İsra Hıdır Lafi
1987 yılında kurulan İslamî Direniş Hareketi (Hamas), işgal altındaki Filistin topraklarında kurulan nadir Filistinli hareketlerden biridir. Onun içerde kurulması, dışarıda kalan Filistinlilerin kuruluşunda rol almadıkları ve zemin bulması için çalışmadıkları anlamına gelmez. Hareketin siyasi birim başkanı Halid Meşal’in ifade ettiği üzere hareketin varlığı yetmişlere dayanıyor. Hareket, yetmişlerden bir proje olarak başlayan ve yıllarca devam eden yoğun çalışma, çaba ve gayretlerden sonra ancak ortaya çıktı.
Seksenli yıllarda Batı Yaka, Kudüs ve Gazze’de kurulan Hamas hareketinin kuruluşu kurucu liderlere bağlansa da onun bütün Filistin’e yayılması birkaç yılı aldı. Bu, hareketin sahip olduğu ilke ve metodu bölgelere taşıyan oralarda temsil eden o bölgeye ait kurucuların ve gençlerin olduğunu gösteriyor.
Hamas hareketi dini bir hareket olarak meşhur oldu ve liderleri de Şeyh lakabıyla anıldılar. Lakap takmanın doğru olup olmadığı konusunu tartışmayı bir kenara bırakırsak, hareketin liderleri kendilerini dindar ve cami ehli olarak gördüler. Genellikle sakal bırakanlara Şeyh dediler. Ancak insanların bilmediği bir şey var. Hareketin ilan edilen liderleri arasında İslami ilimler okullarından mezun olan yok. Hamas lideri Halid Meşal’in hareketin kurulmasına katıldığını söylediği Şeyh Muhammed Fuad Ebu Zeyd bunun istisnasıdır. Çünkü kendisi Ezher Şeyhlerindendir. Kurucuların eğitim aldıkları alanlar çok farklılık arz ediyor. Arap dilinden mezun olanlar olduğu gibi, Tarih, Coğrafya, Tıp, Mühendislik, Eczacılık, Fizik ve Sosyal Hizmetler gibi branşlarda okumuş ve buralardan diploma almışlardır. Peki onlara İslamî bir kimlik kazandıran, hayatlarını şekillendiren ve konuşmalarını, hitabetlerini besleyen, her alanda konuşma kabiliyetlerini geliştiren kültürü nereden alıyorlardı?
Biz bunu hareketin ve kurucularının beslendikleri kökte buluyoruz. Onlar İhvan Medresesinin çocuklarıdır. Hareketin Ürdün, Suriye ve Mısır’daki sofralarında terbiye gördüler. Aynı şekilde bunun arka planını hareketinin kurucusu Şeyh Ahmed Yasin’in çağa yaptığı tanıklıkta, ev, cami ve zindanlarda sürekli okudukları kitaplarla ilgili verdiği bilgilerden ve Halid Meşal’in 8 Aralık 2016 tarihinde El-Cezire televizyonuna verdiği mülakattan da anlıyoruz.
Kültürel ve ilmi birikim; düşünce ve ahlak, metot ve birlikte hareket etme; harekete geçme ve kaynaşma alanlarında örgütlenme ve yapılanma düşüncesine hizmet etti. Aynı şekilde bu donanım hareket liderlerine Hamas hareketinin kuruluşuyla başlayan krizleri aşma gücünü verdi. Hamas kökü derinlerde, metodu devrimci, kültür altyapısı olan bir harekettir.
Hamas hareketinin lider ve mensupları değişik dönemlerde ve şartlarda toplu saldırı ve cezalandırmalara maruz kaldılar. İlk toplu saldırı 1989 yılında oldu. Ama bu, hareketin intifadadaki rolünü zayıflatmadı. İkinci büyük darbeyi Hamas’ın üçüncü kuruluş yıldönümünde Yafa’da üç Siyonist’in öldürülmesi üzerine aldı. Üçüncü darbeyi kuruluşunun beşinci yıldönümünde 1992 yılında Siyonist asker Nesim Toldano’nun öldürülmesi üzerine yedi. İşgal rejimi 375’i Hamas mensubu olmak üzere 515 Filistin liderini Lübnan’ın Merc Ez-Zuhur bölgesine sürgün etti. Bu liderlerden 12’si doktor, 14’ü mühendis, 17’si üniversite hocası, 100’ü âlim, 4’ü gazeteci, 71’i lisans mezunu, 36’sı esnaf, 5’i hemşire ve 1’i de avukat idi.
İşgal rejiminin saldırı ve tasfiyeleri hiç bitmedi.
2006 yılında Filistinli esirleri serbest bıraktırmak amacıyla Gazze sınırında Siyonist asker Gilat Şalit kaçırılınca işgal rejimi Batı Yaka’daki bütün Hamas mensubu milletvekillerini zindana atıp, zindanlardaki esirlere de ağır yaptırımlar uyguladı. Ardından 2010 yılında Seylu’n-Nar operasyonuyla toplu cezalandırmalar yapan işgal rejimi El-Halil’i kuşattı. El-Halil şehrinin kuzeyinde üç yerleşimcinin kaçırılıp öldürülmesi üzerine işgal rejimi El-Halil’e yeni yaptırımlar uyguladı. Bütün bunlara rağmen hareket yoluna devam etti, gücünü geliştirdi, her darbeden daha da güçlenerek çıktı. Ruhen olgunlaşmamış olsaydı, örgütlenme ve yapılanmaya güç yetiremeseydi onun bu kadar krizi aşması, darbeler karşısında sağlam durması mümkün olmazdı.
Hamas hareketinin kurucularının toplumun bütün kesimlerinden; köy ve şehirlerinden; belde ve mülteci kamplarından; sürgün edilen ve gurbete düşen insanlardan olması hareketin bütün Filistin topraklarına yayılmasına katkı sağlarken, herkesin harekete katkı sağlamasına da imkân verdi.
Harekette bedeli herkes ödedi ve ödemeye de devam ediyor. Harekette liderlerle mensuplar arasında bedel ödeme noktasında bir fark yoktur. Hareket şimdiye kadar 30 lider ve komutanını şehit verdi. 10’dan fazla lider eş ve çocuklarıyla şehit oldu. Birçok lideri halen zindanlarda, halen sürgünde ve halen tasfiye listesindedir. Harekette bedel ödemede lider ve mensuplar arasında fark olmadığı gibi, kadın ve erkek, genç ve yaşlılar arasında da fark yoktur.
Tanımaya çalıştığımız Hamas’ın büyümesinde ve gelişmesinde; kök salmasında ve umut haline gelmesinde, sadece isimleriyle anıldığı insanların katkısı yoktur. Aksine ülke içinde ve dışında çabaları, zaman ve mallarıyla olayların arkasında duran ve ümmete zafer tablolarını nakşeden âlim, genç, çocuk ve kadınların da katkıları vardır.
O nedenle esirlerin kurtarıldığı Özgürlerin Vefası esir takas anlaşmasında sadece Filistinliler değil bütün Müslümanlar zafer mutluluğu hissettiler. Gizli bir duasıyla da olsa bu zafere iştirak ettiğini hisseder.
Zaferler ancak Allah’ın iradesiyle olur. Cihad ve infak hidayet ve yeryüzüne hakim olmayı beraberinde getirir.
“Bizim uğrumuzda cihad edenler var ya, biz onları mutlaka yollarımıza ileteceğiz. Şüphesiz Allah, mutlaka iyilik yapanlarla beraberdir”. (Ankebut 69)
fiem