Filistin İslami Cihad Hareketi’nin İran temsilcisi Nasır Ebu Şerif, mevcut dönemde düşmanın yalnızca İslam ümmeti içinde dini meseleler üzerinden oluşturulan ayrışmayı bir nüfuz aracı ve güç noktası olarak kullandığını belirterek, din adamları ve İslami düşünürlerin birlik oluşturmanın yanı sıra bu zayıf noktayı da yönetmesi gerektiğini söyledi.

Qodsna'nın aktardığına göre Naser Ebu Şerif, salı günü Allame Beladi Buşehri Ulusal Bilimsel Araştırma Kongresi’nde yaptığı konuşmada, Şii, Sünni ve Zeydi tüm İslam mezhepleri arasındaki birlik ve dayanışmaya işaret ederek, Kur’an perspektifinden tüm Müslümanların tek bir ümmet olduğunu vurguladı. Ebu Şerif, İslam ümmetinin en büyük zayıf noktasının tefrika olduğunu, İslam dininin ayrılık değil birlik için geldiğini ifade etti. Görüş ayrılıklarının doğal olduğunu ancak ayrışmanın haram sayıldığını dile getiren Ebu Şerif, dini ve fikri elitlerin görevinin ihtilafları yönetmek ve Filistin meselesine destek konusunda İslam ümmetinin birliğini güçlendirmek olduğunu söyledi.

Ebu Şerif, siyonist rejimin gıda, ilaç, yakıt ve hatta temiz içme suyunu keserek, küçük bir bölgeye karşı 100 bin tondan fazla patlayıcı kullanmak suretiyle eşi benzeri görülmemiş suçlar işlediğini, buna rağmen Gazze halkının direndiğini ve direnişin hâlâ ayakta olduğunu belirtti.

Ebu Şerif, siyonist rejimin sahip olduğu tek sermayenin, kendisini demokratik ve insan haklarının savunucusu olarak sunan sahte ve uydurma imajı olduğunu, ancak son yıllarda Gazze halkına karşı yürütülen savaşta ve İran’la yaşanan 12 günlük savaşta bu maskenin düştüğünü ve gerçek yüzünün dünya kamuoyuna açıldığını ifade etti.

Filistin İslami Cihad Hareketi’nin İran temsilcisi, ABD’de kamuoyunun değişimine dikkat çekerek, anket sonuçlarının Amerikan halkı arasında İsrail’e desteğin azaldığını, buna karşılık Filistin halkına desteğin özellikle 18-24 yaş arası gençler arasında belirgin şekilde arttığını ortaya koyduğunu söyledi. Bu değişimin, gerçekte İsrail için ciddi bir stratejik yenilgi anlamına geldiğini vurguladı.

Ebu Şerif, ABD ve Avrupa ülkelerinin Gazze savaşında İsrail’e benzeri görülmemiş askeri, siyasi ve diplomatik destek sağladığını belirterek, Amerikan medyasının aktardığı raporlara göre ABD tarafından bu rejime binlerce ton mühimmat ve patlayıcı verildiğini, buna rağmen İsrail’in de gece gündüz mühimmat ve silah üretmeye devam ettiğini dile getirdi.

Bu denli büyük bir desteğe rağmen siyonist rejimin hedeflerinden hiçbirini gerçekleştiremediğini kaydeden Ebu Şerif, sınırlı yüzölçümü, yüksek nüfus yoğunluğu ve tam kuşatma altında olmasına rağmen Gazze Şeridi’nin iki yılı aşkın süre en şiddetli askeri saldırılara direndiğini, teslim olmadığını ve Gazze halkının direnişinin sürmekte olduğunu, bu direnişin yeni biçimlerle devam edeceğini söyledi.

Ebu Şerif ayrıca, siyonist rejimin çöküş sürecine girdiğini belirterek, son yıllarda işgal altındaki topraklardan 125 bin nitelikli kişinin ayrıldığını, siyonist toplumun derin sosyal ve siyasi yarılmalarla karşı karşıya kaldığını ifade etti. Şiddetli parti içi çekişmeler ve iç krizlerin, bu rejimin yapısındaki kırılganlığın açık göstergeleri olduğunu söyledi.

Direnişin dini temellerine de değinen Ebu Şerif, düşmanın insanların şehit edilmesiyle onlara zarar verdiğini sandığını, oysa İslam dininin esasları ve Kur’an ayetlerine göre şehadetin bir lütuf ve Allah tarafından seçilme anlamına geldiğini vurguladı.

Ebu Şerif, siyonist rejimin yürüttüğü savaşın yalnızca savaş alanıyla sınırlı olmadığını, medya ve hukuki araçlarla kamuoyu alanında da farklı biçimlerde sürdüğünü, Gazze halkının ise mevcut tüm boyutlarıyla direnişini devam ettirdiğini ifade etti.

www.kudusgunu.com