Mustafa Kamalak Sordu:'' İşbirliği Yaptığın, Kol Kola Yürüdüğün, Emir ve Talimat Aldığın İsrail Ehli Sünnet Midir?''
İSLAM ÜLKELERİ, 06 Şubat 2016 18:44Anadolu Gençlik Derneği (AGD) ile Uluslararası Öğrenci ve Gençlik Hareketleri’nin birlikte organize ettiği ‘Kudüs'ü Birlikte Özgürleştireceğiz' temalı Kudüs ve Filistin Destek Birliği Konferansı İstanbul’da başladı. Konferansa katılan konuşmacılar Filistin’in ve Filistinlilerin özgürleştirilmesi, İsrail’in Filistin topraklarından çekilmesi gerektiğini vurguladı.
İstanbul Bayrampaşa’da Titanic Otel’de gerçekleştirilen konferansa Filistin’in bağımsızlığına kavuşmasını isteyen Türkiyeli ve Filistinli siyasi ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri katıldı. Katılımcılar arasında Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Mustafa Kamalak, AGD Genel Başkanı Salih Turhan ve birçok önemli isim yer aldı. Filistin eski Başbakanı İsmail Haniye ve İslami Direniş Hareketi Hamas'ın siyasi lideri Halid Meşal gönderdikleri görüntülü mesajla katılımcılara seslendi.
İsrail’i İslam dünyasının kalbine saplanmış bir hançer olarak niteleyen Mustafa Kamalak, “Ağlamanın sızlanmanın derde deva olması mümkün değil. İlacı bulmamız lazım. Bundan da önce uzman hekime başvurmamız lazım. Saadet Partisi olarak tarihi iyi okuduğumuzu düşünüyoruz” dedi.
İslam coğrafyalarında ırkçılık ve mezhepçilik fitnesinin yaygınlaştırılmaya çalışıldığına dikkat çeken Kamalak, “Falanca yere ehli sünnet değil diye tavır koyan, düşman ilan eden kardeşlerime sormak isterim; işbirliği yaptığın, kol kola yürüdüğün, emir ve talimat aldığın İsrail ehli sünnet midir? Şu veya bu mezhebin temsilcilerine ehli sünnet değildir diyerek tavır alırken kol kola girdiğin, beraber yürüdüğün, iş birliği yaptığın Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa topluluğu ehli sünnet midir?” diye sordu.
Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak’ın konuşmasının geniş özeti şöyle:
“Bugün hem Müslümanların ilk kıblesi olan Kudüs hem de ismini mazlum halkından alan Filistin işgal altındadır. Aslında sadece Filistin ve Kudüs toprakları değil, bunlar da dahil olmak üzere Müslüman coğrafyamızda 5 bölge işgal altındadır. Bunlar; Kudüs, Filistin, Kıbrıs, Keşmir, Arakan. Tabi ki bunların başında Kudüs ve Filistin gelmektedir.
Küresel emperyalizmin temsilcileri, ırkçı siyonizmin temsilcisi olan İsrail’i İslam dünyasına bir hançer gibi saplamış durumdalar. Peki, bu hançeri nasıl çıkartabiliriz? Buna cevap verebilmek için öncelikle bu hançerin nasıl saplandığını bilmemiz lazım. Theodor Herzl, 1896 yılında Siyonistleri bir araya getirip ilk Siyonist kongreyi gerçekleştirmiş, burada yaptığı konuşmada en geç 50 yıl içinde Yahudi devletinin kurulacağını öne sürmüştür. 1948 yılında İsrail devleti resmen kurulmuştur. Yani küresel emperyalizmin ve ırkçı siyonizmin temsilcisini İslam dünyasına bir hançer gibi saplamışlardır.
Günümüzde devam etmekte olan Kudüs ve Filistin meselesi bizim ilk faciamız değildir. Bundan önce tarih sahnesinde Müslüman milleti iki büyük facia görmüştür. İlk facia birinci haçlı seferleridir. 1096 yılında Kudüs’ ü Müslümanlardan almak için batılı Hristiyanlar Anadolu üzerinden geçerek saldırılarda bulunmuşlardır. Bu işgalden Selahaddin Eyyubi vasıtasıyla kurtulduk. İkinci faciamız Moğol istilasıdır. Bu faciayı da Osmanoğulları ile atlattık.
Şu an İslam alemi üçüncü faciasını yaşıyor. Bu facia 1. Dünya Savaşı ile başladı. O günden bugüne 100 yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen hala daha kendimize gelebilmiş değiliz. Her ne kadar kendimize geldiğimizi zannetsek de küresel katillerin peşine düşmüş vaziyette gidiyoruz. Adeta cellatlarımıza aşığız. Bugün baktığımız zaman birçok Müslüman ülkesi insanlarının paraları Batı bankalarındadır. Birçok İslam ülkesi lideri batı ile hemhal durumda. İslam dünyası üzerine 20 haçlı seferi düzenleyen batı dünyasından İslam alemine hayır gelmesini bekleme hayalini nasıl kurabiliriz! Bizim, Milli Görüş hareketinin tek temsilcisi olarak, çağrımız şudur ki: “Kardeşlerimiz gelin beraber olalım.” Her şeyden önce unutmamamız gerekiyor ki küresel emperyalizm ve ırkçı siyonizm dünkünden daha beter vaziyette bugün devletimize zarar vermek için açıkça bizi tehdit etmektedir. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) bunun en önemli göstergesidir.
Kudüs ve Filistin işgal edilmeden önce küresel emperyalistler tavırlarını gizliden gizliye sergiliyorlardı. Nitekim İslam coğrafyasını nasıl paylaşacakları noktasında 1916 yılında İngiltere dışişleri bakanı Mark Sykes ve Fransa dışişleri bakanı Picot gizli bir anlaşma yapmıştı (Sykes Picot Anlaşması). Bu anlaşma daha sonra deşifre edilmişti. Ama şimdi açıkça ilan ediyorlar. BOP; küresel emperyalizmin hazırladığı ve ırkçı siyonizmin ortaya koyduğu, 22 İslam ülkesinin haritasının değiştirileceğinin planlandığı bir projedir. Haritanın değiştirilmesi nedir? Eğer başka bir renge boyanması ise bu renk Müslümanın kan rengidir. Müslümanın kanıyla Ortadoğu’yu paylaşma derdindedirler.
Ey ümmet! Gelin bir olalım. İlk olarak İslam birliğini kuralım. ABD 50 farklı federe devletten oluşan bir federal devlet iken, Avrupa Birliği 28 ülkeden oluşan bir yapı iken biz Müslüman devletler neden bir araya gelemeyelim ki! Niye bir araya gelemiyoruz? Bunun başlıca iki sebebi vardır.
Birincisi, yöneticilerimizin genel olarak batıya bağımlı olmaları, batı ile kol kola girmeleri, küresel emperyalizmin temsilcileri ile işbirliği yapmalarıdır. Birinci Dünya savaşından sonra sadece üç İslam ülkesi bağımsızlığını kazabilmiştir. Bunlar Türkiye, İran ve Afganistan’dır. Günümüzde ise 63 İslam ülkesi vardır. Bunların tamamı ikinci dünya savaşından sonra bağımsızlık elde etmişlerdir. Bu nasıl olmuştur? Birinci dünya savaşından galip çıkan devletler kendi zihniyetlerine uygun elemanları yetiştirip bu kişileri İslam ülkelerinin başına geçirmişlerdir. Şayet bu devirdikleri kişiler istikametlerini değiştirerek kendi halkalarına yönelecek olsalar, bu emperyal güçler kendi getirdikleri o yöneticiyi def etmektedir ve edecektir. Bunun en yakın örneği Mısır ve 28 Şubat dönemi Türkiye devletidir.
Küresel emperyalizm ve ırkçı siyonizm, Müslümanları birbirine düşürmek adına iki kavramı öne çıkarmaya çalışmaktadır. Bunlardan birincisi “ırk” yani kavmiyetçiliktir. Bunun en bariz örneğini geçirdiğimiz şu günlerde ülkemizde görmekteyiz. İkinci kavram ise “mezhep farklılığı” kavramı. Sen sünnisin, o şii, öteki alevidir…
Ana gövde diyor ki: “Biz sünniyiz onlar şiadır. Onlardan uzak durmamız gerekir.” Değerli Müslümanlar, bu oyunlara gelmemek lazım! Evet, mezhep farklılıkları olabilir. Fakat İslam tarihinde hiçbir İslam alimi, hiçbir ehli kıbleyi küfürle tekfir etmemiştir. Ayrıca sormak isterim; falanca yere ehli sünnet değil diye tavır koyan, düşman ilan eden kardeşlerime sormak isterim; işbirliği yaptığın, kol kola yürüdüğün, emir ve talimat aldığın İsrail ehli sünnet midir! Şu veya bu mezhebin temsilcilerine ehli sünnet değildir diyerek tavır alırken kol kola girdiğin, beraber yürüdüğün, iş birliği yaptığın Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa topluluğu ehli sünnet midir?
Mezhebimiz ne olursa olsun Rabbimiz bir, kitabımız bir, peygamberimiz bir, kıblemiz birdir. O halde ey ehli kıble sahipleri; bir olunuz! Bunun için öncelikle İslam birliğini kurmak mecburiyetindeyiz. Eğer Kudüs’ün kurtulmasını istiyorsak öncelikle bir araya gelmek zorundayız. Bu manada askeri gücümüzü bir araya getirmemiz lazım. İslam savunma paktını kurmamız lazım. Ekonomik düzenimizi birleştirmemiz lazımdır. Bu münasebetle İslam ortak pazarını kurmamız lazım. İletişim alanında birliği sağlayabilmek için İslam Kültürel işbirliğini kurmamız lazımdır. Küresel emperyalizmin sömürüsüne dur diyebilmek için ortak para birimine geçmemiz lazımdır.
Ey İslam alemi! Kurtuluşun tek yolu vardır, o da bir araya gelmektir!”
İSLAMİANALİZ
İSLAM ÜLKELERİ, 06 Şubat 2016 18:44
Yorumlar (0)