IŞİD, İsrail’in varlığının ve güvenliğinin teminatı

Amerika ve korsan İsrail şom planları çerçevesinde tekfirci teröristleri bir gün Afganistan ve Pakistan’a, öbür gün Irak ve Suriye’ye ve bir başka gün de Lübnan veya Libya’ya gönderiyor ve böylece bölgede terörü yaygınlaştırıyor.  

Görüntülenme: 1414 Tarih: 25 Şubat 2015 15:34
IŞİD,  İsrail’in varlığının  ve güvenliğinin teminatı

Amerika’nın NATO’daki eski komutanı General Wesley Clarck CNN kanalına verdiği mülakatta, Amerika ve müttefiklerinin tekfirci IŞİD terör örgütünün şekillenmesinde doğrudan rol ifa ettiğini itiraf etti ve bu hareketin Lübnan Hizbullah hareketi ile mücadele etmek amacıyla gerçekleştiğini belirtti.

Şu anda emekliliğe ayrılan ve bu yüzden geçmişte hakkında konuşma yetkisi olmayan konuları rahatça beyan edebilen Clarck, Amerika Başkanı Obama’nın kongreden IŞİD ile mücadele talebi hakkında yaptığı değerlendirmede şu ifadelere yer verdi: “IŞİD bizim dostlarımız ve müttefiklerimizin mali kaynakları ile kuruldu. Çünkü eğer siz canını feda edecek derecede Hizbullah ile savaşacak insanlara ihtiyacınız varsa, bunun için bildiri yayınlayıp gelin bu savaş için kayıt yaptırın, çünkü dünyayı daha iyi bir mekâna dönüştürmek istiyoruz, diyemezsiniz. Siz ancak bağnaz ve köktendinci insanların peşinden gidebilirsiniz, çünkü onlar sadece Hizbullah ile mücadele etmek istiyor.”

Aslında bu açıklama, sadece Amerika ve müttefiklerinin IŞİD’in türemesinde ifa ettikleri rolle ilgili tek veya ender yapılan bir itiraf değil. Bu itiraf aynı zamanda Amerika’nın eli kanlı tekfirci terör örgütü ile ilişkilerini ifşa eden ve son günlerde Amerikalı yetkililerinin açıklamalarının arasında baş gösteren kesin itirafların bir parçasıdır. Yine bu itiraf, bölgede terörün beslenmesinin Lübnan Hizbullah hareketi ile mücadele ve İslamî direnişi dize getirme bağlamında atılan bir adım olduğunun itirafıdır. Yoksa bundan önce, Amerikalı komutan Clarck bu itirafta bulunmadan önce de Amerika Başkan yardımcısı Jeo Biden’in Harvard Üniversitesi’nde yaptığı konuşma büyük ses getirdi ve hatta Biden’i üç kez Amerika’nın müttefiklerinden özür dilemeye zorladı. Biden konuşmasında Amerika’nın müttefiklerinin Ortadoğu bölgesinde Suriye nizamını devirmek amacıyla IŞİD’i kurduklarını itiraf etti.

Jeo Biden’den önce de Amerika dışişleri eski Bakanı Hillary Clinton da anılarını yazdığı kitabında Amerikalı üst düzey bir yetkili olarak Washington’un IŞİD’in kurulmasında rol ifa ettiğini itiraf etti. Clinton kitabında şu ifadelere yer verdi: “Biz İslamî devletin, yani IŞİD’in kurulmasını kararlaştırdık ve buna göre ben, Amerika ve bazı dostlarının İslamî devlet yani IŞİD kurulur kurulmaz tanınmasında ifa edecekleri rolü anlatmak üzere 112 ülkeyi ziyaret ettim. Biz 5 Temmuz 2013’te Avrupalı dostlarımızla bir oturumda İslamî devleti tanımayı, bölge coğrafyasında değişikliğin düğmesine basmayı ve Ortadoğu’yu bölmeyi kararlaştırdık, fakat bir anda her şey gözümüzün önünde çöküverdi.”
Hillary Clinton, Irak’ta IŞİD elebaşı Ebu Bekir Bağdadi ile irtibatına işaret ediyor ve Bağdadi’nin 2004’te Irak’ta Amerikalı askerlerce yakalandıktan sonra Bukka kampındaki hapishanede Amerikalıların gözetiminde tutulduğunu, kendisi ile gerekli irtibat kurulduğunu ve ardından2009’da Başkan Obama’nın talimatı üzerine serbest bırakıldığını anlatıyor.

Tüm bu anlatılanlar Amerikalı üst düzey siyasi yetkililerin Beyaz Saray’ın IŞİD’in kurulması ve perde arkasındaki amaçlarıyla ilgili itiraflarının küçük birer örnekleridir. Bundan başka da bir çok Amerikalı yetkili, şahsiyet ve siyaset adamı bu konuyu itiraf etmişti. Örneğin, Amerikalı ünlü yazar ve araştırmacı Webster Tarpley 11 Eylül adlı eserinde, terörün aslında Amerika’nın ürünü olduğunu ve IŞİD terör örgütünün gerçekte Washington’un gizli ordusu olduğunu ve örgütün elebaşı Ebu Bekir Bağdadi’nin de Amerikalı şahin senatör John Mc. Cain’in samimi dostu olduğunu yazdı.

Yine Amerikalı gazeteci yazar Walt Manto da IŞİD’in aslında Batı’nın ürünü olduğunu belirterek, Batı’dan maksadı Amerika, İngiltere, AB, NATO, İsrail, Türkiye, Katar ve Arabistan olduğunu vurguladı.

Öte yandan Amerika milli Güvenlik Ajansının eski ajanı Edward Snowden ifşa ettiği belgelerde IŞİD konusunda şöyle diyor:
“Amerika, İngiltere ve İsrail istihbaratı IŞİD adlı örgütün şekillenmesinde rol ifa etti ve ‘Arı Kovanı’ adıyla anılan bir operasyon çerçevesinde IŞİD terör örgütünü kurdu.”
Snowden ifşa ettiği belgelerde açıkça IŞİD’in korsan İsrail’i desteklemek amacıyla kurulduğunu belirtiyor. ‘Arı Kovanı’ operasyonunun amacını da radikal İslamcıları dünyanın dört bir yanından toplayarak bir araya getirme, İslamî şiarları savunan bir örgüt kurma ve tekfirci düşünce temelinde silahlarını Siyonist İsrail’in varlığına karşı çıkan ülkelere yöneltme şeklinde beyan ediyor.

Zaman ilerledikçe tekfirci IŞİD terör örgütünün türemesi, Batılı ve Arap hamilerinin bu süreçte ifa ettikleri rolleri ile ilgili yeni boyutlar gün ışığına çıkıyor ve örgütün gerçekte neden kurulduğu daha iyi anlaşılıyor. Nitekim BM’nin Golan tepelerindeki gözlemcileri de geçenlerde yayınladıkları raporda, Siyonist askerlerin tekfirci teröristlerle Suriye sınırında irtibatta olduklarını ifşa etti. Raporda teröristleri elebaşları ile Siyonist subayların sürekli temas halinde oldukları, sadece iki ay boyunca iki taraf arasında 59 görüşme gerçekleştiği ve Suriye’de yaralanan 89 IŞİD üyesinin tedavi için işgal altındaki Filistin’e getirildiği ifade edildi.

BM gözlemcilerinin raporuna göre, Siyonist rejim ordusu IŞİD terör örgütü ile düzenli temaslarda bulunuyor. Örgüte silah ve askeri teçhizat göndererek destek veriyor. Belki de bu yüzden şimdiye kadar IŞİD tarafından Müslümanların baş düşmanı yani gaspçı İsrail’e karşı bir tek mermi bile sıkılmadığı ve tekfirci teröristlerin tüm cinayetleri Müslümanları ve özellikle Lübnan İslamî Direnişi başta olmak üzere korsan İsrail’le mücadelede en ön safta yer alan ülkeleri hedef aldığı anlaşılıyor.

Bugün artık tekfirci IŞİD terör örgütünün Amerika’nın İslam dünyasında gayri meşru rejim olan İsrail’in şom varlığını ve güvenliğini korumak amacıyla işbirlikçisi olduğunu ispat etmeye bile hacet yoktur. Çünkü Amerikalı yetkililerin bu bağlamda itirafları açık ve net bir şekilde ortadadır ve geride hiç bir kuşku bırakmamıştır.

Amerika ve korsan İsrail özellikle Afganistan’da doğrudan askeri müdahale ile terörle mücadele bahanesiyle yürütülen savaşta bozguna uğramalarının ardından, bir süredir İslam dünyasında daha hafif bedeli olan yöntemlerle sömürücü ve sultacı emellerini gütmeye çalışıyor. Kuşkusuz bunun için en basit yol, IŞİD gibi tekfirci terör örgütlerini kullanmak ve Washington ve Tel Aviv’e vekâleten İslam ülkelerine karşı savaştırmaktır.

İşte bu yüzden bugün Amerika, dünyada terörü yaygınlaştıran ülkelerin başını ekiyor ve bunu yaparken de, tekfirci teröristleri bölgeyi istikrarsızlaştırıyor. Amerika ve korsan İsrail bu şom planları çerçevesinde tekfirci teröristleri bir gün Afganistan ve Pakistan’a, öbür gün Irak ve Suriye’ye ve bir başka gün de Lübnan veya Libya’ya gönderiyor ve böylece bölgede terörü yaygınlaştırıyor.

Bu arada uluslararası camianın Amerika’nın yaygınlaştırdığı terörü durdurmak için hiç bir etkili adım atmadığı, bilakis bazı durumlarda körüklenmesine katkı sağladığı gözleniyor.

Zaten bu yüzden IŞİD teröristleri bu örgütü yok etmek amacıyla kurulduğu iddia edilen uluslararası ittifaka rağmen, aynı ittifakın üyelerinden karadan ve havadan ihtiyacı olan gıda maddeleri, yakıt, silah ve mühimmata kavuşuyor.

Korsan İsrail’i korumak amacıyla hayata geçirilen ‘Arı Kovanı’ stratejisi çerçevesinde Müslümanları katletmeyi, İslam ülkelerinin altyapılarını çökertmeyi ve bölgede İslamî Direniş ekseni ve özellikle Hizbullah hareketi ile savaşmayı sürdürüyor.

Ancak bu komplo şimdiye kadar başarılı olamadı ve İslamî Direnişin direnişini sürdürmesi sonucu yenilgiye uğrayacağı da kesindir.

 

irib

Yorumlar