Dr Adnan Ebu Amir Kudüs'ün Kılıcı Savaşının Nedenlerini ve Sonuçlarını Yazdı (Analiz)

 

Görüntülenme: 1336 Tarih: 08 Kasım 2021 12:34
Dr Adnan Ebu Amir Kudüs'ün Kılıcı Savaşının Nedenlerini ve Sonuçlarını Yazdı (Analiz)

Siyonist işgal ordusunun Gazze’ye yönelik 10/05/2021 akşamından 21/05/2021 tarihine kadar sürdürdüğü saldırılardan işgalci İsrail rejimi önemli sonuçlar çıkardı. Özeti, Ramazan ayının son gününde Mescidi Aksa’ya yönelik baskınlarla, Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın haksız bir kararla meclis seçimlerini ertelemesi ve Şeyh Cerrah sakinlerinin yerlerinden edilmeleri Filistin direnişi için “büyük bir kasırga” doğurdu. Bu konuda ciddi çaba harcayan liderleri İsrail’i, kontrol edemeyeceği saldırılar yapmaya zorladılar. O nedenle bütün bölge ateş topuna döndü. Bu ateş işgal edilmiş 48 Toprakları'na kadar sıçradı. Bu, daha önce görülmemiş bir tablo ve gelişmeydi. 

Siyonist İsrailli yetkililer Gazze’ye yönelik başlattıkları bu savaşın sonunda Hamas’ın görevini yerine getirmede başarılı olduğunu gördüler. Çünkü Hamas hareketi bu kez kendisine iyi bir destek için çok önemli bir fırsatın önünde durduğunu anlamıştı. Bu desteği, Mescidi Aksa’da gösteri yapan binlerin Hamas ve askeri kanadı İzzeddin El-Kassam Tugayları lehinde “Ey Kassam!... Ey sevgili!... Vur, vur Tel Aviv’i” gibi sloganlar atmalarında açık bir şekilde görmek mümkün. 

Aşağıdaki değerlendirme, işgalci İsrail’in ‘Surların Bekçisi’ dediği, direnişin ise ‘Kudüs Kılıcı’ dediği savaş konusunda Siyonist rejimin gerekçelerini, hedeflerini, başarısızlığını, bu savaşın İsrail, Arap dünyası ve dünyadaki etkisiyle savaşın önümüzdeki dönemde oluşturabileceği etkisiyle ilgili senaryoları ele alıyor. 

Filistin Enformasyon Merkezi, Gazze’deki Ümmet Üniversitesi Siyasi Bilimler hocası Dr. Adnan Ebu Amir’in hazırladığı araştırma yazısını özetleyerek okuyucusuna takdim ediyor.

Saldırının sebepleri

Siyonist işgal rejiminin Gazze’ye saldırısı Filistin topraklarında art arda gelen güvenlik gelişmelerinin bir sonucuydu. Doğrudan sebepleri arasında işgalci rejimin Şeyh Cerrah halkına yönelik tutumuyla, Yahudi yerleşimcilerin Mescidi Aksa baskınları başta geldiği bir gerçektir. Ancak bunların yanında başka sebepler de vardı. Mesela Teffuh kavşağında meydana gelen ve işgalcilerden bazılarının ölmesine ve yaralanmasına neden olan feda eylemiyle, yerleşimcilerin Salim askeri kontrol noktasındaki saldırı girişimleri de önemli sebeplerdi. 

Bir husus daha var ki, o da olayların gelişmesinde etkili olmuştur. O da işgal rejimindeki iç politikada yaşanan krizler, koltuk savaşı ve parti içi yarışlardır. Hükumet kurmakta başarısız kalan Likud Partisi Başkanı Benyamin Netanyahu, hükumet kurma işi kendisine verilen muhalifi Yair Lapid’in başarısız kalması için aşırı sağcılara işgal altındaki Kudüs’te planlarını hayata geçirmeleri için her türlü özgürlüğü verdi. Nitekim İsrail eski başbakanlarından Ehud Olmert de bu konuda Netanyahu’yu suçlamıştı.

Diğer yandan doğrudan olmasa da yine gelişmelerle alakası olan Filistin içi bir konu daha var. O da Filistin Başkanı Mahmud Abbas’ın Filistinli gruplara danışmadan parlamento seçimlerini ertelemesiydi. Karara İsrail de sevinmişti. Çünkü seçimin olması durumunda Hamas’ın ezici çoğunlukla kazanacağını biliyordu. 

Ancak seçimlerin iptali direnişin işine geldi. Çünkü Kudüs’ü savunma savaşına özgürce girdi. Kimse onu, seçimden kaçmak ve seçimin sonuçlarını reddetmek için böyle bir savaşa girmekle suçlayamayacaktı.

Şu bir gerçek ki, İsrail İç Güvenlik Birimi Şabak’taki birçok yetkili, olaylar başlar başlamaz ve çok erken sayılacak bir dönemde Yahudilerin Mescidi Aksa yürüyüşlerinin büyük ve genel bir patlamaya sebep olabileceğini hatırlatarak, bu konuda Filistinlilerin tahrik edilmemesi uyarısında bulunduysa da Likud Partisi'nden olan İç Güvenlik Bakanı Amir Ohana'ya bağlı polis teşkilatı siyasi liderlerin yönlendirmesiyle Filistinlileri tahrik etmeyi sürdürdü ve neticede Kudüs Kılıcı Savaşı'na neden oldular.

İsrail’in bu savaşla ilgili görüşü şöyle özetlenebilir: Bu savaş Gazze’deki bir nedenden ötürü olmadı. 2008, 2012 ve 2014 savaşlarındaki saldırıların bir benzeri değildir. Buna ne kuşatmanın ağırlaştırılması, ne uluslararası yardımların durdurulması, ne de önemli bir direniş liderinin öldürülmesi sebep oldu. Sebep, Gazze’den uzak olan Kudüs’te yaşananlardı. İşte Hamas’ın Filistin halkının ve Siyonist toplumun zihnine yerleştirmek istediği şey buydu. Gazze ve Kudüs’ü birbirinden ayırmanın artık mümkün olmadığı. İsrail, Filistin’in Batı Yaka, Gazze ve Kudüs bölgelerini birbirinden ayırmak isterken, Hamas tam aksini istiyordu ve bunda başarılı da oldu.

İşgal rejiminin Gazze’ye yönelik savaşında siyasi, askeri hedeflerle parti çıkarlarının kesiştiği görülür. Şu noktaları belirtmekte fayda var:

1.İsrail'in savaş aygıtı olan ordusu, bu saldırılarla Hamas’a ağır bedeller ödetmek istiyordu. Çünkü Hamas güpegündüz bütün Yahudiler için kutsal sayılan işgal altındaki Kudüs şehrini füzelerle vurmuştu.  Aynı gün Yahudilerin yaptığı kutlamaları iptal etmelerine, dünyanın gözü önünde Yahudi yerleşimcilerin korkuya kapılmalarına neden olmuştu.

Aynı şekilde direnişe ait belirlediği hedef bankasını yerle bir etmek, askeri gücüne darbe indirmek, füze imkanlarını ve tünellerini felç etmek istiyordu. 

2.İsrail’deki siyasi arenada olanlar, özellikle de siyasi hayatının sonuna yaklaşan Netanyahu'nun hükumette kalmak ve rakibinin hükumet kurmasını önlemek için Hamas’ın saldırılarını bahane ederek olağanüstü hükumet kurmak için tarihi bir fırsat yakaladığını biliyordu. 

Gelişmeler Netanyahu’nun yerleşimcilerin baskınlarına göz yumduğunu, Hamas hareketinin bunun ateşle oynama anlamına geldiğini ilan ettiği halde Netanyahu’nun bir savaş çıksa da Hamas hareketinin Gazze çevresine, Askalan ve Aşdod şehirlerine füze atacağını, işgal ordusunun buna karşılık olarak direniş mevzilerini vuracağını, bir iki gün sonra da ateşkese gitmeyi düşündüğünü gösteriyor. 

3. Hükumet krizi yaşayan işgal rejimi daha önceki savaşların aksine bu savaşta, kutsal kabul ettikleri Kudüs şehrini füze yağmuruna tutan Hamas’ın ağır şekilde cezalandırılması noktasında uzlaşı içinde oldukları görüldü.

4. Bu savaşta stratejik bir yön daha ortaya çıktı. O da Filistinlilerin direnişin arkasında durması ve yanında yer almasıdır. Bu desteğin önceki savaşlardan daha fazla olduğu göze çarptı. Filistin direnişinin Gazze-Kudüs eksenli bir direniş cephesi oluşturması işgal rejimini fazlasıyla tedirgin etti. Gazze savaşında Kudüs halkının yanı sıra 1948 yılında işgal edilmiş Filistin topraklarındaki Filistinlilerin de daha önce görülmemiş bir şekilde destek vermeleri İsrail için aslında sürpriz oldu. Bununla Filistinlilerin asla İsraillileşmeyeceklerini anladı.

Yapılan değerlendirmelerde, 48 Toprakları'nda başlayan yoğun protestoların İsrail için Gazze savaşından daha tehlikeli olduğuna vurgu yapıldı.

İsrail’in Başarısızlıkları

İşgalci İsrail’in Gazze saldırıları bitince, işgal ordusuyla işgal hükumetinin yaptığı hatalar ve başarısızlıklar gün yüzüne çıkmaya başladı. Belki de soruşturma komisyonları kurulacak. Bu hatalar direniş karşısında İsrail’in caydırıcı gücünün darmadağın olmasına katkı sağladı. 

Saldırıların uzaması sonucunda hem hükumete, hem de orduya bir dizi eleştiriler yapıldı. 

Onlardan bazıları:

1. İsrail süreci kötü okudu. Hükumetle güvenlik birimleri, Gazze kuşatması, Filistinlilerin yaşam ve ekonomik sorunlarıyla uğraşan Hamas hareketinin işgal rejimiyle bir savaşa girmeyeceğini tahmin ediyorlardı. Hatta Kudüs, Mescidi Aksa ve Şeyh Cerrah için bile olsa savaşı göze alamazdı. 

2. İşgal ordusuyla, Filistin topraklarının her tarafına yerleştirilen Demir Kubbe sisteminin Hamas hareketini susturamaması ayrı bir eleştiri konusudur. 

Hamas hareketi savaş boyunca düzenli bir şekilde çok sayıda füzeyi işgal hedeflerine yönelik ateşledi. Gözle görülecek şekilde Demir Kubbe’nin başarısız olması birçok soruyu beraberinde getiriyordu. Çünkü işgal rejimi Demir Kubbe’nin direnişin atacağı her türlü füzeyi düşürme gücüne sahip olduğunu propaganda ediyordu. Bu durum işgal rejimindeki askeri çevreleri bu başarısızlığı araştırmaya sevk etti.

İşgal rejimindeki çevreler bu başarısızlığı, direnişin yoğun füze atışına bağlıyordu. Çünkü her bir füze atışı elliden aşağı değildir. Bir keresinde Kassam Tugayları 90 saniyede tam 130 adet füze atmıştı. Bu da düşürülmelerini zorlaştırıyordu. Diğer taraftan direniş Demir Kubbe sistemini yanıltma yoluna da gitmiştir. Demir Kubbe’nin içindeki füzelerini tüketmesi için önce gerçek olmayan füzeler atmış, ardından da gerçek füzeleri ateşlemişti. 

3. İsrail İç Cephesi'ne açık açık eleştiriler yapılmaya başlandı. Gazze gibi küçük bir yerle baş edemeyen İsrail ordusu daha büyük bir savaşla nasıl baş edecektir, deniliyordu. İç Cephe komutanı Uri Gordon’un “Gazze’den gelen füzeler daha önce görülmemiş şekildeydi. İç Cephe buna yeterince hazır değildi.” demesi İsraillilerde deprem etkisi yaptı.

4. İsrail’in savaş medyasında, özellikle de askeri müessesede birbirini yalanlayan açıklamalar yapıldı. Mesela İngilizce açıklama yapan askeri sözcü Jonathan Conricus 13 Mayıs’ta yaptığı açıklamada kara harekatı başladığını duyururken, İbranice açıklama yapan askeri sözcü Heidi Zilberman ise onu yalanlıyordu. O bunun Hamas hareketini pusuya düşürmek için olduğunu iddia etmişti.

İsrail ordusunda diğer bir hayal kırıklığı ise, Hamas’ın metrosu diye nitelediği tünellere ciddi manada zarar verememesiydi. 

5. ABD başta olmak üzere uluslararası çevrelerin ateşkes için baskı yapmalarıydı. Netanyahu ise ordunun talebiyle zaman istiyordu. Çünkü ordu en azından kendisi için zafer denilebilecek bir sonuçla savaşı durdurmak istiyordu. Buna rağmen savaşı sürdüren Netanyahu Amerika’nın yeni Başkanı Joe Biden idaresiyle erken denilebilecek bir dönemde ters düşmeye ve ilişkilerin gerginleşmesine neden oldu.

6. Savaş boyunca İsrail’deki siyasi güçlerin tümü susmayı tercih ederken, savaşın bitmesiyle ordu ve hükumeti savaşı kötü idare etme, zaaf göstermekle suçlayarak topa tuttular.

7. İşgal rejimi 2014 savaşında olduğu gibi, 2021 savaşında da halkın direnişe desteğini kesmesi için evleri, apartmanları, iş merkezlerini yerle bir etmeye başladı. Ancak direnişin yeni bir denklem ortaya koyup “bina yıkımına bina yıkımı, saldırıya karşı saldırı" demesi ve bunu hayata geçirmesi, işgal ordusunun saldırılarını durdurmasına neden oldu.

8. Savaşta, işgal ordusunun saldırılarını genişletme ve Gazze’ye karşı kara harekatı başlatma tehditlerine sahne olurken, direnişin aynı ağırlıkta tehditlerde bulunup, işgalci orduya pahalıya mal olacak operasyonlara hazırlık yaptığını söylemesi onun bu tehditlerini hayata geçirmesini engelledi. 

9. İşgal istihbaratının bilgi almak için direnişin iletişim hatlarına ulaşma çabaları sonuç vermedi. O nedenle işgalciler aynı yeri birkaç kez vurduklarını ve hedef bankası dedikleri hedeflerin erken bittiğini itiraf etmek durumunda kaldılar. Direniş güçleri teknolojik olarak oldukça girift bir iletişim ağını sorunsuz olarak kullanıyorlar. Bu sistem işgalcinin konuşmalarını dinlemesini engelliyor. Bu da direniş cephesinde kayıpların az olmasını sağlamıştı.

Diplomatik başarısızlık

Filistinlilere karşı savaşlarda saldırılarını meşrulaştırmak için  kullandığı devasa bir teknik ve teknolojik imkanlara rağmen işgalci bu kez Gazze’ye yönelik savaşı meşru göstermede başarısız kaldı. Yoğun propagandasına rağmen dünyanın dört bir yanında insanlar saldırılarını kınamak için meydanlara indiler, savaşı durdurmasını istediler ve dünyanın azgın gücüne karşı direnen Filistinlilerle dayanışma içinde olduklarını ilan ettiler.

İsrail propaganda aygıtları uluslararası camiaya direnişe karşı saldırılarda ikna edici gerekçeler sunamadı. Hele hele sivillerin hedef alınması, bunlarla ilgili resim, bilgi ve belgelerin basın yayın organlarında yayınlanması, Gazze’de işlenen cinayetlerle bazı ailelerin tümden yok edilmesi, televizyon binasının dünyanın gözü önünde yerle bir edilmesi işgalcinin savaşın gerçek yüzünü gizlediğini ortaya koydu. 

İsrail uluslararası camiada ve dünyanın her tarafında güçlü bir şekilde propaganda yaptıysa da, Gazze’deki canlı kanıtlar, sivillerin vurulduğuyla ilgili görüntüler İsrail diplomasisinin başarısız kalmasına neden oldu.

Dünyanın dört bir yanında gösteriler düzenlenirken, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi İsrail’in Gazze’deki Filistinlilere yönelik soruşturma komisyonu kurulmasını talep etti. 

Arap dünyası ise resmi düzlemde zayıf tepki verirken, halkları sınırlara yürüdü. Ürdün ve Lübnan’da halklar Filistin sınırına yürümeye başladılar. 

İsrail’in Gazze’ye yönelik tutumuyla ilgili senaryolar

21/05/2021 sabahında hayata geçirilen ateşkesin ardından işgal rejiminin Gazze’deki direnişe karşı tutumunda muhtemel senaryoları şöyle sıralamak mümkündür:

1. Filistinlilerle İsrailliler, hatta bölgesel ve uluslararası çevreler şu anda yürürlükte olan ateşkesin, anlaşmanın şekli göz önünde bulundurulduğunda sağlam olmadığını ve basit bir test karşısında bozulacağını düşünüyorlar.

2. Anlaşmadan sonra Gazze’de dikkatli bir bekleyiş sürerken, işgal tarafı Hamas’ın askeri komutanlarını tasfiye etme tehdidini sürdürüyor. İsrail hava gücü değerli bir av bulduğunda bunu avlamaktan geri durmayacağı aşikardır. Bu, silahlı çatışmaya yeniden dönme anlamına gelecektir.

3.Ateşkes anlaşması belli bir zaman için veya uzun süreli de olabilir. Zira iki tarafın, direnişin de işgalcinin de ateşkese, dolayısıyla sükunete ihtiyacı var. Direniş, işgalcinin Gazze’de yıktığını imar etmeye çalışırken, işgalci beşinci seçimlerini gerçekleştirdi. 

4. Bölgesel ve uluslararası çevreler direniş güçleriyle işgal rejimi arasında uzun vadeli bir ateşkes için görüşmeler yaptıklarını ifade ediyorlar. Beş yıl sürecek bir anlaşma sürecinde esir takas anlaşmasının da yapılma ihtimali olduğunu ifade ediyorlar. 

5. Gazze’nin şahit olduğu nispi sükunet ve ani saldırılar, direnişle işgal rejimini karşılıklı birbirini bitirme, zayıflatma ve yıpratma halini sürdürmelerine neden oluyor. Bu da, gelecek bir çatışma için geri sayımın başladığını gösteriyor.

Filistin Enformasyon Merkezi

Yorumlar