Suud ve Siyonist İsrail'in yöntemleri birbirine ne de çok benziyor değil mi?

"Al-ı Suud hanedanının Yemen'e vahşi saldırısından her geçen gün, işlenen cinayetlerin Siyonist işgalciler tarafından Lübnan ve Filistin'e karşı saldırılarla benzerlikleri daha da gün yüzüne çıkıyor..." 

Görüntülenme: 1286 Tarih: 17 Mayıs 2015 23:41
Suud ve Siyonist İsrail'in yöntemleri birbirine ne de çok benziyor değil mi?

Yemenli şehitler Gana, el-Mansuri, Hay eş-Şucaiye ve Gazze sahillerinde şehit olan çocukların resimlerini belleklerde canlandırıyor. Sanki Siyonist rejim ve saldırgan Suudi rejimi, aynı okulda eğitim görerek aynı politika ve yöntemi kullanıyorlar.
 
Bu yüzden her iki rejim için aynı kader ve sonucun yazılacağı düşüncesi daha da güçleniyor.
 
Günümüzde saldırgan Al-ı Suud'un yenilgi senaryosu ve hedeflerini gerçekleştirmedeki acziyeti tekrarlanacaktır, tıpkı Siyonist rejimin Lübnan ve Gazze'deki fiyasko yenilgisi gibi.
 
Suudilerin Yemen'e saldırmak için askeri ve siyasi ortam hazırlık çalışmaları, tamamen Siyonist rejimin yöntemleri ile uyuşuyor. Bu yüzden aynı sonuçları da olacak ve saldırgan Suudi rejimi de kesin olarak yenilgiyi tadacaktır.
 
Fazla araştırma ve incelemeye de gerek yoktur. Arap dünyası, Suudi rejimin Yemen'e saldırısını biçim ve içerik açısından dikkate alırsa, Siyonist rejimin 2006'da Lübnan, 2008 ve 2014'te Gazze'ye saldırısına benzerliğini anlayacaktır.
 
Strateji konular uzmanı Emin Hatit, Suudilerin Yemen'e karşı savaş yöntemleri ve kullanılan araçlar, ayrıca istihbarat yöntemlerinin dikkat edilmesi gereken konular olduğunu belirterek, Suudilerin Siyonist rejimin cinayetleri ve mütecaviz savaş yöntemlerini aynen tekrarladığını belirtiyor. Lübnan ordusunun emekli subayı Hatit, bu konuya açıklık getirmek için 5 konuya değiniyor.
 
General Hatit Siyonist rejim ve Al-ı Suud'un kendi saldırılarında uluslararası yasaların dışında ve zorbalığa başvurduğunu, bunun ise uluslararası hukukta tecavüz olarak bilindiğini söyledi. Hatit Suudilerin ne kendilerini savunmak zorunda olduğunu, ne de uluslararası teşkilatları bildirilerini gerçekleştirecek konumunda olduğunu belirterek, işte bu yüzden saldırılarının savaşla ilgili uluslararası anlaşmaların hiç birine uygun olmadığını ve bu yüzden yaptıklarının tamamen zalimane bir tecavüz anlamında olduğunu belirtti.
 
Lübnanlı uzman Riyad tarafından savaş hedeflerinin açıklanmasını, Siyonistlerin yöntemlerine çok benzeterek, "Suudiler savaşın ilk kademesinde belirli hedefler amaçladıklarını duyurdular, tıpkı İsrail'in 33 günlük Lübnan savaşında olduğu gibi. Fakat her ikisi de saha olayları ile karşı karşıya geldiklerinde hedeflerinin hiçbirini ulaşamayacaklarını görünce, kamuoyunu aldatmak ve gündem saptırmak için hedef tavanlarını indirmeye, böylece amaçlarının gerçekleştiğini lanse etmeye çalıştılar" dedi.
 
Buna ilaveten Al-ı Suud da tıpkı Siyonist rejim İsrail gibi, Yemen'e saldırısında başarısız kalınca hemen Washington ve BMGK'e sığınarak yenilgisini örtbas etmeye çalıştı.
 
İsrail de Lübnan'a karşı 33 günlük savaşında benzer siyasetler izleyerek, nihayet BM 1701 sayılı kararnamesini kabul etmek zorunda kaldı. Fakat savaşın başındaki hedefleri Hizbullah islami direniş güçlerince hüsrana uğradı. Al-ı Suud da BMGK bildirisine rağmen, Yemen'de önemli bir şey yapamadı.
 
Katliamda kullanılan savaş yöntemleri hakkında general Hatit şöyle diyor: Hepimiz İsrail'in nasıl da yakılmış toprakları siyasetini izleyerek, Beyrut'un güneyinde Zahiye'yi yıkmayı amaçladığını hatırlıyoruz. İsrail bu cinayetle hedeflerine adım adım yaklaşabileceğini sanıyordu. Suudiler de tıpkı bu yöntemi izlediler; onlar bir hedef bankası oluşturarak canlı cansız her şeye amansız saldırılarını başlattılar, fakat hiçbir sonuca varamadılar.
 
Hizbullah İslami direnişin hareketinin mukavemeti, Siyonist rejimin "Beyrut'un güneyinde Zahiye teorisini" hüsrana uğrattı. Yemen'de de halkın stratejik sabır ve direnişi, Suudi saldırganları hayrete düşürdü ve hedeflerine engel oldu.
 
Yapılan saldırıların diğer benzer tarafı ise kullanılan silahlardır. Her iki mütecaviz taraf, uluslararası yasalarca yasaklanan konvansiyonel olmayan silahlar kullandılar.
 
General Hatit, beyaz fosfor içeren silahlar, derinlere nüfuz etme kabiliyeti olan termobarik bombalar, vakum bombaları ve de salkım bombalar gibi korkunç silahlar kullandığını belirtiyor.
 
Al-ı Suud rejimi savaşın başından itibaren söz konusu yasak silahlar kullandı; özellikle de son günlerde kendini kıskaçta hissedince başta salkım bombaları olmak üzere, bu silahları daha fazla kullanmaya devam etti. Söz konusu bombaların tehlikesi uzun süre devam edecektir.
 
Hedeflerin belirlenmesi ve gerçekleşmesi açısından Suudiler yine Siyonistlerin senaryosunu tekrarlıyor. General Emin Hatit bu konuda da şöyle diyor: Siyonist rejim 33 günlük Lübnan saldırısında Hizbullah'ın yok edilmesinden söz ediyordu, fakat zaman aşımı ile hedeflerin seviyesini düşürdü. Bu olay Suudilerin Kararlılık Fırtınası saldırısının Umuda Dönüş'e çevrilmesinde aynen görülebilir. Siyonist ve Suudi rejimlerinin her ikisi, tecavüzlerinin ilk günlerinde hedeflerini gerçekleştirdiklerini iddia ettiler.
 
Fakat Vinopgrad'ın raporu Siyonist rejimin dönem başbakanı Ehud Olmert'in iddialarını tekzip ederek,Siyonist rejimin askeri planları tasarlamakta ve savaş hedeflerini vurmakta başarısız olduğunu duyurdu.
 
Suudilerin Yemen saldırısında da aynı süreç izlendi. Kararlılık Fırtınası hedeflerinin gerçekleşmesi konusunda Suudi kral Salman bin Abd-ul Aziz'in iddialarından sadece 24 saat sonra Yemen'in firari ve mustafi cumhurbaşkanı Mansur Hadi Abdrabe, bu iddialarla çelişkide olan bir girişimde BMGK'den Yemen'in kurtulması için girişimde bulunmasını istedi.
 
Lübnanlı general sözlerini şöyle sürdürdü: Siyonist rejim, yenilgilere sebep olanları sorgulamaya başladı ve bu yüzden Ehud Olmert görevden çekilmek zorunda kaldı. Günümüzde de yolsuzluk suçundan yargılanıyor. Fakat Arabistan'daki despot iktidar kimseye eleştiri veya sorgulama hakkı tanımadan tüm itiraz seslerini boğmaya çalışıyor.
 
Lübnanlı gazeteci ve yazar Gasan Cevad da her iki saldırı arasındaki benzerliklere işaretle, her iki mütecavizin sivillere saldırmak için aynı bahaneler ileri sürdüğünü ifade ederek, Suudilerin Yemen'e tecavüzünde yerinde saydığını, bunun ise Siyonist rejimin Lübnan ve Gazze savaşlarında hedeflerini gerçekleştirmedeki başarısızlıklarını hatırlattığını söyledi.
 
Gassan Cevad şöyle diyor: 33 günlük Lübnan savaşı Siyonistlerin askeri üstünlük düşüncesini çürüttü, Suudilerin Yemen'e karşı savaşında da aynı şey gerçekleşti. Artık herkes bir ülkenin bombalar ve savaş araçları ile başka bir ülkeyi viran etmek sureti ile o ülkedeki gerçekleri değiştiremeyeceğini çok iyi biliyor.
 
Gassan Cevad Suudiler ve Siyonistlerin Amerika hedeflerine hizmet ettiği ve Washington politikalarını izlediğini belirterek, Suudilerin Yemen'e saldırıda Washington'a hizmet etmek ve İslam ile Arap dünyasına darbe indirmekten başka ne kazandıklarını sorguluyor.
 
İRİB
 
 
 

Yorumlar