Kemal Kemahlı Nasrallah'ın Konuşmasını Değerlendirdi (Analiz)

 

Görüntülenme: 814 Tarih: 05 Kasım 2023 11:20
Kemal Kemahlı Nasrallah'ın Konuşmasını Değerlendirdi (Analiz)

Bismillah.

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah’ın Cuma günü yaptığı konuşmanın çarpıcı cümlelerini bu yazımda analiz etmeye çalışacağım.

Nasrallah’ın konuşmasını, 3 grup 3 farklı şekilde yorumladı.

Direniş Cephesi’ni yıllardır yakından takip edenler ve bu cephenin stratejisine vakıf olanlar için bu konuşma, siyonistlere ve emperyalist ülkelere gayet açık ve net mesajlar taşıyordu ve bu anlamda sürprizler içermiyordu. Nasrallah, çok dikkatli, dengeli, hikmetli ve vurucu bir konuşma yaptı.

Nasrallah’ın konuşmasından yüksek beklenti içine giren ve haklı olarak Gazze’de yaşananlara yüreği yanan kardeşlerimiz ise, hangi mezhep veya cemaatten olursa olsun, Nasrallah’tan siyonistlere karşı daha fazla şey yapmasını istiyordu. Fakat konuşma onların bu duygusal beklentilerini karşılamadı. Bu yüzden konuşmayı samimi duygularla eleştirdiler ve duyguları baskın olunca da konuşmanın doyurucu içeriğini algılayamadılar. Onlar, Nasrallah’tan, ‘Gazze’ye yönelik saldırılar durmazsa, bu gece Tel Aviv’i ve tüm şehirleri füzelerimizle vuracağız’ cümlesini duymak istiyorlardı.’ Bendeniz, bu kardeşlerimizin samimi düşüncelerini anlıyorum.

Diğer bir grup ise, konuşmayı tamamen mezhepsel saiklerle değerlendirdiler ve konuşmanın ‘boş bir lakırtı’ olduğunu söylediler. Zaten Nasrallah ağzı ile kuş tutsa da bu grubu hiçbir zaman razı edemez. Çünkü bu grup Nasrallah’a ve onun nezdinde Şia’ya aşırı derecede düşmandır. HAMAS ve İslami Cihad yetkililerinin, Nasrallah’a yaptığı konuşmadan ve verdiği desteklerinden dolayı teşekkür etmesi de bu grup için bir anlam ifade etmiyor. Çünkü bu grubun derdi, Filistin değildir.  

Nevşin Mengü gibi siyonist sevicilerse, konuşmayı tamamen çarpıtarak kendi şom hedeflerine ulaşmak ve Hamas’ın yalnız kaldığını topluma dikte etmek için şu cümleyi yazdı: ‘Nasrallah, bu, Filistin mücadelesidir diyerek çatışmanın kendileri açısından sınırını çizdi.’

Şimdi, konuşmanın bazı çarpıcı cümlelerini tek tek yazarak analiz etmeye çalışalım.

Bir kere her şeyden önce bu programın, ‘Kudüs Yolunda Şehit Olanlar’ adına düzenlenmesi çok önemli bir mesajdı. Çünkü tüm direniş gruplarının nihai hedefi Kudüs’ün özgürleştirilmesidir.

Nasrallah konuşmasında, siyonist rejimin içinde bulunduğu acziyetle dalga geçti.

Konuşmasında, bu savaşın uzun soluklu bir savaş olacağını ima etti.

‘8 Ekim’den bu yana savaşın içindeyiz. Biz, bu savaşta Gazze’nin yükünü azaltmaya çalışıyoruz. Siyonist İsrail, Hizbullah’ın ani baskınından korkuyor. Siyonist orduyu meşgul ediyoruz. En önemli konu, bizim bu sınır şeridinde yaptığımız operasyonun, siyonist rejimi bu cephenin gerçek bir savaşa döneceği korkusu ve endişesine düşürmesidir.’

7 Ekim’de Hamas’ın ani baskınıyla büyük darbe alan korsan İsrail, Lübnan sınırından gelecek ani bir baskından korktuğu için kara, hava ve deniz gücünün önemli bir bölümünü Lübnan sınırında teyakkuzda tutuyor. Böylece Hizbullah, Hamas’a askeri açıdan çok büyük bir destek vermiş oldu.

‘Gerilimi tırmandırmak istemiyorsanız, Gazze’ye saldırıları durduracaksınız.’

ABD’yi korkusuzca tehdit etti.

‘Lübnan cephemizde tüm ihtimaller masadadır. Her an bu seçenekleri uygulamaya koyabiliriz. Savaşın gidişatına göre operasyonlarımızın şekli değişebilir.’

Nasrallah blöf yapmıyor. Siyonist rejim de bunu çok iyi biliyor. HAMAS da blöf yapmıyordu ve blöf yapmadığını gösterdi.

‘İmam Hamenei’nin vaadine inanıyorum. Gazze yakında zafer kazanacak. Siyonistlere karşı uzun soluklu bir savaşta hikmet ve sabırla hareket ederek başarıya ulaşabiliriz. Halklarımız buna razıdır. Sabır ile cihad edenler zafere ulaşacaktır.’

Siyonistler 23 yıldır galibiyet yüzü görmüyor. Sadece kadın ve çocukları katlediyorlar.

‘Birinci hedefimiz Gazze’ye yönelik savaşın durmasıdır. İkinci hedefimiz Gazze’de Hamas’ın kazanmasını sağlamamızdır. HAMAS zafere ulaşmalıdır. Bunun için çalışmalıyız.’

Görüldüğü gibi Nasrallah Gazze’yi ve Hamas’ı önceliyor.

‘Gazze’deki gelişmeler ve düşmanın Lübnan’a ne yapacağı bizim cephemizi etkileyecektir. Geçmişte İsrail’in bir tankına bir şey olsa kıyameti koparırdı. Fakat şimdi yaşanan bunca gelişmeye rağmen, beklemek zorunda.’

Dikkat ederseniz Seyyid, ilk önce Gazze’nin adını anıyor. Yani, ‘Lübnan sınırında vereceğimiz tepkinin şiddetinde ilk önce Gazze’deki gelişmeler belirleyici olacaktır’ diyor. Fakat maalesef kelli felli yorumcular bu cümleyi kamuoyunun gözünden saklayarak, ‘Nasrallah Hamas’ı ve Filistin’i sattı’ iftirasını atıyorlar.

Yine Seyyid, savaşın başından bu yana Lübnan sınırından korsan İsrail’e verdirilen zayiata işaret ederek, siyonist ordunun Lübnan sınırında Hizbullah’a karşı büyük tepki vermekten kaçındığını vurguladı.

‘Aksa Tufanı operasyonu kararını Filistinliler vermiştir. Bu operasyonun bölgesel ve uluslararası hiçbir dosya ile kesinlikle alakası yoktur. İran Filistin’e bir baskı yapmadı ve Filistin’den bir şey istemedi. İran vesayet uygulamıyor. Direniş gruplarının liderlerine baskı uygulamıyor. Kararlarına karışmıyor.’

Bilindiği gibi birçok siyasi yorumcu, Hamas’ın bu askeri başarısını gölgelemek ve İran’ı karalamak için, Hamas’ın bu operasyonu İran adına vekaleten yaptığını iddia etti. Bu operasyonu İran’ın nükleer anlaşması ile ve bölgedeki Arap krallıklarının siyonist İsrail ile uzlaşmasının önünün kesilmesi ile ilişkilendirdiler. HAMAS, İran’ın bölgesel çıkarlarına hizmet etmekle suçlandı.

İran İslam Cumhuriyeti’nin Direniş Cephesi’ndeki gruplarla kurduğu özgün ilişkiyi anlamamakta ısrar ediyor bazı yorumcular.

Eğer İran verdiği mali ve askeri destekten dolayı Hamas’ın iradesinin üzerine ipotek koyacak olsaydı, Suriye iç savaşında Hamas’ın Şam’dan ayrılmasına izin vermez ve hatta Hamas’tan Esad’a destek vermesini isterdi. Fakat herkesin bildiği gibi, İran bu konuda Hamas’a herhangi bir görüş veya tavır dayatmadı. Nasrallah bu komplo teorilerini kesin bir dille ve delilleriyle reddetti.

‘Bu rejimin örümcek ağından daha zayıf olduğuna İsrailliler benden bile daha çok yakin ettiler. Düşman Gazze’deki sivil katliamlarla komutanların iradesini zayıflatmak istiyor.’

Gazze’deki sivil şehitlere bu gözle bakarsak acımız az da olsa hafifleyecektir. Onlar, mücahitlerin zafere ulaşması için can veriyorlar.

‘Bazıları, savaşa tam teşekküllü girmemizi isteyebilir, yaptıklarımızı az görebilir. Tabi yaptıklarımız bu kadarla kalmayacak.’

Konuşmanın en önemli cümlelerinden bir tanesi de bu cümleydi. Müslüman kamuoyunun Hizbullah’tan daha fazla beklenti içerisinde olduğunu kendisi de bu cümle ile ifade etti ve fakat ‘yaptıklarımız bu kadarla sınırlı kalmayacak’ diyerek gönüllere su serpti ve biraz sabredin dedi. Bu cümle, ‘Maalesef elimizden şu anda bu kadar geliyor. Haklısınız, biz de daha çok şey yapmamız gerektiğini biliyoruz. Daha fazlasını yapmamız için biraz zamana ihtiyacımız var.’ manasındaydı.  

‘Lübnan içinden ve dışından bize baskı var. 7 Ekim’den bu yana batı ülkelerinden ve hatta Arap ülkelerinden mesajlar alıyoruz. Bizi korkutmak istiyorlar, biz bunların vahşiliğine alışkınız. Fakat Gazze’deki bu sahneler bizim irademizi daha da artırıyor. Güneydeki operasyonlarımıza devam edersek, ABD’nin İran’ı bombalayacağına dair mesajlar aldık. Bazıları maceraperestlik yaptığımızı söyleyebilir. Fakat bu hesaplı kitaplı bir işti.’

Bu cümle, Lübnan iç kamuoyunda, savaşa girdiği için Hizbullah’ı acımasızca eleştiren partilere ve siyasi şahsiyetlere yönelikti. Lübnan’ın kırılgan ve heterojen iç siyasi, sosyal ve iktisadi yapısından habersiz olan bazı Müslümanlar, Hizbullah’ın Lübnan içerisinde ne zorluklarla karşı karşıya kaldığını bilmiyor. Bu Müslümanlar, Hizbullah’ı sanki Lübnan’ın tek hakimi olarak görüyorlar. Halbuki Lübnan gibi kozmopolit ve çok sesli bir ülkede bırakın savaş kararı almayı normal siyasi kararlar almak bile çok zor. Lübnan aylardır cumhurbaşkanını seçemiyor. Hizbullah Lübnan içerisinde kendisine yönelik tüm ağır eleştirilere rağmen savaşa girme kararı alarak çok büyük bir siyasi ve askeri risk aldı. Ayrıca Hizbullah’a hem Lübnan içinden hem de dışarıdan yani ABD, Fransa, Almanya ve İngiltere gibi ülkelerden tehdit mesajları geldi. Tüm bu baskı ve tehditlere karşı koymak gerçekten çok zor. Mesela Türkiye gibi koskoca ülkeler bile Gazze’yi rahatlatmak ve siyonist israil’i sıkıştırmak için çok küçük adımlar atmaktan korkarken, Hizbullah’ın savaşa müdahil olması cesaret ve fedakarlık örneğidir.

Nasrallah’ın ABD’yi ve donanmasını, geçmişte Hizbullah’ın Lübnan’da ABD ordusuna karşı yaptığı eylemleri referans göstererek tehdit etmesini çok önemsiyorum.

‘Operasyonun gizliliği direniş ekseninden kimseyi rahatsız etmedi.’

Bu cümle de, Direniş Ekseni içerisindeki grupların birbirlerine karşı hüznü zan beslediklerini ve aralarında müthiş bir ahenk olduğunu göstermektedir.

 

Nasrallah’a göre Filistin’in nihai zafere ulaşmasının şifreleri şu: ‘İman, sabır, fedakarlık, Direniş, İrade, Hikmet ve Rıza’

Şu anda Gazze başta olmak üzere Filistin halkı zafere giden yolda bu merhaleleri (şifreleri) adım adım iliklerine kadar hissederek kat ediyor.

Özellikle Gazze halkının şu anda RIZA makamına ulaşması beni derinden etkiliyor. Çünkü bu makama ulaşmak her şahsa veya topluma nasip olmaz. Allah yolunda, özgürlük ve izzet yolunda başına gelen her şeye tahammül etmektir RIZA makamı.

Bu bağlamda tüm dünya Müslümanlarının ve hatta insanlığın Gazze halkından öğreneceği çok şey var. Hepimiz Gazze’ye (Filistin’e) çok şey borçluyuz.

Kemal Kemahlı 5 Kasım 2023

Yorumlar