Hizbullah yeni füze sistemini mi kullandı? İsrail’i nasıl şaşırttı?
HİZBULLAH, 10 Şubat 2015 11:26Direniş, saldırının gerçekleştirileceği zamanı ve yeri kendi belirlemişti ve saldırıda mükemmel istihbarat ve askeri beceri kullanarak başarıyla sonuçlandırdı.
Çevirisini sunduğumuz, el-Menar’ın İngilizce sitesinde yer alan bu makale, Hizbullah’ın Şebaa Çiftlikleri operasyonunun içeriğini, bu eylemde kullanılan silahları ve özelliklerini, Direniş’in sahip olduğu donanım ve taktiksel akıl karşısında Siyonist rejimin çaresizliğini ele alıyor.
Şebaa Çiftlikleri’ndeki “Kuneytra şehitleri” operasyonunun ortaya çıkardığı ilk gerçek Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın konuşmasını neden bu kadar ertelediği oldu.
Beyrut’taki diplomatik heyetlerin korktuğu, kendi düşünceleriyle olabilecek en kötü senaryo gerçekleşmişti. İşgal altındaki Lübnan topraklarında askeri bir konvoya yapılan saldırı ile Direniş, topu İsrail yarı sahasına taşımakla bırakmadı, topu İsrail ağlarına bırakarak golü attı. Artık top rakipteydi, Kuneytra saldırısından önce geçerli olan angajman kurallarına uyacak mıydı ya da bölgesel bir savaşa yol açacak bir kararın sorumlusu mu olacaktı? Alacağı karar merak konusuydu.
Beyrut’taki diplomatik heyetlere göre saldırıların gerçekleşme anından sonraki bir kaç saat içinde bu sorunun cevabı belli olacaktı. Moskova’dan Washington’a kadar Netanyahu’yu tokada cevap vermemek için ikna turları başladı. Sonuçta saldırının nedeni Kuneytra’daki ahmakça saldırı olduğu için böyle bir cevabın “normal” olduğu savunuluyordu. Diplomatik kargaşada önemli olan başka bir etken; Tahran’ın dolaylı yollardan ABD yönetimine, Kuneytra saldırısına misilleme yapılacağına ve İsrail’in olası bir savaş açıklamasında İran’ın savaşın içinde yer alacağı uyarısını yapmasıydı.
İsrail’in olası bir misilleme beklentisinde en çok tartışılan konular askeri ve güvenlik analizlerdi.Askeri uzmanlar Hizbullah’ın yeniden cephedeki inisiyatifi alıp kontrolü kendi eline almayı başardığını belirtiyordu ve Hizbullah’ın ayrıca İsrail’in caydırıcılığının ne kadar kırılgan olduğunu ispatladığı kanaati yaygındı, çünkü saldırı İsrail güvenlik güçlerinin en yüksek uyarı konumunda olduğu bir esnada yapılmıştı. Saldırı, İsrail güvenlik güçleri sürekli nerede ve ne zaman olabileceği sorularına cevap ararken gerçekleşmişti. Tüm bu önlemler saldırının gerçekleşmesini önleyemedi.
Direniş saldırının gerçekleştirileceği zamanı ve yeri kendi belirlemişti ve saldırıda mükemmel istihbarat ve askeri beceri kullanarak başarıyla sonuçlandırdı. Saldırı İsrail başbakanı Netanyahu ve güvenlik güçlerinin tamamı için bir skandal niteliğindeydi. Hizbullah’ınböyle üst düzey bir istihbarat kapasitesi sergilemesi ise İsrail için kaygı yaratacak başka bir etkendi. Saldırı sonrasında İsrailli işgalcilerin sorgulayabileceği çok şey var, ama bunların tamamı bir soruda birleşiyor aslında: Kendi askerini bile korumaktan aciz olan İsrail ordusunun, Hassan Nasrallah’ın olası bir Celile saldırı emri verdiğinde, onları nasıl koruyabileceğiydi?
Kaynaklara göre Hizbullah’ın deneyimli komando birlikleri sahte saldırılarla İsrail ordusunu defalarca yanıltıp bir telaş haline sokmuştu. İsrail’in elektronik sistemlerini defalarca manipüle eden Hizbullah güçleri, İsrail güvenlik güçlerinin sahte alarmın çaldığı yere doğru gitmesinden sonra İsrail kontrol noktalarını kısa süreliğine ele geçirip hareketliklerini izliyordu.
Saldırıyı başarıyla sonuçlandırmak için hazırlıklarına son hızla devam ederken Hizbullah, İsrail ordusunu sahte alarmlarla, sahte sınır ihlalleriyle sürekli bir telaşa sokup meşgul durumda bırakıyordu, ayrıca elektronik cihazlarla İsrail ordusuna yanlış bilgiler sızdırılıyordu. Bunların sonucunda önceden belirlenen yerde hedef “avlandı”. Bu saldırıyla Direniş askeri ve istihbarat kurumlularının İsrail’i zehrinden arındırdığı ve yeniden İsrail istihbaratını körleştirdiği kanıtlanmış oldu.
İsrail’in yaptığı araştırmada Hizbullah’ın hangi tür füze sistemini kullandığı sorusuna cevap verememesi araştırmanın İsrail’i en basit verilere bile ulaşamadığının kanıtı. İsrail askeri konvoyuna yapılan saldırının şiddeti göz önünde alındığında Hizbullah’ın gelişmiş Kornet füzelerine sahip olabileceği konusundaki İsrail endişesini doğrular niteliğindeydi. İsrail’in endişesi yerinde olup olmadığı çok önemli, çünkü bu sahadaki güç dengelerine etki yapabilecek bir konu. Peki İsrail’in endişesi gerçekten yerinde bir endişe mi?
Tabi ki yerinde ve bunu söylemekle hiçbir şey abartmıyorum, çünkü İsrail Hizbullah’ın bu füzelere sahip olduğu kanaatine varırsa olası bir savaşta neyle karşılaşabileceğini çok iyi bilir. Aynı zamanda Hizbullah’ın vermek istediği mesajın aslında tek değil iki mesaj olduğunu anlamış olduk. Birincisi;Hizbullah’ın hiç bir şekilde kuralların İsrail tarafından değiştirilmesine izin vermeyeceğidir, ikincisi ise Nasrallah’ın İsrail’e gösterilmesine izin verdiği füze kapasitesidir. Peki bu silah neden bu kadar alışık olduğumuzun dışında?
Çok kolay, bu füze sistemi eski Rus Kornet’in zayıf noktalarına sahip değil artık. Geliştirilmiş versiyon bu zayıf noktalardan arındırılmış. Bunlardan bir tanesi füze sisteminin kullanılmasında kullanan kişinin füzenin hedefi vurduğu ana kadar sistemi yönlendirme mecburiyeti idi. Başka bir deyimle, eski sistem kullanıcının özgürlüğünü füzenin hedefi bulduğu ana kadar kısıtlıyordu ve bu kullanıcıya düşman tarafından fark edilme tehlikesi yaratıyordu. Yeni sistem ise füzenin hedefi bulmasına kadar beklemeyi gerektirmiyor. Kullanıcı füzeyi ateşledikten sonra bulunduğu pozisyonu anında terk edebiliyor.
Bu füze sistemini Hizbullah’ın 2006’da kullandığı füze sisteminden farklı kılan başka özellikleri şöyle; aynı anda 2 füze ateşleme kapasitesine sahip, hedef şaşırma minimuma indirilmiş, daha uzak mesafeden hedefi vurma kapasitesine sahip ve ayrıca eski füze sisteminden çok daha kullanışlı ve kolay. Füze sistemi 150 metre uzaklıktan itibaren onlarca kilometre uzaklığa kadar bile hedefi vurabilme kapasitesine sahip. Bu veriler Direniş’in hedefi nasıl vurup ve nasıl anında ortadan kaybolabildiğine açıklık getiriyor. Direniş askerleri füzenin hedefi bulmasına kadar beklemesine gerek yoktu ve hedefe yaklaşıp isabet oranını ölçmesi de gerekmiyordu. Yeni füze sistemi kendilerini bu denli bir riske atmalarını gerektirmiyordu.
Silahın yön verme ve ateşleme sistemi otomatik ve yönlendirmesi üçüncü jenerasyon laser ışığı tarafından sağlanıyor. Bu laser ışığı teknolojisi düşmanın laseri fark etmeden hedefi belirleyip vurabilmesini sağlıyor, vurulan hedefte “laser hedefinde olduklarını tespit eden sistemin” üçüncü jenerasyon laseri tespit etmesine imkan yok.
Bu özellikler hedefi vurabilme kapasitesini ciddi bir şekilde artırıyor. Sistemin aynı anda iki füze ateşleyebilme kapasitesi iki hedefi aynı anda vurma kapasitesi de sağlıyor. Füze sistemi 1300 milimetre kalınlığındaki zırhları delme kapasitesine sahip ve füzesi 7KG’lik patlayıcı taşıyabiliyor. Ayrıca füze sisteminin 2 ayrı versiyonu bulunuyor, birinde 8, diğerinde ise 16 füze aynı anda yüklenebiliyor. En önemlisi bu sistem düşman araçlarda mevcut olası hedef şaşırtma elektronik cihazlardan etkilenmeden doğru hedefi tespit etme özelliğine sahip. Bu da Direniş’in İsrail’in aldığı tüm önlemlere rağmen bunların üstesinden gelip saldırıyı başarıyla sonuçlandırmasını sağladı.
Ayrıca kaynaklarım füze sisteminin ateşlediği füzenin ses hızından yüksek bir hızla hedefe ilerlediği ve bunun füzenin zırhı delmede füzeye kolaylık sağladığını belirtiyor, artı bu füzenin ateşlenmesiyle hedefi vurma arasında geçen zaman birimini ciddi bir şekilde kısıtlıyor. Füze sisteminde mevcut, İsrail’i en çok korkutan özelliklerinden bir tanesi ise İnsansız Hava Uçaklarını tespit edilmeden, güvenli bir bölgeden vurabilmesidir.
Hizbullah hangi füze sistemini kullandığına dair bir bilgi vermeyecektir. Operasyonu ayrıntılarıyla belirttiğim silahla mı yada başka bir sistemle mi gerçekleştirdiğine dair bilgi bir soru işareti olarak kalacaktır. Direniş böyle önemli bir sorunun cevabını ucuza vermeyecektir. Dolayısıyla böyle bir sert cevapla karşı karşıya kalan İsrail’in cevaplaması gerektiği bir sorudur.
Önemli olan kullanılan sistemin etkinliğini ispatlamış olmasıdır ve daha önemlisi Netanyahu’nun Nasrallah ile girdiği güç gösterisinde yeniden yenilgiye uğramış olmasıdır. Ordusu ve güvenlik güçleri “taktiksel bir başarı” olarak algıladığı Kuneytra saldırısını sadece bir kaç gün koruyabildi.
Direniş’in liderine gelince, o, savaşçılarını toplayıp misillemenin yapılacağı zamanı belirledi ve kendine özgü yüksek kalite özelliklerini kullanarak bir kaç gün içinde stratejik bir cevap vererek angajman kurallarını belirledi. Dikkatlice izleyebildin mi İnsansız Hava Uçağı?
Ibrahim Nasserdine
intizar.web.tr
HİZBULLAH, 10 Şubat 2015 11:26
Yorumlar (0)