Zafer Bengaş
Crescent-online
İslami direniş hareketi Hamas büyük bir ikilemle yüz yüze. Tüzüğü Filistin'in Siyonistlerin pençesinden kurtarılmasına davet etmesine rağmen açıkça bu pozisyonuyla çelişip onu zayıflatacak politikalar yürütüyor. Özerk Filistin Yönetiminin aksine Hamas'ın siyasi hedeflerinde samimi ve ciddi olduğunu düşünüyoruz. Ciddiyetin ölçülerinden biri de dostların ve kurulan ittifakların türüdür. Peki bu ittifaklar bu hedeflere varmaya yardımda sadık mı? Eğer öyleyse Filistinlilerin adalet ve barış mücadelelerine bu zamana dek ne gibi bir yardımları dokundu ve bundan sonra neyi sunmaya hazırlar?
Somut örneklerden gidelim. Geçtiğimiz yıllarda Hamas, Suudi Arabistan ve Katar'a çok yaklaştı. Aynı zamanda Türkiye ile de yakın bağlar kurdu. Bunların üçü ve diğer Arap rejimler şimdilerde Siyonistlerle çok yakın çalışıyor. Öte yandan İslami İran, Filistin direniş hareketinin sıkı bir destekleyicisi olma pozisyonunu on yıllardır koruyor. Hamas ve İslami Cihad, 2012 Kasım ve 2014 yazındaki Gazze saldırıları karşısında durabilmelerini İran'ın desteğine borçluydu. Bu Arap rejimlerinden hiçbiri yardım teklifinde bulunmadı. Bazı Arap olmayan ve gayri Müslim ülkeler Siyonist cinayetleri telin eder ve hatta bazıları İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun savaş suçlusu olarak yargılanması çağrısı yaparken bu rejimler savunmasız Filistinliler karşısındaki Siyonist saldırıları kınamadılar bile!
İsveç Dışişleri Bakanı Wallström daha geçen ay, Filistinli gençlerin Siyonist işgal ordusunca gerçekleştirilen -ve İsrail gazetesi Haaretz'de Gideon Levy tarafından belgelenen (17 Ocak, 2016)- yargısız infazlarını kınadı. Levy "2016'da burada idam edilmek için Adolf Eichman (Nazi savaş suçlusu) olmak gerekmiyor. Elinde makas olan Filistinli on üç-on dört yaşında bir kız olmak yetiyor buna. İdam mangaları her gün aktif" diye yazmış.
Arap yöneticiler Siyonistlerin cinayetlerinden haberdar değiller mi? Netanyahu 22 Ocak'taki Davos Dünya Ekonomik Forum'unda CNN'den Fareed Zakaria'ya "Suudi Arabistan İsrail'i bir düşman değil müttefik olarak görüyor, çünkü ikisini de tehdit eden asli tehlike İran ve IŞİD'dir" dedi. Eğer Necd Bedevilerinin azıcık kendilerine saygıları ve onurları olsaydı bu Siyonist savaş suçlusuna itiraz ederlerdi. Fakat Netanyahu doğruyu söylüyor, onlar bunu nasıl yapsınlar ki? Suudi-Siyonist ilişkileri sadece yoğunlaşmakla kalmadı, artık herkese açık bir hal de aldı. Netanyahu daha da ileri giderek "Şimdilerde Arap dünyası ile kurulan bu ilişkileri beslememiz İsrail-Filistin çatışmasını çözmede bize yardımcı olabilir ve biz bu hedefe doğru ilerliyoruz" şeklinde konuştu.
İsrail'in Filistinlilere sunmaya hazırlandığı barışın nasıl bir şey olduğunu tahmin etmek zor değil. Bu daha fazla Filistin toprağının müsadere edilmesi, evlerinin buldozerlerle yıkılması ve Filistinlileri Kudüs'ten uzaklaştırmaktan ibaret. İllegal Siyonist gasıplar Batı Şeria'daki Filistin topraklarında yeni "yerleşkeler"in inşasına devam ediyorlar.
Tüm bunlar olurken Gazze'deki Hamas hükümetinin eski başbakanı İsmail Heniyye 6 Ocak 2016 tarihinde Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Ürdün ve Türkiye idarecilerine mektup yazarak onlardan Kudüs intifadasını ve Filistin halkının direnişini desteklemelerini istedi. Kardeşimiz İsmail Heniyye Siyonistlerle Arap idareciler arasındaki yakın ilişkiden habersiz mi? Washington'daki CFR toplantısında (5 Haziran 2015) Emekli general (şimdilerde Suud rejimi danışmanı) Enver Eşki ve Dore Gold (halihazırda İsrail dışişlerinde genel müdür) arasında aleni bir el sıkışması gerçekleşmedi sadece, İsrail ulusal altyapı, enerji ve su bakanı Yuval Steinitz de burada hazır bulundu. Steinizt Birleşik Arap Emirliklerini 18 Ocak'ta, Gold da geçen Kasım'da ziyaret etmişti. Bütün bu ziyaretlerin anlamı nedir ve Hamas önderliği bunların farkında değil mi?
Hamas yetkilileri Beni Suud ile derinleşen ilişkilerini açıklamaya çalışırken Suud-İran çatışmasında tarafsız kalmak istediklerini söylüyorlar. Bu iddia iki tarafın pozisyonu arasında ahlaki bir denklik iması taşıyor. İran, Filistin mücadelesinin meşru haklarını elde etmesi için en baştan tutarlı bir şekilde destek veren bir İslam devletidir. Suudi Arabistan ise hırsızlar ve haramiler tarafından yönetilen, insan haklarına, insan onuruna ve kanuna saygı duymayan mutlak bir monarşidir. Bu Ortaçağ krallığında kodifiye edilmiş tek bir kanun yoktur.
Saf pragmatik açıdan bile bakılsaydı Hamas'ın Suudi Arabistan ile değil de İran'la ilişkilerini güçlendirmesi daha mantıklı olurdu. Tahran Filistin'in özgürlük ve adalet davasını tutarlı bir şekilde desteklemekle kalmamış, bugün artık Batı dünyası tarafından bile tanınan seçkin bir bölgesel güce de dönüşmüştür. Necd Bedevilerinin ise günleri sayılıdır, politikaları her yerde iflas etmiştir. Son umutsuz çabaları ise hayatta kalabilmek için Siyonistlerin eteğine yapışmaktan ibaret. Eğer Hamas Suudiler ile çalışmak istiyorsa "satışa gelmeye" de hazır olmalıdır, Suudiler onlarca yıldır Siyonist rejime teslimiyet çağrısı yapıyorlar çünkü.
Hamas'ı bekleyen seçim basittir: direniş mi teslimiyet mi? Tarih yargısını hangi yolu seçtiklerine göre verecek.
www.medyasafak.net