Mazlumder İstanbul Şubesi de Katil İsrail'le Yapılan Anlaşmaya Tepki Gösterdi

Mazlumder İstanbul Şubesi, siyonist işgal rejimi ve Türkiye arasındaki anlaşma üzerine bir açıklama yayımladı ve ablukaya meşruiyet kazandıran mütabakatın kabul edilemez olduğunu belirtti. 

Görüntülenme: 1647 Tarih: 29 Haziran 2016 00:00
Mazlumder İstanbul Şubesi de Katil İsrail'le Yapılan Anlaşmaya Tepki Gösterdi

Açıklamanın tam metni şu şekilde:

Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ile işgalci İsrail yönetimi arasında varıldığı ilan edilen anlaşma üzerine MAZLUMDER İstanbul Şubesi aşağıdaki açıklamayı yapmıştır:

Ablukaya Meşruiyet Kazandıran Ve Mağdurlara Ait Af Yetkisini Gasp Eden Mutabakat Kabul Edilemez

İşgalci İsrail yönetiminin Gazze’ye uyguladığı hukuksuz ambargoyu delmek ve dünya kamuoyunun dikkatini çekmek amacıyla Gazze’ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemisi 31 Mayıs 2010 tarihinde işgalci güçlerin saldırısına uğramıştı. Gemiye gerçek mermilerle açılan ateş sonucu 10 aktivist hayatını kaybetmiş 23’ü ağır olmak üzere 50’den fazla aktivist de yaralanmıştı. Devamında gemiyi zorla alıkoyan ve geminin yükünü gasp eden İsrail yönetimi aktivistleri tutuklamış ve günlerce kötü muameleye maruz bırakmıştı.

Olayın akabinde Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail yönetimi arasında diplomatik ilişkiler askıya alınmış ve Türkiye hükümeti “mağdurlara tazminat ödenmesi, İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi ve Gazze’ye uygulanan ablukanın kaldırılması” olarak 3 maddede özetlediği şartlar yerine getirilmeden ilişkilerin normale dönmeyeceğini ifade etmişti. MAZLUMDER olarak bu tavrı yeterli olmasa da olumlu bulduğumuzu belirtmiş ve İsrail’e karşı tepkilerin hukuki ve ticari yaptırımlar olarak da gösterilmesi gerektiğini ifade etmiştik.

Ancak özellikle Mavi Marmara’daki katliamın sorumlularına yönelik yargı sürecinin sürüncemede bırakılması ve sonrasında mahkemece verilen tutuklama kararlarının T.C. Dış İşleri Bakanlığı engeline takılarak İnterpol’e gönderilmemesi başta mağdurlar olmak üzere herkesi ciddi bir hayal kırıklığına uğratmıştı.

Sürecin devamında İsrail temsilcileri ile Türkiye hükümeti temsilcilerinin “iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi” maksadıyla uzun bir süredir müzakere halinde oldukları kamuoyuna aralıklara yansımaktaydı. Bu müzakerelerin nihai durumunu ifade eden anlaşma maddeleri dün itibariyle Netenyahu ve Başbakan Binali Yıldırım tarafından ayrı ayrı yapılan basın açıklamalarıyla kamuoyuyla paylaşılmıştır. Bu açıklamalara göre üzerinde mutabık kalınan hususlardan öne çıkanlar şu şekildedir:

  1. İsrail Mavi Marmara’ya düzenlediği saldırıda katlettiği şehitlerin ailelerine dolaylı şekilde ulaşacak olan 20 milyon dolar tutarınca bir fonu Türkiye’ye aktaracaktır.
  2. İsrail, silahlı kuvvetleri marifetiyle abluka altında tuttuğu Gazze’ye insani yardımının ve bazı alt yapı yatırımlarının ulaştırılması için Türkiye’ye bir takım kolaylıklar sağlamayı taahhüt etmiştir.
  3. Türkiye hükümeti Mavi Marmara saldırısıyla ilgili yargılanan İsrail askeri yetkililerini çıkarılacak bir yasa ile yargı sürecinden muaf tutacaktır.

Öncelikle; daha önceki açıklamalarımızda da belirttiğimiz üzere Türkiye tarafından verilen yargı muafiyeti taahhüdü anayasaya aykırı olup hukuksuzdur. Bu, ne evrensel hukuk ilkeleri, ne Türkiye Cumhuriyeti Anayasası  ne de ceza hukukunun temel ilkeleriyle bağdaşmaktadır.

Ayrıca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde bir vatandaşın genel af talebi üzerine “Suç işleyen cezasını çeker. Devlet katili affetme yetkisine sahip değil. Affetme yetkisi maktulün varislerine aittir. (…) Bununla ilgili kanun çıkardığında en büyük zulmü yaparsın. Allah’ın yarattığı kula biz öyle zulüm yapamayız …” İfadeleriyle dile getirdiği hususu da hatırlatmak isteriz. Şehit ailelerin net karşı duruşu da ortadayken 10 masumun katledilmesinden sorumlu olan İsrailli askeri yetkililere yargı muafiyeti taahhüt etmek, Sayın Erdoğan’ın da geçmişte belirttiği üzere büyük bir zulümdür.

Bilinmelidir ki, Mavi Marmara baskını sırasında saldırganların gerçekleştirdiği fiiller, Türkiye'nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve yine Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre insanlığa karşı suç niteliğindedir. Kişilerin insanlığa karşı suç anlamındaki eylemlerinin dokunulmazlık zırhı sayesinde cezasız kalamayacağı hususu TCK'nın ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin gereğidir.

İkinci olarak, Türkiye’ye insani yardım noktasında sağlanacak kolaylıklar Türkiye’nin uzun süredir dile getirdiği ve taviz verilmeyeceğinin defalarca altını çizdiği “ablukanın kalkması” şartının yerine getirildiği manasına gelmemektedir. Bilakis insani yardımların İsrail’in kontrolünde ulaştırılmasının kabulü fiili ablukanın resmen tanınması demektir ve İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ablukaya meşruiyet kazandırmaktadır.

Üçüncü olarak, dolaylı bir şekilde şehit ailelerine aktarılacağı söylenen 20 milyon dolar tutarındaki fon Türkiye’nin tazminat talebini karşılamamaktadır. İsrail bu meblağı Mavi Marmara saldırısında işlediği suçların tazmini niteliğinde ödemeyi kabul etmemiş, şehit ailelerine adeta bağışta bulunmayı taahhüt etmiş, bunu da Türkiye mahkemelerinde devam eden davaların düşürülmesi şartına bağlamıştır.

MAZLUMDER olarak;

Öncelikle işgalci İsrail yönetimini Mavi Marmara’da işlediği cinayetler ve bütün Filistin’de uyguladığı insanlık dışı siyasetten dolayı lanetliyor, İsrail’in suçlarına seyirci kalan uluslararası camiayı kınıyoruz.

Bu bağlamda Türkiye hükümetini,

Kendi ilan ettiği şartlardan neredeyse tamamen vazgeçerek gayri insani ve gayri hukuki boyutlar taşıyan mutabakatın Filistin halkına bir nebze rahat nefes aldıracağı vehminden kurtularak tarihi gerçekliği görmeye,

Mağdur yakınlarının taraf olmadığı bu anlaşma sürecini tekrar gözden geçirmeye ve müzakereleri en başta mağdur yakınlarının ve ayrıca sivil toplum temsilcilerinin dâhil olacağı bir zemine taşımaya,

Ambargonun hafifletilmesini bir kazanım addetmeyip, ablukanın ve işgalin sona ermesi odaklı bir siyaset gütmeye,

Mağduriyetin tazminini şehit ailelerine yapılacak bağışa indirgeyen “fon aktarımı” hususunu kesin olarak reddedip gazi ve kötü muameleye uğrayan aktivistleri de kapsayacak şekilde hakkaniyetli bir zarar tazmini talep etmeye,

Türkiye Büyük Millet Meclisini bu anlaşmadaki gayri hukuki ve gayri insani hususlar düzeltilmeden anlaşmayı kabul etmemeye, özellikle katillere yargı muafiyeti öngören maddeye kesin olarak karşı çıkmaya, davet ediyoruz.

Türkiye kamuoyunu,

Ablukaya meşruiyet kazandırma anlamına gelen ve yeni insan hakları ihlallerine gebe bu anlaşmaya karşı adil şahitlik yaparak Filistin’e özgürlük mücadelesini hep birlikte sürdürmeye davet ediyoruz.

 

Yorumlar