"İmad Muğniye nefes aldığı müddetçe ABD için her yerde tehditti"

Bush yönetimi, Hizbullah ve Muğniye’yi özel olarak ABD’ye karşı bir tehdit olarak önemsedi. Ülke güvenlik sekreteri Michael Chertoff, “Dürüst olmak gerekirse el-Kaide onların yanında amatör lig takımı kalır” dedi. 

Görüntülenme: 1782 Tarih: 02 Şubat 2015 15:52

Bugün Hizbullah hareketi ile özdeşleşmiş sembol bir şahsiyet olduğu herkes tarafından kabul edilen İmad Muğniye'nin ismi, şehadetine dek çok az kimse tarafından işitilmişti. İmad Muğniye'nin tüm askerî eylemliliğinde bilfiil ve birinci olarak rol oynadığı Hizbullah, adını ilk olarak Amerikalı ve Batılı işgalcileri Lübnan'dan apar topar kaçmak zorunda bırakan 1983 yılındaki eylemleriyle duyurmuştu. Bu operasyonlardan birinin neticesinde, Lübnan İç Savaşı'na İsrail ve Falanjistler lehinde müdahil olmak için bu ülkede bulunan 241 Amerikalı ve 58 Fransız askeri ortadan kaldırılmış, söz konusu olay kayıtlara ABD'nin Vietnam Savaşı'ndan sonra aldığı en büyük darbe olarak geçmişti. Şaşırtıcı olan ise tüm bu bahsi geçen hadiselerin ardında, tek bir kişinin muazzam oranda ağırlığının oluşudur ki, o şahıs henüz 15 yaşındayken mücadeleye atılan ve 20 yaşlarının başlarında yukarıdaki eylemleri gerçekleştirip söz konusu zaferleri komuta eden İmad Muğniye'den başkası değildir. İmad Muğniye'nin 20 yılı aşkın bir süre 40'dan fazla ülke istihbaratı tarafından takip edilen birisi olması ve bu durumun gerektirdiği gizlide yaşama durumu, hayatı hakkında fazla bilgiye sahip olmayı güçleştirmiştir. 30 Ocak 2015 tarihinde Washingtonpost gazetesinin internet sitesi için kaleme alınan bir makalede, İmad Muğniye'nin şehid edilişi hakkında oldukça detaylı bilgilere yer verildi. Bu önemli makalenin çevirisini metne müdahale etmeden sizlerle paylaşıyoruz.

 

12 Şubat 2008'de İmad Muğniye, Hizbullah'ın uluslararası operasyonlar direktörü, Şam'da bir lokantada yediği akşam yemeği sonrası sakin bir caddede yürüyordu. Bir CIA gözcü timi ise onun hareketlerini yakın bir yerden izliyordu.

Muğniye, park halindeki SUV'a yaklaşınca arabanın arka kısmında yedek lastik içersine yerleştirilmiş bomba patlatıldı. Dar bir yarıçapta şarapnel parçaları yayıldı. Muğniye o an itibari ile öldü.

Bomba düzeneği, Suriye'deki operasyon birimi ile irtibat halinde olan Tel Aviv'deki Mossad, İsrail Haberalma Servisi ajanları tarafından uzaktan kumanda ile patlatıldı.

Eski bir ABD istihbarat görevlisi, “Kurulum itibari ile ABD'nin, bombanın patlamasını engelleme ve devre dışı bırakma imkanı vardı, ancak bunu yapmadı” dedi.

ABD, bombanın imal edilmesinde yardımcı oldu. Mükerrer defa Kuzey Carolina'daki bir CIA yerleşkesinde, bombanın patlama potansiyelini kontrol altında tutmak ve sivil kayıplara yol açmayacağından emin olmak için test edildi. Eski istihbarat görevlisi “Doğru olanı bulduğumuza emin olmak için muhtemelen 25 kez bomba patlatmışızdır” dedi.

İsrail ve ABD gizli servisleri arasında hedefin önemine binaen-yıllarca, Beyrut'taki ABD büyükelçiliği ve Arjantin'deki İsrail büyükelçiliği saldırıları da dahil olmak üzere Hizbullah'ın en olağanüstü saldırılarına dahil olan adam- yakın ve olağanüstü bir işbirliği sağlandı.

ABD, Hizbullah'ın İsraili suçladığı Muğniye suikastinde rolünü asla kabul etmedi. Şimdiye kadar, Muğniye'nin öldürülmesinde CIA ve MOSSAD işbirliği, araca bomba konulmasının nasıl planlandığı veya ABD'nin tam olarak rolü ile ilgili olarak çok az detay vardı. 2011'de Usame bin Ladin'in öldürülmesi haricinde, ABD'nin son yıllarda yaptığı en yüksek riskli operasyondu.

Beş eski ABD istihbarat görevlisi tarafından teyit edilen ABD'nin suikastteki rolü ABD legalite sınırlarını da zorlamaktaydı.

Muğniye, ABD'nin savaş halinde olmadığı bir ülkede hedef alınmıştı. Aracına konan bomba ile öldürülmüştü ki, bu teknik bazı otoritelerce uluslarası hukuğun ihlali (aldatıcı ve tehlikeli unsurlarla adam öldürmenin yasak olduğu maddesi) olarak değerlendiriliyor. Notre Dame Üniversitesi'nde Uluslararası Hukuk profesörü Mary Ellen O'Connel “Bu öldürme tekniği teröristler ve gangsterler tarafından kullanılmaktadır. Bu en eski savaş kurallarından birinin ihlalidir” dedi.

Operasyonun koşulları üzerinde konuşan eski ABD istihbarat görevlileri, Muğniye'nin Suriye'de olmasına karşın, Irak'ta ABD güçlerini hedef alan Şii militanların silahlandırılması ve eğitimi ile bağlantılı olduğunu ifade etti ve Bush yönetiminde, diğer metodların yerine araca bomba konulmasının çok az tartışmaya maruz kaldığı ifade edildi.

Bir görevli, Hizbullah'ın Irak'taki eylemlerine atıfta bulunarak “Onların intihar saldırıları ve geliştirilmiş bombalama araçları kullandığı hatırlanmalıdır” dedi.

Eski bir istihbarat görevlisinin belirttiğine göre, Muğniye'nin öldürülmesi için gerekli yetki, Başkan George W. Bush'un başkanlık insiyatifini gerektiriyordu. Başsavcı, Ulusal İstihbarat Direktörü, Ulusal Güvenlik Danışmanı, Adalet Departmanındaki Avukatlar Birimi olmak üzere tümünden, operasyon için onay alınmıştı.

Eski görevli, Muğniye'nin öldürülmesi için gerekli yetkinin alınmasının “şiddetli ve bıktırıcı” bir süreç olduğunu belirtiyor. “Göstermemiz gereken, Muğniye'nin ABD için sürekli bir tehdit olduğuydu” diyen görevli, Muğniyenin Amerikalıları hedef almada (1983'te Beyrut'ta ABD Konsolosluğu'nun bombalanmasındaki rolüne dikkat çekerek) uzun bir geçmişe sahip olduğunu ekledi. Görevli “Bunun bir meşru müdafa olduğuna dair teyit almak zorunda olduğumuza karar verdik” dedi.

Muğniye'nin öldürülmesinde ABD'nin rolüne ilişkin uzun zaman boyunca kuşkular oldu. Kai Bird'ün yazdığı ve CIA görevlisi Robert Anes'in yaşamını konu alan The Good Spy adlı kitapta eski bir istihbarat görevlisinin anlatımına dayanarak operasyonun esas olarak Langley tarafından yönetildiği ve suikastin CIA'nın “siyah-operasyon” timleri tarafından gerçekleştirildiğini belirtiliyor. The Perfect Kill: 21 Laws for Assasins (Muhteşem Cinayet:Suikastin 21 Kuralı) adlı yeni kitapta, eski CIA görevlisi Robert B. Baer, Muğniye'ye suikast yapmayı her zaman düşündüğünü, ancak düzenlemek için hiç fırsat bulmadığını ifade etti. Ayrıca CIA'nın Yayınları İnceleme Komitesi'nin kitabını incelediğini, ancak kendisinin Muğniye'ye karşı özenle hazırlanmış bir plan ortaya koyamadığını ekledi.

CIA, kitapla ilgili yorum yapmayı reddetti.

İsrail Başbakanı sözcü şefi Mark Rogev “Şu an söyleyecek herhangi bir şeyimiz yok” demişti.

Kendini savunma teorisi

Şam'daki operasyon, 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra ABD'nin istihbarat servislerinin geçirdiği felsefî evrimi göstermektedir. Daha önce ABD hükümeti genellikle İsrail'in suikast operasyonlarını net olmayan bir görüş ile ele aldı. İsrail'in 1997'de Hamas lideri Halid Meşal'in Ürdün Amman'da zehirlenmesi ile ilgili İsrail'in başarısız denemesini kınadı. Süreç, Mossad ajanlarının yakalanması ve Clinton yönetiminin İsrail'i panzehir üretmeye zorlaması ile sonuçlandı.

Bu olaydan 10 yıl sonra gerçekleşen Muğniye suikasti, ABD'nin bu gibi tereddütlerinin ortadan kalktığı ve CIA'nın öldürme yetkisini savaş bölgesi olarak tanımladığı -Pakistan, Yemen Somali gibi İHA saldırıları düzenlediği ülkeler- alanların ilerisine taşıdığını gösteriyordu. Eski bir istihbarat görevlisi, Bush yönetiminin Muğniye'nin öldürülmesi için ulusal meşru müdafaa teorisine dayandığını, Muğniye'nin  aktif olarak ABD ve onun Irak'taki güçlerini hedef aldığını, ele geçirilemeyecek sürekli ve her an hazır bir tehdit olmasından dolayı meşru bir hedef olduğunun söylendiğini aktardı.

Buna benzer meşru akılcı metodlar, CIA'ya 1981'de 1233 no'lu yürütme talimnamesinin suikastlerle ilgili “tümden yasaklama” talimatlarını delme izni verebilirdi. Bu talimnamede suikastler tanımlanmamıştı.

2011'de Yemen'de el-Kaide bağlantılı propaganda lideri ve ABD vatandaşı Enver el-Eflaki'nin öldürülmesinde Adalet Departmanı aynı argümanı kullandı. Yapılan sorgulamada, Arabistan yarımadasında el-Kaide'nin ABD uçaklarını hedef almaması, el-Eflaki'nin grup içersinde operasyonel bir rolü olmamasına rağmen, hükümet avukatları, onun sürekli ve her an hazır bir tehdit olduğunu ve yakalanamayacağını belirttiler. Amerika Üniversitesi Washington Hukuk Bölümünden Prof. Stephen I. Vladek “Hükümetin meşru müdafaa yetkisini, savaş alanlarının dışında da kullanabileceği hakkaniyetle açıktır. Burada milyon dolarlık soru; reel durumun bu yetkinin gerekli ve uygun olduğu belirlemesini destekleyip desteklemediğidir” diyordu.

CIA ve MOSSAd, Muğniye'nin öldürülmesi ve bombanın nereye konulabileceği ile ilgili aylarca onu Şam'da gözetlediler.

Operasyonu yöneten ABD istihbarat yetkilileri, yargı birimlerine herhangi bir sivil kayıp yaşanmayacağı yönünde güvence verdiler.

Çok Sayıda Olaya Karışma

Muğniye ölümüne kadar, sekizi CIA görevlisi 63 kişinin öldüğü Beyrut Büyükelçiliğinin bombalanması dahil olmak üzere yüzlerce Amerikalının öldürülmesi olayına karıştı. İran tarafından desteklenen Hizbullah, İsrail ve onun baş destekçisi ABD'ye karşı uzun dönemli bir gölge savaşı veriyor.

Büyükelçiliğin bombalanması, Hizbullah'ı doğrudan CIA'nın gözetim alanına yerleştirdi ve Muğniye'nin hedef alınmasını öngörmeye odakladı. 1987'de “Veil” adlı kitabında Washington Post gazetesinden Bob Woodward, CIA direktörü William Casey'in Suudileri Hizbullah liderine bir suikast düzenleme yönünde cesaretlendirdiğini  bildirdi. 1985'te Muhammed Hüseyin Fadlallah'ın aracına konan bomba ile öldürülmeye çalışılması başarısız oldu, ancak aralarında Muğniye'nin kardeşinin de olduğu 80 kişi öldürüldü.

Eski istihbarat görevlileri, Muğniye'nin 1984'te CIA Lübnan Şefi William F. Buckley'in kaçırılması ve işkenceden geçirilmesinde rol aldığını belirttiler. Muğniye, Buckley'in acımasızca sorgulanma görüntülerinin olduğu video kaydını düzenleyip gizli servise yollamıştı. Buckley daha sonra öldürüldü.

Muğniye,1985 yılında TWA Flight 847 uçağını Atina'dan havalandıktan kısa bir süre sonra kaçırmak ve uçaktaki ABD Deniz Kuvvetleri dalgıcı Rober Stethem'i hunharca katletmek suçundan ABD federal mahkemesinde suçlandı. Muğniye'nin FBI'ın en çok aranan “teröristler” listesinde, tutuklanmasını ve mahkum olmasını sağlayacak bilgiyi verene 5 Milyon Dolar ödül verileceği teklifi ile, yer aldı.

Ayrıca ABD gizli servisi ve yargı görevlileri tarafından, 1996'da 19 ABD görevlisinin öldüğü Suudi Arabistan'daki Khobar kuleleri bombalanmasının planlanması ile ilgili olarak da suçlandı.

İsrail'le ilgili olarak aralarında 1992'de 4 İsrailli sivilin ve 25 Arjantinlinin öldüğü Buenos Aires'teki İsrail Büyükelçiliği'nin bombalanması ve 1994'te yine aynı şehirde Yahudi Sosyal Merkezi'nin bombalanmasının da olduğu çok sayıda saldırıda rolü vardı.

1990'ların sonunda FBI Hizbullah masası şefi ve daha sonra CIA Kontrterör Merkezi yargı icraası director yardımcılığı yapan James Bernazzani Muğniye ve ekibinin çok sayıda Amerikalının ölümünden sorumlu olduğunu bildirdi.

Bush yönetimi, Hizbullah ve Muğniye'yi özel olarak ABD'ye karşı bir tehdit olarak önemsedi.2008'de öldürülmesinden birkaç ay sonra ülke güvenlik sekreteri Michael Chertoff, Hizbullah'ın ulusal güvenlik için tehdit olduğunu belirtti ve “Dürüst olmak gerekirse el-Kaide onların yanında amatör lig takımı kalır” dedi.

Washington Enstitüsü Kontrterör ve İstihbarat alanındaki Stein Programı direktörü ve Hizbullah hakkında kitap yazan Matthew Lewit; 2003 yılında Hizbullah'ın İran'ın da yardımı ile daha sonra koalisyon güçlerine saldırılar düzenleyecek olan, Irak'taki Şii militan gruplarını eğitmeye başladığını aktardı.

Hizbullah tarafından eğitilen militanlar, yüzlerce Amerikan askerini öldürerek veya yaralayarak ölümcül bir düşman olduklarını kanıtladılar. Irak'taki durum gitgide kötüye gidince ve koalisyon güçlerinin kayıpları 2006'da hızla artınca ABD kayıpları durdurma kararı aldı.

Bush yönetimi, ABD askerlerini hedef alan ve Irak'ı “istikararsızlaştırmaya” çalışan İran operasyon birimlerinin yakalanması veya öldürülmesi emrini verdi. Ayrıca doğrudan Hizbullah'a karşı yapılacak bir operasyon listesi de onaylandı. Talimat, grubun meşhur uluslararası operasyon şefine doğrudan uygulandı.

Bağdat'ta görev yapmış eski bir istihbarat görevlisi, “Muğniye'yi ve onunla bağlantılı herhangi birini bulup, yakalayıp bitirmak için açık izin vardı” dedi.

2007 Ocakında Bush, İran ve Suriye'yi Hizbullah ile yakın ilişkide olan iki ülke olarak ilan etti. “Bu iki rejim, kendi bölgeleri üzerinden Irak'a giriş ve çıkışta, terörist ve isyancılara imkân tanımaktadır. İran, ABD askerlerine yapılan saldırılar için malzeme desteği sağlıyor. Güçlerimize yapılan saldırıları keseceğiz. İran ve Suriye'den gelen yardım akışını keseceğiz. Irak'taki düşmanlarımıza ileri silahlanma ve eğitim sağlayan ağı bulup yokedecğiz.”

Kısacası Bush'un konuşmasından sonra Hizbullah'ın Irak'taki etkinliği netleşti. 20 Ocak 2007'de Kerbela'da 5 ABD askeri öldürüldü. Ali Musa Daqduq adında Muğniye ile bağlantılı, Hizbullah'ın üst düzey hücre sorumlusu İngilizler tarafından iki arkadaşı ile beraber yakalanıp ABD güçlerine teslim edildi. ABD'nin Irak'taki en üst düzey komutanı General David Petraeus'un idari görevlisi olarak hizmet veren ordudan emekli Albay Peter Mansoor ABD gözaltısı sırasında Daqduq'un askerlerin öldürülmesinde kilit rol oynadığını ititaf ettiğini ve Hizbullah'ın ağlarının ABD tarafından derinlemesine kavranmasını sağladığını belirtti. “Bu kişilerin sorgulanması sonucunda, İran ve Hizbullah'ın Irak'taki etkinliğinin tüm doğasını keşfettik” diyen Mansoor İran'ın daha sonra Hizbullah'a danışmanlık hizmeti verdiğini ekledi. Mansoor Muğniye'nin öldürüldüğü operasyonla ilgili bilgisi olmadığını söyledi.

ABD görevlileri, Muğniye'nin Hizbullah ile İran'la çalışan Şii grupların iletişimini sağlamada  pilot rol oynadığını, Irak'a girip girmediğinin net olmadığını ancak teyit edilmeyen bir bilgiye göre 2006'da Irak'ın güneyindeki Basra'ya geçtiğini bildirdi.

Muğniye öldürüldüğünde Irak Büyükelçisi olan Ryan C. Crocker “Bütün söyliyebileceğim, nefes aldığı müddetçe Lübnan'da, Irak'ta veya hangi yerde olursa olsun bir tehditti. Çok zeki, kendisini adamış, etkili bir operasyon yöneticisiydi.” Crocker, Hizbullah operasyon şefinin öldürüldüğü operasyonla ilgili bilgisi olmadığını, Muğniye'nin Irak'a seyahat yaptığı ile ilgili kuşkuları olduğunu söyledi ve “Duyduğumda mutlu olan insanlardan biriydim” dedi.

“Terörizm” Tartışması Genişliyor

ABD görevlileri, Muğniye'yi öldürmek için yıllarca yöntemler araştırdılar. Bu senaryolar, 11 Eylül saldırılarından sonra Bush yönetiminin CIA ve ABD askeri elit Birleşik Özel Operasyon Komutanlığı'nı, -el-Kaide ve 11 Eylül ile bağlantılı olmayan gruplar da dahil olmak üzere- büyük “terörist” operasyonlarını durudurmaya sevk etmesi ile genişledi.

Eski istihbarat görevlisi, 2002'de Birleşik Özel Operasyon Komutanlığı görevlileri ve İsrail askeri istihbarat servis elemanlarının katıldığı gizli bir toplantıyı anlattı. Kapsamlı tartışmaların merkezinde kontrterör sorunları vardı, Birleşik Özel Operasyon Komutanlığı görevlileri İsraillileri şaşırtan, Muğniye'yi öldürme ile ilgili rastgele tasarlanmış metodlar üzerinde yoğunlaştılar. Eski ABD'li görevlileri “Onu hedef alacak fırsatları araştırıyoruz dediğimizde sandalyelerinden fırladılar” diyordu. Eski görevliler, Birleşik Özel Operasyon Komutanlığı'nın özel bir planı olmadığını, ancak farklı senaryolar üzerinde çalıştığını, İsrail'in bu operasyonda ABD komando timlerine tahliye noktası olma isteğini ölçtüklerini söyledi. Birleşik Özel Operasyon Komutanlığı'nın yaklaşımı özel kuvvetler ile birlikte girilecek komando stili bir saldırıyı öngörüyordu. Bu, yıllar sonra yapılacak gizli bir operasyon olmayacaktı.

Muğniye'yi öldürecek CIA-MOSSAD operasyonundan haberi olmayan eski bir görevli  “O herhangi bir yere gitmedi” demişti.

2002 başlarında ABD'nin kontrterör görevlilerinin dikkatinin el-Kaide üzerine kaydığı bir dönemde bile Muğniye onların sürekli odak noktası olmaya devam etti. FBI'dan 2008 yılında emekli olan Bernazzani “Gözümüzü Hizbullah'tan hiç ayırmadık, ama masamız el-Kaide ile doluydu” diyor ve operasyon hakkında hiçbir bilgisi olmadığını ekliyordu.

Fırsat Penceresi

CIA'nın Muğniye'nin Suriye'de oturduğunu ne zaman öğrendiği belli değil, ancak bulunduğu çevre, öldürülmeden en az 1 yıl önce biliniyordu. Eski bir ABD istihbarat görevlisinin bildirdiğine göre, bu, onu Şam'da öldürmek için, İsrail'in birleşik bir operasyon yapma amacı ile CIA'ye ilk yaklaşmasıydı.

Şam'daki istihbarat sistemi İsrail'in etkili olarak çalışabileceği şekilde iyi kurulmuş, gizli bir altyapıya sahipti.

Görevliler, İsrail'in intikam alma isteği ile tetiği çekmek istediğini belirttiler. Diğer bir görevli “Bu bir intikamdı” diyordu. ABD, Muğniye'nin ölümünü umursamıyordu ve kendisine yönelik bir misilleme olacağı ile ilgili çok az bir korkusu vardı. Çünkü Hizbullah muhtemelen İsrail'i suçlayacaktı.

2010 yılına kadar İsrail'in askeri istihbarat şefliğini yapan Amos Yadlin, Muğniye'nin Hizbullah lideri Nasrallah'ın sağ kolu olduğunu belirtti.

“O tüm askeri ve terör operasyonlarının komutanı ve şefiydi” diyen Yadlin, Muğniye'nin öldürülmesi ile ilgili konuşmayı reddetti ve onun İran ajanı olduğunu söyledi.

Muğniye'yi hedef alan operasyon tam da CIA ve MOSSAD'ın Suriye ve İran'ın nükleer çalışmalarını engellemek amacı ile yakın bir çalışma içersine girdiği döneme denk geldi. CIA 2007'de MOSSAD'a , Suriye'nin bir nükleer reaktör inşa ettiğini doğrulamada ve hava harekatı düzenlemesinde yardımcı oldu. İsrail ve ABD İran'ın nükleer çalışmalarını sabote etmek için aktif olarak çalışıyordu.

Muğniye Şam'da ikamet ederken istihbarat elemanları “gündelik yaşam profili” belirlemeye ve saldırı için rutinlerini araştırmaya başladılar. MOSSAD elemanları, Muğniye'nin korumasız olduğu olağan akşam yürüyüşlerini önerdiler. CIA, Muğniye'nin kaldığı apartmanın yanında bir eve yerleşti.

 

Muğniye'nin Ölümü: Muğniye, 12 Şubat 2008 gecesi Şam'ın Kfar Sousa adlı mahallesinde bomba ile öldürüldü. CIA ve MOSSAD ortak operasyonunda yedek lastiğe gizlenen bomba ile anında öldürüldü. MOSSAD, Muğniye'nin kimliğini yüz tanıma yöntemi ile belirledi.

 

Operasyonun kapsamlı olarak planlandı. Bombayı bisiklet veya motorsikletin bagajına bomba konulmasını öngören bir İsrail teklifi, patlayıcının dış tasarımının düzgün olmayacağı kaygısı ile reddedildi. Bomba mükerreren test edilmeliydi ve patlama etki alanını minimize edecek şekilde ayarlanmalıydı. Muğniye'nin öldürüldüğü yer bir kız okuluna çok yakındı.

Bir görevli bombanın, Kuzey Carolina'da –daha sonra CIA'nin Usame Bin Ladin'in Pakistan Abbotabad'taki yerleşkesinin kopyasını inşa edeceği- Harvey Point adlı yerde birçok defa test edildi. Görevliler, sonuç olarak başkalarının öldürülmesi veya yaralanması ile ilgili sıfır riski bulunan bir bombaya sahip oldular.

Muğniye, Şam'da serbestçe hareket ederken yalnız değildi. Operasyon sırasında CIA ve MOSSAD, İran'ın Kudüs Kuvvetleri komutanı Kasım Süleymani'yi, Muğniye ile beraber yürürken öldürme şansı yakaladı. Süleymani, İsrail'in başdüşmanıydı ve Irak'taki Şii militanların eğitilmesini idare ediyordu.

Bir eski görevli “İki adam aynı noktada duruyordu, aynı yerde aynı caddede. Onların tek yapacağı düğmeye basmaktı” dedi.

Ancak operasyona katılanların, Süleymani'yi öldürmek için başkanlık düzeyinde verilmesi gereken bir yetkisi yoktu.

Muğniye'yi hedef alan bomba patlatıldığında, görevlilerin öngördüğü “öldürücü bölge”nin 20 feet kadar genişlediği belirlendi. Bir istihbarat görevlisi, bombanın oldukça etkili ve nizami olduğunu bildirdi.

Bir görevli “Hiçbir sivile zarar gelmedi” dedi.

Muğniye, lokantadan çıktıktan sonra caddede yürürken ve bombayı patlatmadan kısa bir süre önce yüz tanıma yöntemi ile kimlik tespiti yapıldı.

Saldırıdan sonra, Nasrallah İsrail'i suçladı ve intikam yeminleri ederek “Siyonistler, eğer savaş açmak istiyorsanız, hadi herhangi bir yerde açık savaş olsun.” dedi.

Aslında, Hizbullah'a verilen hasarda, İsrail adına intikam almak için yapıya sızmakla suçlanan bir kişinin rolü de vardı. Ancak Hizbullah lideri, Lübnan'da Hizbullah mahkemesinde yargılanan bu kişinin etkisini önemsemiyordu.

Muğniye'nin öldürülmesinden sonra, İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in ofisi “İsrail, terör gruplarının bu olayda İsrail'in rolü olduğunu gösterme çabalarını reddetmektedir.Başka söyleyecek bir şeyimiz yoktur” dedi.

ABD'nin Devlet Departmanı sözcüsü Sean McCormack “Dünya bu adam olmadan daha iyi olacak. O soğukkanlı bir katil, toplu katliamcı ve sayısız masum insanın hayatını kaybetmesinden sorumlu bir teröristti.”

İstihbarat çevrelerinde, eski bir görevli “Bu bir bayram değil, yapmak zorunda olduğumuzu yaptık ve hadi devam edelim” dedi.

Kudüs'ten William Booth, Washington'dan Greg Miller, Karen de Young,Anne Gearan ve Julie Tate bu rapora katkıda bulundular.

 

 

Çeviri: Rozan Genç

intizar.web.tr

Yorumlar