yaptığı bireysel eylemler –bu durumda birey eylemi kendi kafasında canlandırdıktan sonra hemen eyleme dönüştürüyor- karşısında bütün güvenlik birimleri aciz kalmaktadırlar. Çünkü kendilerini bu direnişçi şahsa ulaştıracak iplerden mahrumdurlar. Bir eylem meydana geldiğinde işgal hükümeti bir sonraki eylemin fotoğrafını çekmeye çalışmaktadır. Ancak bu eylemler sürekli kendini zora sokmakta, bocalamasına neden olmaktadır. Bir sonraki eylemi (farklı tarz ve şeklide) yapan direnişçiler, işgalcinin çektiği fotoğrafı parçalamaktadır.”

fiem

Yorumlar