Zafer Bangash Filistin ve Keşmir'i Yazdı

Crescent International Dergisi Editörü Zafer Bangash, 8 Temmuz’dan bu yana olayların devam ettiği Keşmir bölgesine dair bir yazı kaleme alarak, Keşmir ve Filistin’in ortak bir mücadele alanı olarak görülmesi gerektiğini belirtti. 

Görüntülenme: 1349 Tarih: 19 Kasım 2016 06:18
Zafer Bangash Filistin ve Keşmir'i Yazdı

Keşmir'deki son ayaklanma ile ilgili olarak, daha ılımlı olan Hindistanlılar bölgeyi ziyaret ettikten sonra bölge insanının Hindistan'dan bütünüyle nefret ettiğini itiraf ettiler. 'Seçilmiş' Keşmirli idarecilerin kamu içine çıkmaktan korkmaları da bu durumun bir tezahürüdür. Dahası, Keşmirliler Hindistan'a olan reddiyelerini göstermek için mümkün olan her yere Pakistan bayrağı asıyorlar. 'Hindistan'a dön, geri dön' ve benzeri sloganlar her yere yazılmış durumda: reklam panolarına, duvarlara, mağ

 

İslam coğrafyası sayısız çatışma ile çevrelenmiş durumda. Bunların bazılarını iç sebepler doğuruyor; fakat birçoğunu dışarıdan bir güç uyguluyor/dayatıyor. Sorunlu noktalar listesinin başında Keşmir ve Filistin var. On yıllar süren bu çatışmalar boyunca Filistin ve Keşmir şu tuhaf nakaratın da kurbanı oldu: ‘Onlar için fazla bir şey yapılamazdı’. Bu topraklarda yaşayan insanlar tamamen küresel güçlerin işgalci kuvvetlerce işlenen suçları göz ardı etmesinden dolayı acı çekiyor.

İngiliz kolonyalizmi bu problemleri peyda etmekle sorumluydu. İngilizler terk etmeye zorlandıkları topraklarda problemler bırakmakla meşhurdur. Cammu-Keşmir eyaleti, 1947'de imzalanan taksim planının yanı sıra, yöre halkının ezici çoğunluğunun Hindistan'ın bir parçası olmak istememesi gerçeğinden dolayı da Pakistan'ın bir parçası olmalıydı. Hindistan’ın bir parçası olma konusundaki isteksizliklerini sık sık düzenledikleri protestolarla ve daha da önemlisi feda ettikleri canları ve kanlarıyla gösterdiler. Özgürlüğü için mücadele eden Keşmirli genç Burhan Wani ve onun iki yol arkadaşının 8 Temmuz günü katledilmesinin hemen ardından başlayan son ayaklanma Keşmir'in dramını ve mücadelesini sembolize eder. Ve unutmayalım, Keşmir hiç bir zaman Hindistan'ın bir parçası olmamıştır.

Filistin'de ise İngilizler Siyonistlere Kutsal Topraklarda onlar için bir yurt ihdas etme gibi gayri meşru bir vaade bulundu. İngilizlerin böyle bir şey yapmaya ne yasal olarak ne de manen kesinlikle hakları yoktu. Filistin toprakları onların değildi ve hiç bir zaman da olmamıştı. Filistin üzerinde hak iddia eden Siyonistler dahi bunu uyduruk bir mazeret ile yaptılar: 2500 yıl önce Davud(baba) ve Süleyman(oğul) peygamberler bu topraklarda 73 yıl boyunca hüküm sürerken burada bir 'Yahudi' krallığı vardı iddiası. Siyonist dolandırıcılar Avrupa'dan ve Rusya'dan, bir ellerinde gayrimenkul kılavuzları olan Kitabı Mukaddes, diğer ellerinde silah, Filistin'e akın ettiler. İnançlı Yahudiler böylesi bir manipülasyon ve Yahudiliğin siyasi çıkarlar uğruna tahrif edilmesi karşısında dehşete kapıldılar. Bugün bile adanmış Ortodoks Yahudiler, Tevrat'ın öğretilerinin açık bir biçimde ihlali anlıma gelen İsrail'in yaratımını reddederler.  Bu durum, Kutsal Toprakların Yahudilere Allah'ın vaadi olduğu mitini yayan ırkçı hahamların durumunun zıddını teşkil eder. Siyonistlerin kendilerine hizmet eden iddialarına karşın, Allah'ın gözdesi/seçkini yoktur. Rahim olan Allah(Merciful Lord) Kutsal Toprakları dünyanın bir tarafındaki dolandırıcılara ve toplu katliam yapanlara, özellikle de Filistin ile hiç bir bağlantısı olmayanlara vaat etmedi. Toplu katliam yaptılar diye Allah'ın bir grup insanı ödüllendireceğini düşünmek bile ne absürt! Buranın sakinleri isimlerini bu topraklardan aldı: Filistinliler! Yüce Davud ve Süleyman peygamberlerin 2500 yıl önceki 73 yıllık hükümranlıklarının Siyonistler için kutsal topraklarda hak oluşturduğunu iddia etmek ise absürdün de ötesinde. Siyonistler Yahudiliği ve Yahudi halkı tabirini sadece sömürgeci girişimler için kullandı.

Hindistan'ın Keşmir iddiası da aynı derecede aldatıcıdır. Gerçekte, İngiliz işgalindeki Hindistan'ın, Pakistan ve Hindistan şeklinde iki bağımsız devlete bölünmesinden sonra, geleceği hakkında henüz karar verilmemiş birkaç eyalet vardı. Bunlardan üç tanesi özellikle öne çıkar: Junagarh, Haydarabad ve Keşmir. İlk iki eyalette yöneticiler Müslüman ama nüfusun çoğunluğu Hindu idi. Yeni kurulan Hindistan hükümeti burada Hindu nüfusun çoğunlukta olmasından ötürü, Müslüman idarecilerin söylediklerine aldırış etmeksizin buraların Hindistan' a ait olduğunu iddia etti. Keşmir meselesinde ise, Hindu idareciler, İngilizler ile suç ortaklığı içerisinde, kendi argümanlarını tepe taklak ettiler. Ezici çoğunluktaki Müslüman nüfusun isteklerine karşın Hindu idarecilerin Hindistan'a katılmak istediğini iddia ettiler. Hindu kuvvetleri Keşmir eyaletinin başkenti olan Sri Nagar’a bu kaideyi esas alarak girdiler. Bu durum da bölgeyi bugüne dek mağdur eden bir problemi yarattı.

Keşmir'de 8 Temmuz’da patlak veren spontane protestolarda bugüne kadar, çoğu genç olmak üzere 100'den fazla insan Hindistan’ın 700.000 kişilik işgal ordusunca öldürüldü. Keşmir'deki hastane kayıtlarına göre yaklaşık 1000 kişi gözünden yaralandı ve bunların birçoğu kalıcı olarak kör oldu. 15.000 kişi gece baskınlarında tutuklandı. Tutuklananlar arasında Keşmir'in siyasi liderlerinden olan 82 yaşındaki Seyyid Ali Şah Geylani(Syed Ali Shah Geelani) ve Mirwaiz Ömer Faruk(Umar Farooq) da vardı.

Tansiyon iki bölgeyi birbirinden ayıran Kontrol Hattı’nda da yükseldi. Hindistan ve Pakistan ordularında teyakkuz had safhada. Kontrol Hattı boyunca her gün silahlı çatışma devam ediyor. Daha endişe verici olanı ise, dünya bu noktaya çok az dikkat çekmiş olsa da, hem Hindistan hem Pakistan nükleer silaha sahip. Ciddi bir çatışma yalnızca bölge için değil tüm dünya için yıkıcı sonuçları olan nükleer bir çatışmaya kolayca evrilebilir. Nükleer bulut sınır tanımaz. Belki de Hindistan'ın yeni müttefiki olan Birleşik Devletler böyle bir senaryonun belirmesini arzuluyor olabilir. Washington, Çin'in büyüyen gücünü zapt etmeye yönelik hegemonik planlarında Delhi'yi kullanıyor. Pekin, İslamabad ile oldukça yakından ilgileniyor ve Çin-Pakistan Ekonomi Koridoru(CPEC) olarak isimlendirilen 46 milyar dolarlık bir sözleşme imzaladı. Bu anlaşmaya 'oyun bozan' ismi konmuştu. Hem Hindistan hem de Amerika, Pakistan’ı istikrarsızlaştırmaya yönelik kasıtlı bir kampanyanın parçası olarak, anlaşma daha tamamlanmadan onu enkaza çevirmeye çalışıyor.

Keşmir'deki son ayaklanma ile ilgili olarak, daha ılımlı olan Hindistanlılar bölgeyi ziyaret ettikten sonra bölge insanının Hindistan'dan bütünüyle nefret ettiğini itiraf ettiler. 'Seçilmiş' Keşmirli idarecilerin kamu içine çıkmaktan korkmaları da bu durumun bir tezahürüdür. Dahası, Keşmirliler Hindistan'a olan reddiyelerini göstermek için mümkün olan her yere Pakistan bayrağı asıyorlar. 'Hindistan'a dön, geri dön' ve benzeri sloganlar her yere yazılmış durumda: reklam panolarına, duvarlara, mağazaların kepenklerine ve sokak köşelerine. Hintliler ise kulak vermeyi reddediyorlar. Dünyanın geri kalanı Keşmirlilerin acısını ve Hindistan'ın illegal işgalini göz ardı etse de, Hindistan bu yaptığı için ağır bir bedel ödeyecek.

Çeviri: Yusuf Taha Göç

İSLAMİANALİZ

Yorumlar