'İsrail için en büyük tehlike Tahran'dan Şam'a, Şam'dan da Beyrut'a uzanan strateji'

2013’de yapılan bir röportajda o zamanki İsrail’in Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisi Michael Oren, İsrail’in “her zaman Beşar Esad’ın gitmesini istediğini” bildirirken, “Tahran’dan Şam’a ve oradan Beyrut’a uzanan stratejinin İsrail için en büyük tehlike” olduğunu da ekledi.  

Görüntülenme: 1628 Tarih: 31 Mayıs 2015 11:08
'İsrail için en büyük tehlike Tahran'dan Şam'a, Şam'dan da Beyrut'a uzanan strateji'

Steven Macmillan

İsrail Ordusu'nun, yaralı Esad-karşıtı militanları tedavi ettiğinin görüldüğü video görüntüleri geçen hafta ortaya çıktı, yine geçen sene sonlarında yayınlanan Birleşmiş Milletler raporuna göre İsrail Ordusu ve Suriyeli Asiler (IŞİD de dahil) düzenli bir şekilde görüşüyorlar. The Times of Israel, bahsi geçen videoya, “İsrail Ordusu, Suriyeli Asileri Hayata Döndürdü” başlığıyla yayınladığı makalesinde yer verdi:

İsrail Ordusu, Cumartesi günü benzeri çok az görülen bir video yayınladı. Video'da, ordu mensubu bir sıhhıyecinin, Golan Tepeleri'nde karşılaştığı ağır yaralanmış bir Suriyeli savaşçıya, hayatta kalması için gerekli müdahalelerde bulunduğu görülüyor... Esad ve müttefiklerine karşı savaşan isimsiz bir örgütün üyesi olan yaralı, önce sınırda sonra İsrail içinde gerekli tedavi görüyor, ve sonrasında Suriye'ye dönebiliyor... İç savaşın başladığı 2011'den beri, İsrail Ordusu yaklaşık 1600 sivil ve Esad-karşıtı asiyi tedavi etti... Her ne kadar, İsrail'in, çoğu İslamcı örgüt mensubu olan, -mesela El Kaide'ye bağlı Nusra Cephesi gibi- ve İsrail düşmanlıklarını geçmişte defaatle yinelemiş gruplara tıbbi destek vermesi garip görünse de, İsrail meseleye insan hakları perspektifinden yaklaşıyor.

The Times of Israel, İsrail'in Suriyeli militanlara yaptığı yardımları “tamamen insan hakları perspektifinden” yapılan yardımlar olarak görülmesini istese de, İsrail, Suriye muhalefetini kendi jeo-politik çıkarları için desteklediği biliniyor. Kökü 1980'lere dek giden stratejik raporlarında da detaylı görülebileceği gibi, İsrail, on yıllardır, Suriye rejiminin zayıflatılmasını jeo-politik bir hedef olarak kabul etmiştir. İsrail Dışişleri Bakanlığı ile yakın ilişkisi bulunan gazeteci Oded Yinon, Dünya Siyonist Organizasyonu'nun dergisinde 1982 yılında “1980'lerde İsrail İçin Strateji” isimli bir yazı kaleme almış, ve yazısında özetle “Irak ve Suriye'nin parçalanmasını” İsrail'in bölgedeki “öncelikli hedefleri” olarak saymıştır:

“İsrail'in Doğu Cephesi'ndeki, öncelikli kısa dönem hedefi Suriye ve Irak ordularının işlevsiz hale getirilmesiyse, bu devletlerin Lübnan'da olduğu gibi etnik ve dini temellere dayanan parçalara bölünmesi ve parçalanması uzun dönemdeki nihai ve öncelikli hedefidir.” (s. 11.)

İsrail'in, Suriye ve Irak'ı zayıf düşürme arzusu, yeni muhafazakar kanattan Richard Perle'nin yönettiği bir çalışma grubunun “Temize Çekme: Vatan Muhafazası İçin Yeni Bir Strateji” isimli raporlarını 1996'da İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'ya sunmalarıyla daha da pekişti:

“Türkiye ve Ürdün'ün işbirliğiyle, İsrail bölgeye stratejisine uygun bir şekilde çekidüzen verebilir, Suriye'yi zayıflatabilir, kıstırabilir ve hatta iyiden iyiye tesirsiz bırakabilir. İsrail'in –zaten bizatihi haklı gerekçeleri de olan- Saddam Hüseyin'in Irak'ta hükümetten düşürülmesi, Suriye'nin bölgesel planlarına set çeken bir amaç olarak da düşünülebilir.”

Yakınlarda, İsrailli yetkililer, Suriye'de Esad yönetiminin başaşağı edilmesi ve İran, Suriye, Hizbullah arasındaki ortaklığın kırılması yönündeki arzularını açıkça dile getirdiler. 2013'de yapılan bir röportajda o zamanki İsrail'in Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisi Michael Oren, İsrail'in “her zaman Beşar Esad'ın gitmesini istediğini” bildirirken, “Tahran'dan Şam'a ve oradan Beyrut'a uzanan stratejinin İsrail için en büyük tehlike” olduğunu da ekledi.

İsrail, Suriye'deki vekalet savaşının başından itibaren, Suriye muhalefetine tıbbi destekten daha fazlasını verdi: Esad-karşıtı güçlere silah ve mühimmat desteğine ek olarak, tekrar tekrar Suriye topraklarını da stratejik olarak bombaladı. The Times of Israel'in bildirdiğine göre, geçen yıl Ağustos ayında, Özgür Suriye Ordusu El Harameyn Tabur Komutanı Şerif Essefuri (Sharif As-Safouri), “kendilerine Sovyet anti-tank silahları ve hafif silahlar veren İsrailli yetkililerle görüşmek için beş defa İsrail'e girdiğini” ifşa etti.

Tel Aviv, IŞİD'i yaratmak ve yükselişi kolaylaştırmakla da suçlandı. İran Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı General Hassan Firouzabadi, IŞİD'in, İsrail, İngiltere ve ABD tarafından, bu ülkelerin çıkarlarına hizmet etmesi için kurulduğunu söyledi. 2014'te Gulf News kaynaklı bir haber notu da, IŞİD lideri ve sözde halife Ebubekir Bağdadi'nin Mossad tarafından eğitildiğini iddia ediyor. Yine, bazı haber kaynaklarının, Bağdadi'nin Nisan ayında Amerikan insansız hava araçları saldırısında ciddi yara aldığı hatta öldüğü yönündeki iddialarını da buraya not etmek gerekir.

İsrail'in Esad-karşıtı paralı askerlere verdiği destekle, Suriye Devleti'nin yaşadığı yıkımda ve milyonlarca yaşamın mahvedilmesinde başrol oynadığına şüphe yok. Suriye'deki isyancıları finanse edip silahlandıran NATO/İsrail/Suudi şeytan ekseni sayesinde, Suriyeliler, Birleşmiş Milletler istatistiklerinde, –Filistinlilerin ardından- dünyadaki en büyük mülteci halk oldular.

Steven MacMillan, The Analyst Report'un editörü olan ve New Eastern Outlook'da sık sık yazıları çıkan, bağımsız yazar, araştırmacı ve jeo-politik analist.

Kaynak: Medyaşafak

 

 

Yorumlar