Şehirlerin Çiçeğine Yolculuk

Yönetmen Tülay Gökçimen ve Kudüs uzmanı Emine Çınar Kudüs yolculuğunu ele aldıkları yazılarında “Şehirlerin Çiçeği” ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulundular.  

Görüntülenme: 2945 Tarih: 21 Nisan 2015 11:26
Şehirlerin Çiçeğine Yolculuk

“Şehirlerin Çiçeği” Kudüs’e yolculuğumuz İstanbul’dan başladı. İki saat sonra Tel Aviv’e ulaşmıştık. Ben Gorion havaalanındaki işlemlerimiz abartılı ve gereksiz korkuların aksine çok kolay oldu. Bazılarımıza “neden geldiğimiz ve kaç gün kalacağımız” sorulurken, çoğunluğa bu sorular bile sorulmadı. Giriş mührü pasaportlarımız yerine küçük bir kağıda vuruldu. Grup vizesi ile oraya gidenlerin ne vizesi ne de giriş ve çıkış mührü pasaportlara işleniyor. Hepsi farklı kağıtlarda oluyor. Döndükten sonra o kağıtlar atılınca kişinin pasaportunda oraya gittiğine dair herhangi bir emare bulunmuyor. Bizi karşılayan Ebu Muhammed “Hoş geldiniz, nerede kaldınız, sizi yıllardır bekliyoruz” dedi. Evet yıllarca Müslüman Türkleri beklemişler ama biz işgalci İsrail’e ambargo uygularken Filistinli Müslüman kardeşlerimizi de yalnız bırakmışız bir anlamda.

SOĞUK ŞEHİR TEL AVİV

İsrailin başkenti Tel Aviv’in soğuk ve hiçbir tarihi özelliği olmayan caddelerinden ayrılarak Yafa’ya doğru ilerliyoruz. Siyonist Yahudiler başkent olarak Kudüs’ü kabul etseler de dünya bunu tanımadığı için (Amerika Büyükelçiliği hariç) büyükelçiliklerin tamamı Tel Aviv’de. 

FİLİSTİNİN GELİNİ

Yolculuğumuzun ilk durağı Yafa. Güzel ve mavi şehir Yafa.. 1948’den önce Filistin’e kültür başkentliği yapmış, liman kenti Yafa. Güzelliğine istinaden “Filistin’in Gelini” diye isimlendirilmiş. Osmanlı’nın Akdeniz kıyılarındaki önemli merkezlerinden biri olmuş. Orada bizi ilk karşılayan Osmanlı eserlerinden II. Abdülhamid’in yaptırdığı saat kulesi, sol tarafta hanlar ve sağ tarafta Mahmudiye külliyesi oldu. Tarihe meydan okur bir şekilde tüm güzellikleri ile bize “bizi garip ve öksüz bırakıp gittiniz, ancak buradayız ve ümitle sizi bekliyoruz” dediklerini hisseder gibi oluyoruz. Yafa’yı gezdikten sonra Kudüs’e doğru yola çıkıyoruz. 



VE KUDÜS’TEYİZ…

Kutsal şehrimiz Kudüs.. Bağrında barındırdığı Mescid-i Aksa Müslümanların ilk kıblesi, ikinci haremi ve bizim ziyaret etmekle emrolunduğumuz üçüncü mescidimiz. Hadis-i Şerifte Peygamberimiz “Oraya gidiniz ve orada namaz kılınız” buyurmuştur. Ayette ise “Bir gece kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketli kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir ” İsra/1 şeklinde yer almaktadır.



Kudüs’te yaklaşık 250 bin yerleşik Filistinli Müslüman yaşamakta. Onlarında yüzde 71’i açlık sınırında yaşıyor. Her gün bir veya bir kaçı işgalci polisler tarafından tutuklanıp darb ediliyor, Mescid-i Aksa’dan uzaklaştırma cezaları veriliyor. Hayat çok pahalı, İsrail yüksek vergilerle Müslüman halkı yıldırmaya çalışıyor. Yüksek vergilerin karşılığında hizmet de götürmüyor. Çarşı pazarda Müslüman esnaf müşteri bekliyor. Halkın alım gücü çok düşük. Üstü açık bir cezaevi gibi her yer. Dışarıdan getirilen işgalci yerleşimcilerin Kudüs’teki nüfusu her geçen gün daha da artıyor. Siyonist yönetim Yahudilerin yaşam koşullarını oldukça kolaylaştırıp onlara bir çok imkan sağlarken Müslümanlar için ise orada yaşamayı çile haline dönüştürüyor. Onlar ise tüm bu zorluklara rağmen “Biz burada kalacağız” diyorlar. “Biz burada kalacağız, direneceğiz ve Kudüs’ü teslim etmeyeceğiz.”
Mescid-i Aksa’ya doğru ilerlerken içimizdeki heyecan büyüyor. Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdığı surların Zehra Kapısı’ndan girerek Aksa’ya doğru bir su misali akıyoruz. Harem’i Şerif’in girişinde Siyonist polisler bekliyor. Filistinli olmadığımızı anlayınca İngilizce olarak nereli olduğumuzu soruyorlar. “Türküz” deyince “well came” diyerek bizi içeri buyur! ediyorlar. İşgalcinin ev sahibine sorduğu bu soru içimizi acıtıyor. Onlara karşı içimizdeki nefret hissi kabarırken kapıdan girerek içeride bekleyen Filistinli polislere selam veriyoruz. Gülen gözleriyle selamlıyorlar bizi ve “hoş geldiniz” diyorlar. 







İLK KIBLEMİZ MESCİD-İ AKSA

Ve işte Mescid-i Aksa’dayız. Kubbetü’s-Sahra tüm haşmetiyle karşılıyor bizi. Mescid-i Aksa, yeryüzünde ilk inşa edilen Mescid-i Haram’dan kırk yıl sonra inşa edilmiştir. Hicretin l6. ayına kadar Müslümanların kıblesi olarak kalmıştır. Ziyaret edilmesi tavsiye edilen mescidlerin üçüncüsüdür. 144 dönümlük alana kurulu olup içinde Kıble Mescidi, Kubbet-üs Sahra Mescidi, Mervan Mescidi, Burak Mescidi, Kadim Aksa Mescidi, Medreseler, Kubbeler, Şadırvanlar, Çeşmeler, Kemerler barındıran bir külliyedir. 
Müslümanlar için böylesi önemli olan bir mabedin kutsiyeti yıllardır Yahudiler tarafından ayaklar altına alınıyor. Filistinli Müslümanlar çektikleri her türlü zulme göğüs gererek onlara “ne olursa olsun biz burada kalacağız” mesajı veriyorlar. 



Cuma ve Cumartesi günü hariç her gün Yahudiler, işgalci polisler ve özel kuvvetler eşliğinde sabah saatlerinde bazen küçük bazen büyük gruplar halinde Mescid-i Aksa’ya girip mescidin kutsiyetini çiğneyerek içinde bir tur dönüyorlar. Bu gövde gösterisine Müslümanların tekbir sesleri direniyor. Ziyaretimizin ikinci günü sabah saatlerinde beş kişilik küçük bir grup, çıplak ayaklarla ve polis nezaretinde Mescid-i Aksa’ya girdi. Onların Aksa’ya girmesiyle tekbir sesleri yükselmeye başladı. Kadınlar ve çocuklar hiç susmadan ve yüksek sesle tekbir getirmeye başladılar.Onlar Aksa’yı terk edene kadar tekbir sesleri devam etti.




Yahudiler tekbir sesinden o kadar ürküyorlar ki İsrail Parlamento üyesi Miri Regev tekbir getirene 12 bin dolar para cezası verilmesini önerdi ancak kabul edilmedi. Siyonist Yahudiler 1967’deki işgal sonrası el koydukları Megaribe kapısından girip Silsile kapısından çıkıyorlar. İçeride gerçekleştiremedikleri ayinlerini Silsile kapısından çıktıktan sonra kapının önünde gerçekleştiriyorlar. Bizim bu tabloyu çektiğimizi gördüklerinde kendilerince zafer işareti yaptılar. Yıllardır sarfettikleri bütün çabalarına rağmen Allah’ın fazlı ve Filistinli Müslümanların metanetli duruşları karşısında hem Aksa’nın herhangi bir kapısından içeri giremiyorlar hem de genel olarak içeride ayinlerini yapamıyorlar. Müslümanların sayısı çok olduğunda güçlü tekbir sesleri onları öyle ürkütüyor ki içeride tur atmaksızın sadece Megaribe kapısından girip birkaç metre uzaklıktaki Silsile kapısından çıkmak zorunda kalıyorlar. 



AKSA’YI BEKLEYEN FİLİSTİNLİ KADINLAR

Mescid-i Aksa’yı bekleyen muhafız hanımlardan ayrıca bahsetmek gerekir. Latife, Ümmü Ziyad, Hatice, Henâdî, Ümmü Rıdvan ve diğerleri. Yahudiler Aksa’ya girince getirdikleri tekbirler sebebiyle her biri defalarca tutuklanarak Aksa’dan uzaklaştırma cezaları almışlar. Halen cezalı olan Hatice Khuveys Aksa kapısına 200 metre uzaklıkta üzerinde “Biliyor musunuz, ben Aksa’ya niçin yasaklıyım? ” yazan pankartın önünde nöbet bekliyor azimli ve vakur bir şekilde. Çoğu Filistinli erkek ya tutuklu ya da sabah saatlerinde işte oldukları için Aksa’da hanımların sayısı oldukça fazla. Filistinli kadınlar sabah ve öğle saatlerinde Kudüs Muhafızı Raid Salah’ın projesi olan ilim halkalarını oluşturuyorlar. Bilenler bilmeyenlere Kur’an-ı Kerim, tefsir, hadis gibi İslamî ilimleri öğreterek halkayı genişletiyorlar. 

Mescid-i Aksa’daki Kıble Mescidi güney taraftaki gümüş kubbeli mescittir. Filistinli Müslümanlar her namaz vakti uzun yollardan ve Siyonistlerin izninden geçerek buraya kırlangıç sesleri eşliğinde namaz kılmaya geliyorlar. Sabah ve yatsı namazı mescidin en kalabalık olduğu vakitler diyebiliriz. 

PEYGAMBERLER ŞEHRİ EL- HALİL

Kudüs ziyaretimizin ikinci günü Kudüs’ten Batı Şeria’ya bağlı El Halil kentine doğru ilerliyoruz. Yol boyunca Siyonist yönetim tarafından Filistinlilere ait topraklara konuşlandırılmış konteynerleri görüyoruz. Bu konteynerler yaklaşık altı aydan bir yıla kadar konulan yerde duruyor. Orada bir şeylerin varlığına gözler alıştırılınca, işgalci İsrail yönetimi oraya binalar inşa ediyor. İnşa işlemi bitip o evlere taşınılabilecek hale gelince belediye hemen elektrik ve su bağlayarak orayı Yahudi yerleşimciler için yaşanılacak bir mahalle haline getiriyor. Farklı yerlerden Siyonist Yahudiler getirilerek oranın sakinleri olmaları sağlanıyor. Onlara orada yaşamaları için yüksek meblağlar ödeniyor. Bu şekilde Filistinli kardeşlerimizin topraklarına dünyanın gözü önünde el konuluyor. Filistinlilere ait topraklara el konularak inşa edilen binalara “yeni yerleşim birimi”, oraya taşınan Yahudilere de masum! bir kelime olarak “yerleşimci” deniyor. Acaba birisi zorbalıkla sizin evinize gelip “bu evin bir odası benim olacak ve bundan böyle burada yaşayacağım” dese siz ona “yerleşimci” mi dersiniz?! Minareyi çalan kılıfını da hazırlıyor. En üzücü olan ise bu ve benzeri meselelerde Müslümanların kendi kavramlarını oluşturamadıkları için Siyonistlerin kelimeleriyle meseleleri konuşmaları ve istemeyerek de olsa onların hedeflerine ulaşmalarını kolaylaştıracak şekilde hareket etmeleri. 
El-Halil şehrinde ilk durağımız İbrahim Mescidi. Hz. İbrahim, Hz. İshak, Hz. Yakup ve oğlu Yusuf peygamberin kabri bu mescitte bulunmaktadır ve mescide ancak Siyonistlerin kontrolündeki x-ray cihazlı turnikelerden geçerek girilebilmektedir. 

25 Şubat 1994’te İbrahim Camiinde mübarek Ramazan ayının on beşine denk gelen Cuma günü sabah namazını kılan Filistinlilere bir Yahudi yerleşimci, otomatik silahıyla ateş açarak 25 kişiyi şehit ederken yaklaşık 300 kişiyi de yaraladı. Saldırgan, Baruch Goldstein isimli ABD kökenli bir doktor olup, silahının tutukluk yapması nedeniyle ateş edemeyince saldırıdan sağ kurtulanlar tarafından linç edilmiştir. Bu elim hadiseden sonra işgalci İsrail yönetimi güvenlik gerekçesiyle! mescidi 9 ay gibi uzun bir müddet kapatmış, açtığında ise artık mescidi Müslümanlar ve Yahudiler için ikiye bölünmüş hale getirmiştir. Şu anda mescidin %40’lık bölümü Müslümanlara tahsis edilmişken o tahsis edilen bölüme bile Müslümanlar özgürce girememektedir. Bu hilekar tutum Filistinli Müslümanları, aynı şey Mescid-i Aksa için de yapılabilir kaygısıyla sürekli teyakkuz halinde kalmaya itmiştir. Mescidi Aksa’da namaz kılınmayan bir vakit olduğunda Müslümanlar hemen Aksa’ya koşmakta ve direnişe geçmektedirler. Diğer tarafta bu sinsi planla hedefine uygun sonuca ulaştığını gören Siyonist İsrail, aynı veya benzeri uygulamayı Mescidi Aksa içinde planlayarak, Müslümanların ilk kıblesi Aksa’nın Müslümanlarla Yahudiler arasında zamansal ve mekânsal bölünmesini oldubittiye getirmeye çalışmaktadır. 



KUDÜS MUHAFIZI RAİD SALAH’A ZİYARET

Filistin topraklarına kadar gidip de Kudüs Muhafızı Şeyh Raid Salahı ziyaret etmemek olur mu? Ziyaretimizin dördüncü günü kendilerini Ümmü’l- Fahm’de ziyaret ettik. Bilindiği üzere Siyonist İsrail tarafından Raid Salah hakkında 11 ay hapis cezası verildi. Karara ikinci kez itiraz edildi. Şu anda Ummu’l-Fahm’de şehir hapsinde olup mahkemeden çıkacak karara göre hapishaneye girecek olmasına rağmen Şeyh Raid, her zamanki gülümsemesiyle bizleri karşıladı ve bizim kendisine yönelttiğimiz sorulara cevap verdi. Sorulardan bir tanesi direniş hikayesinin ne zaman başladığı ile alakalıydı. “Çocukluğumda annem bana kardeşi ve amcasının nasıl şehit olduklarını anlatırdı. Siyonizmin “Vatansız halka halksız bir vatan gerekiyor” projesiyle bizim topraklarımıza el koymak, bizi evsiz barksız bırakmak, ülkemizden sürmek, mukaddesatımızı yok etmek ve Mescidi Aksa’yı yıkarak iddia ettikleri heykeli yapmak istediklerini küçük yaşta idrak etmiştim. Mücadelem küçük yaşta başladı.” diye cevapladı.

BARIŞ ŞEHRİ KUDÜS

Barış şehri Kudüs’te Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler bir arada yaşıyor. Siyonist Yahudiler her fırsatta Filistinli Müslümanlara saldırıp onlara zorluk çıkararak hayatı zehir ediyorlar. Özellikle Yahudi bayramları Müslümanlar açısından en sıkıntılı günler oluyor. Ancak bu yıl, bizim ziyaretimiz esnasında Hristiyanların Paskalya Bayramı ile Yahudilerin Pesah Bayramı aynı günlere denk geldiğinden dolayı şehir oldukça kalabalıktı. Yabancıların çok olması işgalci İsrailin Filistinlilere istediği gibi zulmetmesinin önüne geçti. Böylece geçen yıla nazaran bu yıl Pesah bayramı daha sorunsuzdu. 

Müslümanların çarşısını gezerken her yerde Recep Tayyip Erdoğan’ın posterleri ile karşılaşıyorsunuz. Türk olduğunuzu anlayan herkes size Cumhurbaşkanını soruyor. Erdoğan deyince gözler parlıyor. 5 Kasım 2014 tarihinde Siyonist askerlerin postallarıyla Aksa’ya girmesinin ardından Cumhurbaşkanımızın “Aksa’ya müdahale Türkiye’ye müdahaledir” söyleminden sonra baskıların hissedilir derecede azaldığını söylüyorlar. 

Kudüs, Yahudilerin Kabesi mesabesinde olduğu için onların hiçbir zaman vazgeçmeyeceği bir yer. Sabır, İsrail siyasetinin omurgası olmuş durumda. 67 yıldır hasretle o toprakların tamamen kendi egemenliklerinde olacağı günü bekliyorlar. Görmeyecekleri bir hedef için çalışıyorlar. 

DİRENİŞİN ADI FİLİSTİN

Biz o topraklara gidince Filistinlilerin nasıl bu kadar dirayetli olduklarını ve beslendikleri kaynakları bizzat gördük, metanetlerine şahid olduk. Mescid-i Aksa gibi koskoca bir davayı bir avuç Filistinlinin omzuna yüklemiş olduğumuza da esefle tanıklık etmiş olduk. Artık yapmamız gereken onları kesinlikle yalnız bırakmamaktır. Türkler gelince yüzleri gülen ve bağırlarına basan Filistinli kardeşlerimiz yalnızlığı hak etmiyor. Çocuklarımızın isimlerinden başlayarak bu davaya hizmet etmeliyiz. Her birimiz kendi meclisimizde bu davayı anlatmalı, bıraktığımız miraslarda Kudüs’ün payını da unutmamalıyız. 

Siyonistlerin kaybedecekleri zaman kalmadı. Müslümanların ise zamana ihtiyacı var. Maddi ve manevi varlıklarını ortaya koyarak birlik halinde barış şehri Kudüs’ün işgalden kurtulması için kayda değer işler yapmalılar. Rabbimiz Tevbe Suresi 14. Ayette “Onlarla savaşın. Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın, onları rezil rüsva etsin. Size yardım ederek onlara galip kılsın. Mü’min toplumun gönüllerine ferahlık versin.” buyuruyor. Rabbimiz açıkça bize görev vermiş olduğu halde biz ise adeta “ey Allah’ım sen bu işe bizim ellerimizi karıştırma, şu lanetli kavmi helak ediver” diye dua ediyoruz. 

Son olarak şu hususu da belirtelim ki Kudüs’e giriş ve çıkışımızda herhangi bir sıkıntı yaşamadık elhamdülillah. Çocuklarımızla beraber Mescid-i Aksa’da top oynayacak kadar rahat bir ziyaret gerçekleştirdik. Yıllardır neden gitmediğimize yanıp Rabbimizin bize oraları tekrar nasip etmesi için dua ederek o topraklardan ayrıldık… 

timeturk

Yorumlar