BDS Türkiye, Baba Zula Grubu'na Çağrıda Bulundu

BDS Türkiye (Filistin için İsrail’e Boykot Girişimi), Baba Zula müzik grubunun İsrail’in işgal altındaki Golan Tepeleri bölgesinde yapılacak olan Sun Beat Festivali’ne katılımına ilişkin bir açıklama yaptı. 

Görüntülenme: 1539 Tarih: 13 Haziran 2016 11:17
BDS Türkiye, Baba Zula Grubu'na Çağrıda Bulundu

BDS Türkiye (Filistin için İsrail’e Boykot Girişimi), Baba Zula müzik grubunun İsrail’in işgal altındaki Golan Tepeleri bölgesinde yapılacak olan Sun Beat Festivali’ne katılımına ilişkin bir açıklama yaptı
 
Baba Zula’ya festivale katılmama çağrısı yapan BDS Türkiye’nin açıklamasında, “İsrail’in suçlarını aklama çabalarına destek olmamaya ve işgal altındaki Golan’da sahne almamaya, Sun Beat festivalinde çalmamaya davet ediyoruz” ifadeleri yer aldı.
 
Açıklamanın tam metni şöyle:
 
Baba Zula’ya Açık Mektup
 
Baba Zula grubunun sayın üyeleri,
 
23 – 25 Haziran 2016 tarihleri arasında İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri bölgesinde yapılacak olan Sun Beat Festivali’ne katılacağınızı üzülerek öğrenmiş bulunuyoruz.
 
Sizi, bu festivale katılmamaya çağırıyoruz.
 
Bahsedilen festival, 1967 yılından bu yana İsrail tarafından uluslararası hukuka aykırı olarak işgal edilmiş durumda bulunan ve aslında Suriye Arap Cumhuriyeti’ne ait olan Golan Tepeleri bölgesinde gerçekleşiyor. Bu durum Birleşmiş Milletler’in 242 numaralı kararında açıkça belirtildiği ve İsrail’in işgal ettiği yerlerden çekilmesi talep edildiği halde, İsrail bu topraklardaki işgalini açık bir şekilde sürdürmekte.
 
Üstelik, İsrail, bu topraklara 22.000 kadar “yerleşimci” getirerek, buradan çekilmek niyetinde olmadığını gösterdi. Bu yerleşimciler, İsrail’in işgal ettiği topraklara yerleştirdiği, genellikle silahlı ve Filistin halkına baskı ve şiddet uygulamaları karşılığında çeşitli imtiyazlara sahip kılınan bir topluluk. Uzun lafın kısası, burada sahne almak, bu işgale destek olmak anlamına gelecek.
 
Grubunuz üyelerinden sayın Levent Akman tarafından yönetilen @BaBaZuLa adlı twitter hesabında, (@biristanbulkabusu adlı hesaptan retweet yapılan) İstanbul’un Kurtuluş Savaşı esnasındaki işgal yıllarını çok haklı bir biçimde kabus yılları olarak ifade eden fotoğraflara rastlamamız, davetimizin anlamını mutlaka kavrayacağınız konusunda bizde büyük bir umut uyandırdı.
 
Sun Beat festivalinde çalmakla, işgal yılları İstanbul’unda, işgal kuvvetleri tarafından düzenlenen bir etkinlikte çalmak arasında hiç ama hiç bir fark bulunmuyor.
 
Yine twitter hesabınızdaki bazı ifadelerinizde, daha iyi bir dünya için müziğinizle savaşacağınızı ve mücadele edeceğinizi okuyoruz. Sizin politik konulardaki hassasiyetlerinizi de biliyoruz ve size bu festivale katılmama çağrısı yaparken, tam da bundan dolayı ciddi bir umut besliyoruz. Evet, müzik pek çok şeyi değiştirebilir. Bir konserde söylenen bir söz, ezilenler ve sömürülenler için çalınan bir ezgi, yeryüzünün lanetlilerinin mücadelesinde çok ciddi bir cephane olabilir. Ama Sun Beat festivalinde değil! Çünkü, 68 yıl önce topraklarından kovulmuş, bu kadar uzun zamandır mülteci olarak yaşayan, tepesine bomba yağdırılarak öldürülen halkı, yani Filistinliler (kendilerine destek veren Yahudi kardeşleriyle birlikte), kültürel alanda bir boykot çağrısı yapıyorlar. Bizim çağrımız da bu çağrının bir parçası.
 
Bu çağrının kurumsal çatısı olan PACBI (İsrail’e Akademik ve Kültürel Boykot için Filistin Kampanyası – www.pacbi.org), aynı zamanda bizim de Türkiye ayağını oluşturduğumuz BDS (Boycott, Divestment and Sanctions – Boykot, Yatırımları Geri Çekme ve Yaptırımlar) hareketinin bir parçası. PACBI, kültür ve akademi emekçilerini, sanatçıları, entelektüelleri ve uluslararası kamuoyunu; Filistin toprakları işgalcilerden temizlenene, Filistinli mültecilerin yurtlarına geri dönme hakkı tanınıncaya ve Filistinlilere kendi topraklarında uygulanan ayrımcılığa son verilerek tam bir eşitlik sağlanıncaya kadar, İsrail kültürel ve akademik kurumlarını boykot etmeye davet ediyor.
 
Vereceğiniz konserin, bu çağrıya karşın, işgalci rejime bir destek anlamına gelmeyeceğini düşünebilirsiniz. Ancak hemen belirtelim ki, Filistin ve Suriye topraklarında uluslararası hukuka göre işgalci konumunda bulunan, Güney Afrika’daki ırkçı apartheid rejiminin çok benzeri bir sistemi sürdüren, bu rejimi inşa ettiği utanç duvarı ile pekiştiren, ordusu ve “sivil” yerleşimcileri ile Filistin halkına zulmeden bu devlet, bu tür kültürel ve akademik organizasyonları kullanarak, bu vahşi yüzünü perdelemekte, ya da daha doğru bir ifadeyle yıkamakta. İsrail dışişleri bakanlığının sitesinde Sound Ports gibi festival haberlerinin yer almasını da böyle açıklayabiliriz. Yani, eğer işgal topraklarında çalarsanız, İsrail devleti bunu kendisini bölgenin en ileri, en demokratik ve barışçıl toplumu olarak sunmakta kullanacak.
 
İçinde bulunduğumuz konjonktürde, İsrail işgali altındaki Golan’da çalmanızın bir anlamı daha olacak. Bildiğiniz gibi Türkiye, son dönemde bizim çok ciddi eleştiriler yönelterek karşı durduğumuz bir politika izleyerek, siyonist İsrail ile “normalleşmeye” çalışıyor. Bu normalleşmenin sonucunda, işgalci İsrail tarafından çalınan Filistin doğalgazı, Türkiye üzerinden transfer edilecek. Yani Türkiye hükümeti, Filistinlilerin doğalgazının çalınmasında aracılık edecek. “Normalleşme” olarak anılan bu süreci yumuşatmanın, insanlara şirin göstermenin bir aracı da, İsrail ve Türkiye arasındaki kültürel ilişkilerin canlandırılması. Sound Ports ve Sun Beat gibi festivaller, Türkiye kamuoyunda tam da bu zamanda daha “cici” bir İsrail algısı yaratma projesinin birer parçası. Bu konserde çalmak, Türkiye hükümetinin, siyonistlerle yürüttüğü bu projenin kültür ayağında yer almak anlamına da gelecek.
 
BDS Türkiye olarak, sizi; Roger Waters, Elvis Costello, Santana gibi apartheid İsrailini “eğlendirmeyi” reddeden sanatçıların arasına katılmaya, Filistinlilerin ve Muhalif Yahudilerin sesi olmaya, İsrail’in suçlarını aklama çabalarına destek olmamaya ve işgal altındaki Golan’da sahne almamaya, Sun Beat festivalinde çalmamaya davet ediyoruz.
 
BDS Türkiye
 
BDS Türkiye, yayımladığı bu açık mektubun ardından Baba Zula müzik grubundan kendilerine olumsuz cevap gelmesi üzerine bir yazı daha yayımladı. 

İşte o yazı:
 
Baba Zula’ya yanıt: Bir müzik grubu için boykot, öncelikle müzikle olur!
 
Bilindiği gibi, Golan’da düzenlenecek olan Sun Beat Festivali’nde çalmamaları için Baba Zula grubuna yönelik bir açık mektup yayınlamıştık. Baba Zula grubu, bu mektubumuzla ilgili bir açıklama yayınladı.

Her şeyden önce, bize bu kez bir cevap verdikleri için grup elemanlarına teşekkür ederiz. Daha önce, yine İsrail’de düzenlenen Sound Port Festivali’ne katılmamaları yönündeki çağrımızı görmezden gelmişlerdi. Ancak bu kez de açıklamalarında, kendilerine sorduğumuz soruların cevaplarını bulabilmiş değiliz.

O yüzden bir kere daha soralım:

İşgal yılları İstanbul’unda, bir İngiliz balosunda çalar mıydınız?

Ardından şunu hatırlatalım: Biz İsrail’in politikalarını eleştirdiğimiz için boykot çağrısı yapmıyoruz. Biz, İsrail’in varlığının işgale dayandığını ve bu açıdan diğer devletlerden farklı olduğunu söylüyoruz. İsrail; işgal ediyor, yaşayanları yurtlarından kovuyor, bunların yerine kendi yerleşimcilerini yerleştiriyor ve fiili durum yaratıyor, ardından bu toprakları ilhak ediyor. Bu mirası emperyalist büyük kardeşi ABD’den aldı (ve ileri taşıdı, İsrail’in sınırları halen belirsiz, yani işgali sürdürecek!). İstiyor ki, Kuzey Amerika yerlileri gibi Filistinliler de tüm umutlarını yitirsin. Oysa bu insanlar 1948’de terk ettikleri evlerinin anahtarlarını saklıyor!

Burada hemen belirtelim, Amerikan yerlilerinin, ABD için benzer bir boykot çağrısı olsaydı, orada da çalmamak icap ederdi. Ama yok. Oysa Filistinlilerin bir kültürel boykot çağrısı var. Bu model, Güney Afrika apartheid rejimine karşı başarılı oldu. Şimdi aynı çağrıyı Filistin halkı yapıyor.

Buradan iki ara sonuca varıyoruz: (1) İsrail, “her devletten” daha farklı, (2) Büyük acılar çeken Filistin halkının, sizin kulak verebileceğiniz bir çağrısı var!

Gelelim, Golan meselesine. Golan da, Filistin topraklarının Siyonistlerce işgal edilmesi silsilesinin bir halkası. Elbette Filistin toprağı değil. Ancak aynı politikanın bir parçası. Üstelik, Golan’daki insanlar açısından da sonuçları benzer. Çalacağınız alan da, Golan tepelerinin eteğinde, Ürdün nehrinin ve Golan ırmaklarının döküldüğü Celile denizine yakın. Filistinliler büyük susuzluk çekerken el konulmuş olan bu göl, İsrail’in en önemli su kaynağı. Öte yandan Golan, halen çatışmaların sürdüğü bir bölge. Savaş bölgesinde işgalciyi eğlendirmeye gitmeniz Türkiyeli hayranlarınızı büyük bir hayal kırıklığına uğratacak.

Ayrıca, konseriniz, Golan’da, İsrail’in işgal yönteminin yukarıda saydığımız sıralamasındaki fiili durum yaratma aşamasının bir parçası olacak. Yani, işgalci İsrail’e, bu toprağı kullanma hakkına sahip olduğunu, üstelik bunu askeri amaçlarının yanı sıra, sanat ve eğlence için de yapabileceklerinisöylemiş olacaksınız. Emin olun, size minnettar kalacaklar!

Açıklamanızda, bu festivali düzenleyenlerin “muhalif” olduğunu yazmışsınız. Lütfen soğukkanlılıkla düşünün; Siyonist işgale karşı duran bir muhalif, kendi ülkesinin işgal ettiği toprakta bir festival düzenler mi? Hadi diyelim, kendisine muhalif diyen birileri bu gaflete düştü. Muhalif müzik gruplarının, bırakın muhalif olmayı vicdan sahibi olan müzik gruplarının hiçbir tereddüde kapılmadan buraya katılması, olacak bir iş midir? Şunu da hatırlatalım, İsrail her sömürgeci gibi, çok baskıcı bir devlet. Golan’da İsrail işgaline karşı bir festival yapılıyor olsaydı, emin olun, düzenleyenler şimdiye kadar çoktan İsrail hapishanelerini boylamıştı. İsrail makamları da, Noam Chomsky örneğinde olduğu gibi, ülkeye girişinizi yasaklamışlardı. Oysa, festivallerin haberlerini dışişleri bakanlığı sitelerinden duyuruyorlar. Sun Beat de yakında orada yer alacak. Sanat ve eğlence etkinliklerinin dışişleri sitelerinde yer alması alışıldık bir durum değil. İsrail bunları işgalini, varlığını normalleştirme aracı olarak kullanıyor. Bu kadar basit bir gerçeğin, anlaşılmayacak bir yanı olmadığı kanaatindeyiz.

Açıklamanızda çok doğru söylemişsiniz. Bu iş sadece müzik boykotuyla olmaz. Her alanda kapsamlı ve inatçı bir boykot gerektirir. Biz de Türkiye’de 2009’dan beri elimizden geldiğince, 2005 yılında, Filistinlilerin çağrısıyla başlatılan uluslararası BDS hareketinin bir parçası olarak Türkiye’den bu boykotu örmeye çalışıyoruz. BDS hareketinin ne kadar etkili olduğu Siyonist devletin bu hareketi ikinci büyük tehlike saymasından ve bu hareketi engellemek için yarım milyar dolar bütçe ayırmasından da belli oluyor. Ayrıca sizim müzik alanında İsrail’i boykot etmeniz normalleşme süreciyle tamir edilmeye çalışılan Türkiye-İsrail askeri ilişkilerinin karşısında etkili bir eylem olacaktır.

Sevgili Baba Zula elemanları,

Ne yazık ki, kendinizi İsrail’in gayri meşruluğunun ve işgalci politikalarının karşısında politik tavır almaktan kaçınanların argümanlarıyla savunuyorsunuz. Gelin, boykot çağrımıza kulak verin. Festivalden geri çekilme kararı vermeniz, Güneybatı Asya’nın ezilen halklarının yüzlerinde, şu zor zamanlarında bir tebessüm doğuracaktır. Orada çalmanız ise, bu halkların katili İsrail’e, belki yüz fosfor bombası atarak elde edemeyeceği bir moral verecektir.

Roger Waters, Elvis Costello, Santana gibi pek çok müzisyen bu tercihi yaptı, röportajınızda Roger Waters kadar güçlü olmadığınızı ifade etmişsiniz, ancak hatırlatmak isteriz ki, mesele Waters kadar güçlü olmak değil, onun gibi vicdan sahibi olmak!

Size çağrımızı tekrar ediyoruz, müziğinizi daha iyi bir dünyada çalmak için, Sun Beat Festivali’nden çekilin.

BDS Türkiye

 

Kaynak : bdsturkiye.org

Yorumlar