Ali Akbar Raefipoor İran'da Çıkarılan Karışıklıkların Sebeplerini Analiz Etti (1. Bölüm)

İran İslam Cumhuriyeti’nin en etkili STK’larından MASAF’ın kurucusu ve muhafazakar cenahın önemli isimlerinden ünlü düşünür Ali Ekber Raifipur (Ali Akbar Raefipoor), İran Radyo Televizyon Kurumu’nun 1. Kanalında yayınlanan Muhsin Magsudi''nin (Mohsen Maghsoodi) hazırlayıp sunduğu Süreyya isimli programa konuk oldu. 

Görüntülenme: 1086 Tarih: 30 Ekim 2022 16:14
Ali Akbar Raefipoor İran'da Çıkarılan Karışıklıkların Sebeplerini Analiz Etti (1. Bölüm)

İran İslam Cumhuriyeti’nin en etkili STK’larından MASAF’ın kurucusu ve muhafazakar cenahın önemli isimlerinden ünlü düşünür Ali Ekber Raifipur (Ali Akbar Raefipoor), İran Radyo Televizyon Kurumu’nun 1. Kanalında yayınlanan Süreyya isimli programa konuk oldu.

Uzun yıllar kendisine uygulanan yayın ambargosunun kaldırılması üzerine bu programa katılan Velayet-i Fakih çizgisindeki düşünürlerden üstad Raifipur, İran’da 17 Eylül’den bu yana ülkeyi kaosa sürükleme amacı taşıyan ve dışarıdan desteklenen sokak eylemleri hakkında çok çarpıcı analizler yaptı.

Biz de siz değerli www.kudusgunu.com sitemizin takipçileri için Ali Ekber Raifipur’un yaklaşık 2 saat süren açıklamalarının geniş özetini 2 bölüm halinde sizlere aktarmayı uygun gördük. Analiz biraz uzun olsa da sabırla okumanızı ve çevrenizdeki insanlara bu analizi okutmanızı tavsiye ederiz.  

Üstad Raifipur, İran’da bu son karışıklıkların çıkartılmasından yaklaşık 3 ay önce şu tweeti atmıştı:

‘Önümüzdeki günlerde İnkılabı Zenan (Kadın İnkılabı) projesiyle karşılaşacağız.’

Ali Ekber Raifipur, bu öngörüsünü, yönetmenliğini Ali Abbasi’nin yaptığı, İran’da çok tepki çeken ve Cannes Filim Festivali’nde en iyi kadın oyuncu ödülünü alan ‘Kutsal Örümcek’ (Holy Spider) filmindeki bir sahnede geçen diyaloğa binaen yapmıştı.

Söz konusu film; İran’da ve İslam dünyasında kutsal olarak kabul edilen Ehli Beyt imamlarından Hz. İmam Rıza (sa)in medfun olduğu Meşhed-i Mukaddes şehrinde geçiyor. Filmin ana karakterlerinden saygın ve dindar bir şahsiyet olan Said, din adına Meşhed’teki sokak kadınlarını (fahişeleri) öldürüyor.  Bu yıl içinde batılı ülkelerde vizyona giren bu film, Danimarka tarafından Oscar’a aday gösteriliyor.

Bu film; Danimarka, Almanya ve İsveç gibi birçok Avrupa ülkesinden alınan mali destekle Ürdün’de çekildi.

İran’da başlatılan karışıklıkların dış boyutu ile ilgili olarak üstad Raifipur’un analizleri şu şekilde:

‘Bu son karışıklıkların bir bölümü daha önceden planlanmıştı. Bildiğiniz gibi Çinliler tarihi İpek Yolu projesini yeniden canlandırmak istiyor. Bunun için de en iyi yol İran’dır. Aşağımız ve yukarımız deniz. Bu yol, batılılar tarafından emniyetsizleştirilmeli. Batılılar buna başladı ve tabi sadece İran değil. Bakın şu anda Afganistan’da emniyet yok, özellikle Afganistan’ın kuzeyi. İndependent geçenlerde yazdı. İngiliz istihbaratı MI6, Mareşal Raşid Dostum’a Afganistan’ın kuzeyinde (yani Tacikistan’ın güneyinde) emniyetsizlik yaratması için 250 milyon dolar verdi. Tacikistan’da geçenlerde bir toplantı yapıldı. Afganistan’daki Tacik bölgesini ülkeden ayırmak istiyorlar. Şimdi gelelim İran’ı emniyetsizleştirme projesine. Şu anda İran’a transit mal girişinde azalma var. İran dışında yaşayanlar bizi arıyorlar diyorlar ki İran’da ne oluyor. Geçen İtalya’dan biri aradı dedi ki, İtalya’da haber bültenlerinin 1. Haberi İran’daki karışıklıklar. 3 yıl önce meydana gelen karışıklıklarda Romanya’dan bir arkadaşım arayıp sormuştu: ‘İran’da neler oluyor böyle?’ Kendisine dedim ki, ‘bir şey yok. Ortalık yatıştı.’ Bana dedi ki, ‘Burada haber bültenlerinde ilk önce İran haberlerini veriyorlar.’ Yani bakın! İran hakkında batılı ülkelerde nasıl bir algı oluşturuyorlar. İran yolundan sonra Azerbaycan-Ermenistan yolunu karıştırmaya çalışıyorlar. Yani bu İpek Yolu istikrarsızlaştırılmalı. Batılılar ilk önce bizim elimizden deniz yolunu aldılar. Yani çok öncelerden Portekizliler, Hollandalılar, İngilizler ve Amerikalılar gemi ticaretinin üzerine büyük yatırımlar yaptı. Bu yüzden karayolunun canlanmasını istemiyorlar ve kara yolunu emniyetsizleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. İran’daki bu karışıklıklar bir açıdan Çin’i rahatsız etmek içindir. Çinliler diyor ki biz bu yolu kendi mali imkanlarımızla yapacağız. Yani Çinliler, ‘biz Afganistan’da ve İran’da bu iş için  yol yapacağız tren yolu yapacağız’ diyorlar. Yani İran ve Afganistan’a sermaye girişi olacak. Malumunuz İran da Şangay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) üye oldu. Çinliler için bu bir fırsat.

İkinci olarak da Yemen’de ateşkesin bitmesine dikkatinizi çekmek istiyorum. Batılılar Yemen’in Suud’a bir göz kırpmasını istiyorlar. Mesela Yemen’in Aramco’ya tekrardan saldırması ya da batılı ülkelerin gemi trafiğinde önemli rolü olan Mendeb Boğazı’nın istikrarsızlaşması Avrupalıları çok zora sokar. Zaten Ukrayna-Rusya savaşının Avrupa ülkelerini enerji temini açısından nasıl zora soktuğunu görüyorsunuz. Yani Avrupa ülkeleri Yemen’de ateşkesin uzatılması için İran’a baskı yaptılar.

Diğer bir nokta da şu: Bildiğiniz gibi Reisi hükümeti dış politikada batılılarla görüşmeye devam ederken komşu ülkelerle de iyi ilişkiler kurma iradesini ortaya koydu. Eğer İran’da emniyet olmazsa dış ülkelerden İran’a sermaye akışı olmaz, var olan dış yatırımcılar da ülkeden kaçar gider.

Ayrıca bildiğiniz gibi Rusya dünyada doğalgaz rezervine sahip ülkeler arasında birinci sırada. İran ise ikinci sırada. 3. sırada da Katar var. Bildiğiniz gibi Avrupalılar şu anda bu kışı nasıl geçireceğiz diye kara kara düşünüyorlar. Avrupa bu karışıklıkları çıkararak İran’ı kendisiyle anlaşmaya zorlamak istiyor. Ayrıca başarabilirlerse rejimi de değiştirmek istiyorlar. İran’da batı yanlısı bir hükümetin iş başına gelmesini ve böylece İran’ın doğalgazına çökmeyi hayal ediyorlar. Çünkü tıpkı Irak gibi bize saldıramayacaklarını çok iyi biliyorlar. O yüzden karışıklık çıkarmaktan veya karışıklıkları desteklemekten başka yolları yok.

Diğer bir konuda bölgede ayrılıkçı düşüncelerin ve hareketlerin varlığıdır. Bendeniz bu konuya defalarca dikkat çektim. Mesela Middle East’in Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) hakkında yazdıklarını defalarca gündeme getirdim. Joe Biden’in Obama’nın başkanlığı dönemindeki vazifesi Kürdistan üzerinde çalışmalar yapmaktı. Yani İran Kürdistan’ı, Irak Kürdistan’ı, Suriye Kürdistan’ı ve Türkiye Kürdistan’ı üzerinde çalıştı. Uzmanlık alanı buydu. Biz, Biden’in iktidara gelmesi durumunda, Irak Kürdistanı’nın ayrılma talebinin daha fazla gündeme geleceğini öngörmüştük. Siyonist rejim de ısrarla bu konunun üzerinde durmaktadır. Bunda hiç şüphe yok. Bu günlerde Türkiye’de bir grup ortaya çıktı ve Güney Azerbaycan Milli Meclisi’nin kuruluşunu ilan etti. Bunların Güney Azerbaycan’dan kastettikleri şey, İran’da Türklerin yaşadıkları bölgelerdir. Biz aynı zamanda Beluçistan’da da olaylara şahit oluyoruz. Ayrıca bu günlerde gündeme gelen Zengezur Koridoru, eğer gerçekleşirse bu ülkemize yüz yıllık bir zarar verecek. Çünkü bu koridor siyonist İsrail ve NATO’nun bir projesidir. Arkasında NATO ve siyonist İsrail vardır. Bizim Avrupa ile karayolumuzu kesmek istiyorlar. Böylece bizi bunlara mahkum etmek istiyorlar. Bu ayrılıkçı hareketleri biz son 3-4 yılda çok gördük. Hatta geçenlerde bir batılı diplomat bir tweet attı ve şöyle yazdı: ‘Biz bu ayrılıkçı hareketlerin faydasını Suriye’de gördük. Bu yolu izlemeye devam edelim.’ Sonra nasıl bir gaf yaptığını anladı ve bu teweeti sildi. Yani bu son karışıklıklarla hedeflenen şey, İran’ı Suriyeleştirmektir. Batılılar açıkça itiraf ediyorlar. Başlangıç Kürdistan. Neden? Çünkü Türkiye’yi de çatışmanın içine çeker. Bakın şu anda Türkiye’de enflasyon çok yüksek. Yunanistan askeri gücünü artırıyor. Niye sizce? Yunanistan’ın çok büyük ekonomik sorunları varken neden parasını silaha yatırıyor? Irak karışık. Yani bu bölgedeki olayların arakasında gelişmeleri yönlendiren gizli bir el var. Bölgedeki gelişmeleri her zaman yönlendiren İran kendi içinde çatışma yaşamalı. Böylece bölgeyle ilgilenmemeli. Siyonist rejim hakkında bir şey söylemek istiyorum.

Bakınız! İsrail’in 4 açıdan bizimle sorunu var.

Birincisi, İranlı olmamızla sorunu var. Bölgede 30 milyondan fazla nüfusu olan her ülke İsrail’e göre mutlaka parçalanmalıdır. Çünkü İsrail için bir tehdit olarak algılanmaktadır. Özellikle medeniyet inşa etme kabiliyeti olan İranlılar. Mesela bizim doğumuzdaki ülke (Pakistan) 200 milyon nüfusa sahip hatta atom bombası da var fakat kendisiyle kimse uğraşmıyor. Çünkü medeniyet inşa etme kabiliyeti yok. Fakat İranlıların ve Osmanlıların medeniyet inşa etme kabiliyetleri var. Bu İsrail için bir sorun.

İkincisi İslam’la sorunları var. Hz. İbrahim’in oğulları İsmail ve İshak arasındaki eski bir savaş. Tevrat’ta vadedildiği üzere, ‘Ey İbrahim senin oğulların Nil ve Fırat arasını alacaklar.’ Yani iki nehir arası. Evet oğulları şu anda bu toprakları aldılar. Müslümanlar Nil’den Fırat’a kadar hakim. Bu iş nerde gerçekleşti, tabi ki burada. Bu siyonistler bayraklarında iki mavi çizgi çektiler, yani Nil ve Fırat’ı temsilen. Bayraklarındaki beyaz bölgede sözde kendi toprakları. Fakat bu onların kuruntusudur. Bırakın bu topraklara sahip olmayı, Filistinlilerle kendi aralarına duvar örmek zorunda kaldılar. Kendilerini duvar ile korumaya çalışıyorlar. Müslümanlara bu gözle bakıyorlar ve kendilerine rakip olarak görüyorlar.

Üçüncü olarak da Şia akidesi ile sorunları var. Mesela Ahiruzzaman konusu gibi. Bu çok uzun bir mesele onun için bu konuya girmiyorum.

Dördüncü olarak da, ‘Siyasi Şiilik’le sorunları var. Özel olarak.

Bu dört konuda bizimle çatışıyorlar.

Eğer bu siyonistler bizim üzerimizde hakim olurlarsa; Irak, Libya, Yemen, Afganistan ve Suriye’nin başına gelenlerden daha fazlasını bizim başımıza getirirler. Bunlar, kültürel ve sosyal olarak İranlılık kimliğine saldırıyorlar. Onlar istiyorlar ki biz hem İranlı olmaktan ve hem de Müslüman olmaktan nefret edelim. Bizim medeniyetimizin temel taşları neler? Yani neler İran kültürünü oluşturur? Dilimiz, musikimiz, mimarimiz, elbisemiz, yemeklerimiz, şenliklerimiz, merasimlerimiz, edebiyatımız bizim kültürümüzü oluşturur. UNESCO’daki bir boşluğa dayanarak bize ait birçok kültürel değerleri başka ülkeler kendi kayıtları altına alıyorlar. Bizim kültürel köklerimizi kurutuyorlar. Gençlerimizi bu kültürden uzaklaştırıyorlar. Ülkemizdeki kavimleri ve tarihi şahsiyetleri tahkir eden işler yapılıyor. Bunların hepsi bir proje dahilinde yapılıyor. Tarihi ve kültürel kimliğimizi yok etmek istiyorlar. Size çok ilginç bir hatıramı anlatayım. IBM şirketinden bir mühendis Tahran’a gelmişti. Müslüman olmuş ve adını da Hüseyin olarak değiştirmişti. Bizim büroya da uğradı. Sohbet ettik. Ebu Ali Üniversitesi’nde bir konferans verecekti. Arkadaşlara dedim oraya gitmişken kendisini gezdirin. Arkadaşlar kendisini Ebu Ali Sina’nın kabrine de götürmüşler. Demiş ki, ‘Ebu Sina burada ne arıyor? Bize dediler ki Ebu Sina İspanyalıdır.’ Kültürel ve tarihi değerlerimize sahip çıkalım.

Bakın! Gösterilerde Kur’an’ı Kerim yakılıyor, İmam Hüseyin’in bayrağı yakılıyor, mescitler ateşe veriliyor. Bunu kasıtlı olarak yapıyorlar. Aynısını 6 Nisan Devriminde (Tahrir Devrimi) ve 30 Haziran eylemlerinde Mısır’da da yaptılar bunlar. Mescitlere saldırdılar, mukaddesata saldırdılar. Bu onların yöntemi. Bunun arkasında Siyonist İsrail var. Bizim bunları görmemiz lazım.

Bunlar İran’ı devirmek istiyorlar. Bu son olayların lideri yok ya da başka bir ifadeyle birkaç lideri var. Bakın bunların bir lideri yok. Kim buna liderlik yapmak istese kendileri onu ortadan kaldırdı. Bir kadın var yurt dışında ABD’de yaşıyor  (Masih Alinejad) adını anmak istemiyorum. Dedi ki, ‘Ben kadın devriminin lideriyim.’ Bakın! Kendileri o kadına ne kadar saldırdılar. Yurt dışındaki gösterilerde şah rejiminin bayrağı, Kürdistan bayrağı havalarda uçuşuyor. Sonra kendi aralarında kavga ediyorlar, o bayraklarla birbirlerinin kafasına vuruyorlar. Niçin! Eğer bir hareketin lideri yoksa, tüm bunların aynı anda söz sahibi olması ve aynı zamanda da birbirleriyle çatışması isteniyor demektir. Bunlar arasında da güç dengesi olması istenmektedir. Yani İran’ı ortadan kaldırmak istiyorlar. (Yani geçmişte yaşanan karışıklıklara baktığımızda bir lideri parlatıyorlardı. Bir lideri ön plana çıkarıyorlardı. Şimdi ise lidersizliği ön plana çıkarıyorlar.) Mesela o kadının (Masih Alinejad) kendi ağzından, ‘Ben bu işi para için yapıyorum’ sözünü kendileri yayınladılar. Libya’da ne oldu? Fransa tek tek hedeflerine ulaştı. Özgürlükten dem vuran Fransa 14 Afrika ülkesini sömürdü. Aids ilk olarak ülkemize Fransa’dan geldi.

Dikkat edin! Hani çocuklar bir balon yere düşmesin diye sırayla gelip balona vururlar ya… İlk önce İran Kürdistanını karıştırmaya çalıştılar. Kürdistan’da izledikleri metod Beluçistan’da izledikleri metod ile tamamen farklıydı. Çünkü bizim Beluçlarımız ve Araplarımız başörtüsü konusunda çok tutucudur. Bu iki kavim de başörtülerinden taviz vermezler. O yüzden bu bölgede başörtüsü üzerinden plan yapmadılar. Peki! Beluçistan’da ne yaptılar? Cuma namazına saldırdılar. Bir kıza tecavüz edildi. Yani çok sinsi ve şeytani akılla desteklenmiş bir planla karşı karşıyayız. Yani her bölge için lokal reçeteler yazılmakta, lokal planlar yapılmaktadır. Buna karşı çok akıllıca karşı koymalıyız. Biliyorsunuz. Beluçlar, Taliban iktidara geldiğinde onu desteklediler. Beluçlar hanifidir ve dindardır. O yüzden Beluçistan’daki yaşanan olaylarla Kürdistan’da yaşanan olayları aynı kategoride değerlendiremeyiz.

Daha sonra olaylar üniversitelere sıçratıldı. Yani sıra üniversiteleri karıştırmaya geldi. Bu bize 1999 yılında üniversitelerde yaşanan olayları hatırlattı. Akıllı olmamız lazım. Naptılar? Kutsallara hakaret ettiler ki biz onlara karşı sert davranalım. Şerif Üniversitesinden yaşananları gördünüz. Bu büyük ve önemli üniversitenin şanına yakışmayan hareketler oldu. Birçok öğretim görevlisi ve öğrenci yaşanan olaylardan beri olduklarını ilan ettiler. Dediler ki, ‘siz böyle yaparak Şerif Ünüversitesi’ni rezil ettiniz.’ Şerif Üniversitesi, bizim en iyi üniversitelerimizden biridir. Fakat paralı üniversitenin zararlarını burada da gördük. Bu üniversitenin fen bilimleri fakültesinde okuyan öğrencilerin %50’si paralı okuyorlar. Yani toplumun %10’ununu oluşturan zengin tabakanın çocukları. Bu ülkede bir zamanlar gündüz üniversiteye giden öğrenciler, gece 2. Öğretim yapılmasına karşı çıkarlardı. Derlerdi ki,’Bu, üniversitemizin ilmi derecesini düşürüyor.’ Peki! Neden buna ses çıkarılmıyor? Yine, Firdevsi Üniversitesi’ndeki olaylara bakın. Bir erkek öğrenci bir kız öğrencinin çadorunu (çarşafını) çekiyor. Bunu yapan şahıs, karşı tarafın nasıl sert bir tepki göstereceğini çok iyi biliyor ve o tepkinin gösterilmesini istiyor. Yani bu makasın diğer tarafıdır. Bunları çok iyi değerlendirmeliyiz ve çok dikkatli olmalıyız. Başka ülkede olsa bunu yapanları buldozerle ezerler. Fakat biz bunu yapamayız.

Sonra sıra lise ve ortaokul öğrencilerine geldi. Daha sonra da tekfirciler. General Raşid Dostum’un sağ kolu olan Haşim Reis birkaç gün önce Tahran’da yakalandı. Üzerinde 300 bin dolar para vardı. İstihbarat Bakanlığı bunu tutukladı. Peki Tahran’a neden gelmişti bu şahıs? İran’daki Özbekleri tespit ve organize etmek için gelmişti Tahran’a. Geçtiğimiz aylarda İmam Rıza’nın türbesinde şehit edilen o iki aziz din adamını, işte o Haşim Reis’in organize ettiği Özbeklerden biri katletti. Siz, böyle rahatlıkla bir kişinin gelip İmam Rıza’nın türbesinde iki din adamının boğazını rahatlıkla kesebileceğini düşünüyor musunuz? Bu, İranlı bir kişinin işi değil. Yani biz kendi halkımızı tanıyoruz. Amaç, toplumda nefret uyandırmak. Düşmanlarımızın stratejisi, nefret tohumları ekmektir. Kalplere buğz ve nefret girerse artık orada söz kimseye tesir etmez. Buna izin vermemeliyiz. Sünni Şii’den Kürt Beluç’tan, başörtülü başörtüsüzden nefret etsin istiyorlar. Bunları tek tek hesaplamışlar ve üzerinde çalışıyorlar. Yani proje, adam öldürmenin yaygınlaşması projesidir. Kan dökülmediği sürece bir şekilde insanlar anlaşabilir ve fakat kan döküldükten sonra bunu unutmak çok zordur. Bu artık kan davasına dönüşür. Düşmanlar bunun olmasını istiyorlar. Halkımız bu konuda çok uyanık olmalıdır. Ben, yargı yetkililerinden bir şey istiyorum. Son günlerde Komala terör örgütünün 5 militanı yakalandı. Bunların hepsi de şunu itiraf ettiler: ‘Biz ülkeye silah sokup adam öldürmekle görevlendirilmiştik.’ Yargı yetkililerinden, eğer hukuki bir mahzuru yoksa, bu 5 kişinin itiraflarını yüzlerini saklamadan halka yayınlamalarını talep ediyorum.

Bir diğer konu da, esnafa dükkanlarını kapatmaları konusunda baskı yapılıyor. Böylece ülke ekonomisine zarar vermeyi amaçlıyorlar.

Bir diğer konu da Afganistanlılar meselesi. Biz İranlılar daha çok whatsap, telegram ve instagramı kullanıyoruz. Afganistanlılar ise facebooku daha çok kullanıyor. Facebookta bir klip yayınlanıyor. Bir Afgan gencini çırılçıplak soymuşlar ve ona diyorlar ki, ‘Ehli Sünnetin mukaddesatına küfür et.’ Aynı klipte o gence tecavüz ediyorlar. Bu klip Afganistan’da, ‘İran polisi bir Afgan gence bunları yaptı’ yalanıyla yayınlanıyor. Biz İranlıların bundan hiç haberi yok. Orada lokal bir şekilde bunu yayınlıyorlar. Biz facebookta değiliz. Orada yayınlamışlar. İran’da biliyorsunuz milyonlarca Afganistanlı kardeşimiz muhacir olarak yaşıyor. Yani gördüğünüz gibi düşmanlarımız toplumun bütün sinir uçlarına dokunacak projeler hazırlıyor. Bunu da medya üzerinden yapıyorlar. Onun için bu konuda dikkatli olmalıyız.

Şimdi senaryoları size söylemek istiyorum.

Düşmanlarımız, İran üzerindeki tüm projelerini aynı anda uygulamaya koydu. Ben dünyanın hiçbir yerinde tüm projelerin aynı anda uygulandığı bir ülke görmedim. Suriye’deki olayların özelliği şuydu; ülkenin her yerinde aynı anda çatışmalar çıktı. İran’da da aynısını yapıyorlar. Kuzeyden Güneye Doğu’dan Batı’ya her yeri karıştırıyorlar. 50 bin askeri Kuzey sınırına yığmak zorunda kaldık. İşte bu Suriye modelidir.

Aynı zamanda Libya modeli de uygulanıyor. Libya’da ne yaptılar? Sınıra yakın olan Bingazi gibi bir şehirde karışıklık çıkardılar. İran’da da Zahidan (Pakistan ile sınır) ve Sakız (Irak Kürdistan’ıyla sınırı) şehirleri sınıra yakındır. Böylece sınırdan o bölgelere lojistik destek sağlamanın yani silah göndermenin hesabını yaptılar. Pakistan’da ABD’nin , Irak Kürdistanı’nda da hem ABD’nin  hem de siyonist İsrail’in nüfuzu var. Bunu mürekkep lekesi gibi ülkeye yaymak istediler. Bu Libya modeli, yani iç savaş.

Üçüncü model Mısır modeliydi. Size çok ilginç bir şey söyleyeyim. Mısır’da 6 Nisan Gençlik Hareketi var, Gençlerden oluşan. Kendisini kadın hakları aktivisti olarak tanıtan 1991 doğumlu Mısırlı genç kadın Aliye Macide El Mehdi facebookta çıplak fotoğraflarını yayınladı. Muhammed Mursi zamanında. Bunun üzerine 30 İsrailli kadın kendisiyle dayanışma amacıyla sosyal medyada çıplak fotoğraflarını yayınladılar.  Bu bir model. Bu Macide isimli kadını Tahrir Meydanı’na gönderdiler. Yani Müslüman Kardeşlerin eylem yaptığı meydana. Ahlaki ve İslami değerleri hiçe sayan bu kadına o meydanda sizce ne yapmalarını bekliyorsunuz?  Plan şuydu: O kadını, o meydanda öldürtmek istiyorlardı. Yani siyonistlerin planı buydu. O meydandaki İslamcılar akıllıca davrandı. O kadını korudular, fakat dayak da yedi. Fakat o dayak yediği görüntüler tabiri caizse bomba etkisi yaptı. Tüm dünyada medya bu dayak görüntülerini yayınladı. Kendisiyle dayanışma gösterileri düzenlendi. Bu bir örnek. Halkımız bunu bilsin ki, siyonist rejimin taktiği budur. O piyonları zamanı geldiğinde öldürür/öldürtür. Böylece toplum içinde nefretin yayılmasını sağlar. Dünyada siyonistlerden daha hain ve vefasız bir topluluk yoktur. Kendi toplumlarına bile merhametleri yoktur. Bu kadının, Kerim Amir isimli bir sosyal medya arkadaşı vardı. Bu şahıs da daha önceleri mukaddesata ihanet etmekten defalarca tutuklanmıştı. Yani bir projeydi. Bu 6 Nisan Gençlik Hareketi’nin lideri Tarık El Huli diyor ki, ‘Macide El Mehdi, Mısır istihbaratının elemanıydı ve Siyonistlerle iş birliği içinde bu işi yaptı.’

Daha sonra Macide’nin öldüğüne dair bir fotoğraf yayınlandı. Toplum birbirine girdi, çatışmalar çıktı. Fakat sonra bu fotoğrafın Brezilyalı bir kıza ait olduğu ortaya çıktı. 30 Haziran Devriminde de 20 milyon insan sokağa döküldü. Fakat ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Liderleri yoktu. Mursi’yi devirmek istiyorlardı ve fakat yerine kimi getireceklerini bilmiyorlardı. Sonunda askeri darbe oldu ve Sisi iktidara geldi. General Sisi’nin annesi Yahudi’dir. Mısır ordu istihbaratı bunu kendisi yayınladı. Mısır ordusundaki 3 generalin annesinin Yahudi olduğunu açıkladılar. Sisi’nin ismi ilk sıradaydı. Sisi iktidarı ele geçirdi ve Mısır tekrar Amerikalıların eline geçti.

İşte! Bu projelerin hepsini İran’da aynı anda uyguluyorlar. Bu çok ilginç.

Yine Fransa’daki Cumartesi eylemleri. Her Cumartesi eylem yapıyorlardı. Bu bir ülkeyi yıpratır.

Bugün bizim 3 tane uçağımıza ateş açtılar. Halkımız bunu bilsin. Halkımızın bu haberleri bilmesi gerektiğini düşünüyorum. İki yolcu uçağımıza bomba koyuldu. Hindistan’dan gelen Mahan Hava Yollarına ait uçağımızda rehin alma girişimi oldu. Bunların hepsi bir projenin parçasıdır. Bunlar çok büyük bir hadisenin gerçekleşmesini bekliyorlar. Böylece tekrardan halkı sokağa dökmek istiyorlar.

ABD hükümetinin milli güvenlik danışmanı diyor ki,

‘İsrail’in teklif ettiği şekilde İran’a askeri saldırı yapamayız. Halkın itirazını artırmak için ambargoları fazlalaştırmalıyız.’

Yani bize iktisadi yönden darbe vurmaya devam ediyorlar. 13 yıl önceki karışıklıklar, düşmanlarımızın ambargo motorunu çalıştırmasına sebep oldu.

FDD yayınladığı raporda diyor ki, ‘Biz, 2017’de reformistlerden ümidi kestik. Artık İran rejimine sert ve devrimci darbeler vurmalıyız. Huşunet artırılmalı. Göstericiler gösteriyi yaptıktan sonra hemen dağılmalı. Göstericiler hücre şeklinde yapılanmalı. Rejimin destekçileri ülkenin emniyetsiz olduğunu hissetmeli.’

Ben bu programda diplomatik konuşmamaya yemin ettim. Bütün bu olaylar neden oluyor biliyor musunuz? Çünkü İran, dünyada büyük bir sıçrama yapmanın arifesinde. Düşmanlarımız çok büyük bir tehlike hissetti. Ben düşmanlarımıza diyorum ki, bunun cevabını kesinlikle alacaksınız. İşte, Komala’ya cevap veriliyor. 10 gündür üzerlerine füze yağıyor. Tahran’da çöp tenekelerini yakmak Avrupa’nın kışını ısıtmaz. Tahran’ın trafiği Babu’l Mendeb’in trafiğini çözmeyecek.

Peki! Biz ne yapmalıyız?

İlk olarak kalplerimizi birleştirmeliyiz. Toplumu aydınlatmalıyız. Ben, radyo televizyon kurumunu tebrik ediyorum. Bu olaylardan sonra çok farklı isimleri çağırarak münazara programları düzenledi. Konuşmalıyız, tartışmalıyız. Bunun hiçbir zararı yok. Burası serbest düşünce kürsüsüdür. Bırakın halk konuşsun. İfrat ve tefritten uzaklaşalım. Barışçıl itirazlara kulak verelim.’

Değerli takipçilerimiz üstad Raifipur’un İran’da çıkarılan son karışıklıkların iç sebepleri ile ilgili analizlerini de tercüme ederek ileriki günlerde yayınlayacağız inşallah.

kudusgunu.com

Yorumlar