Şalom Yazarı Karel Valansi Türkiye İle Katil İsrail Arasındaki Anlaşmayı Değerlendirdi

Türkiye ve siyonist işgal rejimi arasındaki anlaşma kuşkusuz en çok Netanyahu hükümetini ve Türkiye'deki Yahudileri memnun etti. Türkiye'deki Yahudilerin yayın organı olan Şalom Gazetesi yazarlarında Karel Valansi, "Türkiye - İsrail ilişkilerinin turnusol testi: Gazze" başlığıyla yayımladığı yazısında öncesi ve sonrasıyla anlaşmayı değerlendirdi. 

Görüntülenme: 3055 Tarih: 25 Ağustos 2016 12:30
Şalom Yazarı Karel Valansi Türkiye İle Katil İsrail Arasındaki Anlaşmayı Değerlendirdi

Siyonist rejim zaviyesinden anlaşmanın memnuiyet verici olduğunu belirten Valansi, birkaç hafta içinde iki tarafında büyükelçi atamasının beklendiğini ifade etti.

Mavi Marmara krizinin ardından Türkiye ve İsrail arasındaki ticaretin "yara almadan" rekor seviyeye ulaştığını da ifade eden Valansi, şuan için 1990'lara dönülmesinin beklenemeyeceğini ancak o dönemki askeri ve istihbarat işbirliğinin olmasının şuan Suriye ve IŞİD gibi ortak tehditlere karşı iki ülkeye avantaj sağlayabileceğini belirtti.

Valansi ayrıca, İsrail'in Gazze'ye yönelik düzenleyebileceği geniş çaplı bir operasyonun iki ülke ilişkilerini tekrar krize sokabileceğini ifade etti.

İşte Valansi'nin o yazısı ve Türkiye'deki Yahudilerin gözünden siyonist rejim ile anlaşma:
 
Türkiye ile İsrail arasında tazminata ilişkin usul anlaşmasının onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun tasarısı, cumartesi sabahı erken saatlerde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Meclisin tatile girmesinden önceye yetiştirilmeye çalışılan oylama ile, resmi olarak iki ülke arasında uzun vadeli bir sürtüşmeye sebep olan Mavi Marmara olayı da geride bırakılmış oldu. Benzer bir oylama İsrail meclisi Knesset’te haziran sonunda gerçekleşmişti. Birkaç hafta içinde iki tarafın da büyükelçi ataması bekleniyor. Daha önce bu konuda bir bildiri yayınlayan İsrail, Ankara büyükelçiliği görevine talip adaylara çağrıda bulunmuştu. İsrail dışişlerinde en prestijli görevlerden biri kabul edilen Ankara ofisi için birçok tanıdık ve önemli ismin adaylığını koyduğu ve büyük bir çekişme yaşandığı konuşuluyor. Türkiye’de ise henüz güçlü şekilde telaffuz edilen bir isim yok.
 
Türkiye-İsrail ilişkileri Davos ile uçurumun kenarına itildiyse, aşağıya düşmesine sebep olan asıl tekmeyi Mavi Marmara ile yedi. Mayıs 2010’da gerçekleşen ve 10 kişinin hayatını kaybetmesi ile sonuçlanan olaydan sonra, sadece ticari ilişkiler bu fırtınadan yara almadan kurtuldu ve büyüyerek rekor seviyelere ulaştı.
 
İlişkilerde normalleşme için Türkiye’nin üç şartından özür, dilenmişti. İkinci şartı olan tazminat için belirlenen 20 milyon dolar, anlaşmaya göre 25 iş günü içinde ve bir defada Türk hükümetinin kullanımında olan bir fona yatırılacak. Yani kurbanların ailelerine doğrudan ödenmeyecek. Türkiye’nin üçüncü şartı ise Gazze ablukasının kaldırılmasıydı. Ve asıl sıkıntı bu konuda yaşanıyordu. İsrail, kendisine karşı kullanılabilecek silahların bölgeye girmesini engelleyebilmek için deniz ablukasını kaldırmaya katiyetle karşı çıkıyordu. Öte yandan Gazze’ye karadan geçişlerde bir abluka yok. COGAT sitesinden kara yoluyla Gazze’ye giren tüm malların dökümünü takip etmek mümkün. Mesela geçen hafta Gazze’ye 114,664 ton mal taşıyan 3511 kamyon giriş yapmış.
 
Gazze konusunda orta yol, İsrail’in kırmızı çizgisine ve Türkiye’nin Filistinlilere desteğini arttırma isteğine göre bulundu. Ankara’nın asıl amacı Gazze halkının yaşam standardını iyileştirmekti. İsrail, Türkiye’nin insani ve altyapı projeleri ile Gazze’nin yeniden yapılanmasında öne çıkan ülke olmasına destek verecek, ancak mallar İsrail’in Aşdod Limanında güvenlik kontrolünden geçtikten sonra Gazze’ye ulaştırılmaya devam edecekti.
 
Normalleşme anlaşmasında İsrail’in de talepleri vardı. Mavi Marmara operasyonunda görev almış İsrail askerlerine açılan davalar düşürülecekti. Bunun hukuki olarak nasıl mümkün olabileceği hala birçok soru işareti barındırıyor. Sanırım tazminat için verilen miktar Mavi Marmara kurbanları dışında, açılabilecek yeni davalar veya uluslararası mahkemelere taşınabilecek davalar için de kullanılacak.
 
İsrail’in bir diğer talebi Hamas’ın Türkiye’deki aktivitelerinin sınırlandırılmasıydı. İsrail’in bu konudaki isteği tam olarak yerine getirilmedi. Buna göre Ankara, Hamas’ın Türkiye’de sadece siyasi faaliyetler yürütmesine izin verecek. Bunu nasıl sağlayabileceği konusu ise pek açık değil. Tüm bu görüşmeler sırasında İsrail bir de bonus kazandı. Türkiye vetosunu kaldırdığı için artık NATO tatbikatlarına katılabiliyor.
 
Altı yıl, çok uzun bir zaman. İlişkilerde normalleşme için geç kalınmış, kaybedilmiş bir süre. İki ülke Mavi Marmara’nın hemen ardından, Türkiye henüz Gazze koşulunu öne sürmeden önce bile bu sorunu çözebilirdi. Ancak liderlerin öncelikleri, konunun iç politikaya olan yansımaları ve Ortadoğu’daki gelişmeler öteleyince, doğru zaman ancak 2016 yazında yakalanabildi. Bu süre zarfında en büyük kayıp ise, karşılıklı güven. Kimse ilişkilerde hemen 1990’lara dönülmesini beklemiyor. Oysa o dönemki askeri ve istihbarat işbirliği, bugünkü ortak tehditler olan Suriye, IŞİD gibi birçok konuda iki ülkenin avantajına olurdu. Doğalgazın ise normalleşmenin en önemli meyvesi olması bekleniyor, zamanı gelince.
 
Bu anlaşmayla tüm sorunlar çözülmedi. Türkiye-İsrail ilişkileri hala Filistin’e, özellikle de Hamas ve Gazze’ye bağlı. Ancak, Mavi Marmara gemisi Gazze’ye ulaşamamış olsa bile bir şeyi başardı; Gazze’ye uluslararası toplumun dikkatini çekti. Mavi Marmara’dan sadece üç hafta sonra İsrail, Gazze politikasında önemli değişimlere gitti ve ablukayı hafifletti. Bunu da unutmamak gerek.
 
Ankara’nın İsrail ile ilişkilerini normalleştirmek için Gazze şartı koyması, Filistin konusunun Türkiye için önceliğini gösteriyor. Ancak aynı zamanda, Türkiye-İsrail ilişkilerini de Gazze’deki gelişmelere bağlamış oldu. Bu nedenle, her ne kadar bölgedeki gelişmeler iki ülkeyi işbirliğine zorlasa dahi, İsrail’in Gazze’de gerçekleştireceği geniş çaplı bir operasyon bunca zaman alan kazanımları yerle bir edebilir. 
İSLAMİANALİZ

Yorumlar