Şeyh Mahir Hammud:'' İntifada Ümmeti Uyandırdı.''

Lübnanlı önde gelen Sünni alimlerden Şeyh Mahir Hammud bu haftaki hutbesinde Filistin’in bir asırdan daha uzun zamandır verdiği mücadeleden söz etti.  

Görüntülenme: 1141 Tarih: 07 Kasım 2015 20:08
Şeyh Mahir Hammud:'' İntifada Ümmeti Uyandırdı.''

Lübnanlı önde gelen Sünni alimlerden Şeyh Mahir Hammud bu haftaki hutbesinde Filistin’in bir asırdan daha uzun zamandır verdiği mücadeleden söz etti.

Şeyh Mahir Hammud’un 6 Kasım 2015 tarihli Cuma hutbesi şöyle:

“Çok değil iki sene sonra Balfour Deklarasyonu’nun üzerinden tam bir asır geçmiş olacak. Bugün Filistinli gençler kayıp ümmetin gücünü de arkalarına alarak sağlam bir irade ortaya koyuyor ve İsrail’i ellerindeki en basit silahlarla yenilgiye uğratıyorlar.

Balfour’un üzerinden geçen bir asır… Dolayısıyla Batı’nın Müslümanlara, Filistin’e, mukaddes değerlere, geçmişimize, geleceğimize duyduğu nefreti, düşmanlığı açıkça ilan edişinin üzerinden geçen bir asır… Deklarasyonun yayınlanmasından 20 sene önce 1897 yılında Siyonistler bir toplantı gerçekleştirmiş ve Filistin’de kendileri için yeni bir “Yahudi Devleti” oluşturma kararı almışlar, ardından da komplolar başlamıştı. Eğer ümmet bu süreçte ayakta olsaydı bu komploların hiçbiri uygulanamayacaktı. Ancak ümmet ayakta olmadığı gibi kayıptı da ve Filistin üzerindeki planlar bir bir devreye sokulmaya başlandı. Theodor Herzl, Sultan 2. Abdülhamid’e gitti ve ondan Yahudilerin Filistin’e göçünü kolaylaştırmasını istedi. O süreçte borçlarla boğuşmakta olan Osmanlı Devleti’nin sultanı olan 2. Abdülhamid, Herzl’i kovdu ve getirdiği büyük hediyeyi de reddetti. Bu süreçten sonra Abdülhamid batının gözünde hastalıklı olarak tanımlandı. 1. Dünya Savaşı bitip Osmanlı Devleti yenilince topraklar bir bir paylaştırılmaya başlandı. Filistin ise İngiltere’nin kontrolüne geçti. İngiltere Filistin’i Siyonistlere teslim etmeden önce hazırladı. Filistin halkı bu süreçte gafil değildi. Hem Siyonistlere hem de İngilizlere karşı kaç kere devrim ve İntifada girişiminde bulundular. Filistin’de iki direniş sahası vardı. Birincisi; Muhammed Emin El-Hüseyni tarafından yönetilen siyasi direniş, ikincisi ise İzzettin El-Kassam tarafından yürütülen askeri direniş… Siyasi direniş alanında özellikle de Hacı Emin ve beraberindekilerin 2. Dünya Savaşı’nda Hitler’den destek alabilecekleri yönünde bir algıya kapılmaları ve Hitler’in yenilmesinin ardından çok ciddi bir ilerleme söz konusu olmadı. Ancak İzzettin El-Kassam’ın başını çektiği askeri direnişte gençler gruplar halinde “Hüseyni istişhadi direniş” bilinciyle eğitiliyorlardı. Hacı Emin El-Hüseyni’nin ortaya koyduğu eser bir hayalden öteye geçmedi. Ancak Kassam’ın eseri hala tazeliğini koruyor. İzzettin El-Kassam’ın 1939 yılında şehit edilmesinden 3 sene önce Yahudilere ve İngilizlere karşı tüm Filistin’i kapsayan bir intifada hareketi başlatmıştı. Bu intifada direniş için önemli bir konuma sahipti. Özellikle de intifadanın ardından Filistin dünyanın gözünde daha önemli bir pozisyona oturdu.

1948 yılına gelindiğinde Arap hükümetler fesada boğulmuş bir haldeydi. Filistin ne kadar büyük kahramanlıklara imza atsa da nihayetinde bazı sebeplerden dolayı çıkmaza girdi. İşte tam da bu süreçte İsrail genişlemeye başladı. Ta ki Lübnan’a kadar uzandı. Bu kez direniş yeniden harekete geçti ve İsrail’i şartsız, koşulsuz Lübnan’dan çıkarmayı başardı. Bunun ardından 1987 yılına gelindiğinde birinci intifada patlak verdi. Birinci intifadanın en temel sebebi Ürdün’de Arap ülkeleri arasında yapılan toplantıydı. Analistler Filistinlileri “Taş intifadası”na iten sebeplerin başında Arapların Filistin halkını unuttuklarını hissetmelerinin geldiğini ifade ettiler. Maalesef birinci intifada Oslo Anlaşmasıyla sona erdi. Ardından ikinci intifada başladı. İkinci intifada da İsrail’le kurulan emniyet düzeyinde koordinasyonun ardından sona erdi.

Bugün biz kapanmayan yaralarla, ayrılıklarla, Arapların ihanetleriyle, uluslararası komplolarla, bölünmelerle, anlaşmazlıklarla dolu bir tarihe sahibiz. Bugün biz eskisinden çok daha kötü bir haldeyiz. Eskiden “Ey ümmet! Gerçek İslam’ın ışığında uyan!” derdik. Kahramanların İslam’ı… Ömer Bin Hattab’ın, Selahaddin Eyyubi’nin İslam’ı… Yermük’ün, Kadisiye’nin, Hıttin’in, Ayn Calut’un İslam’ı… Bugün birine “İslam ile uyanmak”tan söz ettiğimizde bize “Hangi İslam’dan söz ediyorsun” sorusunu soruyor. Tekfircilerin İslam’ı mı? Ya da IŞİD’in? Ayıran, bölen, mezhepçi İslam’ı mı? Kendi anlayışını İslam olarak yansıtanların İslam’ı mı? Bugün bizim ümmeti zamanında harekete geçiren solculuk, ulusalcılık, milliyetçilik, liberallik, batıcılık, şarkcılık gibi kavramların yerine doğru İslam anlayışını ortaya koymamız gerekiyor. İslam her derde devaydı. Ancak birileri geldi ve onu başka şeylerle karıştırarak zehre dönüştürdü. Bugün gördüğümüz İslam değil! Rasulullah (sav)’ın da dediği gibi: “İslam garip geldi, garip gidecek. Garip olanlara ne mutlu!”

Bütün bunlara rağmen birileri hala Suriye’de devrim olduğundan söz edebiliyorlar. Üstelik bu kişiler zalim rejimin yerine gösterilen alternatiflerin fitneci olmalarının yanı sıra daha zalim, daha acımasız ve daha şiddetli davrandıklarını görebiliyorlar. Benzeri sahnelere Lübnan’da da tanık olmadık mı? Azıcık aşırılık yapan ya da yapılan aşırılıklara teslim olmak istemeyen bir kişi onlara göre ölmeyi hak ediyor. Bu hangi İslam? Hangi kitapta böyle bir ifade var? Bu hangi dinin kanunu? Hangi ayete hangi hadise dayanarak bu kararı alıyorlar? “Kim ki seninle anlaşmazlığa düşüyor onu öldür!!!” Bu yaklaşıma sahipler! Şeytan bu kişilerin kalplerini ve düşüncelerini kontrol altına almış.

“Arzularını kendisine ilah edinmiş ve Allah’ın kendisini bir bilgi üzere saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne de bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık onu Allah’tan sonra kim doğru yola iletebilir? Yine de düşünmüyor musunuz? (Casiye:23)

Bu kişiler de aynı böyle dinden beğendiklerini alıyorlar. Allah’a tevekkül ettiğimiz takdirde zafer gelecek.

Hayırlara kapı aralayan üçüncü intifada herkesi şok etti. Geleceğe giden yolda önümüzü açtı. Ümmeti uyandırdı. Tüm fitneleri söküp attı. Ey şerefli ve izzetli intifada erleri! Bugün birbirinin kanına giren, birbirini öldüren, şahsi hesaplar peşine düşen ümmet sizi bekliyor.” 

 

İslami Analiz

Yorumlar