Diriliş Saati Dergisi adına Ali Fethi Gürler'in okuduğu basın açıklamasında, İstanbul ve Midyat'ta gerçekleşen bombalı saldırılar tel'in edilerek yaşanan kaosun sadece askeri yollarla çözülemeyeceği, Kürt sorunun temeline inilerek çözüm üretilmesi gerektiğine vurgu yapıldı.
İsrail'e yakınlaşma sürecinin de eleştirildiği açıklamada "İsrail ile ilişkilerin düzeltilmesi amacıyla yapılan görüşmelerde sonuç almaya çok yaklaşıldığı bizzat Dışişleri Bakanı'nca ifade ediliyor. Filistin ile ilgili hangi beklentilerin karşılandığını doğrusu merak ediyoruz. Batı ve İsrail basınında yazılıp çizilenleri irdelediğimizde ortada karşılanan ciddi bir beklenti olmadığı, bölgesinde yaşadığı sıkışmışlık nedeniyle yakınlaşmayı İsrail'den çok Türkiye'nin istediği ortaya çıkıyor. Bu durum Türkiye dış politikasında yeni bir vehamete işaret ediyor. İsrail keyfi uygulamalarına ve katliamlarına devam ediyor, Gazze'de abluka devam ediyor ve Türkiye İsrail'e yakınlaşıyor. Bu politika sadece Müslüman Türkiye halkına değil, aynı zamanda tüm ümmete ihanettir" ifadelerine yer verildi.
561. Hafta Basın Açıklaması
İSRAİL İLE YAKINLAŞMAYA HAYIR!
İstanbul ve Midyat'taki bombalı saldırıları lanetliyoruz. Saldırılarda ölenlere Allah'tan rahmet diliyoruz. Ölenlerin yakınlarına ve halkımıza başsağlığı diliyoruz.
Türkiye zor bir süreçten geçiyor. Bu sürecin bir benzerini 1990'lı yıllarda yaşadık. Mevcut kötü gidişi sadece askeri tedbirlerle durdurabileceklerini zannedenlerin 1990'lı yılları iyi okuyamadıklarını düşünüyoruz. O yıllarda PKK askeri usullerle geriletilmişti. 1999'da Abdullah Öcalan'ın yakalanması ile PKK'nın bitirildiğine inanılmıştı. Geçen yıllar gerçeğin farklı olduğunu bize gösterdi. Son 15 yılda PKK'nın özellikle Kürt gençleri üzerinde daha etkili bir hale geldiğini, militan ve sempatizan sayısını ciddi manada arttırdığını gözlemledik.
Bugün biz Kürt sorununun temellerine inemezsek, bu sorun bize uzun soluklu travmalar yaşatmaya devam edecektir.
Öncelikle PKK'nın bütün silahlı unsurlarını Türkiye dışına çıkarması ve şiddeti durdurması sağlıklı bir tartışma ortamı için ön şarttır.
Şiddetin durduğu bir ortamda şu soruları tartışmak zorundayız:
1- Kürt halkının yaşadığı ciddi bir duygusal kopuş var. Bu kopuşun nedenleri nedir ve rahatsızlığı giderecek çözüm nasıl oluşturulabilir?
2- Bölgede yapılan çeşitli araştırmalarda, Kürt halkının büyük ekseriyetinin şiddete ve bölünmeye karşı olduğunu görüyoruz. Ancak ortada bir sorun vardır. Sorunun açıklıkla ortaya konulacağı ve tartışılacağı zeminler nasıl oluşturulabilir?
3- Özellikle genç kesimlerde yaşanan travmanın nedenleri tüm yönleriyle irdelenip çözüme giden yol nasıl açılabilir?
Kısacası Kürt halkının beklentilerinin barış ortamında tartışıldığı, güç yerine adalet üzerinden sorunların müzakere edildiği bir süreci inşa etme zorunluluğu vardır.
Doğru yürütülen bir sürecin şiddetin taban bulmasını büyük ölçüde engelleyeceğini, emperyalist ülkelerin Kürtlere dönük manevralarını ciddi boyutta sınırlayacağını düşünüyoruz.
Akl-ı selim bize bu sürecin çıkış yolu olacağını işaret ediyor.
Süreci işletmek için barışın ihdas edilmesi gereklidir.
Şiddetin hakim olduğu ortamlarda çözüm değil sadece yaşanan acılar konuşulabilir.
Barış için bu ülkenin tüm alimlerini, aydınlarını, kanaat önderlerini inisiyatif almaya davet ediyoruz.
İsrail ile ilişkilerin düzeltilmesi amacıyla yapılan görüşmelerde sonuç almaya çok yaklaşıldığı bizzat Dışişleri Bakanı'nca ifade ediliyor.
Filistin ile ilgili hangi beklentilerin karşılandığını doğrusu merak ediyoruz. Batı ve İsrail basınında yazılıp çizilenleri irdelediğimizde ortada karşılanan ciddi bir beklenti olmadığı, bölgesinde yaşadığı sıkışmışlık nedeniyle yakınlaşmayı İsrail'den çok Türkiye'nin istediği ortaya çıkıyor.
Bu durum Türkiye dış politikasında yeni bir vehamete işaret ediyor.
İsrail keyfi uygulamalarına ve katliamlarına devam ediyor, Gazze'de abluka devam ediyor ve Türkiye İsrail'e yakınlaşıyor.
Bu politika sadece Müslüman Türkiye halkına değil, aynı zamanda tüm ümmete ihanettir.
Emperyalist Amerika'nın tahrikleri ile bölgede yanlış politikalar izleyerek tüm komşuları ile sorunlu hale gelen bir ülke durumundayız.
Özellikle Suriye'nin bir kaos alanı haline getirilerek parçalanması projesine Türkiye alet edilmiştir. Amerika, Suriye'deki misyonu biten Türkiye'yi devre dışı bırakarak, YPG gibi zinde yerel güçlerle işbirliğine başlamıştır. Amerika'nın misyonunu tamamladıktan sonra YPG'yi de devre dışı bırakacağına şüphe duymuyoruz.
Bölge ülkeleri ve yerel güçleri bir araya gelip müzakereler yoluyla çözüm üretmek zorundadır.
Amerika'nın, Rusya'nın, Avrupa'nın dahil olduğu bölge denklemleri bu coğrafyaya sadece acı getirmiştir.
Emperyalizme rağmen duruş ortaya koyan ve ilişki geliştiren bir Ortadoğu'ya ihtiyacımız vardır. Ümmetin kalbi olan bu coğrafyada Müslümanların kendi aralarındaki çatışmaları sonlandırmaları ve müzakere yoluyla sorunlarını çözmeye karar vermeleri tek çıkış yoludur.
Türkiye dış politikası komşuları ile olan gerilimleri giderip, çok yönlü işbirliğine endekslenmelidir. Türkiye emperyalist Amerika ve Ortadoğu'daki karakolları İsrail ve Suudi Arabistan ile ilişkilerini geliştirmenin değil, en alt seviyeye düşürmenin planlarını yapmalıdır. Amerika ve işbirlikçisi ülkelerin şu ana kadar ne Türkiye'nin ne de hiçbir İslam ülkesinin yararına adım atmadığının farkına varmak zorundayız.
Ramazan vesilesi ile, Amerika ve İsrail menşeli mallara boykot uygulama noktasında tüm Müslüman halkımızı bir kez daha uyarmayı kendimize borç biliyoruz. Boykot bağlamında atılan her adımın Allah katında da, dünya Müslümanlarının maslahatı adına da anlamlı olduğunu hatırlatmak isteriz.
Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi
İSLAMİANALİZ