İstanbul'da İslami STK ve kurumlar tarafından, Kudüs'e ve İran'a yönelik saldırılarını protesto etmek amacıyla kitlesel basın açıklaması düzenlendi.
İsrail Başkonsolosluğu önünde yapılan açıklamada, "Kudüs her bir Müslüman için bir onur ve bir namustur. Kudüs tüm yeryüzünde İslam ümmeti için bir kurtuluş kapısı, ümmetimizin birliği ve dirliğinin şiarı, esenliği ve geleceğinin pusulasıdır" denildi.
"Amerikan emperyalizmi ve Siyonizm, yanına bölgesel müttefiklerini de alarak Türkiye ile İran İslam Cumhuriyeti arasında oluşan birliktelik ve dayanışmayı hedeflerine koymuşlar, bölgesel gelişmeler ve ortak güvenlik noktalarında birlikte hareket etmelerine karşı her bir taraftan saldırılara girişmişlerdir." ifadelerinin yer aldığı açıklamada İran ve Türkiye'nin bölgenin kaderiyle ilgili ortak hareket etmesinin ABD ve İsrail'i çılgına çevirdiği vurgulandı.
Basın açıklamasının tam metni:
ABD-İSRAİL-SUUD ÇETESİNE GEÇİT VERMEYECEĞİZ
Bismillahirrahmanirrahim
Değerli bacı ve kardeşlerim ve sayın basın mensupları! İçinde bulunduğumuz şu dönem, İslam ümmeti açısından tam bir dönüm noktasını ifade etmektedir. İslam’ın ve ümmetimizin azılı düşmanları, İslam dünyasına ve Müslümanların mukaddesatına yönelik saldırılarına her geçen zaman bir yenisini daha eklemekteler. Büyük Şeytan Amerika’nın haydut başkanı Trump’ın Kudüs’ü Siyonist rejimin başkenti ilan etmesiyle birlikte, bütün dünya Müslümanlarının kırmızı çizgisine karşı topyekun bir savaş açılmış, buna mukabil İslam Ümmeti de her bir yanda ayağa kalkarak Kudüs’ü Siyonistlerin işgaline bırakmayacaklarını kararlı bir şekilde ortaya koymuştur.
Kudüs bizim için ne bir toprak meselesidir, ne de İslam beldelerinin belli bir yerinde yaşanan bir sorundur. Kudüs her bir Müslüman için bir onur ve bir namustur. Kudüs tüm yeryüzünde İslam ümmeti için bir kurtuluş kapısı, ümmetimizin birliği ve dirliğinin şiarı, esenliği ve geleceğinin pusulasıdır. Kudüs’ü savunmak, İslam’ı ve ümmeti savunmaktır. Kudüs’ü savunmak, İslam’ın bütün mukaddesatını savunmaktır. Kudüs’ü savunmak insaniyeti ve insanlık onurunu savunmaktır.
Bölgemizde uzun yıllar oynanan oyunların ve Müslümanlara yaşatılan büyük acıların ardından gelen bu karar, hepimiz için bir alarm zili gibidir. ABD başkanı Trump’ın böyle küstahça bir karar alması, bütün dünyaya Amerika’nın gerçek yüzünü gösterdiği gibi, İslam Ümmeti’ne karşı ne büyük oyunların oynandığını da ortaya koymuştur. Hamas lideri İsmail Heniyye’nin de ifade ettiği gibi, ABD’nin bu kararı bölgemize yönelik büyük bir saldırı planının bir adımıdır ve İslam yurdu üzerinde büyük çaplı saldırı hesapları yapılmaktadır. İşte bu sırada, ABD başkanı Trump, Siyonist rejim başbakanı Netenyahu ve Suud rejimi şefi Prens Muhammed Bin Selman’ın ortak koordinasyonuyla İran İslam Cumhuriyeti’ne yönelik yıkıcı bir hamlede bulunmaları, İran’daki birtakım gösteriler üzerinden İran’da İslami nizamın yıkılması için el ele verip hep bir ağızdan İran İslam Cumhuriyeti’ne yönelik derin düşmanlıklarını yansıtmaları da bu sürecin yeni bir halkasını oluşturmuştur. Zira yapılan açıklama ve gösterilerde atılan sloganlarda da açıkça görüleceği üzere, İran’a yapılan saldırıların ana sebebi de, Filistin direnişine ve Gazze’ye yapılan yardımlar ve İran’ın Siyonist rejim karşısındaki devrimci duruşudur.
Ortada sadece Kudüs ve İran meselesi de yoktur. Amerika’nın sınırsız askeri desteği ile Yemen’de üç yıldır geceli gündüzlü kesintisiz bir katliam yapan Suud rejimi, onbinlerce masum Yemenliyi katledip yaralamışken, diğer yanda Siyonizm ve emperyalizmin diğer kuklası Sisi darbe rejimi de Mısır’da kardeşlerimizi idam etmeye başlamıştır. Filistin’de vurulan Filistinliler de biziz, Yemen’de başına bomba dökülen Yemenliler de biziz, Mısır’da idam edilen İhvan da biziz.
Emperyalizm ve Siyonizm, kendi şeytani planları ve hedefleri önünde duran bütün engelleri kaldırmak için çok kapsamlı bir stratejiyi sahneye koyarken, bizlerin bu durumlar karşısında sessiz ve tepkisiz kalması asla mümkün değildir. Zira biz ümmetiz, kardeşiz ve omuzlarımızda bu şeytanlıklara asla geçit vermeme sorumluluğunu taşımaktayız. Bunun için, her zaman ve her yerde ümmet bilinci ve sorumluluğuyla düşmanlarımızın karşısına çıkacak, zulüm, tuğyan ve istikbar karşısında tek yumruk olduğumuzu ortaya koyacağız…
Bunun için İran İslam Cumhuriyeti’nde çıkartılmak istenen kaos ve İslami nizama karşı sergilenen düşmanca girişimler sadece İranlıların meselesi, ya da İran’ın bir iç meselesi değildir. Bu mesele bir Şii Sünni meselesi değildir. Bu saldırıların hedefinde İslam ve Ümmet vardır. Bu saldırıların hedefinde bölge İslam ülkelerinin esenliği ve güvenliği vardır; bu saldırıların hedefinde aynı zamanda Türkiye vardır. Nitekim Amerikan emperyalizmi ve Siyonizm, yanına bölgesel müttefiklerini de alarak Türkiye ile İran İslam Cumhuriyeti arasında oluşan birliktelik ve dayanışmayı hedeflerine koymuşlar, bölgesel gelişmeler ve ortak güvenlik noktalarında birlikte hareket etmelerine karşı her bir taraftan saldırılara girişmişlerdir. Görünen odur ki, Türkiye ile İran İslam Cumhuriyeti’nin bölgemizin kaderiyle ile ilgili ortak hareket etmeleri, emperyalist ve Siyonistleri çılgına çevirmiştir. Nitekim bugün Amerika’da Türkiye aleyhinde sürdürülen yargılamalar ve yapılan suçlamalar da bu şeytanca hesabın bir parçası durumundadır.
15 Temmuz meşum darbe girişimiyle ülkemizi işgal ve istila etmek isteyen küresel emperyalizm, aynı tezgahları bugün İran’da gerçekleştirmeye çalışmış, ama elhamdülillah ülkemizdeki bu emperyalist saldırı milletimizin şerefli duruşuyla püskürtüldüğü gibi, İran’daki kardeşlerimiz de güçlü ve kararlı bir irade göstererek bu girişimi boşa çıkartmıştır.
Dün 15 Temmuz’da İran İslam Cumhuriyeti bütün gücüyle yanımızda durduğu gibi, Türkiye de, hem Cumhurbaşkanı, hem dışişleri bakanı, siyasi partiler, İslami kurumlar ve halk olarak İran İslam Cumhuriyeti’nin yanında durarak hem kardeşliğini göstermiş, hem de bu emperyalist Siyonist saldırganlıklara geçit vermeme noktasında vahdet ve dayanışmanın önemini ispat etmiştir.
Bu vesileyle, kardeş İran’ı bu zorlu süreçte yalnız bırakmayan Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, Başbakan Yıldırım ve dışişleri bakanı Sayın Çavuşoğlu’nu bu onurlu duruşlarından dolayı tebrik ediyor, Türkiye-İran birlikteliği ve dayanışmasının İslam Ümmeti’nin geleceğinde, hususen Filistin davası ve Kudüs’ün savunulmasında bir kurtuluş anahtarı olduğunu belirtmek istiyoruz. Düşmanlarımızın tüm kışkırtma ve komplolarına, tüm kumpas ve oyunlarına karşı Müslüman ülkelerin kendi aralarındaki işbirliğinin daha da güçlenerek Erbakan hocamızın İslam Birliği projesinin gerçekleştirilmesi yönünde daha kararlı adımlar atılmasını bekliyor ve talep ediyoruz.
Amerika, İsrail ve Suud şer cephesinin Ümmetimize, bölgemize ve ülkemize saldırıları yine de sürecek ve yeni boyutlar kazanacaktır. Yaşadığımız bu hadiseler ve edindiğimiz tecrübeler bizleri bu düşman cephesi karşısında sürekli uyanık olmaya, bilinçli ve birlik olmaya ve her tür düşmanlık karşısında dik durmaya mecbur bırakmaktadır. Düşmanlarımızdan hiçbir zaman gafil olmayalım; onların Müslümanlar üzerinde oynadıkları oyunlara karşı, aramızdaki etnik ve mezhebi ayrılıklar üzerinden müslümanları birbirine düşürmeye yönelik kumpaslarına karşı her zaman ümmet bilincini canlı tutalım, hiçbir zaman gözlerimizi asıl düşmanların üzerinden ayırmayalım.
Bugün bölgesel İslamî direnişi “terörizm” adı altında hedefine koyan Amerika, gerçekte dünyanın bir numaralı teröristidir. Dünya barışı ve güvenliğinin önündeki en büyük engel de Amerika’dır. Amerika’nın İslam beldelerindeki tüm varlığına son vermek hepimizin İslami ve insani bir görevi ve hedefidir. Allah’ın izniyle bu şeytan Amerika, İslam beldelerinden üsleriyle, donanmalarıyla sökülüp atılacak, başta darbe merkez üssü İncirlik olmak üzere ülkemizdeki tüm ABD NATO üsleri de kapatılacaktır.
Amerika yenilmez değildir, aksine o kartondan bir kaplandır. Ne yaparsa yapsın, hangi tuzakları kurarsa kursun, mutlaka yenilecek ve hüsrana uğrayacaktır. Zira bu Alemlerin Rabbi olan Allah’ın bir vaadidir. Zaten Amerika’nın bugün bu kadar hırçınlaşmasının ve bu denli şirretleşmesinin asıl sebebi de bölgesel hesaplarının direniş cephesi tarafından bozguna uğratılmış olmasındandır.
Bugün burada bu Siyonist rejim konsolosluğu önündeki buluşmamızın sebebi de budur. Zira siyonizm bütün şerlerin anasıdır. Bu Siyonizm virüsü tamamen sökülüp atılmadıkça ne bölgemizde ne de dünyada barış, huzur ve esenlik olmayacaktır. Siyonist rejim bir kanser urudur ve bütünüyle ortadan kaldırılmalıdır.
Bunun için Siyonist düşmana karşı direniş cephelerinde ribatta olan bütün kardeşlerimize, hususen Filistin İslami direniş güçlerine selamlarımızı sunuyoruz. Bizler de burada Filistin için, Kudüs için her zaman ribatta olacak, direnişle omuz omuza onların yanında duracağız. Düşmanların bizleri başka alanlara çekme tuzaklarına düşmeden, Filistin davasını her zaman merkezimizde tutacak ve bütün varlığımızla özgür Kudüs yolunda zafere kadar mücadele sahnesinde olacağız… Son olarak; biz Türkiyeli Müslümanlar burada bu Siyonist rejim konsolosluğu önünde Kudüs’e bağlılık ahdimizi tazeliyor, ABD-İsrail-Suud şer cephesinin tüm saldırı ve komploları karşısında ümmet vahdet ve mukavemet hattında, İslam birliği ve kardeşlik duruşumuzu koruyacağımızı yineliyoruz…
Kahrolsun emperyalizm, siyonizm ve işbirlikçi rejimler
Yaşasın Ümmet birliği ve dayanışması
Yaşasın özgür Kudüs mücadelemiz
Yaşasın direnişin kutlu cephesi…
İSLAMİ ANALİZ