Rasha Abou Jalal/Al Monitor
Hamas’ın kadın kolu, üstün okul başarısına sahip 12-18 yaş arasındaki kızları Filistin kurtuluş mücadelesine kazandırmak amacıyla 1 Ağustos’ta kızlara özel Birinci Kudüs Ordusu Kampı’nı açtı. 10 Ağustos’a kadar devam eden kamp Gazze Şeridi’nde bir ilkti. Hamas daha önce kadınlara özel bir eğitim kampı düzenlememişti.
Kampa katılan 1000’e yakın kız, işgale direniş konulu özel bir müfredat kapsamında Hamas hareketiyle bağlantılı kadınlar tarafından eğitildi. Geniş askeri deneyime sahip bu kadınlar halkı işgale karşı zihinsel olarak seferber etme konusunda da tecrübeli.
Al-Monitor’a konuşan kamp yöneticisi Raca El Halebi, kampın amacını “kızları meşru müdafaaya ve işgale karşı gelecekte verilecek savaşlara hazırlamak” şeklinde tanımlarken gönüllü katılan kızların psikolojik eğitimine odaklandıklarını belirtiyor. Kamp eğitimi şu konuları içeriyor: Kurtuluş mücadelesi kültürünü benimseyen yeni nesillerin yetiştirilmesi, işgal güçleriyle mücadele, yurtseverlik duygusunun pekiştirilmesi ve Filistinlilerin haklarını koruma bilincinin güçlendirilmesi.
Gazze Şehri’nin Ramla semtindeki bir okulun bahçesinde toplanan kızlar, askeri beceriler edinme konusunda Hamas’ın 7-60 yaş arası erkekler için “Kurtuluş Öncüleri’’ adıyla 2013’ten beri düzenlediği kampların katılımcıları kadar heyecanlı. Grubun lideri kızlara askeri kıta şeklinde düzen almayı ve temel askeri yürüyüşü öğretmeye çalışıyor.
Ramla kampı dışında Gazze’de başka kamplar da var: Gazze Şehri’ndeki Tufa ve El Darac kampları, güneyde ise Han Yunus ve Refah kampları.
Tufa ve El Darac kamplarında eğitim programının başında bulunan Hada El Abid, Ramla’daki kampın katılımcıların kapasitesini geliştirmek ve vatanseverlik duygusunu güçlendirmek için 1-10 Ağustos tarihlerinde okullarda düzenlenen bir dizi kamptan sadece biri olduğunu söylüyor.
Al-Monitor’a konuşan Abid “Kampların hedef kitlesi not ortalaması 95’in üzerinde olan kızlar, yani Filistinli kız öğrencilerin elit tabakası.” diyor ve bu kızları diğer öğrencilere rol model olarak yetiştirmek istediklerini vurguluyor.
Abid’e göre kızlara ilk olarak askeri yürüyüş öğretilerek onlara disiplin ve düzen duygusu aşılanıyor. Kızlar daha sonra Yahudiler ve Müslümanlar arasında yıllardır ihtilaf konusu olan Kudüs’ün meşru olarak sadece Müslümanlara ait olduğu inancını güçlendirmeye dönük etkinlik ve alıştırmalar yapıyor.
16 yaşındaki Vefa El Şarbasi Al-Monitor’a şöyle diyor: “Birinci Kudüs Ordusu Kampı’na katıldım ve bundan dolayı gurur duyuyorum. Bu kamplar vatan sevgisinin tohumlarını büyütüyor ve örneğin El Aksa Cami gibi kutsallarımıza pervasızca saldırıldığını bize öğretiyor. Kamplar ayrıca varlığımızı koruma ve İsrail işgaline direnme irademizi güçlendiriyor. (…) Bu kamp bize El Aksa’yı işgalden kurtarmak için bir kadın ordusu kurma umudunu aşıladı. Burada silahları, silah tutmayı öğreniyoruz. Bu amaç uğruna yoğun bir askeri eğitimden geçmeye hazırız.”
13 yaşındaki Hiba Ebu El Laban ise şöyle konuşuyor: “Birinci Kudüs Ordusu Kampı’na katıldım çünkü kadınların ileride kurtuluş savaşında rol üstlenebileceğine inanıyorum. El Aksa Cami’yle ilgili İsrail yalanlarına maruz kalmıştık. Örneğin caminin altında Yahudilere ait tarihi kalıntıların olduğunu söylüyorlar. İsrail bu şekilde caminin temelini ve yapısını bozmak ve camiyi yıkmak için bahane üretiyor.’’
Abid, kamp etkinlikleri kapsamında “sözlü savaş” oyununun oynandığını anlatıyor. Bu oyunda kızlar biri Filistinli, diğeri İsrailli grup olmak üzere iki gruba ayrılıyor. İki grup arasında Kudüs’ün kime ait olduğu tartışması şeklinde bir sözlü savaş başlıyor. Oyun Filistin grubunun zaferiyle sonuçlanıyor. Tartışmanın gerçek olguları yansıtması gerekmiyor, kızlar belli bir şekilde düşünmeye eğitiliyor.
Birinci Kudüs Ordusu kamplarının koordinatörü Semiye El Helu, kızları işgale karşı seferber etme konusunda kamplardaki asıl yöntemin zihinsel seferberlik olduğunu söylüyor. Helu’ya göre bu boyut askeri eğitimden çok daha önemli.
Helu Al- Monitor’a şöyle diyor: “Askeri eğitimden ziyade kızların düşünce yapısını geliştirmeye, ulusal bilinçlerini artırmaya odaklanıyoruz. Ayrıca işgale karşı mücadeleyi güçlendirmek için tarihsel Filistin kültürünü öğretmeye odaklanıyoruz. Önce gelişim ve eğitim kapsamında çalışmalar yapılıyor. Kızların işgale karşı direnişe hazırlanması ise daha sonraki ileri aşamaların konusu.”
Halebi, kampları yöneten kadın hareketinin ilk olarak 1980’lerin başında Filistinli kadınlar arasında dini uyanış başlatma ve kadınlara dini değerleri aşılama amacıyla ortaya çıktığını anlatıyor.
Halebi şöyle devam ediyor: “O dönemdeki toplumsal koşulların son derece olumsuz yönleri vardı. Filistin halkının işgalle nasıl baş edeceği sorusu da buna dâhildi. Bazı insanlar turistik amaçla İsrail’e gidiyordu, bazıları İsrail kentlerinde çalışıyordu. Kadın hareketi işte bu nedenle kuruldu. Yani Filistinlilerin anlayışını değiştirmek, kimliklerini kurtarmak, Filistinlileri özgürleşme ve haklarını alma istikametinde doğru yola yönlendirmek için.”
Filistinlilerin İsrail güçlerine karşı silahlı faaliyet yürütmesine olumsuz bakan Batı’yı da eleştiren Halebi şöyle diyor: “Batı toplumu kurban ve celladı her zaman aynı kefeye koyuyor. İsrail’in Filistinlilere karşı kanlı katliamlar gerçekleştirdiğini dünyanın bilmesi gerekiyor. Bunun son örneği Nablus’ta Ali Davabşa adındaki küçük çocuğun yakılması. Hani Filistinlilerle uluslararası dayanışma nerede? (…) Kadın hareketi, Filistinli kızları zamanı geldiğinde Kudüs ve Filistin’in kurtarılmasına hazırlamayı üstlenmiş durumda.’’
Kamp sayısının yakın gelecekte artırılacağını vurgulayan Halebi, “kızların Filistin halkının karşılaşabileceği her türlü durumun üstesinden gelebilmesi için savunma becerilerini arttırma ve onlara çeşitli yeni teknikler öğretme” amacında olduklarını kaydediyor.
İSLAMİ ANALİZ