Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu'nun 601. hafta basın açıklamasında Türkiye ve dünya çapındaki son gelişmeler ele alındı.
Platform adına Diriliş Saati Dergisi'nden Ali Gürler'in okuduğu basın açıklamasında, Batı'nın ve dış güçlerin kontrolünden çıkılması için tam bağımsız bir Türkiye idealinin hayata geçirilmesi gerektiği belirtildi.
Türkiye'nin İsrail'deki büyükelçisinin son beyanatlarına da tepki gösterildiği açıklamada "Normalleşme girişimlerine kahrolduğumuz bu süreçte geçtiğimiz günlerde İsrail Büyükelçimizin yaptığı gaflar Türkiye'nin İsrail politikasının vehametini ortaya koydu. İsrail'e yeni atanan Türk Büyükelçisi, İsrail ağzıyla geçtiğimiz hafta ve bu hafta açıklamalar yaptı. Geçen haftaki konuşmasında "Suriye'nin güneyinde İsrail sınırındaki Golan bölgesinde Hizbullah'ın varlığının Türkiye ve İsrail için ortak tehdit olacağını" ifade ederken, bu hafta ise Türkiye'nin Hamas'a değil Gazze halkına yardım ettiğini söyledi. Siyonist İsrail dostu olduğu anlaşılan bu büyükelçiyi şiddetle kınıyoruz. Hükümetin büyükelçiyi görevden almasını talep ediyoruz" denildi.
601. Hafta Basın Açıklaması
İSRAİL DOSTU BÜYÜKELÇİ GÖREVDEN ALINMALIDIR!
Avrupa ülkelerindeki Müslüman karşıtlığı tavan yapmış durumda...
Batı, küresel hegemonyasını kurduğu son üç asırdır dünya mazlumlarına zulmediyor.
Demokrasi, insan hakları, özgürlük gibi kavramların arkasına gizlenen batı aklı her fırsatta sömürü, işgal, katliam politikalarını hayata geçirmeye devam ediyor.
Bugün bir kez daha andığımız Çanakkale savaşlarını da topraklarımızı yağmalamaya gelen batılı güçlere karşı yaptık. Onbinlerce şehidimizi rahmetle yad ediyoruz.
Şu anda İslam coğrafyasında yaşanan kaosun arkasında da batı var.
11 Eylül provakasyonu ile başlayan operasyonlarda milyonlarca Müslüman katledildi. On milyonlarca Müslüman topraklarını terk etmek zorunda kalarak mülteci konumuna düştü, şehirler ve kasabalar birer harabe haline dönüştü.
İslam coğrafyasını yeniden dizayn etmek adına, gözü dönmüş batılı caniler her türlü katliamı ve işgali meşru görüyorlar.
Bizi batının efendiliğini kabul edeceğimiz bir ılımlı İslam anlayışına zorluyorlar. Ya da kendi kurdukları IŞİD gibi örgütlere maruz bırakıp "batıdan razıyız" dememizi bekliyorlar.
"Çözüm nedir?" sorusunu doğru cevaplamak zorundayız.
Avrupa Birliği hayalleri kurarak bu zinciri kıramayız.
Hollanda krizinde olduğu gibi gerekli tavrı gösteremeyip hamasi nutuklar atarak da bu sorunu çözemeyiz.
Çözüm tam bağımsız bir Türkiye inşa etmekten geçmektedir. Ülkemizi siyasi, ekonomik, kültürel olarak bağımsız kılamadığımız sürece batı karşısında zelil olmaya mahkumuz...
15 Temmuz'u yaşamış bir ülke olarak, darbe teşebbüsünün arkasındaki asıl gücün Amerika olduğunu bile bile hala Rakka'ya Amerika ile beraber operasyon hayali kuruyorsak hangi siyasi ilke ve ciddiyetten söz edebiliriz ki?
15 Temmuz darbe teşebbüsü ile ilgili olarak o tarihte günlerce sessiz kalan, hatta aynı günlerde resmi televizyon kanalında Fethullah Gülen ile röportaj yapan, Amerika'nın Ortadoğu'daki karakolu pozisyonundaki Suudi Arabistan'a para bulmak için gidiyorsak hangi bağımsızlıktan söz edebiliriz ki?
Avrupa'da son yaşadığımız kriz bize ekonomik bağımlılığın acı sonuçlarını bir kez daha gösterdi.
Türkiye, serbest piyasa ekonomisi uygulayarak, uluslararası sermayeye kapılarını tamamen açarak, ülkeyi paradan para kazanma cenneti kılarak, sürekli borçlanarak nereye kadar devam edebilir? Ya da bu durumun bizi her geçen gün daha bağımlı hale getirdiğinin farkında mıyız acaba?
Kültürel açıdan bulunduğumuz nokta da içler açısı... Batılılaşma adına o denli dünyevileştik ki, tek değer yargımız bireysel çıkarlarımız oldu. Adalet, dürüstlük, sözünde durmak, emanete riayet, iffet, dayanışma gibi erdemler anlamını yitirdi. Haram ve helal sınırlarımız alt üst oldu. Ne pahasına olursa olsun para ve mevki kazanmak en üst hedef haline geldi. Dolayısıyla faiz, rüşvet, adam kayırma, yolsuzluk gibi haram fiiller meşrulaştı.
Öncelikle ülkemizi başta adalet olmak üzere erdemler üzerine inşa edilmiş tam bağımsız bir noktaya taşımak zorundayız. Aksi takdirde hamasi söylemlerin ötesine geçemeyiz ve zillet zincirini kıramayız.
Kıymetli Sakarya Halkı;
Üzerinde durmak istediğimiz ikinci bir husus da Türkiye-İsrail ilişkileridir.
Mavi Marmara şehitlerimiz ve Filistinli şehitlerimizin hatırası canlı olarak önümüzde dururken, katil Siyonist devlet ile ilişkilerin normalleştirilmesi asla kabul edilemez.
Normalleşme girişimleri İsrail'i daha da küstahlaştırmıştır. Bir yandan Kudüs'ün başkent olarak tanınması için adımlar atılırken, diğer yandan tüm Filistinlilerin Filistin'den çıkarılıp Mısır'ın Sina bölgesine ve Ürdün'e yerleştirilmesi tezi gündemleştirilmeye çalışılmaktadır. Bir yandan Gazze sık sık bombalanırken, diğer yandan Batı Şeria'da Filistinlilerin topraklarına ve evlerine el konularak Yahudi yerleşimcilere yeni yerleşim yerleri oluşturulmaktadır.
Normalleşme girişimlerine kahrolduğumuz bu süreçte geçtiğimiz günlerde İsrail Büyükelçimizin yaptığı gaflar Türkiye'nin İsrail politikasının vehametini ortaya koydu.
İsrail'e yeni atanan Türk Büyükelçisi, İsrail ağzıyla geçtiğimiz hafta ve bu hafta açıklamalar yaptı. Geçen haftaki konuşmasında "Suriye'nin güneyinde İsrail sınırındaki Golan bölgesinde Hizbullah'ın varlığının Türkiye ve İsrail için ortak tehdit olacağını" ifade ederken, bu hafta ise Türkiye'nin Hamas'a değil Gazze halkına yardım ettiğini söyledi. Siyonist İsrail dostu olduğu anlaşılan bu büyükelçiyi şiddetle kınıyoruz. Hükümetin büyükelçiyi görevden almasını talep ediyoruz.
Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi
İSLAMİANALİZ